|
- Sweden is a small, sparsely populated and open country, which perhaps made it simpler for us to attend to the problems.
- İsveç'in küçük, seyrek nüfuslu ve açık bir ülke olması belki de sorunlarla ilgilenmemizi kolaylaştırdı.
- Parliament will indeed attend to the matter through a delegation.
- Parlamento gerçekten de bir heyet aracılığıyla konuyla ilgilenecektir.
- The EU cannot attend to this alone.
- AB bu konuyla tek başına ilgilenemez.
- I'm going to attend to the customer.
- Ben müşteriyle ilgileneceğim.
- I have some unfinished business to attend to.
- İlgilenmem gereken yarım kalmış bir işim var.
- There is no one to attend to that patient.
- O hastayla ilgilenecek kimse yok.
- Since it's important, I'll attend to it.
- Önemli olduğu için ben ilgilenirim.
- I heard you had private matters to attend to.
- İlgilenmeniz gereken özel işleriniz olduğunu duydum.
- There's still other business to attend to.
- Hala ilgilenmesi gereken başka işler var.
- Tom needs to be attended to.
- Tom'la ilgilenilmesi gerekiyor.
- It's a matter that must be attended to.
- Bu ilgilenilmesi gereken bir konu.
- It's a matter that must be attended to.
- İlgilenilmesi gereken bir konu.
- I have things to attend to.
- İlgilenmem gereken şeyler var.
- You should attend to your business.
- İşinizle ilgilenmelisiniz.
- I have other matters to attend to.
- İlgilenmem gereken başka meseleler var.
- I have an important business to attend to in my office.
- Ofisimde ilgilenmem gereken önemli bir iş var.
- We got her to attend to the patient.
- Hastayla ilgilenmesini sağladık.
- Two nurses attended to the patient.
- İki hemşire hastayla ilgilendi.
- I have other things to attend to.
- İlgilenmem gereken başka şeyler var.
- I have a personal matter to attend to.
- İlgilenmem gereken kişisel bir mesele var.
- Two nurses attended to the patient.
- İki hemşire hasta ile ilgilendi.
- I have urgent business to attend to.
- İlgilenmem gereken acil bir iş var.
- I have an urgent matter to attend to.
- İlgilenmem gereken acil bir mesele var.
- Since this is important, I'd like you to attend to it yourself.
- Önemli olduğu için, senin ilgilenmeni istiyorum.
- I have something urgent to attend to.
- İlgilenmem gereken acil bir şey var.
- I have things to attend to elsewhere.
- Başka bir yerde ilgilenmem gereken şeyler var.
- Tom had some unfinished business to attend to.
- Tom'un ilgilenmesi gereken bitmemiş bir işi vardı.
Show More (24)
|
