| 1 |
approximate |
yaklaşık |
adj. |
|
- Those figures are extremely approximate.
- Bu rakamlar son derece yaklaşık değerlerdir.
- The framework decision does not approximate the age of sexual consent.
- Çerçeve karar, cinselliğe rıza gösterme konusunda yaklaşık bir yaş sınırı belirlememektedir.
- This is only an approximate value.
- Bu sadece yaklaşık bir değerdir.
- What's their approximate worth?
- Yaklaşık değerleri nedir?
- This is all very approximate.
- Bunların hepsi yaklaşık.
- This is only an approximate value.
- Bu yalnızca yaklaşık bir değerdir.
- This will give you an approximate idea of the situation.
- Bu size durum hakkında yaklaşık bir fikir verecektir.
- All numbers are approximate.
- Tüm rakamlar yaklaşıktır.
Show More (5)
|
| 2 |
approximate |
yakın |
adj. |
|
- This is all very approximate.
- Bunun hepsi çok yakın.
- The story approximates to historical truth.
- Hikaye, tarihsel gerçeğe yakın.
- His description approximated to the truth.
- Anlattıkları gerçeğe çok yakındı.
Show More (0)
|
| 3 |
approximate |
çok benzemek |
v. |
|
- The story approximates to historical truth.
- Hikaye tarihsel gerçeğe çok benziyor.
Show More (-2)
|
| 4 |
approximate |
benzemek |
v. |
|
- His description approximated to the truth.
- Onun tanımı gerçeğe benziyor.
Show More (-2)
|
