| 1 |
boredom |
can sıkıntısı |
n. |
|
- Our daughter has a low tolerance for boredom.
- Kızımızın can sıkıntısına toleransı düşük.
- Boredom is the beginning of all vices.
- Can sıkıntısı tüm kötü alışkanlıkların başlangıcıdır.
- Boredom is a huge problem.
- Can sıkıntısı çok büyük bir sorundur.
- Boredom is commonplace.
- Can sıkıntısı sıradan bir şey.
- Less possessions, less boredom.
- Daha az eşya, daha az can sıkıntısı.
- Boredom is his worst enemy.
- Can sıkıntısı onun en büyük düşmanı.
- Boredom is one of the most luxurious things.
- Can sıkıntısı en lüks şeylerden biridir.
- Less possessions, less boredom.
- Daha az mal, daha az can sıkıntısı.
- Boredom is a huge problem.
- Can sıkıntısı büyük bir sorun.
- Autistic children don't know what boredom is.
- Otistik çocuklar can sıkıntısının ne olduğunu bilmezler.
- Boredom is his worst enemy.
- Can sıkıntısı onun en kötü düşmanı.
Show More (8)
|
| 2 |
boredom |
sıkıntı |
n. |
|
- Boredom is commonplace.
- Sıkıntı olağandır.
- Less possessions, less boredom.
- Ne kadar az mal mülk, o kadar az sıkıntı.
- Boredom is the beginning of all vices.
- Sıkıntı tüm kötülüklerin başlangıcıdır.
Show More (0)
|
| 3 |
boredom |
bıkkınlık |
n. |
|
- The culture of prevention must be insistent, to the point of boredom.
- Önleme kültürü, bıkkınlık noktasına kadar ısrarcı olmalıdır.
Show More (-2)
|
