|
- Please fill my glass too.
- Lütfen benim bardağımı da doldur.
- Angry parents filled the hallways.
- Öfkeli ebeveynler koridorları doldurmuştu.
- I am filling my time by playing computer games.
- Zamanımı bilgisayar oyunlarıyla dolduruyorum.
- Thank you for your application, but the position has already been filled.
- Başvurunuz için teşekkür ederiz, ancak söz konusu pozisyon zaten doldurulmuştur.
- You can fill the crack with silicone.
- Çatlağı silikonla doldurabilirsiniz.
- We can now fill quite a bookshelf with the successes and also the problems.
- Artık başarılarla ve aynı zamanda sorunlarla dolu bir kitaplık doldurabiliriz.
- The only thing left to do is fill them up with petrol.
- Geriye kalan tek şey benzin doldurmak.
- I could quite easily go on like this for a while and fill my 3 minutes very quickly.
- Bu şekilde bir süre daha devam edebilir ve 3 dakikamı çok hızlı bir şekilde doldurabilirim.
- I could quite easily go on like this for a while and fill my 3 minutes very quickly.
- Bu şekilde bir süre daha devam edebilir ve 3 dakikamı çok hızlı bir şekilde doldurabilirdim.
- We really do have to change the nature of these relationships and fill them with new life over and over again.
- Gerçekten de bu ilişkilerin doğasını değiştirmemiz ve onları tekrar tekrar yeni bir hayatla doldurmamız gerekiyor.
- We must work on a system which fills consumers with confidence.
- Tüketicileri güvenle dolduracak bir sistem üzerinde çalışmalıyız.
- With the full support of the Commission, Parliament and the Council are currently endeavouring to fill this gap.
- Komisyon, Parlamento ve Konsey'in tam desteğiyle şu anda bu boşluğu doldurmaya çalışıyorlar.
- There was a time when the Soviet Union wanted to fill the Aral Sea with water from rivers which flow to the North Pole.
- Bir zamanlar Sovyetler Birliği Aral Denizini Kuzey Kutbuna akan nehirlerden gelen suyla doldurmak istiyordu.
- The way in which this is done, however, fills us with disgust.
- Ancak bunun yapılış şekli bizi tiksintiyle dolduruyor.
- The only thing left to do is fill them up with petrol.
- Yapılacak tek şey onlara benzin doldurmaktır.
- There is also a need to fill gaps and provide solutions to real problems experienced by our citizens.
- Boşlukların doldurulması ve vatandaşlarımızın yaşadığı gerçek sorunlara çözüm getirilmesi de gerekmektedir.
- With the full support of the Commission, Parliament and the Council are currently endeavouring to fill this gap.
- Komisyon'un tam desteği ile Parlamento ve Konsey şu anda bu boşluğu doldurmaya çalışmaktadır.
- We should try to fill this gap now – for better or worse.
- Bu boşluğu şimdi doldurmaya çalışmalıyız - iyi ya da kötü.
- Yet how can the gulf between political rhetoric and reality be filled?
- Siyasi retorik ile gerçeklik arasındaki uçurum nasıl doldurulabilir?
- It is currently legal to fill chickens with water.
- Şu anda tavukları suyla doldurmak yasal.
- We really do have to change the nature of these relationships and fill them with new life over and over again.
- Gerçekten de bu ilişkilerin doğasını değiştirmek ve onları tekrar tekrar yeni bir hayatla doldurmak zorundayız.
- We need a regulation on detergents to fill this sector-specific limitation in the horizontal legislation.
- Yatay mevzuattaki sektöre özgü bu sınırlamayı doldurmak için deterjanlara ilişkin bir düzenlemeye ihtiyacımız var.
- It is important to fill the cultural vacuum between our two regions.
- İki bölgemiz arasındaki kültürel boşluğu doldurmak önemlidir.
- We have filled all five positions for Quaestor.
- Quaestor için beş pozisyonun tamamını doldurduk.
- If Sabena cannot fill those slots then others should be allowed to use them.
- Sabena bu boşlukları dolduramazsa başkalarının kullanmasına izin verilmelidir.
- The easiest way to fill that hole is to get this business sorted out as quickly as possible.
- Bu boşluğu doldurmanın en kolay yolu, bu işi mümkün olduğunca çabuk halletmektir.
- The load of despair disappeared from his mind, and the peace of forgiveness filled his spirit.
- Çaresizliğin yükü, zihninden kayboldu ve bağışlanmanın verdiği esenlik ruhunu doldurdu.
- The load of despair disappeared from his mind, and the peace of forgiveness filled his spirit.
- Umutsuzluğun yükü zihninden kayboldu ve bağışlamanın huzuru ruhunu doldurdu.
- Tom filled the three glasses with orange juice.
- Tom üç bardağı portakal suyu ile doldurdu.
- Fill it with regular, please.
- Lütfen, normal benzin doldurun.
- The death of his father filled him with sorrow.
- Babasının ölümü onu kederle doldurdu.
- Tom is filling a bottle with water.
- Tom bir şişeyi suyla dolduruyor.
- Go fill the ice pack.
- Git buz torbasını doldur.
- Tom is filling a bottle with water.
- Tom bir şişeye su dolduruyor.
- She filled her bag with apples.
- Çantasını elmalarla doldurdu.
- Tom filled the bathtub with warm water.
- Tom küveti sıcak suyla doldurdu.
- When I filled my tank with gasoline this morning, it cost ¥135 per liter which is $6.55 per gallon.
- Bu sabah depomu benzinle doldurduğumda litre başına 135 Yen, yani galon başına 6,55 Dolar tuttu.
- I've filled the bathtub.
- Küveti doldurdum.
- We drained the pond and filled it with fresh water.
- Göleti boşalttık ve tatlı suyla doldurduk.
- A smell of lilies filled the room.
- Zambak kokusu, odayı doldurdu.
- Tom filled the pot with water.
- Tom demliği suyla doldurdu.
- Tom filled the three glasses with orange juice.
- Tom üç bardağı portakal suyuyla doldurdu.
- Tom filled both glasses with wine.
- Tom iki kadehi de şarapla doldurdu.
- The smell of roses filled the room.
- Gül kokusu, odayı doldurdu.
- This is the first time I've ever filled my pitcher with honey.
- İlk defa sürahimi balla dolduruyorum.
- Let me fill your glass again.
- Bardağını tekrar doldurayım.
- The scent of flowers filled our home.
- Çiçeklerin kokusu evimizi doldurdu.
- He filled the glasses with wine.
- O bardakları şarapla doldurdu.
- I filled both glasses with water.
- Her iki bardağı da suyla doldurdum.
- Tom filled the pool with water.
- Tom havuzu suyla doldurdu.
- Just fill this out.
- Sadece bunu doldur.
- The soldiers filled the sandbags with sand.
- Askerler kum torbalarını kumla doldurdu.
- The audience filled the hall.
- İzleyici salonu doldurdu.
- The perfume of roses filled the room.
- Güllerin kokusu odayı doldurdu.
- Tom filled the bathtub with warm water.
- Tom küveti ılık suyla doldurdu.
- Their screams filled the air.
- Çığlıkları havayı doldurdu.
- He filled the glass with wine.
- O, bardağı şarapla doldurdu.
- Their screams filled the air.
- Onların çığlıkları havayı doldurdu.
- The child filled the bucket with sand.
- Çocuk kovayı kumla doldurdu.
- Tom filled the bathtub with water.
- Tom küveti suyla doldurdu.
- She filled her bag with apples.
- O, çantasını elma ile doldurdu.
- What did Tom fill the holes with?
- Tom çukurları neyle doldurdu?
- Sami filled a glass with antifreeze.
- Sami bir bardağa antifriz doldurdu.
- Fill me in.
- Doldur içimi.
- Tom filled the kettle with water and put it on the stove.
- Tom çaydanlığı suyla doldurdu ve onu ocağın üstüne koydu.
- Tom filled the cup to the brim.
- Tom bardağı ağzına kadar doldurdu.
- You must fill the blanks in with a pen.
- Boşlukları tükenmez kalemle doldurmalısınız.
- She filled the glass with wine.
- O, bardağı şarapla doldurdu.
- An eerie silence filled the air with despair.
- Ürkütücü bir sessizlik havayı umutsuzlukla doldurdu.
- I filled this glass with milk.
- Bu bardağı sütle doldurdum.
- Mary filled her bucket with sand using a plastic shovel.
- Mary plastik bir kürek kullanarak kovasını kumla doldurdu.
- I'm going to make a cushion and fill it with fir needles.
- Ben bir yastık yapacağım ve onu köknar iğneleri ile dolduracağım.
- Should I fill it in now?
- Onu şimdi doldurmalı mıyım?
- Don't forget to fill the tank with gasoline.
- Depoyu benzinle doldurmayı unutma.
- I fill my pockets with candy when I go to see the kids.
- Ben çocukları görmeye gittiğimde ceplerimi şekerleme ile doldururum.
- Tom filled the kettle with water and put it on the stove.
- Tom çaydanlığa su doldurdu ve ocağın üzerine koydu.
- I filled the glass.
- Bardağı doldurdum.
- Tom filled the pot with water.
- Tom tencereye su doldurdu.
- Fill the bottle with oil, please.
- Şişeyi yağla doldurun lütfen.
- I filled both glasses with wine.
- İki kadehi de şarapla doldurdum.
- Tom filled the vase with water.
- Tom vazoyu suyla doldurdu.
- Bob filled the teapot with water.
- Bob çaydanlığa su doldurdu.
- Baklava are sweet pastries made from layers of filo dough filled with chopped nuts.
- Baklava, kıyılmış fındıkla doldurulmuş yufka katmanlarından yapılan tatlı hamur işleridir.
- I've filled the glass.
- Kadehi doldurdum.
- Tom filled the glass with water.
- Tom bardağı suyla doldurdu.
- Can you fill this form?
- Bu formu doldurabilir misin?
- Bob filled the pot with water.
- Bob tencereye su doldurdu.
- I've filled a glass.
- Ben bir kadeh doldurdum.
- She filled the glass with wine.
- Bardağı şarapla doldurdu.
- Tom filled the box with apples.
- Tom kutuyu elmalarla doldurdu.
- And the earth was corrupted before God, and was filled with iniquity.
- Yeryüzü Tanrı'nın önünde bozulmuş, zorbalıkla dolmuştu.
- Tom filled the holes with sawdust.
- Tom delikleri talaşla doldurdu.
- Tom filled the bottle with water.
- Tom şişeyi suyla doldurdu.
- An eerie silence filled the air with despair.
- Ürkütücü bir sessizlik havayı umutsuzlukla dolduruyordu.
- Tom filled the balloons with helium.
- Tom balonları helyumla doldurdu.
- I've filled the glass.
- Ben bardağı doldurdum.
- He filled the vase with water.
- Vazoyu suyla doldurdu.
- But increase you and multiply, and go upon the earth and fill it.
- Ama siz çoğalıp çoğalın, yeryüzüne dağılın ve onu doldurun.
- I fill my pockets with candy when I go to see the kids.
- Çocukları görmeye gittiğimde ceplerimi şekerle dolduruyorum.
- Tom filled the wheelbarrow with sand.
- Tom el arabasını kumla doldurdu.
- And the earth was corrupted before God, and was filled with iniquity.
- Tanrı'nın gözünde yeryüzü bozulmuş, zorbalıkla dolmuştu.
- Tom filled the room with cardboard boxes.
- Tom odayı karton kutularla doldurdu.
- Laughter filled the room.
- Kahkaha odayı doldurdu.
- Can you please replace all the liquor bottles that you've filled with water or tea?
- Su veya çayla doldurduğunuz tüm içki şişelerini yerine koyabilir misiniz?
- The smell of roses filled the room.
- Güllerin kokusu, odayı doldurdu.
- Tom filled his glass with cold water.
- Tom bardağını soğuk suyla doldurdu.
- She filled this vase with water.
- Bu vazoyu suyla doldurdu.
- Can I get this prescription filled?
- Bu reçeteyi doldurtabilir miyim?
- I am filling this bottle with oil.
- Bu şişeyi yağ ile dolduruyorum.
- Have you finished filling?
- Doldurmayı bitirdin mi?
- I filled a vase with water.
- Bir vazoyu suyla doldurdum.
- He filled the vase with water.
- O, vazoyu suyla doldurdu.
- Tom filled the empty glass with ice.
- Tom boş bardağı buzla doldurdu.
- Tom filled both bottles with water.
- Tom her iki şişeyi de suyla doldurdu.
- I filled a glass.
- Ben bir bardak doldurdum.
- You must fill the blanks in with a pen.
- Bir dolma kalemle boşlukları doldurmalısın.
- Tom filled his glass with wine.
- Tom bardağını şarapla doldurdu.
- Bob filled the teapot with water.
- Bob çaydanlığı suyla doldurdu.
- He filled the glasses with wine.
- Bardakları şarapla doldurdu.
- Fill the bucket up with sand.
- Kovayı kumla doldur.
- I filled a glass.
- Bir kadeh doldurdum.
- Fill the bucket with water.
- Kovayı su ile doldurun.
- Please fill the teapot with boiling water.
- Lütfen çaydanlığa kaynar su doldurun.
- They filled the vacancy by appointment.
- Atama ile boş kontenjanı doldurdular.
- He filled the bucket with water.
- O, kovayı suyla doldurdu.
- I filled the cup.
- Fincanı doldurdum.
- The waiter filled our glasses to the brim.
- Garson bardaklarımızı ağzına kadar doldurdu.
- Tom filled the balloon with helium.
- Tom balonu helyum ile doldurdu.
- He filled the glass with wine.
- Kadehi şarapla doldurdu.
- The boy filled his bag with clothes.
- Çocuk çantasını kıyafetlerle doldurdu.
- Please fill this bucket with water.
- Lütfen bu kovayı suyla doldurun.
- We've got to fill this hole with something.
- Bu çukuru bir şeyle doldurmak zorundayız.
- Tom filled the balloon with helium.
- Tom balonu helyumla doldurdu.
- I am filling this bottle with oil.
- Bu şişeyi yağla dolduruyorum.
- Tears filled Mary's eyes.
- Gözyaşları Mary'nin gözlerini doldurdu.
- Fill the pot with water.
- Tencereyi suyla doldurun.
- You are ready to fill your head with new ideas.
- Başınızı yeni fikirlerle doldurmaya hazırsınız.
- Please fill this water bottle.
- Lütfen bu su şişesini doldurun.
- Fill the glass to the brim.
- Bardağı ağzına kadar doldur.
- Tear gas filled the room.
- Göz yaşartıcı gaz odayı doldurdu.
- Fill the tires with air.
- Lastikleri havayla doldur.
- Can you fill this form?
- Bu formu doldurur musun?
- The crowd filled the hall.
- Kalabalık salonu doldurdu.
- Tom filled the pitcher with water.
- Tom sürahiyi suyla doldurdu.
- Tom filled the bathtub with hot water.
- Tom küveti sıcak su ile doldurdu.
- Children filled the room.
- Çocuklar odayı doldurdu.
- I've filled a glass.
- Bir bardak doldurdum.
- Fill this out, please.
- Bunu doldurun lütfen.
- Tom held out his empty glass and Mary filled it with orange juice.
- Tom boş bardağını uzattı ve Mary bardağa portakal suyu doldurdu.
- Tom filled his glass again.
- Tom bardağını tekrar doldurdu.
- Tom filled the bottle with drinking water.
- Tom şişeyi içme suyu ile doldurdu.
- It takes a long time, and a lot of money, to fill that tank with gas.
- O depoyu benzinle doldurmak uzun zaman ve çok para alıyor.
- Tom filled the bottle with drinking water.
- Tom şişeyi içme suyuyla doldurdu.
- Tom filled his plate with food.
- Tom tabağını yemekle doldurdu.
- She filled the jug with orange juice.
- Sürahiyi portakal suyuyla doldurdu.
- Tom filled the bucket with cold water.
- Tom kovayı soğuk su ile doldurdu.
- I'm going to make a cushion and fill it with fir needles.
- Bir yastık yapacağım ve içini köknar iğneleriyle dolduracağım.
- Tom filled the car with gas.
- Tom arabaya benzin doldurdu.
- Please fill the bath half full.
- Lütfen küveti yarıya kadar doldurun.
- I filled both glasses with wine.
- Her iki bardağı da şarapla doldurdum.
- Tom filled both buckets with water.
- Tom iki kovayı da suyla doldurdu.
- Tom filled both bottles with water.
- Tom iki şişeyi de suyla doldurdu.
- Laughter filled the room.
- Kahkahalar odayı doldurdu.
- Tom filled his bag with walnuts.
- Tom çantasını cevizle doldurdu.
- Stockings are hung for Santa Claus to fill during the night.
- Noel Babanın gece boyunca doldurması için çoraplar asılır.
- Tom filled the box with food.
- Tom kutuyu yiyecekle doldurdu.
- Don't forget to fill the tank with gasoline.
- Tankı benzinle doldurmayı unutmayın.
- Tom filled the tub with water.
- Tom küveti suyla doldurdu.
- Should I fill it in now?
- Şimdi doldurayım mı?
- I filled both glasses with water.
- İki bardağa da su doldurdum.
- Fill the bottle with oil, please.
- Şişeyi yağ ile doldurun, lütfen.
- Just fill this out.
- Şunu doldurun.
- When I filled my tank with gasoline this morning, it cost ¥135 per liter which is $6.55 per gallon.
- Bu sabah depomu benzinle doldurduğumda, litresi 135 yene mal oldu yani galonu 6.55 dolar.
- Fill it with regular, please.
- Normal doldurun lütfen.
- The boy filled his bag with clothes.
- Erkek çocuğu çantasını giysilerle doldurdu.
- Fill the jars with water.
- Kavanozlara su doldurun.
- Tom filled the room with cardboard boxes.
- Tom karton kutularla odayı doldurdu.
- Tom filled both buckets with water.
- Tom her iki kovayı da suyla doldurdu.
- Tom filled the cup to the brim.
- Tom fincanı ağzına kadar doldurdu.
- Tom filled his bucket with sand.
- Tom kovasını kumla doldurdu.
- Please fill the bath half full.
- Lütfen küveti yarısına kadar doldurun.
- Fill the blanks with suitable words.
- Boşlukları uygun kelimelerle doldurun.
- Can you please replace all the liquor bottles that you've filled with water or tea?
- Doldurduğunuz tüm içki şişelerini su veya çay ile değiştirebilir misiniz?
- You are ready to fill your head with new ideas.
- Kafanızı yeni fikirlerle doldurmaya hazırsınız.
- He fills the bill.
- Faturayı dolduruyor.
- She filled the vase with water.
- O, vazoyu suyla doldurdu.
- Fill the bucket up with sand.
- Kovaya kum doldur.
- Tom filled his bucket with sand and turned it over.
- Tom kovasını kumla doldurdu ve ters çevirdi.
- It takes a long time, and a lot of money, to fill that tank with gas.
- O tankı gazla doldurmak, bir sürü para ve uzun bir zaman alır.
- I filled the jug to the brim.
- Sürahiyi ağzına kadar doldurdum.
- He filled the bucket with water.
- Kovayı suyla doldurdu.
- A smell of lilies filled the room.
- Zambakların kokusu, odayı doldurdu.
- Stockings are hung for Santa Claus to fill during the night.
- Noel Baba'nın gece boyunca doldurması için çoraplar asılır.
- I filled the pool with water.
- Havuzu suyla doldurdum.
- The smell of the roses filled the whole room.
- Güllerin kokusu tüm odayı doldurdu.
- Fill the bottle with water.
- Şişeyi suyla doldurun.
- Tom filled the bathtub with hot water.
- Tom küveti sıcak suyla doldurdu.
- Tom has some pretty big shoes to fill.
- Tom'un doldurması gereken çok büyük yerler var.
- Tom filled the bottle with water from the spring.
- Tom şişeye kaynaktan su doldurdu.
- This tooth has to have a filling.
- Bu diş doldurulmalı.
- The smell of the roses filled the whole room.
- Güllerin kokusu bütün odayı doldurdu.
- A crowd of 500 filled the theater.
- 500 kişilik bir kalabalık tiyatroyu doldurdu.
- Tom filled the bottle with water from the spring.
- Tom şişeyi kaynaktan suyla doldurdu.
- Sami filled a glass with antifreeze.
- Sami bir bardağı antifrizle doldurdu.
- Please fill this bottle with water.
- Lütfen bu şişeyi su ile doldurun.
- Fill this out.
- Doldur şunu.
- Fill this out, please.
- Bunu doldurun, lütfen.
- Fill the bucket up with sand.
- Kovayı kumla doldurun.
- Tom filled the bucket with water.
- Tom kovayı suyla doldurdu.
- What did Tom fill the holes with?
- Tom delikleri neyle doldurdu?
- Tom filled a cup with water.
- Tom bir fincana su doldurdu.
- Tom filled the bucket with ice.
- Tom kovayı buzla doldurdu.
- Fill this out.
- Bunu doldur.
- Tom filled the teapot with water.
- Tom çaydanlığı suyla doldurdu.
- Tom filled the sink with water.
- Tom lavaboyu suyla doldurdu.
- Listening to this song fills my heart with nostalgia.
- Bu şarkıyı dinlemek kalbimi nostaljiyle dolduruyor.
Show More (213)
|
|
- The room was filled with light from the television.
- Oda televizyondan gelen ışıkla doluydu.
- I was filled with anger when I heard about the robbery.
- Soygun olayını duyduğumda öfkeyle dolmuştum.
- The world will fill with peace and contentment, and combat and fighting, warfare and attacks, will disappear.
- Dünya barış ve hoşnutlukla dolacak, kavga ve dövüş, savaş ve saldırılar ortadan kalkacaktır.
- The world will fill with peace and contentment, and combat and fighting, warfare and attacks, will disappear.
- Dünya barış ve huzurla dolacak, kavga ve dövüş, savaş ve saldırılar ortadan kalkacaktır.
- The world will fill with peace and contentment, and combat and fighting, warfare and attacks, will disappear.
- Yeryüzü sulh ve selametle dolacak; mücadele ve kavga, harp ve saldırılar ortadan kalkacak.
- The room became filled with smoke.
- Oda dumanla doldu.
- After watching that film he was filled with a sense of foreboding.
- O filmi izledikten sonra bir önsezi duygusuyla doldu.
- The room filled with laughter.
- Oda kahkahalarla doldu.
- Tom's shoes can't be filled.
- Tom'un yeri dolmaz.
- My heart was filled with joy.
- Kalbim sevinçle doldu.
- Drop by drop, the lake fills.
- Damla damla göl doluyor.
- Tom's eyes filled with tears.
- Tom'un gözleri gözyaşlarıyla doldu.
- Sorry, the position has already been filled.
- Üzgünüm, pozisyon çoktan doldu.
- The city was filled with panic.
- Şehir panikle doldu.
- A jug fills drop by drop.
- Bir sürahi damla damla doluyor.
- After the botched gallbladder surgery, the patient was filled with bile, both figuratively and literally.
- Başarısız safra kesesi ameliyatından sonra hasta hem mecazi hem de gerçek anlamda safra ile doldu.
- How much longer will it take for the tub to fill?
- Küvetin dolması ne kadar sürer?
- His eyes filled with tears.
- Onun gözleri gözyaşlarıyla doldu.
Show More (15)
|
