|
- He rolled his sleeves above his elbows.
- Kollarını dirseklerinin üzerine kadar kıvırdı.
- The elbows are a different colour than the rest of the jacket.
- Dirsekler ceketin geri kalanından farklı bir renkte.
- If this pipe is leaking, try replacing the elbow.
- Eğer bu boru sızdırıyorsa dirseği değiştirmeyi deneyin.
- Take your elbows off the table.
- Dirseklerini masadan çek.
- I grabbed Mary by the elbow.
- Mary'yi dirseğinden tuttum.
- The elbow is the joint between the upper arm and the lower arm.
- Dirsek; üst kol ve alt kol arasındaki eklemdir.
- Stop resting your elbows on the table.
- Dirseklerinizi masaya yaslamayı bırakın.
- She hit her elbow during a fall.
- Düşme sırasında dirseğini vurdu.
- I have a mosquito bite on my elbow.
- Dirseğimde bir sivrisinek ısırığı var.
- She hurt her elbow when she fell down.
- O, düştüğünde dirseğini incitti.
- Keep your elbows off the table.
- Dirseklerinizi masaya yaklaştırmayın.
- Tom fell and hit his elbow.
- Tom düştü ve dirseğini çarptı.
- My right elbow hurts a lot.
- Sağ dirseğim çok acıyor.
- She hit her elbow when she fell.
- Düşerken dirseğini çarptı.
- Tom nudged Mary with his elbow.
- Tom dirseğiyle Mary'yi dürttü.
- I grabbed Tom by the elbow.
- Tom'u dirseğinden tuttum.
- The surgeon scrubbed thoroughly up to his elbows before commencing surgery.
- Cerrah ameliyata başlamadan önce dirseklerine kadar iyice fırçaladı.
- Tom nudged Mary with his elbow.
- Tom, dirseğiyle Mary'yi dürttü.
- My elbow still hurts.
- Dirseğim hala acıyor.
- She hurt her elbow when she fell down.
- Düştüğünde dirseğini incitmiş.
- The elbow is the joint between the upper arm and the lower arm.
- Dirsek, üst kol ile alt kol arasındaki eklemdir.
- Don't twist my elbow.
- Dirseğimi bükme.
- He leaned on his elbows.
- Dirseklerine yaslandı.
- If there are no tissues, use the inside of your elbow.
- Mendil yoksa dirsek içini kullanın.
- Tom touched my elbow.
- Tom dirseğime dokundu.
- I have a mosquito bite on my elbow.
- Benim dirseğimde bir sivrisinek ısırığı var.
- Don't twist my elbow.
- Dirseğimi bükmeyin.
- The surgeon scrubbed thoroughly up to his elbows before commencing surgery.
- Cerrah ameliyata başlamadan önce elini dirseklerine kadar iyice ovalayarak yıkadı.
- The leather jacket has worn out at the elbows.
- Deri ceketin dirsekleri aşındı.
- He elbowed me in the ribs.
- O, kaburgalarıma dirsek vurdu.
- I hurt my elbow.
- Dirseğimi incittim.
- I banged my elbow against the wall.
- Dirseğimi duvara çarptım.
- Don't put your elbows on the table.
- Dirseklerinizi masanın üstüne koymayın.
- Don't put your elbows on the table.
- Dirseklerini masaya koyma.
- These days, people rarely wear patches on their elbows and knees.
- Bugünlerde insanlar dirseklerine ve dizlerine nadiren yama takıyorlar.
- The joint in my left elbow hurts.
- Sol dirseğimdeki eklem acıyor.
- Don't bend your elbow.
- Dirseğini bükme.
- Tom jabbed Mary with his elbow.
- Tom dirseğiyle Mary'ye vurdu.
- Nancy rested her elbows on her knees.
- Nancy dirseklerini dizlerinde dinlendirdi.
- She hit her elbow when she fell.
- Düştüğü zaman dirseğini çarptı.
- Tom pushed the door open with his elbow.
- Tom kapıyı dirseğiyle iterek açtı.
- If there are no tissues, use the inside of your elbow.
- Eğer mendil yoksa dirseğinizin iç kısmını kullanın.
- Nancy rested her elbows on her knees.
- Nancy dirseklerini dizlerine dayadı.
- The leather jacket has worn out at the elbows.
- Deri ceketin dirsekleri aşınmış.
- Nancy put her elbows on her knees.
- Nancy, dirseklerini dizlerinin üstüne koydu.
- My elbow still hurts.
- Dirseğim hâlâ acıyor.
- Notice how the player uses his elbows.
- Oyuncunun dirseklerini nasıl kullandığına dikkat edin.
- My right elbow hurts a lot.
- Sağ dirseğim çok ağrıyor.
- Somebody's elbow touched my back.
- Birinin dirseği sırtıma dokundu.
- The leather jacket has worn out at the elbow.
- Deri ceket dirsekten aşınmış.
- She hit her elbow during a fall.
- Düşerken dirseğini çarpmış.
- Nancy put her elbows on her knees.
- Nancy, dirseklerini dizlerinin üzerine koydu.
- I grabbed Tom by the elbow.
- Tom'u dirseğinden yakaladım.
- Stop resting your elbows on the table.
- Dirseklerini masaya dayamayı bırak.
- She hit her elbow when she fell.
- Düştüğü zaman dirseğini vurdu.
- She put her elbows on her knees.
- O, dirseklerini dizlerine koydu.
- The jacket's wearing through at the elbows.
- Ceketin dirsekleri aşındı.
- Notice how the player uses his elbows.
- Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin.
- The joint in my left elbow hurts.
- Sol dirseğimdeki eklem ağrıyor.
- Take your elbows off the table.
- Dirseklerinizi masadan kaldırın.
- Tom skinned his elbow.
- Tom dirseğinin derisini yüzdü.
- I grabbed Mary by the elbow.
- Mary'yi dirseğinden yakaladım.
- He leaned on his elbows.
- Dirseklerinin üzerine yaslandı.
- She put her elbows on her knees.
- Dirseklerini dizlerinin üzerine koydu.
- Keep your elbows off the table.
- Dirseklerinizi masadan uzak tutun.
- Tom pushed the door open with his elbow.
- Tom dirseğiyle kapıyı iterek açtı.
Show More (63)
|