|
- Industry has been decimated or allowed to decay.
- Sanayi yok edildi veya çürümesine izin verildi.
- So let us say that I am allowed to speak because I have to leave for the front.
- Diyelim ki konuşmama izin verildi çünkü cepheye gitmek zorundayım.
- Everyone was allowed to cross the border, except those carrying objects with the aim of causing destruction.
- Yıkıma neden olacak nesneler taşıyanlar dışında herkesin sınırı geçmesine izin verildi.
- Why were four weeks allowed to elapse?
- Neden dört hafta geçmesine izin verildi?
- The President was allowed to unashamedly propound misleading political propaganda at the Johannesburg Summit.
- Başkan'ın Johannesburg Zirvesi'nde utanmadan yanıltıcı siyasi propaganda yapmasına izin verildi.
- The President was allowed to unashamedly propound misleading political propaganda at the Johannesburg Summit.
- Cumhurbaşkanı'nın Johannesburg Zirvesi'nde utanmadan yanıltıcı siyasi propaganda yapmasına izin verildi.
- Issuers were allowed to have recourse to the courts in their own countries, an advantage denied to investors.
- İhraççıların kendi ülkelerindeki mahkemelere başvurmalarına izin verildi, bu da yatırımcılara tanınmayan bir avantajdı.
- So let us say that I am allowed to speak because I have to leave for the front.
- Diyelim ki konuşmama izin verildi çünkü cepheye gitmem gerekiyor.
- It was in these that the Member States were allowed to apply the reduced rates of VAT.
- Üye Devletlerin indirimli KDV oranlarını uygulamalarına bu şekilde izin verildi.
- You aren't allowed to go into that room.
- O odaya girmene izin verilmez.
- Minors aren't allowed to enter.
- Küçüklerin girmesine izin verilmez.
- Tom thought Mary might be allowed to do that by herself.
- Tom, Mary'nin bunu kendi başına yapmasına izin verebileceğini düşündü.
- You aren’t allowed to mine here.
- Burada madencilik yapmana izin verilmez.
- You aren't allowed to do that here.
- Onu burada yapmanıza izin verilmez.
- I don't know if I'm allowed to do that.
- Onu yapmama izin verilip verilmediğini bilmiyorum.
- Americans under the age of eighteen aren't allowed to vote in presidential elections.
- On sekiz yaşın altındaki Amerikalılara başkanlık seçimlerinde oy kullanma izni verilmez.
- Americans under the age of eighteen aren't allowed to vote in presidential elections.
- On sekiz yaşın altındaki Amerikalıların başkanlık seçimlerinde oy kullanmasına izin verilmez.
- We were only allowed to do that once.
- Bunu sadece bir kez yapmamıza izin verildi.
- Do you know what you just allowed to happen?
- Az önce ne olmasına izin verdiğini biliyor musun?
- We were only allowed to do that once.
- Onu sadece bir kez yapmamıza izin verildi.
- Policemen aren't allowed to drink on duty.
- Polislerin görev başında içki içmesine izin verilmez.
- You aren't allowed to swim at this beach.
- Bu plajda yüzmene izin verilmez.
- The police aren't allowed to drink on duty.
- Polisin görev başında içki içmesine izin verilmez.
- Tom isn't allowed to go there.
- Tom'un oraya gitmesine izin verilmez.
- The police aren't allowed to drink on duty.
- Polislerin görev başında içmelerine izin verilmez.
- You aren't allowed to park there.
- Oraya park etmene izin verilmez.
Show More (23)
|