1 |
dealer |
satıcı |
n. |
|
- Why do we need to have special rules for car dealers and for car sales?
- Neden araba satıcıları ve araba satışları için özel kurallara ihtiyacımız var?
- Thus he exonerates the dealers and capitalist society and condemns young people.
- Böylece satıcıları ve kapitalist toplumu temize çıkarıyor ve gençleri kınıyor.
- He is a fish dealer.
- O, bir balık satıcısı.
- The dealer took advantage of her ignorance and bought the picture very cheap.
- Satıcı onun cehaletinden yararlandı ve resmi çok ucuza satın aldı.
- Tom looked in the yellow pages to find a used car dealer.
- Tom bir kullanılmış araba satıcısı bulmak için sarı sayfalara baktı.
- Tom looked in the yellow pages to find a used car dealer.
- Tom kullanılmış bir araba satıcısı bulmak için sarı sayfalara baktı.
- The dealer wants to sell a car.
- Satıcı bir araba satmak istiyor.
- Tom is an art dealer, isn't he?
- Tom bir sanat satıcısı, değil mi?
- Tom is a former casino dealer.
- Tom eski bir kumarhane satıcısı.
- That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bana bu ikinci el Toyota'nın iyi durumda olduğunu söyleyerek beni kandırdı.
- He is a fish dealer.
- O bir balık satıcısı.
- He's a casino dealer.
- O bir kumarhane satıcısı.
- Tom is a fish dealer.
- Tom bir balık satıcısı.
- Layla felt in love with a Jamaican-born dealer.
- Leyla, Jamaika doğumlu bir satıcıya aşık olduğunu hissetti.
- Tom is a fish dealer.
- Tom bir balık satıcısıdır.
Show More (12)
|
2 |
dealer |
tüccar |
n. |
|
- Thus he exonerates the dealers and capitalist society and condemns young people.
- Böylece tüccarları ve kapitalist toplumu temize çıkarırken gençleri mahkum etmektedir.
- You have given dealers a huge range of new weapons.
- Tüccarlara çok çeşitli yeni silahlar verdiniz.
- They would like foreign investment, and dealers in international capital are aware of the fact.
- Yabancı yatırım istiyorlar ve uluslararası sermaye tüccarları da bunun farkında.
- The girls must have had a network of black market dealers working for them.
- Kızların, kendileri için çalışan bir karaborsa tüccarları ağı olmalı.
- It just so happens that I know a black market dealer that'd be happy to have them.
- Tesadüfe bakın ki, onları almaktan mutluluk duyacak bir karaborsa tüccarı tanıyorum.
- He's an ivory dealer dealing in black market animals.
- O, karaborsa hayvan ticareti yapan bir fildişi tüccarı.
Show More (3)
|
3 |
dealer |
dağıtıcı |
n. |
|
- Then, each player and the dealer receive one card.
- Ardından, her oyuncu ve dağıtıcı bir kart alır.
- Then, the dealer will deal one new card on top of each original.
- Sonra, dağıtıcı her orijinal kartın üstüne bir yeni kart dağıtır.
Show More (-1)
|
4 |
dealer |
tacir |
n. |
|
- Not only people-smugglers and dealers will be affected by this.
- Bundan sadece insan kaçakçıları ve tacirler etkilenmeyecektir.
Show More (-2)
|
5 |
dealer |
bayi |
n. |
|
- Note the number of designs you want and bring this list to your BERNINA dealer with a USB flash drive.
- İstediğiniz tasarımların sayısını not edin ve bu listeyi bir USB flash sürücü ile BERNINA bayinize getirin.
Show More (-2)
|
6 |
dealer |
torbacı |
n. |
|
- Layla felt in love with a Jamaican-born dealer.
- Layla Jamaika doğumlu bir torbacıya aşık olmuştu.
Show More (-2)
|
7 |
dealer |
krupiye |
n. |
|
- Tom is a former casino dealer.
- Tom eski bir krupiyedir.
Show More (-2)
|