|
- She was a busybody, always meddling in other people's affairs.
- Sürekli başkalarının işine burnunu sokan işgüzar biriydi.
- In that context the OSCE is regarded as a busybody whose mandate should rather not be renewed.
- Bu bağlamda AGİT, görev süresinin yenilenmemesi gereken bir işgüzar olarak görülmektedir.
- We Greens are often reproached as being busybodies.
- Biz Yeşiller genellikle işgüzar olmakla suçlanırız.
- He's an awful busybody.
- Korkunç bir işgüzar.
- Mary's neighbor is a busybody.
- Mary'nin komşusu işgüzarın teki.
- Don't be a busybody.
- İşgüzar olma.
- Mary's neighbor is a busybody.
- Mary'nin komşusu bir işgüzar.
- He's an awful busybody.
- O korkunç bir işgüzar.
Show More (5)
|