|
- He tried to conceal his disappointment from me.
- Hayal kırıklığını benden gizlemeye çalışıyordu.
- The hut was concealed by large palm trees.
- Kulübe büyük palmiye ağaçları tarafından gizlenmişti.
- We cannot conceal our shortcomings with futile measures.
- Eksikliklerimizi nafile tedbirlerle gizleyemeyiz.
- Someone has known about the scandal for a very long time, and someone has wished to conceal it.
- Birileri bu skandalı çok uzun zamandır biliyor ve birileri de bunu gizlemek istiyor.
- This report, however, totally conceals the destruction caused by the NATO bombing of FRY.
- Ancak bu rapor, NATO'nun FRY'yi bombalamasının yol açtığı yıkımı tamamen gizlemektedir.
- We must not conceal that aspect or pretend the problem no longer exists in certain Arab countries.
- Bu yönü gizlememeli veya bazı Arap ülkelerinde sorun artık yokmuş gibi davranmamalıyız.
- It had no intention to conceal.
- Gizlemek gibi bir niyeti yoktu.
- We have not concealed our disappointment and we have expressed it to those countries.
- Hayal kırıklığımızı gizlemedik ve bunu söz konusu ülkelere ifade ettik.
- Is it to conceal this contradiction that the two documents are not the subjects of a joint debate?
- İki belgenin ortak bir tartışma konusu olmaması bu çelişkiyi gizlemek için mi?
- Does not this 'Maastricht of pensions' conceal a desire to reduce the public commitment where pensions are concerned?
- Bu 'emeklilik Maastricht'i', emekli maaşları söz konusu olduğunda kamu taahhüdünü azaltma arzusunu gizlemiyor mu?
- In this respect, I do not feel that it is very wise to conceal the problems.
- Bu bağlamda, sorunları gizlemenin çok akıllıca olduğunu düşünmüyorum.
- Nor will I conceal that I was looking for, perhaps, some ideas.
- Belki de bazı fikirler aradığımı da gizlemeyeceğim.
- They drag us down into detail and thus conceal the real political choices.
- Bizi ayrıntılara sürüklüyorlar ve böylece gerçek siyasi tercihleri gizliyorlar.
- We cannot conceal our reticence over emissions trading and its monitoring or the use of sinks.
- Emisyon ticareti ve bunun izlenmesi ya da yutakların kullanımı konusundaki suskunluğumuzu gizleyemeyiz.
- In this respect, I do not feel that it is very wise to conceal the problems.
- Bu itibarla, sorunları gizlemenin çok akıllıca olduğunu düşünmüyorum.
- He tried to conceal his mistake so as not to lose face.
- Rezil olmamak için hatasını gizlemeye çalıştı.
- If you conceal this, it'll just eat you up from inside.
- Eğer bunu gizlerseniz, bu sizi içten içe yiyip bitirir.
- If you conceal this, it'll just eat you up from inside.
- Eğer bunu gizlersen, seni kurt gibi yer bitirir.
- Tom tried to conceal the truth.
- Tom gerçeği gizlemeye çalıştı.
- Chris could not conceal his sadness when he heard that Beth had been unable to find his valuable watch.
- Chris, Beth'in, değerli kol saatini bulamadığını duyduğunda üzüntüsünü gizleyemedi.
- To save your credit, you must conceal your loss.
- İtibarını korumak için, kaybını gizlemelisin.
- It occurred to me that he was trying to conceal something.
- Bana o bir şey gizliyor gibi geldi.
- She tried to conceal the fact.
- Gerçeği gizlemeye uğraştı.
- Chris could not conceal his sadness when he heard that Beth had been unable to find his valuable watch.
- Chris, Beth'in, değerli saatini bulamadığını duyunca üzüntüsünü gizleyemedi.
- Tom concealed evidence.
- Tom kanıtları gizledi.
- To save your credit, you must conceal your loss.
- Kredini kurtarmak için kaybını gizlemelisin.
- He conceals a despicable heart behind his smile.
- O, gülümsemesinin arkasında aşağılık bir kalbi gizler.
- The criminal had to conceal his identity.
- Suçlu kimliğini gizlemek zorundaydı.
- Tom couldn't conceal the truth from Mary.
- Tom gerçeği Mary'den gizleyemedi.
- He is in love with her, but he tries to conceal his feelings.
- Ona aşık ama duygularını gizlemeye çalışıyor.
- Sami concealed his identity.
- Sami kimliğini gizledi.
- Tom concealed evidence.
- Tom delili gizledi.
- She tried to conceal the fact.
- O, gerçeği gizlemeye çalıştı.
- I can't conceal it from you.
- Onu senden gizleyemem.
- Sami concealed his crime.
- Sami suçunu gizledi.
- Tom refused to conceal the truth.
- Tom gerçeği gizlemeyi reddetti.
- Tom couldn't entirely conceal his pain.
- Tom acısını tam olarak gizleyemedi.
- Tom couldn't conceal his disappointment.
- Tom hayal kırıklığını gizleyemedi.
- Poverty does more to bring out the worst in people and conceal the best than anything else in the world.
- Yoksulluk, insanların en kötü yanlarını ortaya çıkarıp en iyi yanlarını gizlemek için dünyadaki her şeyden daha fazlasını yapar.
- Sami wanted to conceal the crime he had committed.
- Sami işlediği suçu gizlemek istedi.
- Poverty does more to bring out the worst in people and conceal the best than anything else in the world.
- Yoksulluk insanlardaki en kötüyü ortaya çıkarmak ve en iyiyi gizlemek için dünyadaki başka her şeyden daha fazlasını yapar.
- He concealed the fact that he had divorced his wife.
- Karısını boşamış olduğu gerçeğini gizledi.
- This was a lame attempt to conceal the fact that the author of this sentence has nothing to say.
- Bu cümlenin yazarının söyleyecek hiçbir şeyi olmadığı gerçeğini gizlemek için ezikçe bir girişimdi bu.
- He concealed the fact from me.
- O, gerçeği benden gizledi.
- Tom couldn't entirely conceal his pain.
- Tom ağrısını tamamen gizleyemedi.
- Tom tried to conceal his disappointment.
- Tom hayal kırıklığını gizlemeye çalıştı.
- It is wrong for a man to conceal things from his wife.
- Bir erkeğin karısından bir şeyler gizlemesi yanlıştır.
- We can normally conceal our thoughts from others.
- Normalde düşüncelerimizi başkalarından gizleyebiliriz.
- Tom tried to conceal his knife.
- Tom bıçağını gizlemeye çalıştı.
- He always conceals his intentions.
- Her zaman niyetini gizler.
- Tom concealed the fact that he had been in prison.
- Tom hapiste olduğu gerçeğini gizledi.
- Tom was wearing a mask to conceal his identity.
- Tom kimliğini gizlemek için bir maske takıyordu.
- He concealed the fact that he had divorced his wife.
- Karısından boşandığı gerçeğini gizledi.
- She concealed the fact that she used to be a salesgirl.
- Eskiden satış elemanı olduğunu gizledi.
- She concealed the fact that she used to be a salesgirl.
- O, bir tezgahtar olduğu gerçeğini gizlemişti.
- She concealed the change in her feelings toward him.
- Ona karşı duygularındaki değişimi gizledi.
- He concealed his anger from the audience.
- Öfkesini dinleyicilerden gizledi.
- Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Bayan Cockburn, cinsiyetinin ve gençliğinin bilinmesi çalışmalarına karşı bir önyargı oluşturmasın diye adını gizledi.
- He always conceals his intentions.
- O her zaman niyetini gizler.
- I never concealed anything from you.
- Asla senden bir şey gizlemedim.
- Tom tried to conceal his anger.
- Tom öfkesini gizlemeye çalıştı.
- Sami wanted to conceal the crime he had committed.
- Sami işlediği suçu gizlemek istiyordu.
- Tom concealed his anger from Mary.
- Tom öfkesini Mary'den gizledi.
- The criminal had to conceal his identity.
- Suçlu kimliğini gizlemek zorunda kaldı.
- She concealed the change in her feelings toward him.
- Ona karşı olan duygularındaki değişikliği gizledi.
- He concealed the fact from me.
- Gerçeği benden gizledi.
- Let's conceal this secret from him.
- Bu sırrı ondan gizleyelim.
- Mrs Cockburn concealed her name lest the knowledge of her sex and youth should produce a prejudice against her work.
- Gençlik ve cinsiyetiyle ilgili bilgi işine karşı bir ön yargıya sebep olmasın diye Bayan Cockburn adını gizledi.
- Tom concealed his pistol under his coat.
- Tom silahını paltosunun altında gizledi.
Show More (66)
|
