| 1 |
defuse |
etkisiz hale getirmek |
v. |
|
- The soldiers defused the mines left from the Second World War.
- Askerler İkinci Dünya Savaşından kalan mayınları etkisiz hale getirdi.
- What's the safest way to defuse a bomb?
- Bir bombayı etkisiz hale getirmenin en güvenli yolu nedir?
- Tom cut the wire and defused the bomb.
- Tom teli kesti ve bombayı etkisiz hale getirdi.
- Tom was trying to defuse the bomb when it exploded.
- Tom bomba patladığında onu etkisiz hale getirmeye çalışıyordu.
- They've defused the bomb successfully.
- Onlar bombayı başarılı bir biçimde etkisiz hale getirdiler.
- Tom cut the wire and defused the bomb.
- Tom kabloyu kesti ve bombayı etkisiz hale getirdi.
- Tom was killed instantly when the bomb he was trying to defuse exploded.
- Tom etkisiz hale getirmeye çalıştığı bomba patladığında anında öldü.
- They've defused the bomb successfully.
- Bombayı başarıyla etkisiz hale getirdiler.
- Tom was trying to defuse the bomb when it exploded.
- Tom bomba patladığında etkisiz hale getirmeye çalışıyordu.
- Tom was killed instantly when the bomb he was trying to defuse exploded.
- Tom, etkisiz hale getirmeye çalıştığı bomba patladığında anında öldü.
Show More (7)
|
| 2 |
defuse |
yatıştırmak |
v. |
|
- The tension among the protestors couldn't be defused that day.
- Protestocular arasındaki gerginlik o gün yatıştırılamadı.
- Tom tried to defuse the situation.
- Tom durumu yatıştırmaya çalıştı.
- Tom often uses humor to defuse tense situations.
- Tom gergin durumları yatıştırmak için sık sık mizah kullanır.
- What do you think is the best way to defuse their argument?
- Sizce tartışmalarını yatıştırmanın en iyi yolu nedir?
- Validating an angry client's feelings is an effective way of defusing the situation.
- Kızgın bir müşterinin duygularını onaylamak, durumu yatıştırmanın etkili bir yoludur.
Show More (2)
|
| 3 |
defuse |
(ortamı) sakinleştirmek |
v. |
|
- Tom tried to defuse the situation.
- Tom durumu sakinleştirmeye çalıştı.
Show More (-2)
|
