|
- I got an appointment to check out a townhouse.
- Bir şehir evine bakmak için randevum var.
- I'm sorry I have a previous appointment.
- Üzgünüm, daha önce bir randevum vardı.
- She's got an appointment at 11 o'clock.
- Onun saat 11'de bir randevusu var.
- I'm afraid I won't be able to make it for our luncheon appointment.
- Korkarım öğle yemeği randevumuza gelemeyeceğim.
- Do you have an appointment with him?
- Onunla bir randevun mu var?
- Tom forgot his appointment.
- Tom randevusunu unuttu.
- Jamal has an appointment with the college principal.
- Jamal'in üniversite müdürüyle randevusu var.
- Please cancel the appointment.
- Lütfen randevuyu iptal edin.
- You need an appointment for that hospital.
- O hastane için randevu almanız gerekiyor.
- You can't just come here without an appointment.
- Randevu almadan buraya gelemezsiniz.
- Do you have an appointment, Sir?
- Randevunuz var mı, efendim?
- I have an appointment at the doctor's office at ten o'clock.
- Saat onda doktorun ofisinde bir randevum var.
- He is making an appointment for them.
- Onlar için bir randevu ayarlıyor.
- I'll set up the appointment.
- Randevuyu ayarlayacağım.
- Does Tom have an appointment?
- Tom'un randevusu var mı?
- But I have an appointment with my client tomorrow.
- Ama yarın, müşterimle bir randevum var.
- Do I have to schedule an appointment to see you?
- Seni görmek için randevu almam gerekiyor mu?
- My appointment is in thirty minutes.
- Randevum 30 dakika sonra.
- I missed this appointment once again!
- Bu randevuyu yine kaçırdım!
- He canceled the appointment to attend the meeting.
- Toplantıya katılmak için randevusunu iptal etti.
- I have an appointment with my lawyer today.
- Bugün avukatımla bir randevum var.
- I have an appointment at the doctor's office at ten o'clock.
- Saat 10'da doktorun ofisinde randevum var.
- I have an appointment this morning.
- Bu sabah bir randevum var.
- Tom canceled his appointment with Mary.
- Tom, Mary ile olan randevusunu iptal etti.
- What time is your appointment?
- Randevun saat kaçta?
- He had never canceled an appointment before.
- Daha önce bir randevuyu hiç iptal etmedi.
- Sami forgot the appointment with Layla.
- Sami, Layla ile olan randevusunu unuttu.
- He didn't keep his appointment.
- O, randevusuna gitmedi.
- You can't just come here without an appointment.
- Randevu almadan buraya gelemezsin.
- Make an appointment with him.
- Onunla bir randevu ayarlayalım.
- Have you got an appointment?
- Randevunuz var mı?
- They won't see me without an appointment.
- Randevu almadan beni görmezler.
- You missed your ten o'clock appointment.
- Saat 10.00 randevunu kaçırdın.
- I'd like to cancel my appointment for June first.
- Bir Haziran için olan randevumu iptal etmek istiyorum.
- I have an appointment.
- Bir randevum var.
- The fact is that I have another appointment.
- Gerçek şu ki, benim başka bir randevum var.
- Layla didn't show up for the appointment.
- Leyla randevuya gelmedi.
- I'm sorry, but I have a previous appointment for tomorrow.
- Üzgünüm, ama yarın için daha önceden verilmiş bir randevum var.
- I have an appointment with him for five-thirty.
- Saat beş buçukta onunla bir randevum var.
- Tom doesn't have an appointment.
- Tom'un bir randevusu yok.
- Tom had an appointment.
- Tom'un bir randevusu vardı.
- I have an appointment with him for five-thirty.
- Onunla beş buçukta randevum var.
- I have an appointment I don't want to be late for.
- Geç kalmak istemediğim bir randevum var.
- He is always on time for an appointment.
- Bir randevuya her zaman zamanında varır.
- When is my next appointment?
- Bir sonraki randevum ne zaman?
- I have an appointment with him.
- Onunla bir randevum var.
- I must cancel our appointment.
- Randevumuzu iptal etmeliyim.
- Tom didn't have an appointment.
- Tom'un randevusu yoktu.
- I asked for an appointment, but he wouldn't spare me the time.
- Ben bir randevu istedim ama o bana zaman ayırmadı.
- Jamal has an appointment with the college principal.
- Jamal'ın üniversite müdürüyle randevusu var.
- I have an appointment tonight.
- Bu akşam bir randevum var.
- I asked for an appointment, but he wouldn't spare me the time.
- Randevu istedim ama bana vakit ayırmadı.
- I have an appointment at 8 o'clock.
- Saat sekizde bir randevum var.
- I expect you to keep the appointment.
- Randevuya gelmeni bekliyorum.
- I had an appointment today at four o'clock.
- Bugün saat dörtte randevum vardı.
- What time was your appointment?
- Randevun ne zamandı?
- He didn't keep his appointment.
- Randevusuna gitmedi.
- Do you have an appointment with him?
- Onunla bir randevun var mı?
- She had an appointment with the doctor.
- Doktorla bir randevusu vardı.
- Tom didn't keep his appointment.
- Tom randevusuna gitmedi.
- I have an appointment at 3.
- Benim saat 3'te randevum var.
- You need an appointment for that hospital.
- O hastane için bir randevuya ihtiyacın var.
- She's got an appointment at 11 o'clock.
- Saat 11'de randevusu var.
- Does Tom have an appointment?
- Tom'un bir randevusu var mı?
- Here is your appointment card.
- İşte, randevu kartınız.
- Tom never showed up for his appointment.
- Tom randevusu için gelmedi.
- When was your most recent dental appointment?
- En son diş randevunuz ne zamandı?
- I have an eye appointment.
- Göz randevum var.
- We have an appointment with the decorator.
- Dekoratörle randevumuz var.
- At that hospital, even if you've got an appointment you have to wait at least two hours, so be ready for that.
- O hastanede randevunuz olsa bile en az iki saat beklemeniz gerekiyor, yani buna hazır olun.
- I don't have an appointment.
- Bir randevum yok.
- I have an appointment with him at noon.
- Öğleyin onunla bir randevum var.
- I have an appointment with her.
- Onunla bir randevum var.
- Tom canceled his appointment with Mary.
- Tom Mary ile olan randevusunu iptal etti.
- Tom didn't show up for his appointment.
- Tom randevusuna gelmedi.
- I'm afraid I won't be able to make it for our luncheon appointment.
- Korkarım öğle yemeği randevumuza yetişemeyeceğim.
- Tom didn't show up for his appointment.
- Tom randevusu için gelmedi.
- It'll be no problem to reschedule the appointment.
- Randevuyu yeniden planlamak sorun olmayacak.
- You'd better hurry, otherwise you'll be late for your appointment.
- Acele etsen iyi olur, aksi takdirde randevun için geç kalacaksın.
- I didn't want to cancel the appointment, but something else came up.
- Randevuyu iptal etmek istemedim ama başka bir işim çıktı.
- I'm calling to confirm your appointment.
- Randevunuzu teyit etmek için arıyorum.
- Tom didn't have an appointment.
- Tom'un bir randevusu yoktu.
- Are you sure we don't need an appointment?
- Bir randevuya ihtiyacımız olmadığına emin misin?
- Make another appointment at the front desk.
- Resepsiyondan başka bir randevu alın.
- Tom never showed up for his appointment.
- Tom randevusuna gelmedi.
- She was very angry with me when I forgot the appointment.
- Randevuyu unuttuğumda bana çok kızdı.
- I have an appointment with him at noon.
- Öğlen onunla randevum var.
- I've got an appointment tomorrow with Tom.
- Yarın Tom'la bir randevum var.
- Do I have to schedule an appointment to see you?
- Seni ziyaret etmek için randevu almak zorunda mıyım?
- You need an appointment.
- Bir randevuya ihtiyacınız var.
- Make another appointment at the front desk.
- Danışmadan başka bir randevu alın.
- I canceled the appointment.
- Randevuyu iptal ettim.
- I have an appointment in less than an hour.
- Bir saatten daha az bir süre içerisinde bir randevum var.
- I have an appointment at 3.
- Saat üçte bir randevum var.
- But I have an appointment with my client tomorrow.
- Fakat yarın, müvekkilim ile bir randevum var.
- I have an appointment on Monday.
- Pazartesi günü bir randevum var.
- I have an appointment with him at six.
- Altıda onunla bir randevum var.
- Did you keep your appointment?
- Randevuna gittin mi?
- An appointment is required.
- Randevu almanız gerekiyor.
- If you have an appointment, you can meet president.
- Randevunuz varsa, başkanla görüşebilirsiniz.
- Tom was late for his appointment.
- Tom randevusuna geç kaldı.
- You should call the dentist for an appointment.
- Randevu için dişçiyi aramalısın.
- Tom didn't show up for the appointment.
- Tom randevuya gelmedi.
- When is the appointment?
- Randevu ne zaman?
- Tom has an appointment.
- Tom'un bir randevusu var.
- We have an appointment.
- Bir randevumuz var.
- I've been trying to explain to Tom that he needs an appointment.
- Ben Tom'a onun bir randevuya ihtiyacı olduğunu açıklamaya çalışıyorum.
- I'd like to schedule an appointment.
- Bir randevu planlamak istiyorum.
- Sami missed the appointment.
- Sami randevuyu kaçırdı.
- I have an appointment with my uncle tomorrow.
- Yarın amcamla bir randevum var.
- No appointment is needed.
- Randevu gerekli değil.
- I have an appointment with Tom.
- Tom'la bir randevum var.
- I have an appointment to visit a guru in India.
- Hindistan'da bir guruyu ziyaret etmek için randevum var.
- I have an appointment with him at noon.
- Öğlen onunla bir randevum var.
- Circumstances forced us to cancel our appointment.
- Koşullar bizi randevumuzu iptal etmeye zorladı.
- I'd like to schedule an appointment for tomorrow.
- Yarın için bir randevu almak istiyorum.
- I am very sorry, but I must cancel our appointment for February 27.
- Çok üzgünüm ama 27 şubattaki randevumuzu iptal etmek zorundayım.
- You missed your ten o'clock appointment.
- Saat 10'daki randevunuzu kaçırdınız.
- You need an appointment.
- Bir randevuya ihtiyacın var.
- Next week I have an appointment with the dentist.
- Gelecek hafta dişçiyle randevum var.
- I canceled my appointment because of urgent business.
- Acil bir işten dolayı randevumu iptal ettim.
- I still have an hour or so before my next appointment.
- Bir sonraki randevuma daha bir saat var.
- She cancelled an appointment.
- Bir randevuyu iptal etti.
- Tom canceled his appointment.
- Tom randevusunu iptal etti.
- We have an appointment with the decorator.
- Dekoratörle bir randevumuz var.
- A sudden illness forced her to cancel her appointment.
- Ani bir hastalık onu randevusunu iptal etmeye zorladı.
- Do you have an appointment?
- Randevunuz var mı?
- I had to postpone my appointment.
- Ben randevumu ertelemek zorunda kaldım.
- Tom and Mary have canceled their appointment.
- Tom ve Mary randevularını iptal ettiler.
- Make an appointment with him.
- Onunla bir randevu ayarla.
- I took a bus so as not to be late for my appointment.
- Randevuma geç kalmamak için otobüse bindim.
- He had never canceled an appointment before.
- Daha önce hiçbir randevusunu iptal etmemişti.
- I have an appointment with him at six.
- Altıda onunla randevum var.
- I made another appointment.
- Başka bir randevu aldım.
- Tom was in time for his appointment.
- Tom randevusuna zamanında geldi.
- I'll set up the appointment.
- Ben randevuyu ayarlayacağım.
- It won't be any problem to reschedule the appointment.
- Randevuyu yeniden planlamak sorun olmaz.
- If you don't hurry, you'll be late for your appointment.
- Acele etmezsen randevuna geç kalacaksın.
- An appointment is required.
- Bir randevu gereklidir.
- It won't be any problem to reschedule your appointment.
- Randevunuzu yeniden planlamak sorun olmaz.
- He is always on time for an appointment.
- Bir randevuya her zaman zamanında gelir.
- I am sorry to cancel the appointment at the last minute.
- Randevuyu son dakikada iptal ettiğim için üzgünüm.
- I'd like to schedule an appointment for tomorrow.
- Yarın için bir randevu planlamak istiyorum.
- I'm sorry I had to cancel my appointment.
- Randevumu iptal etmek zorunda kaldığım için üzgünüm.
- I didn't show up for the appointment and I also did not call.
- Randevuya gitmedim ve telefon da etmedim.
- Auditions are by appointment only.
- Seçmeler sadece randevuyla yapılır.
- You'd better hurry, otherwise you'll be late for your appointment.
- Acele etsen iyi olur, yoksa randevuna geç kalacaksın.
- Next week I have an appointment with the dentist.
- Gelecek hafta diş hekimi ile randevum var.
- Tom was early for his appointment.
- Tom randevusuna erken gelmişti.
- I'm going to be late for my appointment.
- Randevuma geç kalacağım.
- He canceled the appointment at the last moment.
- Son anda randevuyu iptal etti.
- My appointment is in thirty minutes.
- Randevum otuz dakika içinde.
- I have an appointment with them.
- Onlarla bir randevum var.
- He was very angry with me when I forgot the appointment.
- Randevuyu unuttuğumda bana çok kızdı.
- Layla didn't show up for the appointment.
- Layla randevuya gelmedi.
- I had to postpone my appointment.
- Randevumu ertelemek zorunda kaldım.
- The dentist gave me an appointment for seven o'clock.
- Dişçi bana saat yedi için randevu verdi.
- I'm calling to confirm your appointment.
- Randevunu teyit etmek için arıyorum.
- He canceled the appointment at the last moment.
- Randevuyu son anda iptal etti.
- We have an appointment.
- Bizim bir randevumuz var.
- Tom has an appointment this afternoon.
- Tom'un bu öğleden sonra bir randevusu var.
- I have an appointment with the dentist at 3 o'clock.
- Saat 3'te dişçiyle randevum var.
- He was late to the appointment due to a traffic accident.
- Trafik kazası yüzünden randevuya geç kaldı.
- I never had an appointment with the doctor.
- Doktorla hiç randevum yoktu.
- I have an appointment with him at noon.
- Onunla öğlen randevum var.
- It won't be a problem to reschedule the appointment.
- Randevuyu yeniden planlamak sorun olmaz.
- She had an appointment with the doctor.
- Doktorla randevusu vardı.
- I'd like to cancel my appointment for tomorrow.
- Yarınki randevumu iptal etmek istiyorum.
- I have an appointment tonight.
- Onunla bu gece randevum var.
- I am sorry to cancel the appointment at the last minute.
- Ben son dakikada randevuyu iptal ettiğim için üzgünüm.
- I meant to cancel your appointment today.
- Bugünkü randevunu iptal etmek istemiştim.
- I must cancel our appointment.
- Randevumuzu iptal etmek zorundayız.
- I'm going to have to cancel my appointment.
- Randevumu iptal etmek zorunda kalacağım.
- Tom was late for his appointment.
- Tom randevusuna geç kalmıştı.
- I'm sorry, but I have a previous appointment for tomorrow.
- Üzgünüm ama yarın için daha önceden alınmış bir randevum var.
- I don't have an appointment.
- Randevum yok.
- What time was your appointment?
- Randevun saat kaçtaydı?
- No appointment is needed.
- Randevuya gerek yok.
- Make another appointment at the front desk.
- Resepsiyondan bir randevu daha al.
- I'm late for an appointment.
- Bir randevuya geç kaldım.
- He missed an important appointment.
- Önemli bir randevuyu kaçırdı.
- He was in time for the appointment.
- Randevuya zamanında geldi.
- I'd like to schedule an appointment.
- Bir randevu ayarlamak istiyorum.
- I have a previous appointment.
- Benim önceki bir randevum var.
- I still have an hour or so before my next appointment.
- Bir sonraki randevumdan önce hâlâ yaklaşık bir saatim var.
- I have an appointment to visit a guru in India.
- Hindistan'daki bir guruyu ziyaret etmek için bir randevum var.
- I have an appointment with Tom.
- Tom'la randevum var.
- I had an appointment this morning that I forgot about.
- Bu sabah unuttuğum bir randevum vardı.
- It won't be a problem to reschedule the appointment.
- Randevu yeniden planlamak bir sorun olmayacak.
- I have an appointment with the doctor.
- Doktorla randevum var.
- Are you sure we don't need an appointment?
- Randevuya ihtiyacımız olmadığına emin misin?
- I have an appointment with the dentist at 3 o'clock.
- Dişçiyle saat 3'te randevum var.
- I've been trying to explain to Tom that he needs an appointment.
- Tom'a bir randevuya ihtiyacı olduğunu anlatmaya çalışıyordum.
- You should call the dentist for an appointment.
- Bir randevu için dişçiyi aramalısın.
- If you have an appointment, you can meet president.
- Randevunuz var ise başka ile görüşebilirsiniz.
- Tom was in time for his appointment.
- Tom randevu için zamanında geldi.
- To tell the truth, I had forgotten all about our appointment.
- Doğruyu söylemek gerekirse, randevumuzu tamamen unutmuştum.
- I missed this appointment once again!
- Bu randevuyu bir kez daha kaçırdım!
- I had an appointment today at four o'clock.
- Benim bugün saat dörtte randevum vardı.
- We had an appointment.
- Bir randevumuz vardı.
- I have an appointment in less than an hour.
- Bir saatten az bir süre içinde bir randevum var.
- The dentist gave me an appointment for seven o'clock.
- Dişçi bana saat yediye randevu verdi.
- It'll be no problem to reschedule the appointment.
- Randevuyu yeniden planlamak sorun olmaz.
Show More (200)
|
|
- Secondly, the Public Prosecutor's appointment would involve various procedures.
- İkinci olarak, Cumhuriyet Savcısının atanması çeşitli prosedürleri içerecektir.
- This is the issue of the appointment and political responsibility of the Commission.
- Bu da Komisyon'un atanması ve siyasi sorumluluğu meselesidir.
- This involves the appointment of senior officers, something to which you referred.
- Bu, sizin de değindiğiniz gibi, üst düzey memurların atanmasını içermektedir.
- Further steps have been taken on the appointment of the executive director.
- İcra direktörünün atanması konusunda ilave adımlar atılmıştır.
- New rules have been drawn up and implemented governing the appointment of senior officials.
- Üst düzey yetkililerin atanmasını düzenleyen yeni kurallar hazırlandı ve uygulamaya konuldu.
- The first concerns the appointment of the Commission.
- İlki Komisyon'un atanması ile ilgilidir.
- I welcome the call in the resolution for the appointment of an EU special representative for Nepal.
- Kararda Nepal için bir AB özel temsilcisinin atanmasına yönelik çağrıyı memnuniyetle karşılıyorum.
- The appointment of the Constitutional Commission is due very shortly.
- Anayasa Komisyonu'nun çok kısa bir süre içerisinde atanması beklenmektedir.
- The appointment of a new government or cabinet reshuffle can lead to major changes within the judiciary.
- Yeni bir hükümet atanması veya bakanlar kurulunda bir değişiklik olması yargıda önemli değişmelere yol açabilmektedir.
- The appointment of an independent Ombudsman has long been under discussion by the TGNA.
- Bağımsız bir Ombudsman atanması, uzun zamandan beri TBMM tarafından tartışılmaktadır.
- I am therefore in favour of Parliament’s being consulted on the appointment of the directors.
- Bu nedenle direktörlerin atanması konusunda Parlamento'ya danışılmasından yanayım.
- This is the issue of the appointment and political responsibility of the Commission.
- Bu, Komisyon'un atanması ve siyasi sorumluluğu meselesidir.
- I stated nothing but the truth when I said that the appointment of special envoys was a matter for the Council.
- Özel temsilcilerin atanmasının Konsey'in meselesi olduğunu söylediğimde gerçeklerden başka bir şey ifade etmedim.
- The question has also been raised in our follow-up about the appointment of a European Public Prosecutor.
- Bir Avrupa Savcısının atanmasına ilişkin soru da takiplerimiz sırasında gündeme geldi.
- He accepted his appointment as chairman.
- Başkan olarak atanmayı kabul etti.
Show More (12)
|
|
- Parliament should be involved in this appointment procedure.
- Parlamento bu atama sürecine dahil olmalıdır.
- I should like to congratulate her on her appointment.
- Atamasından dolayı kendisini tebrik etmek isterim.
- One would hope that the appointment would one day be made solely by Parliament.
- Bu atamanın bir gün yalnızca Parlamento tarafından yapılacağı umulabilir.
- Parliament’s involvement in the appointment process as a budgetary and political authority is also to be welcomed.
- Parlamentonun bütçe ve siyasi otorite olarak atama sürecine dahil olması da memnuniyetle karşılanmalıdır.
- The appointment must be by open process and must involve the European Parliament.
- Atama açık bir süreçle yapılmalı ve Avrupa Parlamentosunu da içermelidir.
- As it happens, we deal with the budgetary consequences, the Council makes the appointment.
- Olduğu gibi, biz bütçesel sonuçlarla ilgileniyoruz, Konsey atamayı yapıyor.
- Unfortunately, his appointment has been blocked for months now by the new Italian government.
- Ne yazık ki bu atama yeni İtalyan hükümeti tarafından aylardır engelleniyor.
- Tom's appointment is effective immediately.
- Tom'un ataması derhal yürürlüğe girer.
- Tom's appointment is effective immediately.
- Tom'un ataması hemen yürürlüğe girecek.
- They filled the vacancy by appointment.
- Atama ile boş kontenjanı doldurdular.
- Tom's appointment takes effect immediately.
- Tom'un ataması derhal yürürlüğe girer.
- Tom's appointment takes effect immediately.
- Tom'un ataması hemen yürürlüğe girecek.
Show More (9)
|
