|
- I can only sum this up by saying that the Commission's clocks are obviously set differently after all.
- Bunu sadece Komisyon'un saatlerinin farklı ayarlandığını söyleyerek özetleyebilirim.
- It is written on many clocks.
- Birçok saatin üzerinde yazılıdır.
- Because I don't think the cord is too long, and the clock just might come down.
- Çünkü kordonun çok uzun olduğunu sanmıyorum ve saat aşağı inebilir.
- Check out Gary's excellent video and post on clock speeds to discover what this does.
- Bunun gerçekten ne yaptığını öğrenmek için Gary'nin mükemmel videosunu görün ve saat hızlarında yayınlayın.
- Something seems to be wrong with my clock.
- Saatimde bir sorun var gibi görünüyor.
- Where is my clock?
- Saatim nerede?
- This clock is accurate.
- Bu saat doğrudur.
- My son can read a clock.
- Oğlum bir saati okuyabilir.
- The clock struck ten.
- Saat 10'u vurdu.
- I bought a clock for Tom.
- Tom için bir saat aldım.
- The clock is broken.
- Saat bozuk.
- How many clocks did you have?
- Kaç tane saatiniz vardı?
- His clock is more expensive than mine.
- Onun saati benimkinden daha pahalı.
- Does that clock work?
- O saat çalışıyor mu?
- We fix all kinds of clocks here.
- Burada her türlü saati tamir ediyoruz.
- I bought her a clock.
- Ona bir saat aldım.
- The clock has two hands, an hour hand and a minute hand.
- Saatin iki eli vardır, saat eli ve dakika eli.
- This clock is electric.
- Bu saat elektrikli.
- I replaced the battery in my clock.
- Saatimin pilini değiştirdim.
- How much is this clock?
- Bu saatin fiyatı nedir?
- Tom took the clock apart.
- Tom saati parçalara ayırdı.
- That clock is slow.
- O saat geri kalmış.
- This is an old type of American clock.
- Bu, eski tipte bir Amerikan saatidir.
- She gave him a clock.
- Ona bir saat verdi.
- This is a waterproof clock.
- Bu, su geçirmez bir saat.
- The clock has just struck ten.
- Saat tam onu vurdu.
- I fixed the clocks.
- Ben saatleri onardım.
- My clock has stopped.
- Saatim durdu.
- I am fixing the clock.
- Saati tamir ediyorum.
- The clock is above the fireplace.
- Saat şöminenin üzerindedir.
- I bought a clock for Tom.
- Tom için bir saat satın aldım.
- The clock struck midnight.
- Saat gece 12 olmuştu.
- The only sound to be heard was the ticking of the clock.
- Duyulan tek ses saatin tik takıydı.
- The clock is defective.
- Saat arızalı.
- How much is this clock?
- Bu saat ne kadar?
- Is there a clock in one of the rooms?
- Odalardan birinde bir saat var mı?
- Tom found this clock at a garage sale.
- Tom bu saati bir garaj satışında buldu.
- The old clock is still in use.
- Eski saat hala kullanılıyor.
- There seems to be something wrong with my clock.
- Saatimde bir sorun varmış gibi görünüyor.
- Tom looked at the clock on the mantelpiece.
- Tom şöminenin üzerindeki saate baktı.
- Tom looked at the clock.
- Tom saate baktı.
- Is that clock working?
- O saat çalışıyor mu?
- The only sound to be heard was the ticking of the clock.
- Duyulabilecek tek ses saatin tik taklarıydı.
- Tom has a clock just like the one Mary has.
- Tom'un tıpkı Mary'ninki gibi bir saati var.
- Tom and his team worked around the clock to get the job finished.
- Tom ve ekibi işi bitirmek için yirmi dört saat aralıksız çalıştı.
- Clocks measure time.
- Saatler zamanı ölçer.
- My clock needs to be fixed.
- Saatimin onarılması gerekiyor.
- I bought him a clock.
- Ona bir saat aldım.
- The clock isn't working.
- Saat çalışmıyor.
- It cost three hundred dollars to get that clock repaired.
- O saati tamir ettirmek üç yüz dolara mal oldu.
- Look at the clock.
- Saate bak.
- Is that clock working?
- O saat işliyor mu?
- A clock has two hands.
- Saatin iki ibresi vardır.
- Something seems to be wrong with my clock.
- Saatim bozuk gibi görünüyor.
- This clock is out of order.
- Bu saat bozuk.
- She gave me a beautiful clock, but I lost it.
- Bana güzel bir saat verdi ama ben onu kaybettim.
- Is this clock working?
- Bu saat çalışıyor mu?
- The clock has just struck three.
- Saat üçü vurdu.
- Most important of all a clock has to be accurate.
- Bir saatin en önemli özelliği doğru olmasıdır.
- This clock seems to be malfunctioning.
- Bu saat arızalı görünüyor.
- The clock was working, but the alarm had not gone off.
- Saat çalışıyordu ama alarm çalmadı.
- A clock stopped.
- Saat durdu.
- Molly has a big clock.
- Molly'nin büyük bir saati var.
- The clock is still ticking.
- Saat hâlâ çalışıyor.
- This clock is broken.
- Bu saat bozuk.
- I like clocks.
- Saatleri severim.
- How can I embed the debt clock on my Web site?
- Borç saatini web siteme nasıl yerleştirebilirim?
- The clock has two hands, an hour hand and a minute hand.
- Saatin iki ibresi vardır, bir akrep ve bir yelkovan.
- The clock is made in Switzerland.
- Saat İsviçre'de yapılır.
- The clock struck midnight.
- Saat gece yarısını vurdu.
- Thirty years ago, the clock was struck by lightning.
- Otuz yıl önce, saate yıldırım çarptı.
- She adjusted the clock.
- Saati ayarladı.
- The clock was working, but the alarm had not gone off.
- Saat çalışıyordu ama alarm çalmıyordu.
- The clock struck half past 12.
- Saat 12 buçuğu vurdu.
- The clock has already struck noon.
- Saat çoktan öğleyi vurdu.
- This clock gains two minutes a day.
- Bu saat günde iki dakika ileri gidiyor.
- I fixed the clocks.
- Saatleri tamir ettim.
- This clock is accurate.
- Bu saat doğru.
- Did you set the clock?
- Saati sen mi kurdun?
- How many clocks did you have?
- Kaç tane saatin vardı?
- He took the clock apart just for fun.
- Sırf eğlenmek için saati parçalara ayırdı.
- The clock is fast.
- Saat ileri gidiyor.
- Clocks used to be wound every day.
- Saatler her gün kurulurdu.
- The clock struck midnight.
- Saat gece yarısına gelmişti.
- There is no clock in my room.
- Odamda hiç saat yok.
- The clock was stolen by Peter.
- Saat Peter tarafından çalındı.
- It's only when I can't sleep at night that the ticking of the clock bothers me.
- Sadece geceleri uyuyamadığım zaman saatin tik takları beni rahatsız ediyor.
- I didn't hear how many times the clock struck.
- Saatin kaç kez çaldığını duymadım.
- He has to fix the clock.
- O saati onarmak zorunda.
- That clock is slow.
- Bu saat yavaş.
- The clock is slow.
- Saat yavaş.
- I bought Tom a clock.
- Tom'a bir saat aldım.
- The clock says two.
- Saat ikiyi gösteriyor.
- This clock isn't working.
- Bu saat çalışmıyor.
- My clock is five minutes fast.
- Saatim beş dakika ileri.
- He measures the time with a clock radio.
- Zamanı bir saatli radyo ile ölçüyor.
- We bought a camera, a clock and some dishes in that store.
- O mağazadan bir fotoğraf makinesi, bir saat ve birkaç tabak aldık.
- Your clock is more expensive than mine.
- Senin saatin benimkinden daha pahalı.
- Tom fixed his clock.
- Tom saatini onardı.
- Tom repaired his clock.
- Tom saatini tamir etti.
- The clock on the Lviv Town Hall was first installed in the year 1404.
- Lviv Belediye Binası'ndaki saat ilk olarak 1404 yılında kurulmuş.
- This is an old type of American clock.
- Bu eski tip bir Amerikan saati.
- He has to repair the clock.
- O, saati onarmak zorundadır.
- The clock has already struck noon.
- Saat zaten öğleyi vurdu.
- Even a broken clock is right twice a day.
- Bozuk bir saat bile günde iki kez doğruyu gösterir.
- Molly has a large clock.
- Molly'nin büyük bir saati var.
- Fix the clock.
- Saati tamir et.
- I glanced at the clock and knew what time it was.
- Saate göz attım ve saatin kaç olduğunu biliyordum.
- The clock has stopped.
- Saat durdu.
- It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen.
- Nisanda aydınlık soğuk bir gündü ve saat on üçü vuruyordu.
- My uncle Bob fixed my clock and now it tells the time correctly.
- Amcam Bob saatimi tamir etti ve o artık zamanı doğru söylüyor.
- The clock on that tower is accurate.
- Kuledeki saat doğru.
- Does that clock work?
- Bu saat çalışıyor mu?
- The clock is ticking.
- Saat işliyor.
- This clock must've belonged to Tom's father.
- Bu saat Tom'un babasına ait olmalı.
- I owe my success to the fact that I've never had a clock in my workplace.
- Başarımı, iş yerimde hiç saat olmamasına borçluyum.
- The clock stopped.
- Saat durdu.
- The clock is above the fireplace.
- Saat şöminenin üstünde.
- This clock seems to be malfunctioning.
- Bu saat arızalı gibi görünüyor.
- This clock loses three minutes a day.
- Bu saat günde üç dakika geri kalıyor.
- Don't you see the clock?
- Saati görmüyor musun?
- He has to fix the clock.
- Saati tamir etmek zorunda.
- The hands of the clock are made of gold.
- Saatin akrep ve yelkovanı altından yapılmış.
- Is there a clock in one of the rooms?
- Odalardan birinde saat var mı?
- He eats around the clock.
- Günün her saati yiyor.
- For her, I bought a clock.
- Onun için bir saat satın aldım.
- How many clocks do you have in your house?
- Evinizde kaç tane saatiniz var?
- She adjusted the clock.
- O, saati ayarladı.
- The clock was ticking.
- Saat işliyordu.
- Thirty years ago, the clock was struck by lightning.
- Otuz yıl önce saate yıldırım çarptı.
- Your clock is more expensive than mine.
- Saatin benimkinden daha pahalı.
- The clocks have always been too fast for as long as I can remember.
- Kendimi bildim bileli saatler hep çok hızlıdır.
- My clock seems to be broken.
- Saatim bozuk gibi görünüyor.
- The clock is wrong.
- Saat yanlış.
- The clock is made in Switzerland.
- Saat İsviçre'de yapıldı.
- The clock is still ticking.
- Saat hala işliyor.
- The clock that got broken must be repaired right away.
- Bozulan saat hemen tamir edilmeli.
- Starch degradation is linked to a Circadian clock.
- Nişasta bozulması bir Sirkadyen saate bağlıdır.
- I can't sleep, and I'm just looking at the clock.
- Uyuyamıyorum ve sadece saate bakıyorum.
- It seems my clock is slightly off.
- Görünüşe göre saatim biraz bozuk.
- Tom fixed his clock.
- Tom saatini tamir etti.
- I'll buy that old clock, however expensive it is.
- Ne kadar pahalı olursa olsun, o eski saati alacağım.
- Whose clock is it?
- Kimin saati bu?
- I'll buy that old clock no matter how expensive it is.
- Ne kadar pahalı olursa olsun o eski saati satın alacağım.
- Fix the clock on the wall.
- Saati duvara asın.
- He had just finished his homework when the clock struck ten.
- Saat onu vurduğunda, o ev ödevini henüz bitirmişti.
- Something has happened to this clock.
- Bu saate bir şey oldu.
- Tom stood alone under a big clock in the deserted train station.
- Tom tenha tren istasyonunda büyük bir saatin altında tek başına durdu.
- The clock is not working.
- Saat çalışmıyor.
- Clocks used to be wound every day.
- Saatler eskiden her gün kurulurdu.
- The clock that I have is made of gold.
- Elimdeki saat altından yapılmış.
- There seems to be something wrong with this clock.
- Bu saatte bir sorun var gibi görünüyor.
- That clock is one minute fast.
- O saat bir dakika ileri.
- My clock needs to be fixed.
- Saatimin tamir edilmesi gerekiyor.
- He had just finished his homework when the clock struck ten.
- Saat onu vurduğunda ödevini yeni bitirmişti.
- My uncle Bob fixed my clock and now it tells the time correctly.
- Bob amcam saatimi tamir etti ve artık zamanı doğru gösteriyor.
- My son can read a clock.
- Oğlum saat okuyabiliyor.
- I studied around the clock.
- 24 saat çalıştım.
- How many clocks do you have in your house?
- Evinizde kaç tane saat var?
- She gave me a beautiful clock, but I lost it.
- Bana çok güzel bir saat vermişti ama kaybettim.
- He has to repair the clock.
- Saati tamir etmek zorunda.
- My clock is two minutes fast.
- Saatim iki dakika ileridir.
- This is a waterproof clock.
- Bu su geçirmez bir saat.
- When and where did you buy that old clock?
- O eski saati ne zaman ve nereden aldın?
- We fix all kinds of clocks here.
- Burada her çeşit saati tamir ederiz.
- Most important of all a clock has to be accurate.
- Her şeyden önemlisi bir saatin doğru olması gerekir.
- This clock loses three minutes a day.
- Bu saat günde üç dakika geri gidiyor.
- This clock gains one minute a day.
- Bu saat günde bir dakika ileri gidiyor.
- This clock is mine.
- Bu saat benim.
- Tom stood alone under a big clock in the deserted train station.
- Tom ıssız tren istasyonunda büyük bir saatin altında tek başına duruyordu.
- Paul is punctual like a clock.
- Paul, bir saat gibi dakiktir.
- Paul is punctual like a clock.
- Paul, saat gibi dakiktir.
- He measures the time with a clock radio.
- O bir saatli radyo ile zamanı ölçer.
- There is a clock on the wall.
- Duvarda bir saat var.
- They guarantee this clock for a year.
- Bu saate bir yıl garanti veriyorlar.
- It seems my clock is slightly off.
- Saatim biraz bozuk gibi görünüyor.
- Whose clock is it?
- O kimin saati?
- The clocks have always been too fast for as long as I can remember.
- Hatırlayabildiğim kadarıyla saatler her zaman çok hızlıydı.
- Tom has a clock just like the one Mary has.
- Tom'un tam Mary'nin sahip olduğu gibi bir saati var.
- The clock struck ten.
- Saat onu vurdu.
- The hands of the clock are made of gold.
- Saatin ibreleri altından yapılmış.
- The clock has just struck ten.
- Saat şimdi onu vurdu.
- I'll buy that old clock no matter how expensive it is.
- Ne kadar pahalı olursa olsun o eski saati alacağım.
- There are no clocks in my room.
- Odamda hiç saat yok.
- Is there a clock in either room?
- İki odada da saat var mı?
- The clock is slow.
- Saat çok yavaş.
- I didn't hear how many times the clock struck.
- Saatin kaç kere çaldığını duymadım.
- The clock is fast.
- Saat çok hızlı.
- It was a bright cold day in April, and the clocks were striking thirteen.
- Nisan ayında parlak ve soğuk bir gündü ve saatler on üçü gösteriyordu.
- The clock says two.
- Saat iki diyor.
- I bought a clock for Tom.
- Tom'a bir saat aldım.
- The clock on that tower is accurate.
- O kuledeki saat doğrudur.
- There's a large clock near the top of the tower.
- Kulenin tepesine yakın büyük bir saat var.
- For her, I bought a clock.
- Onun için bir saat aldım.
- Where are my clocks?
- Saatlerim nerede?
- The clock that got broken must be repaired right away.
- Arızalı saat hemen onarılmalı.
- Company attorneys are working around the clock to complete the merger.
- Şirket avukatları birleşmeyi tamamlamak için günün her saati çalışıyorlar.
- The clock is hung on the wall.
- Saat duvarda asılı.
- There seems to be something wrong with this clock.
- Bu saatte ters giden bir şey var gibi görünüyor.
- This clock gains one minute a day.
- Bu saat günde bir dakika ileri gider.
- A clock has two hands.
- Bir saatin iki ibresi bulunur.
- There seems to be something wrong with my clock.
- Saatimde bir sorun var gibi görünüyor.
- During the war, factories ran around the clock.
- Savaş sırasında fabrikalar 24 saat çalışıyordu.
- My clock is five minutes fast.
- Saatim beş dakika hızlı.
- This clock seems to be broken.
- Bu saat bozuk görünüyor.
- This clock seems to be broken.
- Bu saat bozuk gibi görünüyor.
Show More (203)
|
