| 1 |
arduous |
zorlu |
adj. |
|
- Our thanks go to the rapporteur for his successful consensus-building, which is always an arduous task.
- Raportöre, her zaman zorlu bir görev olan uzlaşı sağlama konusundaki başarısından dolayı teşekkür ediyoruz.
- Mr Lamassoure's fine report is an important contribution by Parliament to the arduous process of attaining that goal.
- Sayın Lamassoure'nin bu güzel raporu, Parlamentonun bu hedefe ulaşma yolundaki zorlu sürece yaptığı önemli bir katkıdır.
- We must not deceive ourselves - the fight against terrorism will be a very long and arduous task.
- Kendimizi kandırmamalıyız; terörle mücadele çok uzun ve zorlu bir görev olacaktır.
- It took China 15 long years of arduous negotiations to join the WTO.
- Çin'in DTÖ'ye katılması 15 yıl süren zorlu müzakereler sonucunda gerçekleşmiştir.
- She went through a long and arduous vocational course.
- Uzun ve zorlu bir meslek kursuna gitti.
Show More (2)
|
| 2 |
arduous |
meşakkatli |
adj. |
|
- A break is badly needed after this arduous task.
- Bu meşakkatli görevin ardından molaya fena halde ihtiyaç var.
Show More (-2)
|
| 3 |
arduous |
çetin |
adj. |
|
- This has been a long, challenging and arduous process.
- Bu uzun, zorlu ve çetin bir süreç olmuştur.
Show More (-2)
|
