1 |
extremist |
aşırılıkçı |
n. |
|
- Extremist militia of Muslim activists who demand union with Pakistan are very active here.
- Pakistan ile birleşmeyi talep eden Müslüman aktivistlerden oluşan aşırılıkçı milisler burada çok aktiftir.
- He is an extremist.
- O bir aşırılıkçı.
- They're extremists.
- Onlar aşırılıkçılar.
- Tom is an extremist.
- Tom bir aşırılıkçı.
- She is an extremist.
- O bir aşırılıkçı.
- She's an extremist.
- O bir aşırılıkçı.
Show More (3)
|
2 |
extremist |
radikal |
n. |
|
- Muslims are portrayed like extremists that want to kill all non-Muslims.
- Müslümanlar, Müslüman olmayan herkesi öldürmek isteyen radikal kimseler gibi gösterilmektedir.
- He's an extremist.
- O bir radikal.
Show More (-1)
|
3 |
extremist |
aşırı uç |
n. |
|
- Extremists will not bring Macedonia closer to Europe - just the opposite.
- Aşırı uçlar Makedonya'yı Avrupa'ya yaklaştırmayacaktır - tam tersi.
Show More (-2)
|
4 |
extremist |
aşırı |
adj. |
|
- Therefore, and despite our extremist tendencies, the Socialist Group will vote in favour of the Pirker report.
- Bu nedenle, aşırı eğilimlerimize rağmen, Sosyalist Grup Pirker raporu lehinde oy kullanacaktır.
Show More (-2)
|
5 |
extremist |
ekstremist |
n. |
|
- He's an extremist.
- O bir ekstremist.
Show More (-2)
|