| 1 |
bounce |
zıplamak |
v. |
|
- Hit the ball after the bounce.
- Zıpladıktan sonra topa vur.
- They bounced up and down.
- Onlar yukarı aşağı zıpladı.
- Let's bounce.
- Zıplayalım.
- Let's bounce.
- Hadi zıplayalım.
- They bounced up and down.
- Bir aşağı bir yukarı zıpladılar.
- A rubber ball bounces because it is elastic.
- Lastik bir top zıplar çünkü elastiktir.
- The children started bouncing up and down on the couch.
- Çocuklar kanepede bir aşağı bir yukarı zıplamaya başladılar.
- The kids were screaming and bouncing everywhere.
- Çocuklar çığlık atıyor ve her yerde zıplıyorlardı.
- Tomoko bounced happily out the door.
- Tomoko mutlulukla zıplayarak kapıdan çıktı.
- The ball bounced up high.
- Top yükseğe zıpladı.
- Tom started bouncing up and down on the bed.
- Tom yatakta bir aşağı bir yukarı zıplamaya başladı.
Show More (8)
|
| 2 |
bounce |
yansıtmak |
v. |
|
- The truth is, hard surfaces bounce sound around the room.
- Gerçek şu ki, sert yüzeyler sesi odanın her yerine yansıtır.
- The truth is, hard surfaces bounce sound around the room.
- Gerçek şu ki, sert yüzeyler sesi odanın içinde yansıtır.
Show More (-1)
|
| 3 |
bounce |
sekmek |
v. |
|
- The ball bounced over the wall.
- Top duvardan sekti.
- A rubber ball bounces because it is elastic.
- Lastik bir top, elastik olduğu için seker.
Show More (-1)
|
| 4 |
bounce |
karşılıksız çıkmak (çek) |
v. |
|
- The check bounced.
- Çek karşılıksız çıktı.
- Tom's check bounced.
- Tom'un çeki karşılıksız çıktı.
Show More (-1)
|
| 5 |
bounce |
zıplatmak |
v. |
|
- Tom bounced the ball.
- Tom topu zıplattı.
Show More (-2)
|
| 6 |
bounce |
sektirmek |
v. |
|
- Tom bounced the ball.
- Tom topu sektirdi.
Show More (-2)
|
| 7 |
bounce |
sıçrama |
n. |
|
- The ball bounced high in the air.
- Top havada yükseğe sıçradı.
Show More (-2)
|
| 8 |
bounce |
fırlamak |
v. |
|
- The ball bounced up high.
- Top yükseğe fırladı.
Show More (-2)
|
