1 |
brat |
velet |
n. |
|
- Tom is a snotty little brat.
- Tom küçük sümüklü bir velet.
- Tom is a spoiled little brat.
- Tom şımarık küçük bir velet.
- Who is this brat?
- Bu velet kim?
- You're a brat.
- Sen bir veletsin.
- For a brat, you've said something very mature.
- Bir velet için çok olgunca bir şey söyledin.
- Who is this brat?
- Kim bu velet?
- My brother is a spoiled little brat!
- Benim erkek kardeşim şımarık bir velet.
- Tom is a brat.
- Tom bir velet.
- Come back here, you little brat!
- Buraya geri gel, seni küçük velet!
- Come back here, you little brat!
- Buraya gel, seni küçük velet!
- I'm not going to let a snot-nosed brat order me around!
- Sümüklü bir veledin bana emir vermesine izin vermeyeceğim!
- My brother is a spoiled little brat!
- Kardeşim şımarık küçük bir velet!
- Tom is a snotty little brat.
- Tom sümüklü küçük bir velettir.
- For a brat, you've said something very mature.
- Bir velet için çok olgun bir şey söyledin.
- I'm not going to let a snot-nosed brat order me around!
- Sümüklü bir veletin bana emir vermesine izin vermeyeceğim!
- You shouldn't allow your son to act like a selfish brat.
- Oğlunun bencil bir velet gibi davranmasına izin vermemelisin.
Show More (13)
|
2 |
brat |
çocuk |
n. |
|
- Tom is a spoiled little brat.
- Tom şımarık küçük bir çocuk.
- Tom is a brat.
- Tom çok fırlama bir çocuk.
- You shouldn't allow your son to act like a selfish brat.
- Oğlunun bencil bir çocuk gibi davranmasına izin vermemelisin.
Show More (0)
|
3 |
brat |
arsız çocuk |
n. |
|
- The brats from the other block disturb them.
- Diğer bloktaki arsız çocuklar, onları rahatsız ediyor.
Show More (-2)
|
4 |
brat |
asker çocuğu |
n. |
|
- The brat lifestyle has built his resilience.
- Asker çocuğu hayatı, onu zorluklara karşı daha dirençli hale getirdi.
Show More (-2)
|