| 1 |
exhaust |
yorulmak |
v. |
|
- Tom and Mary are exhausted.
- Tom ve Mary çok yoruldular.
- Tom and Mary were both exhausted.
- Tom ve Mary çok yorulmuşlardı.
- Tom said Mary was likely to be exhausted.
- Tom, Mary'nin çok yorulabileceğini söyledi.
- Tom thought Mary would be exhausted.
- Tom, Mary'nin yorulacağını düşündü.
- Tom was obviously exhausted.
- Tom belli ki çok yorulmuştu.
- I was completely exhausted.
- Çok yorulmuştum.
- Tom and Mary were exhausted.
- Tom ve Mary çok yorulmuşlardı.
- Tom was overworked and exhausted.
- Tom çok çalışmış ve yorulmuştu.
- Tom is likely to be exhausted.
- Tom muhtemelen yorulmuştur.
- I was very exhausted.
- Çok yorulmuştum.
- The mother was exhausted.
- Annem çok yorulmuştu.
- I'm exhausted from walking so much.
- O kadar yürümekten yoruldum.
- Both Tom and I were exhausted.
- Tom da ben de çok yorulmuştuk.
- I can only run for less than a minute before getting exhausted.
- Yorulmadan önce sadece bir dakikadan az koşabiliyorum.
- You're going to be exhausted.
- Çok yorulacaksın.
- I was exhausted after running the race.
- Yarışı koştuktan sonra, çok yorulmuştum.
- Sophie and Carole are exhausted.
- Sophie ve Carole çok yoruldular.
- I was exhausted.
- Çok yorulmuştum.
- Tom and I were exhausted.
- Tom ve ben çok yorulmuştuk.
- Tom told me he's exhausted.
- Tom bana çok yorulduğunu söyledi.
Show More (17)
|
| 2 |
exhaust |
tüketmek |
v. |
|
- He had exhausted all other remedies before applying to court.
- Mahkemeye başvurmadan önce diğer tüm hukuk yollarını tüketmiştir.
- We believe that every option must be exhausted to achieve a peaceful solution here.
- Burada barışçıl bir çözüme ulaşmak için her seçeneğin tüketilmesi gerektiğine inanıyoruz.
- In addition, military force must only be resorted to if all non-violent means have been exhausted.
- Buna ilaveten, askeri güce ancak şiddet içermeyen tüm yolların tüketilmesi halinde başvurulmalıdır.
- It is also the result of poor working environments that cause people to become exhausted before their time.
- Ayrıca insanların zamanından önce tükenmesine neden olan kötü çalışma ortamlarının bir sonucudur.
- In addition, military force must only be resorted to if all non-violent means have been exhausted.
- Buna ek olarak, askeri güce ancak şiddet içermeyen tüm yolların tüketilmesi halinde başvurulmalıdır.
- Peaceful means of solving the problems have not been properly explored, let alone exhausted.
- Sorunları çözmenin barışçıl yolları, bırakın tüketilmeyi, doğru dürüst araştırılmamıştır bile.
- The European Council has not even exhausted the envelope set in Berlin for the period 2003-2006.
- AB Zirvesi, 2003-2006 dönemi için Berlin'de belirlenen zarfın tamamını bile tüketmemiştir.
- At the moment we are almost exhausting the existing line.
- Şu anda mevcut çizgiyi neredeyse tüketiyoruz.
- Before the end of this century, excessive mining will have exhausted nearly all the planet's reserves.
- Bu yüzyılın sonundan önce, aşırı madencilik yeryüzünün neredeyse tüm rezervlerini tüketmiş olacak.
- Before the end of this century, excessive mining will have exhausted nearly all the planet's reserves.
- Bu yüzyıl bitmeden önce denetimsiz madencilik, yeryüzünün neredeyse tüm rezervlerini tüketmiş olacak.
- Before the end of this century, excessive mining will have exhausted nearly all the planet's reserves.
- Bu yüzyılın sonuna gelmeden, kontrolsüz madencilik yeryüzünün tüm rezervlerini tüketmiş olacak.
- They exhausted all the resources of the country.
- Ülkenin tüm kaynaklarını tükettiler.
- He exhausted all his energy.
- O bütün enerjisini tüketti.
- He exhausted all his energy.
- Tüm enerjisini tüketti.
- We exhausted our funds.
- Biz para kaynağını tükettik.
- We exhausted our funds.
- Fonlarımızı tükettik.
- He exhausted his money.
- O parasını tüketti.
- He exhausted his money.
- Parasını tüketti.
- They exhausted all the resources of the country.
- Onlar ülkenin tüm kaynaklarını tükettiler.
Show More (16)
|
| 3 |
exhaust |
bitkin düşürmek |
v. |
|
- Tom is exhausted from shopping all day with Mary.
- Tom bütün gün Mary ile alışveriş yapmaktan bitkin düştü.
- I was completely exhausted.
- Ben tamamen bitkin düştüm.
- Tom must've been exhausted.
- Tom bitkin düşmüş olmalı.
- After that I was totally exhausted.
- Ondan sonra tamamen bitkin düştüm.
- I was completely exhausted after the hike.
- Ben yürüyüşten sonra tamamen bitkin düştüm.
- I get exhausted after running for less than a minute.
- Bir dakikadan az koştuktan sonra bitkin düşüyorum.
- Lack of food had left him weak and exhausted.
- Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.
- We danced to the music for hours until we were all exhausted.
- Hepimiz bitkin düşene kadar saatlerce müzik eşliğinde dans ettik.
Show More (5)
|
| 4 |
exhaust |
egzoz |
n. |
|
- I need to get a new exhaust for my car.
- Arabama yeni bir egzoz almam lazım.
- Implementing the directive will reduce noise and exhaust emission levels.
- Direktifin uygulanması gürültü ve egzoz emisyon seviyelerini azaltacaktır.
- Within the next few years, new engines will reduce fuel consumption and improve exhaust cleanliness.
- Önümüzdeki birkaç yıl içinde yeni motorlar yakıt tüketimini azaltacak ve egzoz temizliğini iyileştirecektir.
- I can assure you that these boats make a hell of a racket and produce an awful lot of exhaust, much more so than cars.
- Sizi temin ederim ki bu tekneler çok gürültü çıkarıyor ve arabalardan çok daha fazla egzoz üretiyor.
- The directive concerns the exhaust and noise emissions of petrol and diesel engines intended for recreational craft.
- Direktif, gezi teknelerine yönelik benzinli ve dizel motorların egzoz ve gürültü emisyonlarıyla ilgilidir.
- Exhaust from factories pollutes the air.
- Fabrikalardan çıkan egzoz havayı kirletir.
- Inhaling diesel exhaust is bad for our health.
- Dizel egzozu solumak sağlığımız için zararlıdır.
Show More (4)
|
| 5 |
exhaust |
yormak |
v. |
|
- He's ill; even a trip to the kitchen exhausts him.
- O hasta; mutfağa gitmek bile onu yoruyor.
- Listening to him exhausts me.
- Onu dinlemek beni yoruyor.
Show More (-1)
|
| 6 |
exhaust |
egzoz dumanı |
n. |
|
- The old truck poured out thick black exhaust fumes.
- Eski kamyondan yoğun ve kapkara egzoz dumanı çıkıyordu.
Show More (-2)
|
| 7 |
exhaust |
tükenme |
n. |
|
- I have been allocated a schedule this morning that now exhausts the possibilities on the "catch the eye" system.
- Bu sabah bana atanan programa göre "kısa süreli söz alarak tartışma" sistemindeki olasılıklar artık tükenmiş durumda.
Show More (-2)
|
| 8 |
exhaust |
tüketme |
n. |
|
- We must not, however, exhaust them with excess legislation and authority.
- Bununla birlikte, onları aşırı mevzuat ve yetkiyle tüketmemeliyiz.
Show More (-2)
|
| 9 |
exhaust |
çok yormak |
v. |
|
- The game exhausted me.
- Oyun beni çok yordu.
Show More (-2)
|
