exercise - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
exercise egzersiz yapmak v.
  • He exercises four days a week to join the local football team.
  • Yerel futbol takımına katılmak için haftada dört gün egzersiz yapıyor.
  • It's because exercising is not essential to you.
  • Çünkü egzersiz yapmak senin için gerekli değil.
  • Exercising is a powerful method to break this loop.
  • Egzersiz yapmak bu döngüyü kırmanın etkili bir yoludur.
Show More (144)
exercise egzersiz n.
  • Exercise is not only important for physical health but also mental health.
  • Egzersiz sadece fiziksel sağlık değil zihinsel sağlık açısından da önemlidir.
  • It is crucial to do warming exercises before any sports.
  • Herhangi bir spordan önce ısınma egzersizleri yapmak çok önemlidir.
  • We have an exercise in subterfuge bogged down in a quagmire of procedure, I would hasten to suggest.
  • Elimizde prosedür bataklığına saplanmış bir kurnazlık egzersizi olduğunu belirtmek isterim.
Show More (138)
exercise uygulama n.
  • Bringing new taxes on paper trading to increase the usage of recycled paper is a pointless exercise.
  • Geri dönüştürülmüş kağıt kullanımını artırmak için kağıt ticaretine yeni vergiler getirmek anlamsız bir uygulamadır.
  • My colleagues and I refuse to have anything to do with this despicable exercise.
  • Meslektaşlarım ve ben bu aşağılık uygulamayla herhangi bir ilgimiz olmasını reddediyoruz.
  • In principle, this is justified, but is does pose a fundamental problem for the exercise of democracy.
  • Prensipte bu haklı bir taleptir ancak demokrasinin uygulanması açısından temel bir sorun teşkil etmektedir.
Show More (27)
exercise çalışma n.
  • I know that colleagues in Parliament are more than willing to contribute to such an exercise.
  • Parlamento'daki meslektaşlarımın böyle bir çalışmaya katkıda bulunmaya fazlasıyla istekli olduklarını biliyorum.
  • It was a fascinating exercise.
  • Büyüleyici bir çalışmaydı.
  • This committee and its report have been an extremely good exercise.
  • Bu komite ve raporu son derece iyi bir çalışma olmuştur.
Show More (26)
exercise kullanmak v.
  • People forget to exercise their right to stay silent.
  • İnsanlar sessiz kalma haklarını kullanmayı unutuyorlar.
  • In any case, Members are free to exercise their independent judgment.
  • Her halükarda, Üyeler bağımsız muhakemelerini kullanmakta özgürdürler.
  • This constrains the exercise of the Commission's executive powers under the Treaty.
  • Bu durum, Komisyon'un Antlaşma kapsamındaki yürütme yetkilerini kullanmasını kısıtlamaktadır.
Show More (22)
exercise alıştırma n.
  • Let's start with some vocabulary exercises.
  • Bazı kelime alıştırmaları ile başlayalım.
  • I did all the exercises in my coursebook.
  • Ders kitabımdaki tüm alıştırmaları yaptım.
  • Today's debate is an important staging-post in this exercise.
  • Bugünkü tartışma bu alıştırmada önemli bir aşamadır.
Show More (11)
exercise uygulamak v.
  • That means that we need instruments to exercise the necessary controls.
  • Bu da gerekli kontrolleri uygulamak için araçlara ihtiyacımız olduğu anlamına geliyor.
  • You see, I would now like to exercise one of the great achievements of our European continent.
  • Gördüğünüz gibi şimdi Avrupa kıtamızın en büyük başarılarından birini uygulamak istiyorum.
  • We are unable to exercise parliamentary control.
  • Parlamenter denetim uygulayamıyoruz.
Show More (9)
exercise çalıştırmak v.
  • Bicycling exercises the leg muscles.
  • Bisiklete binmek bacak kaslarını çalıştırır.
  • The mystery of the heavens has always exercised the mind of humanity.
  • Göklerin gizemi her zaman insanlığın zihnini çalıştıragelmiştir.
  • They all concerned our constituents and exercised our legislative minds.
  • Hepsi de seçmenlerimizi ilgilendiriyor ve yasamaya ilişkin bizlerin zihnini çalıştırıyordu.
Show More (4)
exercise tatbikat n.
  • That exercise is now at a very advanced stage, but has not yet been completed.
  • Bu tatbikat şu anda çok ileri bir aşamadadır ancak henüz tamamlanmamıştır.
  • Exercise can help keep a nation's major economic problems in check.
  • Tatbikat, bir ülkenin önemli ekonomik sorunlarının kontrol altında tutulmasına yardımcı olabilir.
  • Turkish troops have never before participated in exercises on Greek territory.
  • Türk birlikleri daha önce hiçbir zaman Yunan topraklarında tatbikatlara katılmamıştır.
Show More (3)
exercise alıştırma yapmak v.
  • Exercise.
  • Alıştırma yap.
  • I am helping my sister to do her math exercises.
  • Kız kardeşimin matematik alıştırmalarını yapmasına yardım ediyorum.
  • Do a composition exercise, please.
  • Bir kompozisyon alıştırması yapın lütfen.
Show More (2)
exercise göstermek v.
  • We will exercise the greatest transparency in giving aid to the developing world.
  • Gelişmekte olan ülkelere yardım konusunda en büyük şeffaflığı göstereceğiz.
  • Where these alternatives are not available, we need to exercise some flexibility.
  • Bu alternatiflerin mevcut olmadığı durumlarda biraz esneklik göstermemiz gerekir.
  • Where these alternatives are not available, we need to exercise some flexibility.
  • Bu alternatiflerin mevcut olmadığı durumlarda, biraz esneklik göstermemiz gerekir.
Show More (1)
exercise yaptırmak v.
  • Therefore, our main role in the European Parliament is to exercise supervision.
  • Dolayısıyla Avrupa Parlamentosundaki temel rolümüz denetim yapmaktır.
  • Needless to say, Russia must exercise complete openness and cooperate fully.
  • Rusya'nın tam bir açıklık sergilemesi ve tam bir iş birliği yapması gerektiğini söylemeye gerek yok.
  • Labelling serves the purpose of informing consumers and users and allowing them to exercise choice.
  • Etiketleme, tüketicileri ve kullanıcıları bilgilendirme ve seçim yapmalarına olanak sağlama amacına hizmet eder.
Show More (1)
exercise yerine getirmek v.
  • This unbearably noisy spectacle hampered both me and other members in the exercise of our mandate.
  • Bu dayanılmaz derecede gürültülü gösteri hem benim hem de diğer üyelerin görevimizi yerine getirmemizi engelledi.
  • I regret that we have not managed to exercise our parliamentary responsibility.
  • Parlamenter sorumluluğumuzu yerine getiremediğimiz için üzgünüm.
Show More (-1)
exercise aklını kurcalamak v.
  • I think that he was exercised by the situation of his father.
  • Sanırım babasının durumu onun aklını kurcalıyordu.
Show More (-2)
exercise talim n.
  • Military exercises can be harsh for newcomers.
  • Askeri talimler, yeni gelenler için zorlayıcı olabilir.
Show More (-2)
exercise (evcil hayvanı) gezdirmek v.
  • They made a new park for people to exercise their pets.
  • Millet evcil hayvanlarını gezdirebilsin diye yeni bir park yaptılar.
Show More (-2)
exercise yapma n.
  • I have added that OLAF must have the opportunity of exercising supervision on the spot.
  • Avrupa Dolandırıcılıkla Mücadele Bürosu'nun yerinde denetim yapma imkânına sahip olması gerektiğini de eklemiştim.
Show More (-2)
exercise egzersiz yapmak n.
  • Go exercise outside.
  • Git dışarıda egzersiz yap.
Show More (-2)