1 |
soldier |
asker |
n. |
|
- Although the United States seems able to permit this, it will not supply a single soldier.
- Amerika Birleşik Devletleri buna izin verebilecek gibi görünse de tek bir asker bile tedarik etmeyecektir.
- I wept for the Israeli soldier who had lost his humanity.
- İnsanlığını kaybetmiş İsrailli asker için ağladım.
- Wear these to be like a soldier.
- Asker gibi olmak için bunları giy.
- That nice soldier told you not to touch the ordnance.
- O sevimli asker, sana silaha dokunmamanı söylemişti.
- That nice soldier told you not to touch the ordnance.
- O sevimli asker sana mühimmata dokunmamanı söyledi.
- That nice soldier told you not to touch the ordnance.
- O nazik asker sana mühimmata dokunmamanı söylemişti.
- There was only one soldier on each wagon.
- Her vagonda sadece bir asker vardı.
- There was only one soldier on each wagon.
- Her vagonda yalnızca bir asker vardı.
- Tom was a brave soldier.
- Tom cesur bir askerdi.
- The soldier never got scars from battles.
- Askerin savaşlarda hiç yara izi olmazdı.
- Where are the soldier going?
- Asker nereye gidiyor?
- The soldier gave his name.
- Asker ismini verdi.
- He shot an arrow at the soldier.
- Askere bir ok attı.
- A soldier often has to confront danger.
- Bir asker sık sık tehlikeyle yüzleşmek zorundadır.
- He shot an arrow at the soldier.
- O, askere bir ok attı.
- The soldier is going away.
- Asker uzaklaşıyor.
- Tom was a soldier.
- Tom bir askerdi.
- The grenade exploded five metres from the soldier.
- El bombası askerden beş metre uzakta patladı.
- I want to be a soldier.
- Ben asker olmak istiyorum.
- He was a soldier in Korea.
- Kore'de askerdi.
- There was only a simple white cross to mark the soldier's tomb.
- Askerin mezarını işaretlemek için sadece basit bir beyaz haç vardı.
- I'm not a soldier.
- Ben bir asker değilim.
- The soldier was wounded in the leg.
- Asker bacağından yaralandı.
- The soldier disdained shooting an unarmed enemy.
- Asker silahsız bir düşmana ateş etmeyi reddetti.
- The soldier is going away.
- Asker gidiyor.
- A soldier who doesn't dream of becoming a general is a bad one.
- General olmayı hayal etmeyen bir asker kötü bir askerdir.
- She was a soldier in Korea.
- O Kore'de bir askerdi.
- I'm not a soldier anymore.
- Artık bir asker değilim.
- The soldier aimed his gun at the man.
- Asker silahını adama doğrulttu.
- The soldier saved his friend at the cost of his own life.
- Asker kendi hayatı pahasına arkadaşını kurtardı.
- A soldier who doesn't dream of becoming a general is a bad one.
- Bir general olmayı hayal etmeyen bir asker kötü bir askerdir.
- You're a good soldier.
- İyi bir askersin.
- The soldier took shelter in the foxhole.
- Asker sipere sığındı.
- The soldier made light of his wounds.
- Asker yaralarını hafife aldı.
- The soldier became a teacher.
- Asker bir öğretmen oldu.
- The soldier gave his name.
- Asker, onun adını verdi.
- The young soldier was confused.
- Genç askerin kafası karıştı.
- An innocent biker was shot by an arrogant soldier on that street.
- Masum bir bisikletçi, kibirli bir asker tarafından o sokakta vuruldu.
- The wounded soldier writhed in pain.
- Yaralı asker acı içinde kıvranıyordu.
- A good soldier considers his actions.
- İyi bir asker yaptıklarını düşünür.
- The soldier wrote a letter to his mother.
- Asker, annesine bir mektup yazdı.
- Tom is a soldier.
- Tom bir asker.
- She was a brave soldier.
- O cesur bir askerdi.
- Tom's grandfather was a soldier.
- Tom'un büyük babası bir askerdi.
- The soldier carried on as if his wound was nothing.
- Asker, yarası önemsizmiş gibi devam etti.
- Tom is a soldier, isn't he?
- Tom bir asker, değil mi?
- The wounded soldier could hardly walk.
- Yaralı asker güçlükle yürüyebiliyordu.
- The soldier sacrificed himself to save his friend's life.
- Asker, arkadaşının hayatını kurtarmak için kendini feda etti.
- The handsome young soldier fell in love with a nurse and married her after the war.
- Yakışıklı genç asker bir hemşireye aşık oldu ve savaştan sonra onunla evlendi.
- That soldier became a commander.
- O asker bir komutan oldu.
- The soldier raised the flag.
- Asker bayrağı kaldırdı.
- Were you a soldier?
- Asker miydiniz?
- My grandfather was a soldier in the war.
- Dedem savaşta askerdi.
- I'm a soldier now.
- Ben artık bir askerim.
- The soldier was not in the least afraid to die.
- Asker ölmekten zerre kadar korkmuyordu.
- Tom's grandfather was a soldier.
- Tom'un büyükbabası bir askerdi.
- You're a soldier now.
- Artık bir askersin.
- There was only a simple white cross to mark the soldier's tomb.
- Askerin mezarını işaretlemek için yalnızca basit bir beyaz haç vardı.
- She was a soldier in Korea.
- O da Kore'de askerdi.
- The soldier gave water to me.
- Asker bana su verdi.
- He is the bravest soldier that ever lived.
- Kendisi yaşamış en cesur askerdir.
- Tom wasn't a soldier.
- Tom asker değildi.
- The soldier ran.
- Asker koştu.
- He's a valiant soldier.
- O yiğit bir asker.
- Were you a soldier?
- Asker miydin?
- He was a brave soldier.
- O, cesur bir askerdi.
- You were a soldier during the war, right?
- Savaş sırasında askerdin, değil mi?
- The soldier groaned with pain.
- Asker acı ile inledi.
- The soldier was killed in action.
- Asker çatışmada öldürüldü.
- The soldier sacrificed himself to save his friend's life.
- Asker arkadaşının hayatını kurtarmak için kendini feda etti.
- Tom wasn't a soldier.
- Tom bir asker değildi.
- You're a good soldier.
- Sen iyi bir askersin.
- Do you really want to be a soldier?
- Gerçekten asker olmak istiyor musun?
- The soldier refused to fire his rifle at the enemy.
- Asker, tüfeğiyle düşmana ateş açmayı reddetti.
- He was a soldier in Korea.
- O, Kore'deki bir askerdi.
- He is the bravest soldier that ever lived.
- O şimdiye kadar yaşamış en cesur asker.
- He was a brave soldier.
- Cesur bir askerdi.
- The soldier never got scars from battles.
- Askerin savaşlardan kalan hiç yara izi yoktu.
- The true soldier fights not because he hates what is in front of him, but because he loves what is behind him.
- Gerçek asker önündekinden nefret ettiği için değil, arkasındakini sevdiği için savaşır.
- The soldier worries about spears.
- Asker mızraklarla ilgili endişeleniyor.
- The soldier acted bravely.
- Asker cesurca davrandı.
- My grandfather was a soldier during the war.
- Büyükbabam savaş sırasında askerdi.
- She fell in love with a young soldier.
- Genç bir askere aşık oldu.
- Tom isn't a soldier.
- Tom bir asker değil.
- The soldier was killed in action.
- Asker, operasyon sırasında öldürüldü.
- Tom knew her when he was a young soldier.
- Tom genç bir askerken onu tanıyordu.
- The wounded soldier is writhing in pain.
- Yaralı asker acı içinde kıvranıyordu.
- The young soldier was confused.
- Genç askerin kafası karışmıştı.
- The soldier decided he could not refuse the request.
- Asker talebi reddedemediğine karar verdi.
- I'm not a soldier.
- Ben asker değilim.
- That man is a soldier.
- O adam bir asker.
- I want to be a soldier.
- Asker olmak istiyorum.
- I saw a soldier carrying a flamethrower.
- Alev makinesi taşıyan bir asker gördüm.
- The soldier had a leg injury and couldn't move.
- Askerin bacağı yaralanmıştı ve hareket edemiyordu.
- That man is a soldier.
- Bu adam bir asker.
- The soldier wrote a letter to his mother.
- Asker annesine bir mektup yazdı.
- I was a soldier.
- Ben bir askerdim.
- He is the bravest soldier that ever lived.
- O gelmiş geçmiş en cesur askerdir.
- The soldier lay injured on the ground.
- Asker yerde yaralı yatıyordu.
- In the recent years, the reputation of serving as a soldier has steadily been lowered.
- Son yıllarda, asker olarak görev yapmanın itibarı giderek azaldı.
- It's said that that soldier fears no bullets.
- O askerin kurşunlardan korkmadığı söyleniyor.
- The soldier groaned with pain.
- Asker acıdan inledi.
- I'm a soldier.
- Ben bir askerim.
- The soldier gave me water.
- Asker bana su verdi.
- Tom used to be a soldier.
- Tom bir askerdi.
- Do you know this soldier?
- Bu askeri tanıyor musun?
- The soldier decided he could not refuse the request.
- Asker bu isteği reddedemeyeceğine karar verdi.
- Do you really want to be a soldier?
- Gerçekten bir asker olmak ister misin?
- Tom knew her when he was a young soldier.
- Tom onu genç bir askerken tanıyordu.
- The soldier was wounded in the leg and couldn't move.
- Asker bacağından yaralanmıştı ve hareket edemiyordu.
- My grandfather was a soldier in the war.
- Büyükbabam savaşta askerdi.
- The soldier was not in the least afraid to die.
- Asker zerre kadar ölmekten korkmuyordu.
- He is the bravest soldier that ever lived.
- O bugüne dek yaşamış en cesur askerdir.
- He is the bravest soldier that ever lived.
- O, şimdiye kadar yaşamış en cesur askerdir.
- The soldier refused to fire his rifle at the enemy.
- Asker tüfeğiyle düşmana ateş etmeyi reddetti.
- His grandfather was a soldier of high degree.
- Büyükbabası yüksek dereceli bir askerdi.
- It's said that that soldier fears no bullets.
- O askerin kurşundan korkmadığı söylenir.
- An innocent biker was shot by an arrogant soldier on that street.
- Masum bir motorcu o sokakta küstah bir asker tarafından vuruldu.
- Tom was a soldier's soldier.
- Tom bir askerin askeriydi.
- You're a soldier now.
- Sen artık bir askersin.
- The wounded soldier is writhing in pain.
- Yaralı asker acı içinde kıvranıyor.
- Tom used to be a soldier.
- Tom eskiden bir askerdi.
- He's a valiant soldier.
- O cesur bir asker.
- A good soldier considers his actions.
- İyi bir asker eylemlerini göz önünde bulundurur.
- Where are the soldier going?
- Askerler nereye gidiyor?
- The soldier received official permission to leave.
- Asker ayrılmak için resmi izin aldı.
Show More (123)
|
2 |
troops |
asker |
n. |
|
- Continuation of development aid will be possible only if all foreign troops leave the country.
- Kalkınma yardımlarının devamı ancak tüm yabancı askerlerin ülkeyi terk etmesiyle mümkün olacaktır.
- Troop deployment, as we know, is expensive and very prone to failure.
- Bildiğimiz gibi asker sevkiyatı pahalı ve başarısızlığa çok yatkındır.
- An estimated 45 000 troops have been sent into the province against 5000 rebels.
- Eyalete 5000 isyancıya karşı tahmini 45 000 asker gönderildi.
- I have not heard one word of condemnation of Iraqi troops killing their own people in Basra.
- Irak askerlerinin Basra'da kendi halkını öldürmesinin kınandığına dair tek bir kelime bile duymadım.
- Important though troops are, they cannot do it on their own.
- Askerler önemli olsalar da bunu tek başlarına yapamazlar.
- The people of Iraq were going to greet the troops of the British-American empire as a liberating army.
- Irak halkı, İngiliz-Amerikan imparatorluğunun askerlerini özgürleştirici bir ordu olarak karşılayacaktı.
- The people perceive the troops as an army of occupation.
- Halk askerleri bir işgal ordusu olarak algılıyor.
- The Red Cross has repeatedly reported that Israeli troops are doing this.
- Kızıl Haç defalarca İsrail askerlerinin bunu yaptığını bildirdi.
- Is there, however, a wish to see one's country occupied by foreign troops in the process?
- Ancak bu süreçte ülkesinin yabancı askerler tarafından işgal edildiğini görmek de istenir mi?
- But Bush’s cheque also covers the troops on the spot and investments for companies.
- Ancak Bush'un çeki aynı zamanda sahadaki askerleri ve şirketler için yapılan yatırımları da kapsıyor.
- For how long will Western troops have to remain there?
- Batılı askerler daha ne kadar orada kalmak zorunda kalacak?
- The aftermath has seen troops mobilised on a massive scale and weapons systems massed in a threatening manner.
- Saldırı sonrasında askerler büyük çapta harekete geçirilmiş ve silah sistemleri tehditkar bir şekilde yığılmıştır.
- In order to add force to his arguments his Excellency maintains a private army of 1 000 troops.
- Savlarına güç katmak için Ekselansları 1000 askerden oluşan özel bir ordu bulundurmaktadır.
- The Red Cross has repeatedly reported that Israeli troops are doing this.
- Kızıl Haç, İsrail askerlerinin bunu yaptığını defalarca rapor etmiştir.
- The violence committed against them by your troops and soldiers will not prevail.
- Askerleriniz ve birlikleriniz tarafından kendilerine karşı uygulanan şiddet hüküm sürmeyecektir.
- We need to demand that Turkey withdraw its troops immediately.
- Türkiye'den askerlerini derhal geri çekmesini talep etmeliyiz.
- For the first time after the Cyprus crisis, Turkish troops and military aircraft were in Greece.
- Kıbrıs krizinden sonra ilk kez Türk askerleri ve askeri uçakları Yunanistan'da bulunmuştur.
- Part of Cyprus is occupied by foreign troops.
- Kıbrıs'ın bir kısmı yabancı askerler tarafından işgal edilmiş durumda.
- We must give our troops the best, both in equipment and training.
- Askerlerimize hem teçhizat hem de eğitim konusunda en iyisini sunmalıyız.
- Public opinion is increasingly calling for the total withdrawal of Syrian troops from Lebanon.
- Kamuoyu giderek artan bir şekilde Suriye askerlerinin Lübnan'dan tamamen çekilmesi çağrısında bulunuyor.
- That is why it is so important that the Israeli troops should withdraw now.
- İşte bu nedenle İsrail askerlerinin derhal geri çekilmesi çok önemlidir.
- The figure available to me as to how many troops have actually been deployed is 2127.
- Gerçekte kaç askerin konuşlandırıldığına dair elimdeki rakam 2127'dir.
- I believe that the Israeli troops must withdraw from the territories of the Palestinian Authority.
- İsrail askerlerinin Filistin Yönetimi topraklarından çekilmesi gerektiğine inanıyorum.
- Yesterday, in one of the Palestinian refugee camps, Ariel Sharon's troops killed twenty-two people.
- Dün Filistin mülteci kamplarından birinde Ariel Sharon'un askerleri yirmi iki kişiyi öldürdü.
- It should also be taken on board by his troops.
- Ayrıca askerleri tarafından da kabul edilmelidir.
- Part of that problem is that there is still a shortage of troops on the ground.
- Bu sorunun bir parçası da sahada hala asker sayısının yetersiz olmasıdır.
- The Rome Statute is flawed, as it would allow political mischief against American troops and political leaders.
- Roma Statüsü, Amerikan askerlerine ve siyasi liderlerine karşı siyasi fesatlığa izin vereceği için kusurludur.
- Can France, whose troops camped outside Srebrenitza during the massacres?
- Katliamlar sırasında askerleri Srebrenitza'nın dışında kamp kurmuş olan Fransa'nın, bu katliamları durdurması mümkün mü?
- We must respond to the Palestinians' request for troops to protect Palestine.
- Filistinlilerin Filistin'i korumak için asker talebine yanıt vermeliyiz.
- Public opinion is increasingly calling for the total withdrawal of Syrian troops from Lebanon.
- Kamuoyu giderek artan bir şekilde Suriye askerlerinin Lübnan'dan tamamen çekilmesini istiyor.
- Especially now, after France is withdrawing her troops.
- Özellikle şimdi, Fransa askerlerini geri çektikten sonra.
- Especially now, after France is withdrawing her troops.
- Özellikle de şimdi, Fransa askerlerini geri çektikten sonra.
- Napoleon led his troops to Russia.
- Napolyon askerlerini Rusya'ya götürdü.
- The troops advanced twenty miles.
- Askerler, yirmi mil ilerledi.
- The agreement was conditioned on the withdrawal of troops.
- Anlaşma askerlerin geri çekilmesi şartına bağlıydı.
- The President called out the troops.
- Başkan, askeri güçleri çağırdı.
- In December 1989, he sent troops to Panama.
- Aralık 1989'da, askerleri Panama'ya gönderdi.
- Osama bin Laden, leader of Al-Qaeda, was killed in Pakistan by American troops.
- El-Kaide lideri Usame bin Ladin, Pakistan'da Amerikan askerleri tarafından öldürüldü.
- Bush didn't send troops to annihilate other countries.
- Bush diğer ülkeleri ortadan kaldırmak için askeri birlikleri göndermedi.
- Let's bring our troops home.
- Askerlerimizi eve getirelim.
- President Tom Jackson sent troops to the breakaway area.
- Başkan Tom Jackson ayrılıkçı bölgeye asker gönderdi.
- We can only hope the government decides to withdraw its troops.
- Sadece hükümetin askerlerini geri çekmeye karar vermesini umabiliriz.
- The troops landed in Greece.
- Askerler Yunanistan'a ayak bastı.
- The troops soon put down the rebellion.
- Askerler kısa sürede isyanı bastırdı.
- Bush didn't send troops to annihilate other countries.
- Bush diğer ülkeleri yok etmek için asker göndermedi.
- President Tom Jackson sent troops to the breakaway area.
- Başkan Tom Jackson ayrılıkçı bölgeye askeri birlikler gönderdi.
- We can only hope that the government decides to withdraw its troops.
- Sadece hükümetin askerlerini geri çekmeye karar vermesini umabiliriz.
- The dragon is slaughtering our troops.
- Ejderha askerlerimizi katlediyor.
- American troops stayed in Nicaragua until 1933.
- Amerikan askerleri 1933 yılına kadar Nikaragua'da kaldı.
- The other colonies began sending troops to help.
- Diğer koloniler yardım için asker göndermeye başladı.
- The troops were retired from the front lines.
- Askerler cepheden çekildi.
- The troops easily put down the rebellion.
- Askerler isyanı kolayca bastırdı.
- The troops would protect trains carrying mail.
- Askerler posta taşıyan trenleri koruyacaktı.
- In the summer of that year, more Japanese troops moved into China.
- O yılın yaz aylarında daha fazla Japon askeri Çin'e hareket etti.
- We can only hope the government decides to withdraw its troops.
- Biz sadece hükümetin askerlerini çekmeye karar vermesini umabiliriz.
- Napoleon guided his troops to Russia.
- Napolyon askerlerini Rusya'ya yönlendirdi.
- The President called out the troops.
- Başkan askerleri çağırdı.
- The general inspected the troops.
- General askerleri teftiş etti.
- The other colonies began sending troops to help.
- Diğer koloniler yardım etmek için asker göndermeye başladı.
- The dragon is slaughtering our troops.
- Ejderha askeri birliklerimizi katlediyor.
- In December 1989, he sent troops to Panama.
- Aralık 1989'da Panama'ya asker gönderdi.
- Lincoln said troops were needed.
- Lincoln askerlere ihtiyaç olduğunu söyledi.
- The troops marched past.
- Askeri kuvvetler, resmi geçit yaptı.
- The troops were annihilated.
- Askerler yok edildi.
- The arrival of the troops led to more violence.
- Askerlerin gelişi daha fazla şiddete yol açtı.
- This writer spent several years in the field with the troops.
- Bu yazar birkaç yılını sahada askerlerle geçirdi.
- Napoleon guided his troops to Russia.
- Napolyon, askerlerini Rusya'ya yönlendirdi.
- A few years ago it would have been inconceivable for Japan to send troops overseas.
- Birkaç yıl önce Japonya'nın denizaşırı ülkelere asker göndermesi düşünülemezdi.
- That captain handles his troops well.
- O yüzbaşı askerlerini iyi idare ediyor.
- The troops would protect trains carrying mail.
- Askerler posta taşıyan trenleri korurdu.
Show More (67)
|
3 |
army |
asker |
n. |
|
- Remember, bury your army outfits before leaving the forest.
- Ormandan ayrılmadan önce asker kıyafetlerinizi gömmeyi unutmayın.
- After finishing school everyone has to go into the army for ten years.
- Okulu bittikten sonra herkes 10 yıl boyunca askerlik yapmak zorundadır.
- When the war was over, the army returned home.
- Savaş sona erdiğinde, asker eve döndü.
- I mean, from his army pay and the job I had.
- Yani onun asker maaşı ve benim işimden.
- After finishing school everyone has to go into the army for ten years.
- Okulu bitirdikten sonra herkes on yıl boyunca askere gitmek zorundadır.
- You made a bad choice, army boy.
- Kötü bir tercih yaptın, asker çocuk.
- You made a bad choice, army boy.
- Kötü bir seçim yaptın, asker çocuk.
- We're looking for two khaki army bags, unless they switched them.
- İki haki rengi asker çantası arıyoruz, tabii değiştirmedilerse.
- We're looking for two khaki army bags, unless they switched them.
- İki tane haki asker çantası arıyoruz tabii eğer değiştirmedilerse.
- First I had to do my army duty.
- Öncelikle askerlik görevimi yapmalıydım.
- I figure an old army buy can keep a secret.
- Eski bir askerin sır saklayabileceğini düşündüm.
- By the way, the army would be good for him.
- Bu arada askerlik onun için iyi olurdu.
- What are you doing playing army on Sunday morning?
- Pazar sabahı askercilik oynayarak ne yapıyorsun?
- First I had to do my army duty.
- İlk başta askerlik görevimi yapmak zorundaydım.
- What are you doing playing army on Sunday morning?
- Pazar sabahında nedir bu askercilik oyunun?
- When the war was over, the army returned home.
- Savaş bittiğinde, askerler de evine döndü.
- I mean, from his army pay and the job I had.
- Yani onun askerlik maaşından ve benim yaptığım işten.
- He ordered him to stay for some time among the army.
- Bir süre askerlerle kalmasını emretti.
- Old army trick to tamponade the subclavian.
- Subklavyen kemiği tamponlamak için kullanılan eski bir askerlik numarası.
- After finishing school everyone has to go into the army for ten years.
- Herkes okulu bitirdikten sonra on yıl boyunca askerlik yapmak zorunda.
- A writer, who's an army veteran, goes back home with an unfinished novel.
- Eski bir asker olan yazar, elinde yarım kalmış bir romanla evine döner.
- After a single term at Witzenhausen, he volunteered for army service.
- Witzenhausen'da bir dönem kaldıktan sonra gönüllü olarak askere gitti.
- They didn't want the army and the police to enter.
- Onlar asker ve polisin girip müdahale etmesini istemediler.
- I figure an old army buy can keep a secret.
- Eski bir asker sır tutar diye düşündüm.
- I decided then that I did not want to launder army uniforms anymore.
- O zaman karar verdim, artık asker kıyafetlerini yıkamak istemiyordum.
- There also are other figures concerning the number of the army.
- Asker sayısıyla ilgili başka rakamlar da var.
- He's former army and a bank robber.
- Eski bir asker ve banka soyguncusu.
- The mujahids did not fear or hesitate when they saw the enemy army of ten thousand soldiers.
- Mücahitler on bin kişilik düşman askerlerini gördüklerinde korkmaz ve tereddüt etmezlerdi.
- Remember, bury your army outfits before leaving the forest.
- Unutma, asker üniformalarını ormandan çıkmadan önce gömeceksin.
- Remember, bury your army outfits before leaving the forest.
- Unutmayın, ormandan ayrılmadan önce askeri kıyafetlerinizi gömün.
- We're looking for two khaki army bags, unless they switched them.
- Eğer değiştirmedilerse, iki tane haki askeri çanta arıyoruz.
- What are you doing playing army on Sunday morning?
- Pazar sabahı askercilik oynamak da nereden çıktı?
- I decided then that I did not want to launder army uniforms anymore.
- O zaman artık asker üniformalarını yıkamak istemediğime karar verdim.
- I just wanted a different kind of army service far from home.
- Ben askerlik görevimi evden uzakta farklı bir şekilde yapmak istiyorum.
- He ordered him to stay for some time among the army.
- Bir müddet askerlerin arasında kalmasını istedi.
- An army man couldn't get a better opportunity.
- Bir asker için daha iyi bir fırsat olamazdı.
- By the way, the army would be good for him.
- Bu arada asker olmak ona iyi gelirdi.
- Right after I graduated from college, I went into the army.
- Üniversiteden mezun olduktan hemen sonra askere gittim.
- Did you write to your wife when you were in the army?
- Askerdeyken karınıza mektup yazar mıydınız?
- When he was in the military, he conformed to the strict army rules.
- Askerdeyken ordunun katı kurallarına uymuş.
- Dan didn't even tell his family that he was enlisting in the army.
- Dan ailesine askere gideceğini bile söylemedi.
- When he was in the military, he conformed to the strict army rules.
- O askerdeyken, sıkı ordu kurallarına uydu.
- I went into the army.
- Askere gittim.
- Did you meet Marika before or after you went to the army?
- Marika ile askere gitmeden önce mi yoksa gittikten sonra mı tanıştınız?
- The convoy of army trucks was blocking the road.
- Askeri kamyon konvoyu yolu kapatıyordu.
- Tom decided to enlist in the army.
- Tom askere yazılmaya karar verdi.
Show More (43)
|
4 |
military man |
asker |
n. |
|
- The judges are, admittedly, no longer military men, but there is a massive military presence in the courtroom.
- Kuşkusuz yargıçlar artık asker değil ancak mahkeme salonunda büyük bir askeri varlık var.
- Do you know the name of the most successful military man from this area?
- Bu civardaki en başarılı askerin adını biliyor musun?
- A change of opinions is almost unknown in an elderly military man.
- Yaşlı bir askerde fikir değişikliği neredeyse bilinmez.
- Do you know the name of the most successful military man from this area?
- Bu bölgedeki en başarılı askerin adını biliyor musunuz?
Show More (1)
|
5 |
man |
asker |
n. |
|
- The general ordered his men to retreat.
- General askerlerine geri çekilmelerini emretti.
Show More (-2)
|
6 |
serviceman |
asker |
n. |
|
- A serviceman inspected our furnace.
- Bir asker ocağımızı denetledi.
Show More (-2)
|