1 |
discredit |
itibarsızlaştırmak |
v. |
|
- I regret the attempt by the car industry lobby to discredit the EEVC tests.
- Otomobil endüstrisi lobisinin EEVC testlerini itibarsızlaştırma girişimini esefle karşılıyorum.
- Globalisation, often discredited, only in fact affects a severely limited number of countries.
- Genellikle itibarsızlaştırılan küreselleşme, aslında yalnızca son derece sınırlı sayıda ülkeyi etkilemektedir.
- Mary believes Tom is trying to discredit her.
- Mary, Tom'un onu itibarsızlaştırmaya çalıştığına inanıyor.
- Tom believes Mary is trying to discredit him.
- Tom, Mary'nin onu itibarsızlaştırmaya çalıştığına inanıyor.
Show More (1)
|
2 |
discredit |
kötülemek |
v. |
|
- Tom believes Mary is trying to discredit him.
- Tom, Mary'nin onu kötülemeye çalıştığına inanıyor.
- Mary believes Tom is trying to discredit her.
- Mary, Tom'un onu kötülemeye çalıştığına inanıyor.
Show More (-1)
|
3 |
discredit |
itibarını kaybetme |
n. |
|
- This will bring discredit on us and will weaken our negotiation position within the WTO.
- Bu bize itibar kaybettirecek ve DTÖ içindeki müzakere pozisyonumuzu zayıflatacaktır.
Show More (-2)
|
4 |
discredit |
gözden düşürme |
n. |
|
- This utterly discredits him as a scientist.
- Bu onu bir bilim adamı olarak tamamen gözden düşürüyor.
Show More (-2)
|