|
- The other day he told me that he would not dare send his daughter and his son to school in the same bus.
- Geçen gün bana kızını ve oğlunu aynı otobüste okula göndermeye cesaret edemeyeceğini söyledi.
- They dragged the boy off the bus with brute force, leaving the mother behind utterly distraught.
- Çocuğu kaba kuvvetle otobüsten sürükleyerek indirdiler ve anneyi perişan bir halde geride bıraktılar.
- I have been told that a bus is bringing people from Brussels and is expected to arrive about 8.30 p.m.
- Bir otobüsün Brüksel'den insanları getirdiği ve akşam 8.30 civarında varmasının beklendiği söylendi.
- You can check out the detailed bus route and schedule here.
- Ayrıntılı otobüs güzergahı ve saatlerine buradan ulaşabilirsiniz.
- Where does that bus go?
- Bu otobüs nereye gider?
- The bus arrived ten minutes behind time.
- Otobüs, on dakika geç geldi.
- Do you prefer to go by train or bus?
- Trenle mi otobüsle mi gitmeyi tercih edersin?
- The bus was empty.
- Otobüs boştu.
- Apparently the bus was late.
- Anlaşılan otobüs geç kaldı.
- Tom usually takes a bus to work.
- Tom genellikle işe bir otobüsle gider.
- Why isn't the bus leaving?
- Otobüs neden gitmiyor?
- Here comes the bus now.
- İşte otobüs geliyor.
- The bus was almost completely empty.
- Otobüs neredeyse tamamen boştu.
- While I was waiting for the bus, I saw a traffic accident.
- Otobüs beklerken bir trafik kazası gördüm.
- The bus should be coming soon.
- Otobüsün birazdan gelmesi lazım.
- I wonder why the bus is late.
- Otobüsün neden geciktiğini merak ediyorum.
- I missed my bus this morning.
- Ben bu sabah otobüsümü kaçırdım.
- This bus will take you to the museum.
- Bu otobüs sizi müzeye götürecek.
- I'm on the wrong bus.
- Yanlış otobüsteyim.
- The bus finally came to a stop.
- Otobüs nihayet bir durağa gelmişti.
- There's our bus.
- İşte otobüsümüz.
- Do you have a bus pass?
- Otobüs pason var mı?
- The bus you want doesn't stop here.
- İstediğin otobüs burada durmaz.
- The bus may be late.
- Otobüs geç kalabilir.
- I want to charter a bus.
- Bir otobüs kiralamak istiyorum.
- We had to wait a little while for a bus.
- Otobüsü bir süre beklemek zorunda kaldık.
- I wonder why the bus is late.
- Otobüsün neden geç kaldığını merak ediyorum.
- If you want to go to the art gallery, get this bus.
- Sanat galerisine gitmek istiyorsan bu otobüse bin.
- Did you get on the wrong bus again?
- Yine yanlış otobüse mi bindin?
- I didn't take that bus, so I'm not at home right now.
- Ben o otobüse binmedim, bu yüzden şu anda evde değilim.
- She got off the bus and ran towards him.
- Otobüsten indi ve ona doğru koştu.
- Where is the bus?
- Otobüs nerede?
- The bus broke down on the way, so I ran to school.
- Otobüs yolda bozuldu, ben de koşarak okula gittim.
- The bus is usually late when it rains.
- Yağmur yağdığında otobüs genellikle geç gelir.
- He organized a boycott of the bus service.
- Otobüs servisi için bir boykot düzenledi.
- Tom usually takes a bus to work.
- Tom genellikle işe otobüsle gider.
- She was waiting for the bus.
- Otobüsü bekliyordu.
- Let the kids off the bus first.
- Önce çocuklar otobüsten insinler.
- The people waiting for the bus seemed impatient.
- Otobüs bekleyen insanlar sabırsız görünüyordu.
- I take the bus on the street corner or the car when it rains.
- Yağmur yağdığında sokağın köşesindeki otobüse ya da arabaya biniyorum.
- The bus picked up the speed gradually.
- Otobüs yavaş yavaş hızlandı.
- Here comes the bus.
- İşte otobüs geliyor.
- This bus is capable of carrying 45 persons.
- Bu otobüs 45 kişi taşıyabilir.
- The bus was delayed an hour by the accident.
- Kaza nedeniyle otobüs bir saat rötar yaptı.
- Here's the bus.
- İşte otobüs geliyor.
- A stranger spoke to me in the bus.
- Otobüste bir yabancı benimle konuştu.
- The old lady got off the bus.
- Yaşlı kadın otobüsten indi.
- I'm going to miss my bus if I don't hurry.
- Acele etmezsem otobüsümü kaçıracağım.
- Tom was in time for the bus.
- Tom otobüse zamanında yetişti.
- Here comes the bus now.
- İşte otobüs şimdi geliyor.
- The driver told us which bus we should take.
- Sürücü bize hangi otobüse binmemiz gerektiğini söyledi.
- Shall we walk or take the bus?
- Yürüyelim mi, otobüse mi binelim?
- Where is the bus?
- Otobüs nerededir?
- The smell of the flowers came in through the open windows of the bus.
- Çiçeklerin kokusu otobüsün açık pencerelerinden içeri giriyordu.
- I didn't want you to miss your bus.
- Otobüsünü kaçırmanı istemedim.
- The bus had already left when I got to the bus stop.
- Ben durağa vardığımda, otobüs zaten gitmişti.
- I'm going to be late for the bus.
- Otobüse geç kalacağım.
- He got off the bus.
- O, otobüsten indi.
- I got acquainted with a woman in the bus.
- Otobüste bir kadınla tanıştım.
- The bus arrived ten minutes late.
- Otobüs, on dakika geç geldi.
- She read a magazine while she waited for the bus.
- Otobüsü beklerken bir dergi okudu.
- The bus Tom was on was involved in an accident.
- Tom'un bindiği otobüs bir kazaya karışmış.
- A stranger spoke to me in the bus.
- Bir yabancı, otobüste benimle konuştu.
- Tom takes the bus to work.
- Tom işe otobüsle gider.
- The bus was delayed for ten minutes.
- Otobüs on dakika rötar yaptı.
- Passengers shall not converse with the driver while the bus is in motion.
- Otobüs hareket halindeyken yolcular şoförle konuşmamalıdır.
- Ken took the wrong bus by mistake.
- Ken, yanlışlıkla yanlış otobüse bindi.
- Is it true that Tom jumped in front of a bus?
- Tom'un bir otobüsün önüne atladığı doğru mu?
- He's waiting for a bus.
- Otobüs bekliyor.
- There were fifty passengers in the bus.
- Otobüste elli yolcu vardı.
- I made the last bus by a few seconds.
- Birkaç saniye ile son otobüsü yakaladım.
- I waited for the bus for a long time, but it never came.
- Uzun süre otobüsü bekledim ama hiç gelmedi.
- Put Tom on a bus.
- Tom'u otobüse bindir.
- The man driving the bus is a good friend of mine.
- Otobüs süren adam benim iyi bir arkadaşım.
- Shall we walk or take the bus?
- Yürüyelim mi yoksa otobüse mi binelim?
- Is this the bus for Park Ridge?
- Park Ridge'e giden otobüs bu mu?
- She was waiting for the bus.
- Otobüs bekliyordu.
- Hurry up, and you'll catch the bus.
- Acele edersen otobüsü yakalarsın.
- The bus will be leaving pretty soon.
- Otobüs birazdan kalkacak.
- You have to take bus number 12.
- 12 numaralı otobüse binmen gerekiyor.
- If you had missed that bus, you might not be here now.
- Otobüsü kaçırmış olsaydınız, şu anda burada olmayabilirdiniz.
- You can go to the ballpark on this bus.
- Bu otobüsle beyzbol sahasına gidebilirsin.
- We didn't know which bus to take.
- Hangi otobüse bineceğimizi bilemedik.
- Please tell me which bus to take to go downtown.
- Lütfen bana şehir merkezine gitmek için hangi otobüse bineceğimi söyle.
- Another bus will be here soon.
- Başka bir otobüs yakında burada olacak.
- I was on the wrong bus.
- Yanlış otobüsteydim.
- I like to sit in the front of the bus.
- Otobüsün önünde oturmayı severim.
- How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
- This is a 30-passenger bus.
- Bu 30 kişilik bir otobüs.
- The bus is behind time.
- Otobüs geç kalmıştı.
- He left his umbrella in the bus.
- Şemsiyesini otobüste unutmuş.
- Which bus goes to the station?
- Hangi otobüs istasyona gidiyor?
- Tom was driving the bus.
- Tom otobüsü sürüyordu.
- She must have taken the wrong bus.
- Yanlış otobüse binmiş olmalı.
- Tom and I are waiting for the bus.
- Tom ve ben otobüsü bekliyoruz.
- Since there was no bus, I had to walk.
- Otobüs olmadığı için, yürümek zorunda kaldım.
- The bus Tom was on was involved in an accident.
- Tom'un olduğu otobüs kazaya karışmıştı.
- This is a bus which goes to Tokyo.
- Bu Tokyo'ya giden bir otobüs.
Show More (95)
|
