blur - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
blur bulanıklaştırmak v.
  • People in this old picture have been blurred.
  • Bu eski resimde yer alan insanlar bulanıklaştırılmış.
  • Once you blur that distinction, it seems to me that you are on a very slippery slope indeed.
  • Bu ayrımı bulanıklaştırdığınızda bana öyle geliyor ki gerçekten de çok kaygan bir yokuştasınız.
  • This would blur what the European Union should be doing at this time.
  • Bu, Avrupa Birliği'nin şu anda yapması gereken şeyi bulanıklaştıracaktır.
Show More (2)
blur belli belirsiz silüet n.
  • The blur of the boy confused the old woman.
  • Çocuğun belli belirsiz silüeti yaşlı kadının kafasını karıştırdı.
Show More (-2)
blur hayal meyal anı n.
  • That terrible accident was a blur for Nathan.
  • O korkunç kaza Nathan için hayal meyal bir anı idi.
Show More (-2)
blur görüşü bulanıklaşmak v.
  • The heavy fog was blurring my eyes while driving.
  • Araba kullanırken yoğun sis gözlerimin görüşünü bulanıklaştırıyordu.
Show More (-2)
blur bulanıklaşmak v.
  • The distinction between right and wrong is blurred.
  • Doğru ve yanlış ayrımı bulanıklaşmış durumdadır.
Show More (-2)
blur bulanık n.
  • The next three months were a blur.
  • Sonraki üç ay bulanık geçti.
Show More (-2)