|
- Legal systems cannot, as it were, be transplanted like flowers from one pot to another.
- Yasal sistemler, çiçek gibi bir saksıdan diğerine nakledilemez.
- Perhaps we will see Iraqi people welcoming their liberators with sweets and flowers.
- Belki de Irak halkının kurtarıcılarını tatlılar ve çiçeklerle karşıladığını göreceğiz.
- We believe that, once we agree to an exemption for flowers, other exemptions will inevitably follow.
- Çiçekler için bir muafiyet kabul ettiğimizde, diğer muafiyetlerin de kaçınılmaz olarak bunu takip edeceğine inanıyoruz.
- And this earth is the mother of trees and flowers.
- Ve bu toprak ağaçların ve çiçeklerin anasıdır.
- Flowers are always nice, but you shouldn't feel obligated.
- Çiçek her zaman hoştur, fakat buna mecbur hissetmeyin.
- For this they first discover the location of flowers.
- Bunun için önce çiçeklerin yerini keşfederler.
- Her boyfriend, the super - didn't have a cold; he's allergic to flowers.
- Süper erkek arkadaşı üşütmedi; çiçeklere alerjisi vardı.
- Darling, I brought you these flowers and two poems.
- Sevgilim, sana bu çiçekleri ve iki de şiir getirdim.
- And this earth is the mother of trees and flowers.
- Ve bu dünya ağaçların ve çiçeklerin anasıdır.
- Flowers are always nice, but you shouldn't feel obligated.
- Çiçekler her zaman güzeldir ama kendinizi buna mecbur hissetmemelisiniz.
- For this they first discover the location of flowers.
- Bunun için öncelikle çiçeklerin yerini keşfederler.
- Flowers are always nice, but you shouldn't feel obligated.
- Çiçekler her zaman güzeldir ama kendinizi mecbur hissetmemelisiniz.
- For this they first discover the location of flowers.
- Bunun için öncelikli olarak çiçeklerin yerlerini keşfederler.
- Her boyfriend, the super - didn't have a cold; he's allergic to flowers.
- Erkek arkadaşı, şu süper adam; nezle değildi; çiçeklere alerjisi vardı.
- Faces like flowers torn from their roots, the colors fading fast.
- Köklerinden koparılmış çiçekler gibi olan yüzler, renkleri hızla soluyor.
- Faces like flowers torn from their roots, the colors fading fast.
- Yüzleri köklerinden koparılmış çiçekler gibi, renkleri hızla soluyor.
- And this earth is the mother of trees and flowers.
- Ve bu yeryüzü, ağaçlar ile çiçeklerin anasıdır.
- Tom was the one who brought you these flowers.
- Bu çiçekleri sana getiren Tom'du.
- After hardening, you can use your new vase to hold flowers.
- Sertleştikten sonra, yeni vazonu çiçek saklamak için kullanabilirsin.
- Tom sent me some flowers.
- Tom bana bazı çiçekler gönderdi.
- She says, that she likes flowers.
- O, çiçekleri sevdiğini söylüyor.
- We know by the flowers the quality of the fruit.
- Meyvenin kalitesini çiçeklerinden anlıyoruz.
- She grows many kinds of flowers.
- Birçok çeşit çiçek yetiştiriyor.
- We were arranging flowers.
- Biz çiçekleri düzenliyorduk.
- The flowers smell so good.
- Çiçekler çok güzel kokuyor.
- Flowers die if they don't have water.
- Çiçekler sulanmazsa ölürler.
- Many flowers start blooming in springtime.
- Birçok çiçek ilkbaharda açmaya başlar.
- I have been to the park to see flowers.
- Çiçekleri görmek için parka gittim.
- Did you buy some flowers?
- Birkaç çiçek aldın mı?
- You should give me flowers.
- Bana çiçekler vermen gerekir.
- These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalı.
- These flowers have a really nice fragrance.
- Bu çiçeklerin gerçekten güzel bir kokusu var.
- I brought flowers.
- Çiçek getirdim.
- The flowers seem more colourful, and the grass greener.
- Çiçekler daha renkli ve çim daha yeşil görünüyor.
- The flowers give off a very pleasant scent.
- Çiçekler çok hoş bir koku yayıyor.
- The flowers in the garden bloom in spring.
- Bahçedeki çiçekler baharda açar.
- One who loves flowers cannot be a bad person.
- Çiçekleri seven biri kötü biri olamaz.
- The garden was filled with flowers.
- Bahçe çiçeklerle doluydu.
- I'm the one who picked those flowers.
- Şu çiçekleri toplayan kişi benim.
- A person who likes flowers can't be evil.
- Çiçekleri seven bir insan kötü biri olamaz.
- Tom brought Mary some flowers.
- Tom Mary'ye birkaç çiçek getirdi.
- There were flowers here.
- Burada çiçekler vardı.
- The field was full of lavender flowers.
- Tarla lavanta çiçekleriyle doluydu.
- Tom retired from his job as a wholesaler of flowers.
- Tom çiçek toptancısı olarak işinden emekli oldu.
- Tom was the one who planted these flowers.
- Bu çiçekleri diken Tom'du.
- He has red flowers.
- Kırmızı çiçekleri var.
- Look at all these flowers.
- Şu çiçeklere bir bak.
- What lovely flowers you brought.
- Ne güzel çiçekler getirdin.
- He has red flowers.
- Onun kırmızı çiçekleri var.
- Tom is holding a bouquet of flowers.
- Tom bir buket çiçek tutuyor.
- I'm afraid you'll have to take the flowers away.
- Korkarım çiçekleri götürmek zorunda kalacaksın.
- Tom gave Mary some flowers he'd picked.
- Tom Mary'ye topladığı çiçeklerden verdi.
- Tom has been sending flowers to Mary.
- Tom Mary'ye çiçekler gönderiyor.
- They are two flowers.
- Onlar iki çiçek.
- Those flowers are beautiful.
- Bu çiçekler çok güzel.
- These flowers can't stay here.
- Bu çiçekler burada kalamaz.
- These flowers can be seen around Hokkaido.
- Bu çiçekler Hokkaido'nun her yerinde görülebilir.
- Bald people leaving for San-Francisco can't put any flowers into their hair.
- San Francisco'ya giden kel insanlar saçlarına çiçek koyamaz.
- Many kinds of flowers will come out soon.
- Yakında birçok çeşit çiçek açacak.
- I'm pretty sure that the flowers are for you.
- Çiçeklerin senin için olduğuna oldukça eminim.
- What are those flowers called?
- O çiçeklerin adları nedir?
- My garden is very colourful, because I planted a lot of flowers in it.
- Bahçem çok renkli, çünkü içine bir sürü çiçek ektim.
- She is very fond of flowers.
- Çiçeklere çok düşkündür.
- She was carrying a basket full of flowers.
- Çiçeklerle dolu bir sepet taşıyordu.
- Without water, the flowers die.
- Su olmazsa çiçekler ölür.
- Tom said he had to buy some flowers for Mary.
- Tom, Mary için çiçek alması gerektiğini söyledi.
- Who gave you those flowers?
- Sana o çiçekleri kim verdi?
- Beautiful flowers have thorns.
- Güzel çiçeklerin dikenleri vardır.
- What are your favorite flowers?
- En sevdiğin çiçekler hangileri?
- Mary has flowers in her hair.
- Mary'nin saçında çiçekleri var.
- The girl who gave me beautiful flowers was your sister.
- Bana güzel çiçekler veren kız kardeşindi.
- He has a large basket full of flowers.
- Çiçeklerle dolu büyük bir sepeti var.
- How many flowers are there in the vase?
- Vazoda kaç çiçek var?
- Many weeds were growing among the flowers.
- Çiçekler arasında bir sürü ot büyüyordu.
- Tom bought some flowers for Mary.
- Tom, Mary için çiçek aldı.
- I wonder whether or not Tom ever gives Mary flowers.
- Tom'un Mary'ye hiç çiçek verip vermediğini merak ediyorum.
- The girls wore grass skirts and had flowers around their necks.
- Kızlar çim etekler giyiyordu ve boyunlarında çiçekler vardı.
- Tom bought Mary some flowers.
- Tom Mary'ye bazı çiçekler aldı.
- I love the flowers you sent me.
- Bana gönderdiğin çiçekleri seviyorum.
- Tom gave a bouquet of flowers to Mary.
- Tom Mary'ye bir buket çiçek verdi.
- Did you send Mary flowers?
- Mary'ye çiçekler gönderdin mi?
- These flowers you see are roses.
- Gördüğünüz şu çiçekler güldür.
- These flowers aren't for you.
- Bu çiçekler sizin için değil.
- She picked a lot of beautiful flowers.
- Bir sürü güzel çiçek topladı.
- How many flowers do you buy?
- Kaç tane çiçek alıyorsunuz?
- Do you want me to water your flowers while you're away?
- Sen yokken çiçeklerini sulamamı ister misin?
- Tom loves flowers.
- Tom çiçekleri seviyor.
- Tom took a picture of the flowers.
- Tom çiçeklerin bir resmini çekti.
- They say that ferns can have flowers.
- Onlar eğrelti otlarının çiçekleri olabileceğini söylüyor.
- The aroma of the flowers was the first thing Sarah noticed when she entered the greenhouse.
- Çiçeklerin kokusu Sarah'ın seraya girdiğinde fark ettiği ilk şeydi.
- Often she gathers flowers.
- O sık sık çiçekler toplar.
- There are all kinds of flowers in that garden.
- O bahçede her türde çiçek vardır.
- You should give Mary flowers.
- Mary'ye çiçek vermelisin.
- These flowers have a unique smell.
- Bu çiçeklerin eşsiz bir kokusu var.
- They are two flowers.
- Onlar iki çiçektir.
- Mary is giving out flowers.
- Mary çiçek dağıtıyor.
- The flowers in the garden smell sweet.
- Bahçedeki çiçekler mis gibi kokuyor.
- I don't like flowers so much.
- Çiçekleri o kadar da çok sevmem.
- She has flowers in her hand.
- Elinde çiçekler var.
- The garden was full of beautiful yellow flowers.
- Bahçe güzel sarı çiçeklerle doluydu.
- She loves flowers and plants.
- Çiçekleri ve bitkileri sever.
- No matter how many flowers you give me, I won't go out with you.
- Bana kaç tane çiçek verirsen ver seninle çıkmayacağım.
- All flowers smell sweet.
- Bütün çiçekler güzel kokar.
- What kind of flowers do you like?
- Ne tür çiçeklerden hoşlanırsın?
- The flowers in his garden have withered.
- Bahçedeki çiçekler soldu.
- What lovely flowers!
- Ne güzel çiçekler!
- Flowers attract bees.
- Çiçekler arıları çekiyor.
- He bought flowers.
- Çiçekler aldı.
- Tom put the flowers in a vase.
- Tom çiçekleri vazoya koydu.
- I brought you some flowers.
- Sana bazı çiçekler getirdim.
- Did you remember to buy flowers for Mary?
- Mary için çiçekler almayı hatırladın mı?
- Flowers are growing in the meadow.
- Çiçekler çayırda büyüyorlar.
- We sent some flowers to the hospital to cheer her up.
- Biz onu neşelendirmek için hastaneye bazı çiçekler gönderdik.
- Tom was counting the garden's flowers.
- Tom bahçedeki çiçekleri sayıyordu.
- The flowers smell good.
- Çiçekler güzel kokuyor.
- All the early flowers were bitten by the frost.
- Erken açan tüm çiçekleri don vurdu.
- This is the first time I've sent flowers to Mary.
- Mary'ye ilk kez çiçek gönderiyorum.
- These flowers bloom earlier than the others do.
- Bu çiçekler diğerlerinden daha erken çiçek açar.
- Mary thanked Tom for the flowers.
- Mary çiçekler için Tom'a teşekkür etti.
- The young girls twined wreaths of flowers.
- Genç kızlar çiçeklerden taç yaptı.
- I bought flowers because my grandmother is coming today for a visit.
- Çiçek aldım çünkü büyükannem bugün ziyarete geliyor.
- Tom is buying some flowers for Mary.
- Tom, Mary için çiçek alıyor.
- The garden was full of yellow flowers.
- Bahçe sarı çiçeklerle doluydu.
- He does not want any kind of flowers.
- Hiç çiçek istemiyor.
- He gave flowers to his girlfriend for the second time.
- O ikinci kez kız arkadaşına çiçek verdi.
- She wants to know who sent the flowers.
- O, çiçekleri kimin gönderdiğini bilmek istiyor.
- Still, many people consider Zamboanga as the City of Flowers.
- Yine de birçok insan Zamboanga'yı Çiçekler Şehri olarak görür.
- I don't like flowers so much.
- Çiçekleri pek sevmem.
- Our garden is full of colorful flowers.
- Bahçemiz renk renk çiçeklerle dolu.
- I used those flowers to spruce up the house.
- O çiçekleri evi güzelleştirmek için kullandım.
- He buys flowers for his girlfriend.
- Kız arkadaşına çiçekler alıyor.
- These flowers you see are roses.
- Bu gördüğünüz çiçekler gül.
- No, the flowers are not green, but red, white, yellow or blue.
- Hayır, çiçekler yeşil değil, kırmızı, beyaz, sarı veya mavi.
- Different flowers represent different meanings.
- Farklı çiçekler farklı anlamları temsil eder.
- Tom brought you some flowers.
- Tom sana çiçek getirmiş.
- How many purple flowers are there?
- Orada kaç tane mor çiçek var?
- Mary put some flowers in the vase.
- Mary vazoya biraz çiçek koydu.
- These flowers are for Mary.
- Bu çiçekler Mary için.
- The smell of the flowers came in through the open windows of the bus.
- Çiçeklerin kokusu, otobüsün açık pencerelerinden içeri girdi.
- He saw brightly-colored birds, flowers and leaves.
- O, parlak renkli kuşlar, çiçekler ve yapraklar gördü.
- Tom is smelling the flowers.
- Tom çiçekleri kokluyor.
- Thank you for the flowers!
- Çiçekler için teşekkürler!
- Tom saw a vase of flowers on the table near the window.
- Tom pencerenin yanındaki masada bir vazo çiçek gördü.
- Who did you buy those flowers for?
- O çiçekleri kime aldın?
- Buy me some flowers.
- Bana çiçekler al.
- What lovely flowers you brought.
- Ne güzel çiçekler getirmişsin.
- Flowers make her happy.
- Çiçekler onu mutlu ediyor.
- These flowers are a source of nectar for butterflies and honey bees.
- Bu çiçekler, kelebekler ve bal arıları için nektar kaynağıdır.
- The flowers in his garden have withered.
- Bahçesindeki çiçekler soldu.
- Tom placed the flowers on Mary's grave.
- Tom, Mary'nin mezarına çiçek koydu.
- Why are you drawing flowers?
- Neden çiçek çiziyorsun?
- Did you get the flowers I sent you?
- Sana yolladığım çiçekleri aldın mı?
- I have not seen such beautiful flowers.
- Böyle güzel çiçekler görmemiştim.
- Mary said that she would buy the flowers herself.
- Mary çiçekleri kendisinin alacağını söyledi.
- These flowers are dying.
- Bu çiçekler ölüyor.
- Tom sent me flowers today.
- Tom bugün bana çiçek gönderdi.
- Why don't you give her some flowers?
- Neden ona biraz çiçek vermiyorsun?
- The flowers are yellow.
- Çiçekler sarı.
- It might've been Tom who sent you these flowers.
- Bu çiçekleri sana Tom göndermiş olabilir.
- Don't get me flowers anymore.
- Artık bana çiçek alma.
- I'd like to learn how to arrange flowers.
- Çiçek düzenlemeyi öğrenmek istiyorum.
- What are your favorite flowers?
- En sevdiğiniz çiçekler nedir?
- These flowers are beautiful.
- Bu çiçekler güzel.
- He came bearing a large bunch of flowers.
- Elinde büyük bir demet çiçekle geldi.
- I just love flowers.
- Ben çiçekleri çok severim.
- The flowers were very beautiful to look at.
- Çiçeklere bakmak çok güzeldi.
- Tom planted some flowers in his yard.
- Tom bahçesine birkaç çiçek dikti.
- Even if he brought me flowers, I still won't forgive him.
- Bana çiçek getirse bile onu affetmeyeceğim.
- Do you want me to put some flowers in your hair?
- Saçına çiçek koymamı ister misin?
- The flowers are beginning to grow and everything is becoming green.
- Çiçekler büyümeye başlıyor ve her şey yeşeriyor.
- In spring, flowers grow and trees bloom.
- İlkbaharda çiçekler büyür ve ağaçlar çiçek açar.
- If a guy has got a bunch of flowers in his hand, it means that he is going to practise not botany, but anatomy.
- Eğer bir adamın elinde bir demet çiçek varsa, botanik değil anatomi çalışacak demektir.
- These flowers are lovely.
- Bu çiçekler hoş.
- Children are the flowers of life.
- Çocuklar hayatın çiçekleridir.
- Flowers wither without water.
- Çiçekler susuz solar.
- Did you like the flowers I sent you?
- Sana gönderdiğim çiçekleri beğendin mi?
- Pretty flowers do not necessarily smell sweet.
- Güzel çiçekler mutlaka güzel kokmaz.
- She has red flowers.
- Kırmızı çiçekleri var.
- She loves flowers and plants.
- Çiçekleri ve bitkileri çok sever.
- Why did you buy flowers?
- Neden çiçek aldın?
- Tom walked into the room, carrying a bouqet of flowers.
- Tom elinde bir buket çiçekle odaya girdi.
- Did you buy flowers?
- Çiçek aldın mı?
- The flowers Mary got were from Tom, not from John.
- Mary'nin aldığı çiçekler Tom'dandı, John'dan değil.
- I'm sure Tom will send you some flowers.
- Eminim Tom sana çiçek gönderecektir.
- We were arranging flowers.
- Çiçekleri düzenliyorduk.
- You know Layla likes flowers.
- Layla'nın çiçekleri sevdiğini biliyorsun.
- When was the last time you offered flowers to your wife?
- Karınıza en son ne zaman çiçek verdiniz?
- The flowers perished from the frost.
- Çiçekler dondan telef oldu.
- She likes to arrange flowers.
- Çiçekleri düzenlemeyi seviyor.
- She arranged the flowers beautifully.
- Çiçekleri güzelce düzenlemiş.
- Mennad's flowers are dead.
- Mennad'ın çiçekleri öldü.
- I admired the beauty of all the colorful flowers.
- Bütün rengarenk çiçeklerin güzelliklerine hayran kaldım.
- Their garden is full of very beautiful flowers all the year round.
- Bahçeleri tüm yıl boyunca çok güzel çiçeklerle dolu.
- I admired the beauty of all the colorful flowers.
- Rengarenk çiçeklerin güzelliğine hayran kaldım.
- Father is watering flowers.
- Baba çiçekleri suluyor.
- The flowers give off a strong odor.
- Çiçekler güçlü bir koku yayarlar.
- Next time I come, I'll bring you some flowers.
- Bir dahaki gelişimde sana çiçek getireceğim.
- I have to pick some flowers.
- Biraz çiçek toplamalıyım.
- Some flowers bloom in the spring and other flowers bloom in the fall.
- Bazı çiçekler ilkbaharda, bazıları da sonbaharda açar.
- I've brought you flowers.
- Sana çiçek getirdim.
- All the flowers in the garden are yellow.
- Bahçedeki bütün çiçekler sarı.
- Sunflowers are beautiful flowers.
- Ayçiçekleri güzel çiçeklerdir.
- I give my friend a bunch of flowers.
- Arkadaşıma bir demet çiçek veririm.
- Thanks for the flowers.
- Çiçekler için teşekkürler.
- She didn't receive the flowers.
- O, çiçekleri almadı.
- I buy the flowers because I will pay visit to my grandmother this evening.
- Çiçekleri satın aldım çünkü bu akşam büyükannemi ziyaret edeceğim.
- Who would send me flowers?
- Bana kim çiçek gönderir?
- I give my friend a bunch of flowers.
- Arkadaşıma bir demet çiçek veriyorum.
- There are scarcely any flowers in our garden.
- Bahçemizde yok denecek kadar az çiçek var.
- Father is watering flowers.
- Babam çiçekleri suluyor.
- I bought flowers because I am going to visit my grandmother this afternoon.
- Çiçek aldım çünkü bu öğleden sonra büyükannemi ziyaret edeceğim.
- Tom sent flowers to his mother on her birthday.
- Tom annesine doğum gününde çiçekler gönderdi.
- I picked you some flowers.
- Sana çiçek topladım.
- The flowers in the vase are beautiful.
- Vazodaki çiçekler çok güzel.
- The most beautiful flowers have the sharpest thorns.
- En güzel çiçeklerin en keskin dikenleri vardır.
- Tom never forgets to give his wife flowers on their wedding anniversary.
- Tom evlilik yıl dönümlerinde karısına çiçek vermeyi asla unutmaz.
- The flowers withered up.
- Çiçekler sararıp solmuştu.
- Mary had flowers in her hair.
- Mary'nin saçında çiçekler vardı.
- Tom did send Mary flowers once.
- Tom bir keresinde Mary'ye çiçek göndermişti.
- I forgot to buy flowers for Mary.
- Mary için çiçekler almayı unuttum.
- Flowers make her happy.
- Çiçekler onu mutlu eder.
- I bought nine flowers.
- Dokuz çiçek aldım.
- Did you send Mary flowers?
- Mary'ye çiçek gönderdin mi?
- Tom put the flowers into a vase.
- Tom çiçekleri bir vazoya koydu.
- I'm pretty sure that the flowers are for you.
- Çiçeklerin senin için olduğuna eminim.
- If we were together I would bring you flowers every day.
- Birlikte olsaydık sana her gün çiçek getirirdim.
- The room is full of flowers.
- Oda çiçeklerle doluydu.
- Who gave you these flowers?
- Bu çiçekleri size kim verdi?
- Can you arrange these flowers for me?
- Bu çiçekleri benim için düzenler misin?
- Tom wanted to buy Mary some flowers.
- Tom, Mary'ye birkaç çiçek satın almak istiyordu.
- Tom wanted to buy Mary some flowers.
- Tom Mary'ye çiçekler almak istedi.
- The flowers are still in bud.
- Çiçekler hâlâ tomurcuk.
- The frost killed all the flowers.
- Don bütün çiçekleri öldürdü.
- Tom placed the flowers in a vase.
- Tom çiçekleri vazoya yerleştirdi.
- How many yellow flowers are there there?
- Orada kaç tane sarı çiçek var?
- The flowers in the garden need watering.
- Bahçedeki çiçekler sulanmalı.
- Their flowers smell sweet.
- Çiçekleri çok güzel kokuyor.
- Tom counted the flowers in the garden.
- Tom bahçedeki çiçekleri saydı.
- Tom picked some flowers.
- Tom biraz çiçek topladı.
- She named all the flowers in the garden.
- O, bahçedeki bütün çiçeklere isim koydu.
- Is there a lot of flowers in this garden?
- Bu bahçede çok çiçek var mı?
- I just got a beautiful bunch of flowers from one of my clients.
- Az önce müşterilerimden birinden güzel bir demet çiçek aldım.
- The flowers are at their best now.
- Çiçekler şimdi en iyi durumunda.
- He bought her flowers.
- Ona çiçek satın aldı.
- He wanted to know more about the flowers.
- Çiçekler hakkında daha fazla bilgi edinmek istedi.
- Tom said he wants to buy either flowers or candy for Mary.
- Tom, Mary için çiçek ya da şeker almak istediğini söyledi.
- Since when do you care about flowers?
- Çiçekleri ne zamandır önemsiyorsun?
- I hope you received the flowers I sent yesterday.
- Umarım dün gönderdiğim çiçekleri almışsındır.
- How many flowers did Tom give to Mary?
- Tom, Mary'ye kaç çiçek verdi?
- Where did you buy flowers?
- Çiçekleri nereden aldın?
- Tom was the one who brought you these flowers.
- Sana bu çiçekleri getiren Tom'du.
- Tom laid flowers at Mary's grave.
- Tom, Mary'nin mezarına çiçek bıraktı.
- The church was beautifully decorated with flowers.
- Kilise çiçeklerle güzelce dekore edildi.
- Choose any flowers you like.
- İstediğin çiçekleri seç.
- He saw brightly-colored birds, flowers and leaves.
- Parlak renkli kuşlar, çiçekler ve yapraklar gördü.
- A person who likes flowers can't be evil.
- Çiçekleri seven bir kişi kötü olamaz.
- I do love flowers.
- Çiçekleri severim.
- Children are the flowers of our lives.
- Çocuklar hayatımızın çiçekleridir.
- I'm afraid you'll have to take the flowers away.
- Korkarım çiçekleri götürmek zorundasınız.
- When was the last time you gave flowers to your wife?
- Karınıza en son ne zaman çiçek verdiniz?
- Different flowers represent different meanings.
- Farklı çiçeklerin farklı anlamları vardır.
- Spring brings warm weather and beautiful flowers.
- Bahar sıcak hava ve güzel çiçekler getiriyor.
- We sent flowers.
- Çiçek gönderdik.
- She has flowers in her hand.
- Onun elinde çiçekler var.
- Roses are my favorite flowers.
- Güller en sevdiğim çiçeklerdir.
- She has red flowers.
- Onun kırmızı çiçekleri var.
- He handed her a bouquet of flowers.
- Ona bir buket çiçek uzattı.
- I don't care for flowers very much.
- Çiçekleri pek sevmem.
- Tom bought Mary some flowers.
- Tom Mary'ye çiçekler aldı.
- I'm just going to put these flowers in some water.
- Bu çiçekleri biraz suya koyacağım.
- Since when do you care about flowers?
- Ne zamandan beri çiçekleri umursuyorsun?
- These flowers bloom in spring.
- Bu çiçekler İlkbaharda çiçek açarlar.
- It was very thoughtful of you to send her some flowers.
- Ona çiçek göndererek çok düşünceli davrandınız.
- She's curious to find out who sent the flowers.
- Çiçekleri kimin gönderdiğini merak ediyor.
- These flowers are for you.
- Bu çiçekler senin için.
- The nun's duty is to water the flowers and the cauliflowers.
- Rahibenin görevi çiçekleri ve karnabaharları sulamak.
- She is watering the flowers.
- Çiçeklere su veriyor.
- Tom sent Mary some flowers.
- Tom Mary'ye çiçek gönderdi.
- Flowers grow in warm countries.
- Çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.
- Mary is giving out flowers.
- Mary çiçekleri dağıtıyor.
- Those flowers smell sweet.
- Bu çiçekler miss gibi kokuyor.
- Why did Tom send Mary flowers?
- Tom neden Mary'ye çiçek gönderdi?
- Tom was the one who planted these flowers.
- Bu çiçekleri diken kişi Tom'du.
- Did you receive the flowers?
- Çiçekleri aldınız mı?
- I wonder if Tom ever gives Mary flowers.
- Acaba Tom, Mary'ye hiç çiçek verecek mi?
- She wants to know who sent the flowers.
- Çiçekleri kimin gönderdiğini bilmek istiyor.
- What pretty flowers!
- Ne hoş çiçekler!
- Children are the flowers of life.
- Çocuklar hayatın çiçekleridirler.
- Who did you get these flowers from?
- Bu çiçekleri kimden aldın?
- Mary put some flowers in the vase.
- Mary vazoya bazı çiçekler koydu.
- The flowers in the vase were wilted.
- Vazodaki çiçekler solmuştu.
- Our garden is full of colorful flowers.
- Bahçemiz rengarenk çiçeklerle dolu.
- Do you really want to send Mary flowers?
- Gerçekten Mary'ye çiçek göndermek istiyor musun?
- I had to order more flowers.
- Daha fazla çiçek sipariş etmek zorunda kaldım.
- I need a vase to put these flowers in.
- Bu çiçekleri koymak için bir vazoya ihtiyacım var.
- The plant sends out a spike on which the flowers grow.
- Bitki üstünde çiçeklerin büyüdüğü bir başak gönderir.
- It might've been Tom who sent you these flowers.
- Sana bu çiçekleri gönderen Tom olabilir.
- How many flowers are you buying?
- Sen kaç tane çiçek alıyorsun?
- He says he likes flowers.
- Çiçeklerden hoşlandığını söylüyor.
- These flowers are beautiful.
- Bu çiçekler çok güzel.
- I had to order more flowers.
- Daha fazla çiçek sipariş etmeliydim.
- The church is decorated with flowers for the wedding.
- Nikah için kilise çiçeklerle süslendi.
- There are many flowers in the garden.
- Bahçede çok çiçek var.
- Flowers are yellow.
- Çiçekler sarı.
- Some flowers are magenta.
- Bazı çiçekler eflatun renklidir.
- Does your girlfriend like flowers?
- Kız arkadaşın çiçek sever mi?
- There are many red flowers in the garden.
- Bahçede birçok kırmızı çiçek var.
- All the flowers in the garden withered.
- Bahçedeki bütün çiçekler solmuş.
- Mary hasn't watered her flowers yet.
- Mary henüz çiçeklerini sulamadı.
- Tom bought Mary flowers.
- Tom Mary'ye çiçekler aldı.
- There were white and yellow flowers at the side of the road.
- Yolun kenarında beyaz ve sarı çiçekler vardı.
- Did you buy flowers?
- Çiçek mi satın aldın?
- What kind of flowers should we get for Mary?
- Mary için ne tür çiçekler almalıyız?
- Don't get me flowers anymore.
- Artık bana çiçek getirme.
- Did you like the flowers that I sent you?
- Sana gönderdiğim çiçekleri beğendin mi?
- These flowers have died.
- Bu çiçekler ölmüş.
- Tom retired from his job as a wholesaler of flowers.
- Tom çiçek toptancılığı işinden emekli oldu.
- Flowers do not talk.
- Çiçekler konuşmaz.
- The flowers in the garden need watering.
- Bahçedeki çiçeklerin sulanmaya ihtiyacı var.
- Earth laughs in flowers.
- Dünya çiçeklerle gülüyor.
- The flowers in the garden bloom in spring.
- Bahçedeki çiçekler ilkbaharda açar.
- I hope you received the flowers I sent yesterday.
- Dün gönderdiğim çiçekleri aldığını umuyorum.
- Tom picked some flowers.
- Tom birkaç çiçek topladı.
- Our garden is full of colorful flowers.
- Bahçemiz rengarenk çiçeklerle doludur.
- I have to pick some flowers.
- Birkaç çiçek toplamalıyım.
- I buy the flowers because I will pay visit to my grandmother this evening.
- Çiçekleri alıyorum çünkü bu akşam büyükannemi ziyaret edeceğim.
- The book is for me; the flowers are for you.
- Kitap benim için; çiçekler senin için.
- We sell flowers and seeds.
- Çiçek ve tohum satıyoruz.
- Are there many flowers in the garden?
- Bahçede çok çiçek var mı?
- Mary put some flowers in her hair.
- Mary saçına bazı çiçekler koydu.
- What are the flowers for?
- Çiçekler ne için?
- Their garden is full of very beautiful flowers all the year round.
- Onların bahçesi tüm yıl boyunca çok güzel çiçeklerle dolu.
- Tom and Mary gave their mother flowers on Mother's Day.
- Tom ve Mary Anneler gününde annelerine çiçekler verdiler.
- We should plant more flowers.
- Daha çok çiçek dikmeliyiz.
- None of the flowers are plastic.
- Çiçeklerin hiçbiri plastik değildir.
- Mennad's flowers are dead.
- Minned'in çiçekleri ölmüş.
- There's a lot of grass in our garden, and there are many pretty flowers and tall trees.
- Bahçemizde bir sürü çim var, çok güzel çiçekler ve uzun ağaçlar var.
- Mary put some flowers in her hair.
- Mary saçına çiçek takmış.
- Tom wished he had remembered to buy flowers for Mary.
- Tom Mary için çiçekler almayı hatırlamayı diledi.
- Why did Tom send Mary flowers?
- Tom, Mary'ye neden çiçek gönderdi?
- She's curious to find out who sent the flowers.
- O, çiçekleri kimin gönderdiğini bulmak için meraklıdır.
- I buy flowers.
- Çiçek alıyorum.
- Do you want any of these flowers?
- Bu çiçeklerden herhangi birini ister misin?
- He's brought you flowers.
- O sana çiçek getirdi.
- The flowers in the garden died from the absence of rain.
- Bahçedeki çiçekler yağmur yağmadığı için öldü.
- I want to buy her flowers or candy.
- Ona çiçek veya şeker almak istiyorum.
- She says that she likes flowers.
- O, çiçekleri sevdiğini söylüyor.
- These are beautiful flowers.
- Bunlar güzel çiçekler.
- These flowers were sent by Tom.
- Bu çiçekler Tom tarafından gönderildi.
- Tom brought Mary some flowers.
- Tom, Mary'ye çiçek getirdi.
- Tom took a picture of the flowers.
- Tom çiçeklerin fotoğrafını çekti.
- The flowers were red.
- Çiçekler kırmızıydı.
- Tom wished he had remembered to buy flowers for Mary.
- Tom, Mary'ye çiçek almayı hatırlamış olmayı diledi.
- The flowers give off a strong odor.
- Çiçekler güçlü bir koku yayıyor.
- Tom should've bought flowers for Mary.
- Tom, Mary için çiçekler almalıydı.
- I haven't had time to purchase flowers.
- Çiçek satın alacak vaktim yoktu.
- He's a very romantic boyfriend who brings me flowers each night.
- Bana her gece çiçek getiren çok romantik bir erkek arkadaş.
- You should buy your wife some flowers and take her out to dinner.
- Karınıza çiçek almalı ve onu akşam yemeğine çıkarmalısınız.
- Flowers are growing in the meadow.
- Çayırda çiçekler büyüyor.
- There were beautiful flowers on the reception desk.
- Resepsiyonda güzel çiçekler vardı.
- I saw Tom picking his neighbor's flowers.
- Tom'un komşusunun çiçeklerini topladığını gördüm.
- I thought Tom was going to give Mary flowers.
- Tom'un Mary'ye çiçek vereceğini sanıyordum.
- We sent some flowers to the hospital to cheer her up.
- Onu neşelendirmek için hastaneye çiçekler gönderdik.
- The flowers died for lack of water.
- Çiçekler susuzluktan soldu.
- How many red flowers are there?
- Kaç tane kırmızı çiçek var?
- One who loves flowers cannot be a bad person.
- Çiçekleri seven biri kötü bir kişi olamaz.
- These flowers are from our garden.
- Bu çiçekler bizim bahçeden.
- He wanted to know more about the flowers.
- Çiçekler hakkında daha fazla öğrenmek istiyordu.
- Buds can develop into flowers or leaves.
- Tomurcuklar çiçeklere veya yapraklara dönüşebilir.
- The flowers are at their best now.
- Çiçekler şimdi en iyi hallerinde.
- The flowers in the vase were wilted.
- Vazodaki çiçekler soldu.
- These flowers bloom in spring.
- Bu çiçekler baharda açar.
- I wonder if Tom ever gives Mary flowers.
- Tom'un Mary'ye çiçekler verip vermediğini merak ediyorum.
- The flowers were bright and colourful.
- Çiçekler parlak ve renkliydi.
- Tom sent me some flowers.
- Tom bana çiçek göndermiş.
- There were flowers everywhere.
- Her yerde çiçekler vardı.
- Bald people leaving for San-Francisco can't put any flowers into their hair.
- San-Francisco'ya giden kel insanlar saçlarına çiçek iliştiremezler.
- I thought Tom would plant those flowers near the oak tree.
- Tom'un o çiçekleri meşe ağacının yanına dikeceğini düşünmüştüm.
- Flowers die without water.
- Çiçekler susuz ölür.
- The smell of the flowers came in through the open windows of the bus.
- Çiçeklerin kokusu otobüsün açık pencerelerinden içeri giriyordu.
- Tom sent flowers to his mother on her birthday.
- Tom annesine doğum gününde çiçek gönderdi.
- The diversity of flowers in this area is astounding.
- Bu bölgedeki çiçek çeşitliliği hayret verici.
- Tom bought Mary flowers and chocolate.
- Tom Mary'ye çiçekler ve çikolata satın aldı.
- Mary put the flowers that Tom gave her in a vase.
- Mary, Tom'un verdiği çiçekleri bir vazoya koydu.
- I forgot to buy Mary flowers.
- Mary'ye çiçek satın almayı unuttum.
- We arranged the flowers.
- Çiçekleri düzenledik.
- What Tom really wanted was enough money to buy Mary some flowers.
- Tom'un gerçekten istediği şey Mary'ye çiçek alacak kadar paraydı.
- Some flowers bloom in spring and others in autumn.
- Bazı çiçekler ilkbaharda, bazıları ise sonbaharda açar.
- There are beautiful flowers in the garden.
- Bahçede çok güzel çiçekler var.
- Did your girlfriend like the flowers?
- Kız arkadaşın çiçekleri beğendi mi?
- Who did you give the flowers to?
- Çiçekleri kime verdin?
- Tom was supposed to buy flowers for Mary, but he forgot.
- Tom, Mary'ye çiçek alacaktı, ama unuttu.
- He is an amateur gardener, but his flowers are beautiful.
- O bir amatör bir bahçıvan, ama çiçekleri güzel.
- I don't care for flowers very much.
- Çiçeklerle fazla ilgilenmem.
- No, the flowers are not green, but red, white, yellow or blue.
- Hayır, çiçekler yeşil değil, kırmızı, beyaz, sarı veya mavi renktedir.
- Children are the flowers of our life.
- Çocuklar hayatımızın çiçekleridir.
- The hills were full of pretty flowers.
- Tepeler güzel çiçeklerle doluydu.
- Did Mary get the flowers I sent?
- Mary gönderdiğim çiçekleri aldı mı?
- I bought flowers because I am going to visit my grandmother this afternoon.
- Bu öğleden sonra anneannemi ziyaret edeceğim için çiçek satın aldım.
- You know Layla likes flowers.
- Leyla'nın çiçekleri sevdiğini biliyorsun.
- The flowers wilt without water.
- Çiçekler susuz soluyor.
- Did you get the flowers I sent the other day?
- Geçen gün gönderdiğim çiçekleri aldın mı?
- A gentleman should buy his girlfriend flowers.
- Bir beyefendi kız arkadaşına çiçekler almalı.
- Tom doesn't give me flowers anymore.
- Tom artık bana çiçek vermiyor.
- These flowers come from Holland.
- Bu çiçekler Hollanda’dan geliyor.
- Tom picked some flowers from his garden for Mary.
- Tom, Mary için bahçesinden çiçek topladı.
- Tom walked into the room, carrying flowers.
- Tom elinde çiçeklerle odaya girdi.
- Why don't you give her some flowers?
- Neden ona çiçek vermiyorsun?
- These flowers can be seen around Hokkaido.
- Bu çiçekler Hokkaido yöresinde görülebilir.
- I forgot to buy flowers for Mary.
- Mary'ye çiçek almayı unuttum.
- Do you want any of these flowers?
- Bu çiçeklerden ister misin?
- Fruits come from flowers.
- Meyveler çiçeklerden teşekkül eder.
- None of the flowers are made of plastic.
- Çiçeklerin hiçbiri plastikten yapılmamış.
- She's planting flowers in the garden.
- Bahçeye çiçek ekiyor.
- Where did you buy the flowers?
- Çiçekleri nereden aldın?
- There are many flowers in the garden.
- Bahçede bir sürü çiçek var.
- Tom put some flowers on Mary's grave.
- Tom, Mary'nin mezarına çiçek koydu.
- The flowers will soon blossom.
- Çiçekler yakında açacak.
- The girls weaved the flowers into wreaths.
- Kızlar çiçekleri çelenk şeklinde ördüler.
- I bought you some flowers.
- Sana birkaç çiçek satın aldım.
- She arranged the flowers beautifully.
- Çiçekleri güzel düzenledi.
- How many flowers are there in the vase?
- Vazoda kaç tane çiçek var?
- Did you get the flowers I sent you?
- Sana gönderdiğim çiçekleri aldın mı?
- I don't want his flowers.
- Onun çiçeklerini istemiyorum.
- When was the last time you brought Mary flowers?
- Mary'ye en son ne zaman çiçek getirdin?
- Flowers and trees need clean air and fresh water.
- Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve temiz suya ihtiyacı vardır.
- Are you interested in flowers?
- Çiçeklerle ilgilenir misin?
- Do you want me to put some flowers in your hair?
- Senin saçlarına birkaç çiçek koymamı istiyor musun?
- The flowers are yellow.
- Çiçekler sarıdır.
- Layla thanked Sami for the flowers.
- Leyla çiçekler için Sami'ye teşekkür etti.
- He sent me some flowers.
- Bana çiçek gönderdi.
- I have a lot of flowers.
- Bir sürü çiçeğim var.
- Tom gave Mary flowers.
- Tom, Mary'ye çiçek verdi.
- The aroma of the flowers was the first thing Sarah noticed when she entered the greenhouse.
- Sarah'nın seraya girdiğinde ilk fark ettiği şey çiçeklerin kokusuydu.
- There were beautiful flowers on the reception desk.
- Resepsiyon masasında güzel çiçekler vardı.
- I have to buy flowers for my love.
- Aşkım için çiçekler almak zorundayım.
- These are beautiful flowers.
- Bunlar çok güzel çiçekler.
- Tom has been sending Mary flowers.
- Tom, Mary'ye çiçek gönderiyor.
- There were some flowers there.
- Orada birkaç çiçek vardı.
- Tom sends me flowers every Mother's Day.
- Tom bana her Anneler Günü'nde çiçek gönderir.
- My aunt gave me flowers.
- Teyzem bana çiçek verdi.
- These flowers bloom in the spring.
- Bu çiçekler ilkbaharda açar.
- I forgot to buy Mary flowers.
- Mary'ye çiçek almayı unuttum.
- These flowers are lovely.
- Bu çiçekler çok güzel.
- I like flowers.
- Çiçekleri severim.
- There are pretty flowers in the garden.
- Bahçede güzel çiçekler var.
- Tom doesn't give Mary flowers anymore.
- Tom artık Mary'ye çiçek vermiyor.
- These flowers are a source of nectar for butterflies and honey bees.
- Bu çiçekler kelebekler ve bal arıları için nektar kaynağıdır.
- My aunt brought me flowers.
- Teyzem bana çiçek getirmiş.
- These flowers should be sheltered from the rain.
- Bu çiçekler yağmurdan korunmalıdır.
- These flowers are not only beautiful but also fragrant.
- Bu çiçekler sadece güzel değil, aynı zamanda mis kokulu.
- You should give me flowers.
- Bana çiçek vermelisin.
- It was very thoughtful of you to send her some flowers.
- Ona çiçek göndermen çok düşünceliydi.
- What are those flowers called?
- Bu çiçeklerin adı ne?
- Women love flowers.
- Kadınlar çiçekleri sever.
- Those flowers are very beautiful!
- Bu çiçekler çok güzel!
- Few flowers develop into fruit.
- Çok az sayıdaki çiçek meyveye dönüşür.
- Tom picked some pink flowers for Mary.
- Tom, Mary için birkaç pembe çiçek topladı.
- Did you receive the flowers?
- Çiçekleri aldın mı?
- Can you arrange these flowers for me?
- Bu çiçekleri benim için düzenleyebilir misin?
- Tom loves flowers.
- Tom çiçekleri sever.
- Mary is smelling the flowers.
- Mary çiçekleri kokluyor.
- None of the flowers are plastic.
- Çiçeklerin hiçbiri plastik değil.
- How many yellow flowers are there?
- Kaç tane sarı çiçek var?
- Few flowers develop into fruit.
- Çok az çiçek meyveye dönüşür.
- The girl who gave me beautiful flowers was your sister.
- Bana güzel çiçekleri veren senin kız kardeşindi.
- Our garden is full of colorful flowers.
- Bizim bahçemiz rengarenk çiçeklerle doludur.
- The flowers in the vase are beautiful.
- Vazodaki çiçekler güzel.
- There's a white vase, with colourful flowers, standing on the table.
- Masanın üzerinde rengarenk çiçeklerle dolu beyaz bir vazo var.
- I have to buy flowers for my girlfriend.
- Kız arkadaşıma çiçek almalıyım.
- This park is pretty big; it has a lot of trees and many flowers.
- Bu park oldukça büyük; bir sürü ağaç ve bir sürü çiçek var.
- Tom was carrying a bouquet of flowers.
- Tom bir buket çiçek taşıyordu.
- Don't forget to water the flowers in the garden twice a day, once in the morning and once in the evening.
- Bahçedeki çiçekleri günde iki kez sulamayı unutma, bir sabah bir de akşam.
- Some flowers are magenta.
- Bazı çiçekler eflatundur.
- The flowers are wilting.
- Çiçekler soluyor.
- Give me all the flowers you have there.
- Senin oradaki bütün çiçekleri bana ver.
- I sent Mary some flowers.
- Mary'ye çiçek gönderdim.
- Since when do you care about flowers?
- Çiçeklere ne zamandır önem veriyorsun?
- These flowers bloom in the spring.
- Bu çiçekler ilkbaharda çiçek açar.
- Does your girlfriend like flowers?
- Kız arkadaşın çiçekleri sever mi?
- I sent her flowers on Valentine's Day.
- Ben Sevgililer Günü'nde ona çiçekler gönderdim.
- I know the perfect place to put those flowers.
- O çiçekleri koymak için mükemmel yeri biliyorum.
- He bought flowers.
- Çiçekler satın aldı.
- I like flowers such as roses and lilies.
- Gül ve zambak gibi çiçekleri severim.
- Tom sneezes every time he's near flowers.
- Tom çiçeklere her yaklaştığında hapşırıyor.
- After hardening, you can use your new vase to hold flowers.
- Sertleştikten sonra, çiçeklerini muhafaza etmen için yeni vazonu kullanabilirsin.
- This park is pretty big; it has a lot of trees and many flowers.
- Park oldukça büyüktür; Çok sayıda ağaçları ve çok sayıda çiçekleri vardır.
- He sends us flowers.
- O bize çiçek gönderiyor.
- The room was decorated with flowers for the party.
- Oda, parti için çiçeklerle süslendi.
- I love the flowers you sent me.
- Bana gönderdiğin çiçeklere bayıldım.
- All the flowers in the garden died for lack of water.
- Bahçedeki tüm çiçekler susuzluktan öldü.
- The boy is picking yellow flowers.
- Çocuk sarı çiçekler topluyor.
- Tom and Mary gave their mother flowers on Mother's Day.
- Tom ve Mary Anneler Günü'nde annelerine çiçek verdiler.
- Love and flowers only last a single spring.
- Aşk ve çiçekler sadece tek bir bahar sürer.
- We should give her flowers.
- Ona çiçek vermeliyiz.
- Tom planted some flowers in the garden this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra bahçede bazı çiçekler dikti.
- Tom sent flowers to Mary.
- Tom Mary'ye çiçekler gönderdi.
- His hobby is painting pictures of flowers.
- Hobisi çiçek resimleri yapmak.
- Why did you buy the flowers?
- Neden çiçek aldın?
- These flowers have died.
- Bu çiçekler öldü.
- Let life be as beautiful as summer flowers, and death as beautiful as autumn leaves.
- Hayat yaz çiçekleri kadar güzel, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.
- Who is that woman holding the flowers?
- Çiçekleri tutan o kadın kimdir?
- I will take care of the flowers.
- Çiçeklere ben bakarım.
- Who is that woman holding the flowers?
- Çiçekleri tutan kadın kim?
- Tom picked some pink flowers for Mary.
- Tom Mary için bazı pembe çiçekler topladı.
- I brought you flowers.
- Sana çiçekler getirdim.
- I want to buy her flowers or candy.
- Ona çiçek ya da şeker almak istiyorum.
- Tom had intended to buy flowers for Mary, but he forgot to.
- Tom Mary için çiçekler almaya niyet etmişti ama unuttu.
- Tom sent Mary some flowers.
- Tom, Mary'ye çiçek gönderdi.
- She says she likes flowers.
- Çiçekleri sevdiğini söylüyor.
- I will give a bunch of flowers to my girlfriend.
- Kız arkadaşıma bir demet çiçek vereceğim.
- What kind of flowers do you like?
- Ne tür çiçekleri seversiniz?
- Look at all these flowers.
- Bütün bu çiçeklere bakın.
- I have to buy flowers for my girlfriend.
- Kız arkadaşım için çiçek almak zorundayım.
- I bought nine flowers.
- Dokuz tane çiçek aldım.
- Who gave you these flowers?
- Bu çiçekleri sana kim verdi?
- Often she gathers flowers.
- Sık sık çiçek toplar.
- Flowers can be useful to say thank you or sorry.
- Çiçekler teşekkür etmek ya da üzgün olduğunu söylemek için yararlı olabilir.
- She didn't receive the flowers.
- Çiçekleri almadı.
- Flowers and trees need clean air and fresh water.
- Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve taze suya ihtiyacı vardır.
- I bought these flowers for Mary, not for you.
- Bu çiçekleri Mary için aldım, senin için değil.
- Did you get the flowers?
- Çiçekleri aldın mı?
- The flowers brightened up the room.
- Çiçekler odayı aydınlattı.
- How many flowers did Tom give Mary?
- Tom Mary'ye kaç çiçek verdi?
- Take these flowers.
- Bu çiçekleri al.
- I sent her flowers on Valentine's Day.
- Sevgililer Günü'nde ona çiçek gönderdim.
- The flowers withered up.
- Çiçekler soldu.
- A gentleman should buy his girlfriend flowers.
- Bir beyefendi kız arkadaşına çiçek almalı.
- Tom sent his mother some flowers on Mother's Day.
- Tom Anneler Günü'nde annesine çiçek göndermiş.
- I bought you some flowers.
- Sana çiçekler aldım.
- Flowers are sold there.
- Orada çiçek satılıyor.
- She likes to arrange flowers.
- O, çiçekleri düzenlemeyi seviyor.
- Flowers and trees need clean air and fresh water.
- Çiçek ve ağaçlar temiz hava ve taze suya ihtiyaç duyarlar.
- I'm looking at those flowers.
- Şu çiçeklere bakıyorum.
- There are some pretty flowers in the garden.
- Bahçede bazı güzel çiçekler var.
- Love and flowers only last a single spring.
- Aşk ve çiçekler yalnızca tek bir bahar sürer.
- Mother transplanted the flowers to the garden.
- Annem çiçekleri bahçeye dikti.
- These flowers aren't only beautiful, but they smell nice.
- Bu çiçekler sadece güzel değil, aynı zamanda güzel kokuyorlar.
- Tom put some flowers in the vase.
- Tom vazoya çiçek koydu.
- No matter how many flowers you give me, I won't go out with you.
- Bana ne kadar çiçek verirsen ver, seninle çıkmayacağım.
- Tom planted some flowers in the garden this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra bahçede bazı çiçekler ekti.
- I'm going to arrange these flowers.
- Bu çiçekleri düzenleyeceğim.
- Tom sent a bouquet of flowers to his mother on Mother's Day.
- Tom Anneler Günü'nde annesine bir buket çiçek gönderdi.
- The flowers in the garden are very beautiful.
- Bahçedeki çiçekler çok güzeller.
- Don't go picking the flowers in the flower bed, or else you'll be caught.
- Çiçeklikteki çiçekleri toplamaya gitme, yoksa yakalanırsın.
- She says, that she likes flowers.
- Çiçekleri sevdiğini söylüyor.
- The flowers in the garden died from the absence of rain.
- Yağış yokluğu nedeniyle bahçedeki çiçekler öldü.
- Mary likes to wear flowers in her hair.
- Mary saçına çiçek takmayı seviyor.
- The garden was full of beautiful flowers.
- Bahçe güzel çiçeklerle doluydu.
- There were neither flowers nor trees in the streets of his city.
- Şehrinin sokaklarında ne çiçek ne de ağaç vardı.
- There are no flowers growing on Mars.
- Mars'ta yetişen hiçbir çiçek yoktur.
- Thank you for the flowers.
- Çiçekler için teşekkürler.
- These flowers bloom earlier than others do.
- Bu çiçekler diğerlerinden daha önce çiçek açar.
- Mother transplanted the flowers to the garden.
- Annem çiçekleri bahçeye nakletti.
- Who gave those flowers to you?
- Bu çiçekleri sana kim verdi?
- The flowers brightened the room.
- Çiçekler odayı aydınlattı.
- Flowers are so fragile and so beautiful, that you can't speak about them without poetry or metaphors.
- Çiçekler o kadar narin ve güzeldir ki şiirler ve metaforlar olmadan onlardan bahsedemezsin.
- Tom wanted to buy some flowers for Mary.
- Tom, Mary'ye çiçek almak istedi.
- Tom should've bought flowers for Mary.
- Tom, Mary'ye çiçek almalıydı.
- The flowers perished from the frost.
- Çiçekler don yüzünden çürüdü.
- She picked a lot of beautiful flowers.
- Bir sürü güzel çiçekler topladı.
- Where did you buy the flowers?
- Bu çicekleri nereden satın aldın?
- Mary put some flowers in the vase and then put the vase on the table.
- Mary vazoya biraz çiçek koydu ve sonra vazoyu masanın üzerine koydu.
- There were flowers all around.
- Her yerde çiçekler vardı.
- What lovely flowers!
- Ne kadar güzel çiçekler!
- She'd like to know who sent the flowers.
- Çiçekleri kimin gönderdiğini bilmek istiyor.
- I bought flowers.
- Çiçekler aldım.
- The flowers revived after the rain.
- Çiçekler yağmurdan sonra yeniden canlandı.
- Flowers grow in warm countries.
- Çiçekler sıcak ülkelerde yetişirler.
- Take those flowers out of your hair.
- Şu çiçekleri saçından çıkar.
- Pretty flowers do not necessarily smell sweet.
- Güzel çiçekler her zaman güzel kokmak zorunda değildir.
- I bought flowers.
- Çiçek aldım.
- Tom brought flowers.
- Tom çiçek getirdi.
- Flowers are always a good idea.
- Çiçekler her zaman iyi bir fikirdir.
- These flowers bloom earlier than the others do.
- Bu çiçekler diğerlerinden daha erken açıyor.
- I will take care of the flowers.
- Çiçeklerle ilgileneceğim.
- She counted all of the flowers in the garden.
- Bahçedeki tüm çiçekleri saydı.
- Mary received beautiful flowers from her son.
- Mary oğlundan güzel çiçekler aldı.
- There are many red flowers in the garden.
- Bahçede bir sürü kırmızı çiçek var.
- Some flowers bloom in the spring and other flowers bloom in the fall.
- Bazı çiçekler Baharda, bazıları sonbaharda açarlar.
- She counted all of the flowers in the garden.
- O bahçedeki çiçeklerin hepsini saydı.
- Tom bought Mary flowers.
- Tom, Mary'ye çiçek aldı.
- Tom put flowers on Mary's grave.
- Tom Mary'nin mezarına çiçekler koydu.
- Where are the flowers now?
- Çiçekler şimdi nerede?
- His hobby is painting pictures of flowers.
- Hobisi çiçek resimleri yapmaktır.
- Look at the flowers in the park.
- Parktaki çiçeklere bakın.
- Tom said that he was going to buy some flowers for Mary.
- Tom, Mary için çiçek alacağını söyledi.
- Tom said he wants to buy either flowers or candy for Mary.
- Tom, Mary için ya çiçek ya da şeker almak istediğini söyledi.
- Thank you for the flowers.
- Çiçekler için teşekkür ederim.
- You should give Mary flowers.
- Mary'ye çiçekler vermelisin.
- The flowers in the garden are beautiful.
- Bahçedeki çiçekler çok güzel.
- There were neither flowers nor trees in the streets of his city.
- Kentindeki caddelerde ne çiçek ne de ağaçlar vardı.
- Flowers are so fragile and so beautiful, that you can't speak about them without poetry or metaphors.
- Çiçekler o kadar kırılgan ve güzeldir ki, onlardan şiir ya da metaforlar olmaksızın bahsedemezsiniz.
- Their flowers smell sweet.
- Çiçekleri güzel kokuyor.
- It might have been Miss Satoh who sent these flowers.
- Bu çiçekleri Bayan Satoh göndermiş olabilir.
- Tom bought Mary flowers and chocolate.
- Tom, Mary'ye çiçek ve çikolata aldı.
- What pretty flowers!
- Ne güzel çiçekler!
- Is there a lot of flowers in this garden?
- Bu bahçede çok fazla çiçek var mı?
- Don't touch the flowers.
- Çiçeklere dokunmayın.
- Xochipepe likes flowers.
- Xochipepe, çiçekleri sever.
- Tom put the flowers into a vase.
- Tom çiçekleri vazoya koydu.
- All those flowers look alike.
- Bütün o çiçekler benzer görünüyor.
- I sent Mary flowers on Valentine's Day.
- Sevgililer Günü'nde Mary'ye çiçek gönderdim.
- Tom picked some flowers for Mary.
- Tom, Mary için çiçek topladı.
- Tom sent flowers to his mother.
- Tom annesine çiçek gönderdi.
- Tom walked into the room, carrying a bouqet of flowers.
- Tom bir buket çiçek taşıyarak odaya girdi.
- The flowers are beginning to grow and everything is becoming green.
- Çiçekler büyümeye başlıyor ve her şey yeşilleniyor.
- I bought these flowers for you.
- Bu çiçekleri senin için aldım.
- The flowers Mary got were from Tom, not from John.
- Mary'nin aldığı çiçekler Tom'dan, John'dan değil.
- Tom placed the flowers in a vase.
- Tom çiçekleri bir vazoya yerleştirdi.
- Who are these flowers for?
- Bu çiçekler kimin için?
- Tom was supposed to buy flowers for Mary, but he forgot.
- Tom'un Mary'ye çiçek alması gerekiyordu ama unuttu.
- There are flowers in the houses.
- Evlerde çiçekler var.
- Spring brings warm weather and beautiful flowers.
- Bahar sıcak hava ve güzel çiçekleri getirir.
- These flowers are beautiful, aren't they?
- Bu çiçekler çok güzel, değil mi?
- She is watering her flowers.
- Çiçeklerini suluyor.
- The flowers in the garden are beautiful.
- Bahçedeki çiçekler güzel.
- Mary likes to wear flowers in her hair.
- Mary saçına çiçekler takmayı sever.
- She says that she likes flowers.
- Çiçekleri sevdiğini söylüyor.
- Flowers die without water.
- Çiçekler su olmadan ölür.
- Tom sent his mother some flowers on Mother's Day.
- Tom anneler gününde annesine bazı çiçekler gönderdi.
- He has a large basket full of flowers.
- Onun çiçek dolu büyük bir sepeti var.
- Flowers are sold there.
- Çiçekler orada satılıyor.
- Hands off my flowers!
- Çek ellerini çiçeklerimden!
- I can smell flowers.
- Çiçekleri koklayabiliyorum.
- There are no flowers growing on Mars.
- Mars'ta hiç çiçek yetişmez.
- My garden is very colourful, because I planted a lot of flowers in it.
- Bahçem çok renkli, çünkü içine çok fazla çiçek diktim.
- The young girls twined wreaths of flowers.
- Genç kızlar çiçek çelenkleri ördüler.
- She named all the flowers in the garden.
- Bahçedeki bütün çiçeklere isim verdi.
- I've watered all the flowers.
- Tüm çiçekleri suladım.
- The boy is picking yellow flowers.
- Oğlan sarı çiçekleri topluyor.
- There are beautiful flowers here and there in the garden.
- Bahçede şurada burada güzel çiçekler var.
- He's brought you flowers.
- Size çiçek getirmiş.
- There are a lot of flowers in the garden.
- Bahçede bir sürü çiçek var.
- He's a very romantic boyfriend who brings me flowers each night.
- O, bana her gece çiçek getiren çok romantik bir erkek arkadaş.
- Alpine flowers are abundant there.
- Alp çiçekleri burada boldur.
- Xochipepe likes flowers.
- Xochipepe çiçekleri sever.
- Those flowers have died.
- Şu çiçekler ölmüş.
- The flowers were swaying in the wind.
- Çiçekler rüzgarda sallanıyordu.
- Flowers are the earth's smile.
- Çiçekler dünyanın gülümsemesidir.
- They gathered flowers together.
- Birlikte çiçek topladılar.
- The diversity of flowers in this area is astounding.
- Bu alandaki çiçek çeşitliliği şaşırtıcıdır.
- I saw some flowers on the table.
- Masanın üzerinde çiçekler gördüm.
- The flowers cheered her up.
- Çiçekler onu neşelendirmiş.
- Who gave those flowers to you?
- O çiçekleri sana kim verdi?
- Buy me some flowers.
- Bana birkaç çiçek satın al.
- I'm going to plant a bunch of pretty flowers in my garden.
- Bahçemde bir demet güzel çiçekler ekeceğim.
- The flowers in the garden smell sweet.
- Bahçedeki çiçekler güzel kokuyor.
- Tom is planting flowers.
- Tom çiçek ekiyor.
- Many kinds of flowers will come out soon.
- Yakında birçok türde çiçek çıkacak.
- I've watered all the flowers.
- Bütün çiçekleri suladım.
- Tom should've given Mary flowers or something on Valentine's Day.
- Tom, Sevgililer Günü'nde Mary'ye çiçek falan vermeliydi.
- The flowers seem more colourful, and the grass greener.
- Çiçekler daha renkli ve çimler daha yeşil görünüyor.
- He says he likes flowers.
- Çiçekleri sevdiğini söylüyor.
- Are these flowers real?
- Bu çiçekler gerçek mi?
- She said that she really likes flowers.
- Çiçekleri çok sevdiğini söyledi.
- Whoever loves flowers cannot be a bad person.
- Her kim çiçekleri seviyorsa kötü bir kişi olamaz.
- Flowers and trees need clean air and water.
- Çiçeklerin ve ağaçların temiz havaya ve suya ihtiyacı vardır.
- What kind of flowers did you give Mary?
- Mary'ye ne tür çiçekler verdin?
- All of the flowers are paper.
- Tüm çiçekler kağıttan.
- Jane will be excited to see the flowers.
- Jane çiçekleri görünce heyecanlanacak.
- Mary put some flowers in the vase and then put the vase on the table.
- Mary vazoya bazı çiçekler koydu ve sonra vazoyu masaya koydu.
- Who did you bring the flowers to?
- Çiçekleri kime getirdin?
- Thanks for the flowers.
- Çiçekler için teşekkür ederim.
- I like flowers in their natural surroundings.
- Çiçekleri doğal çevrelerinde seviyorum.
- All of the flowers are paper.
- Bütün çiçekler kağıttan.
- Did you buy some flowers?
- Çiçekler aldın mı?
- Tom gave a bouquet of flowers to Mary.
- Tom, Mary'ye bir buket çiçek verdi.
- These flowers are so beautiful, aren't they?
- Bu çiçekler çok güzel, değil mi?
- Thank you for the beautiful flowers.
- Güzel çiçekler için teşekkür ederim.
- The girls wore grass skirts and had flowers around their necks.
- Kızlar çimen etekler giymişler ve boyunlarında çiçekler varmış.
- He knows a lot about flowers.
- O, çiçekler hakkında çok şey bilir.
- I sent you some flowers.
- Sana çiçek gönderdim.
- Tom brought you some flowers.
- Tom sana birkaç çiçek getirdi.
- Children are the flowers of our lives.
- Çocuklar hayatlarımızın çiçekleridir.
- The flowers are magenta.
- Çiçekler eflatun.
- The flowers brightened the room.
- Çiçekler odayı canlandırdı.
- He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
- I have to buy flowers for my love.
- Aşkım için çiçek almalıyım.
- What kind of flowers should we get for Mary?
- Mary için ne tür bir çiçek almalıyız?
- The child painted flowers.
- Çocuk çiçekleri boyadı.
- What kind of flowers do you plant in the spring?
- İlkbaharda ne tür çiçekler ekersin?
- I'm going to plant a bunch of pretty flowers in my garden.
- Bahçeme bir sürü güzel çiçek ekeceğim.
- Tom tossed the flowers into the garbage can.
- Tom çiçekleri çöp kutusuna attı.
- Did you get my flowers?
- Çiçeklerimi aldın mı?
- He waters the flowers every day in summer.
- O, çiçekleri yaz aylarında her gün sular .
- All the flowers in the garden withered.
- Bahçedeki tüm çiçekler solmuş.
- I picked these flowers myself.
- Bu çiçekleri kendim topladım.
- Tom had intended to buy flowers for Mary, but he forgot to.
- Tom, Mary için çiçek almaya niyetlenmişti ama unuttu.
- All flowers smell sweet.
- Tüm çiçekler güzel kokar.
- How many purple flowers are there?
- Kaç tane mor çiçek var?
- These are a kind of nocturnal flowers.
- Bunlar bir tür gece çiçeği.
- The room is full of flowers.
- Oda çiçeklerle dolu.
- Tom sent these flowers.
- Tom bu çiçekleri gönderdi.
- Tom sent a bouquet of flowers to his mother on Mother's Day.
- Tom anneler gününde annesine bir buket çiçek gönderdi.
- Mary has flowers in her hair.
- Mary'nin saçında çiçekler var.
- How many flowers do you buy?
- Kaç tane çiçek satın alırsın?
- There are beautiful flowers here and there in the garden.
- Bahçede orada burada güzel çiçekler vardır.
- Tom said that he was going to buy some flowers for Mary.
- Tom, Mary için birkaç çiçek satın alacağını söyledi.
- The women in this town will want flowers to put in their houses.
- Bu kasabadaki kadınlar evlerine koymak için çiçek isteyeceklerdir.
- We should give him flowers.
- Ona çiçek vermeliyiz.
- He wants no kind of flowers.
- Hiç çiçek istemiyor.
- He sent her some flowers.
- Ona çiçek göndermiş.
- All the flowers in the garden are yellow.
- Bahçedeki tüm çiçekler sarı.
- Tom sent Mary some flowers.
- Tom, Mary'ye bazı çiçekler yolladı.
- Did you remember to buy flowers for Mary?
- Mary'ye çiçek almayı unutmadın mı?
- He presented me with a bouquet of flowers.
- Bana bir buket çiçek hediye etti.
- The girl is smelling the flowers.
- Kız çiçekleri kokluyor.
- I love flowers.
- Ben çiçekleri severim.
- I haven't had time to purchase flowers.
- Çiçek almaya vaktim olmadı.
- He presented me with a bouquet of flowers.
- Bana bir buket çiçek sundu.
- The flowers revived after the rain.
- Yağmurdan sonra çiçekler yeniden canlandı.
- The flowers died for lack of water.
- Çiçekler susuzluktan öldü.
- Fruits come from flowers.
- Meyveler çiçeklerden meydana gelir.
- These flowers are not only beautiful but also fragrant.
- Bu çiçekler sadece güzel değil, aynı zamanda güzel kokulu.
- Please don't touch the flowers.
- Lütfen çiçeklere dokunma.
- Give her these flowers for me.
- Bu çiçekleri benim için ona ver.
- I sent my mother some flowers on Mother's Day.
- Anneler Günü'nde anneme çiçek gönderdim.
- How many flowers are you buying?
- Kaç tane çiçek satın alıyorsun?
- These flowers bloom earlier than others do.
- Bu çiçekler diğerlerinden daha erken açar.
- The plant sends out a spike on which the flowers grow.
- Bitki, üzerinde çiçeklerin büyüdüğü bir başak gönderir.
- Earth laughs in flowers.
- Toprak çiçeklerle güler.
- Tom was supposed to buy flowers for Mary, but he forgot.
- Tom'un Mary için çiçek alması gerekiyordu ama unuttu.
- I gave my mother 19 flowers on Mother's Day.
- Anneler Günü'nde anneme 19 çiçek verdim.
- Tom picked some pink flowers for Mary.
- Tom, Mary için pembe çiçekler topladı.
- Tom planted some flowers in the garden this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra bahçeye biraz çiçek ekti.
- Don't touch my flowers.
- Çiçeklerime dokunma.
- I brought you some flowers.
- Sana çiçek getirdim.
- Tom walked into the room, carrying flowers.
- Tom çiçekler taşıyarak odaya girdi.
- The flowers in the vase are roses.
- Vazodaki çiçekler güldür.
- Beautiful flowers don't always produce good fruits.
- Güzel çiçekler her zaman iyi meyveler vermez.
- Tom sent flowers to his mother.
- Tom annesine çiçekler gönderdi.
- My aunt brought me some flowers.
- Teyzem bana çiçek getirdi.
- Who would send me flowers?
- Kim bana çiçek gönderirdi?
- Tom is holding a bouquet of flowers.
- Tom'un elinde bir buket çiçek var.
- My aunt brought me flowers.
- Teyzem bana çiçek getirdi.
- I thought Tom was going to give Mary flowers.
- Tom'un Mary'ye çiçekler vereceğini sanıyordum.
- Tom placed flowers on Mary's grave.
- Tom Mary'nin mezarına çiçekler koydu.
- He sends us flowers.
- O bize çiçekler gönderir.
- You may not pick the flowers.
- Çiçekleri koparamazsın.
- I've brought you flowers.
- Sana çiçekler getirdim.
- The nun's duty is to water the flowers and the cauliflowers.
- Rahibenin görevi, çiçekleri ve karnabaharları sulamaktır.
- Mary said she liked the flowers that Tom sent her.
- Mary, Tom'un gönderdiği çiçekleri beğendiğini söyledi.
- Sami bought some flowers.
- Sami çiçek aldı.
- Why did you buy the flowers?
- Çiçekleri niçin satın aldınız?
- Many kinds of flowers come out in the middle of April.
- Nisan ayının ortasında birçok çiçek türü çıkar.
- He brought her flowers.
- Ona çiçek getirmiş.
- I brought flowers.
- Ben çiçekler getirdim.
- What kind of flowers should we get Mary?
- Mary'ye ne tür bir çiçek almalıyız?
- All those flowers look alike.
- Bütün bu çiçekler birbirine benziyor.
- The flowers are red.
- Çiçekler kırmızı.
- Please put these flowers in the basket.
- Lütfen bu çiçekleri sepete koy.
- Tom planted these flowers.
- Tom bu çiçekleri dikti.
- Tom wanted to buy some flowers for Mary.
- Tom, Mary için birkaç çiçek satın almak istedi.
- Flowers can be useful to say thank you or sorry.
- Çiçekler teşekkür etmek ya da özür dilemek için yararlı olabilir.
- I saw Tom picking his neighbor's flowers.
- Tom'u komşusunun çiçeklerini toplarken gördüm.
- The flowers have all withered.
- Çiçeklerin hepsi solmuş.
- There are beautiful flowers in the garden.
- Bahçede güzel çiçekler var.
- Such pretty flowers!
- Ne güzel çiçekler!
- Whoever loves flowers cannot be a bad person.
- Çiçekleri seven biri kötü biri olamaz.
- She doesn't want him to pick the flowers.
- Çiçekleri onun toplamasını istemiyor.
- He gave flowers to his girlfriend for the second time.
- Kız arkadaşına ikinci kez çiçek verdi.
- Tom wanted to buy some flowers for Mary.
- Tom, Mary için bazı çiçekler almak istedi.
- Tom wanted to buy Mary some flowers.
- Tom, Mary'ye çiçek almak istedi.
- Don't touch my flowers.
- Çiçeklerime dokunmayın.
- Tom sent Mary flowers on Valentine's Day.
- Tom Sevgililer Günü'nde Mary'ye çiçek gönderdi.
- She says she likes flowers.
- O, çiçekleri sevdiğini söylüyor.
- Tom did send Mary flowers once.
- Tom Mary'ye bir kere çiçekler gönderdi.
- Tom put some flowers in the vase.
- Tom vazoya birkaç çiçek koydu.
- I like flowers in their natural surroundings.
- Çiçekleri doğal ortamlarında severim.
- Different flowers bloom in each season.
- Her mevsimde farklı çiçekler çiçek açar.
- I thought Tom would plant those flowers near the oak tree.
- Tom'un o çiçekleri meşe ağacının yanına dikeceğini düşünüyordum.
- These flowers are beautiful, aren't they?
- Bu çiçekler güzeller, değil mi?
- He sent flowers to his mother.
- Annesine çiçek gönderdi.
- Layla thanked Sami for the flowers.
- Layla çiçekler için Sami'ye teşekkür etti.
- Tom planted some flowers in the garden this afternoon.
- Tom bu öğleden sonra bahçeye çiçek dikti.
- Did you get the flowers that I sent you?
- Sana gönderdiğim çiçekleri aldın mı?
- These are yellow flowers.
- Bunlar sarı çiçekler.
- Tom is planting flowers in the garden.
- Tom bahçeye çiçek ekiyor.
- Tom picked a lot of flowers.
- Tom bir sürü çiçek topladı.
- Tom sent Mary flowers.
- Tom, Mary'ye çiçek gönderdi.
- Tom sent me flowers today.
- Tom bugün bana çiçek yolladı.
- Red roses are beautiful flowers.
- Kırmızı güller güzel çiçeklerdir.
- Since when do you care about flowers?
- Ne zamandan beri çiçekleri önemsiyorsun?
- Tom placed the flowers on Mary's grave.
- Tom çiçekleri Mary'nin mezarına koydu.
- Choose any flowers you like.
- İstediğiniz çiçeği seçin.
- These flowers aren't for you.
- Bu çiçekler senin için değil.
- He is an amateur gardener, but his flowers are beautiful.
- Amatör bir bahçıvan ama çiçekleri çok güzel.
- Tom sent flowers to Mary.
- Tom Mary'ye çiçek gönderdi.
- Tom gave some flowers to Mary.
- Tom Mary'e çiçek verdi.
- The flowers are still in bud.
- Çiçekler hala tomurcuk halinde.
- A secret fan sent her flowers every morning.
- Gizli bir hayranı her sabah ona çiçek gönderirdi.
- Did you get the flowers I sent?
- Gönderdiğim çiçekleri aldın mı?
- Who sent the flowers?
- Çiçekleri kim gönderdi?
- These flowers come from Holland.
- Bu çiçekler Hollanda'dan geliyor.
- How many flowers did you buy?
- Kaç tane çiçek aldınız?
- She picked many beautiful flowers.
- O, bir sürü güzel çiçek topladı.
- This is the first time I've sent flowers to Mary.
- Mary'ye ilk kez çiçek gönderdim.
- I bought these flowers for you.
- Bu çiçekleri sana aldım.
- I brought you flowers.
- Sana çiçek getirdim.
- Flowers die if they don't have water.
- Çiçekler su bulamazlarsa ölürler.
- Tom tossed the flowers into the garbage can.
- Tom çiçekleri çöp tenekesine attı.
- All the flowers in the garden dried up.
- Bahçedeki tüm çiçekler kurudu.
- I do love flowers.
- Çiçekleri seviyorum.
- I sent flowers to the baby's mother.
- Bebeğin annesine çiçek gönderdim.
- These flowers grow in warm countries.
- Bu çiçekler sıcak ülkelerde yetişir.
- Fruits come from flowers.
- Meyveler çiçeklerden oluşur.
- Flowers are always acceptable.
- Çiçekler her zaman kabul edilebilir.
- The flowers have all withered.
- Çiçeklerin hepsi soldu.
- How many flowers did Tom give Mary?
- Tom Mary'ye kaç tane çiçek verdi?
- Tom placed flowers on Mary's grave.
- Tom, Mary'nin mezarına çiçek koydu.
- Tom brought Mary flowers and candy.
- Tom, Mary'ye çiçek ve şeker getirdi.
- Those flowers smell sweet.
- O çiçekler güzel kokuyor.
- It might have been Miss Satoh who sent these flowers.
- Bu çiçekleri gönderen Bayan Satoh olabilirdi.
- There are all kinds of flowers in that garden.
- O bahçede her çeşit çiçek var.
- I brought these flowers for you.
- Bu çiçekleri senin için getirdim.
- The flowers are protected against the weather.
- Çiçekler hava koşullarına karşı korunaklı durumda.
- Did you like the flowers that I sent you?
- Sana gönderdiğim çiçekleri sevdin mi?
- Those flowers are very beautiful!
- Şu çiçekler çok güzel!
- The flowers cheered her up.
- Çiçekler onun keyfini yerine getirdi.
- Flowers attract bees.
- Çiçekler arıları çeker.
- Those flowers have died.
- O çiçekler öldü.
- Tom put flowers on Mary's grave.
- Tom, Mary'nin mezarına çiçek koydu.
- Who did you buy those flowers for?
- O çiçekleri kim için aldın?
- I'm going to send my mother some flowers.
- Anneme çiçek göndereceğim.
- He knows a lot about flowers.
- Çiçekler hakkında çok şey biliyor.
- We sent flowers.
- Biz çiçekler gönderdik.
- I love flowers.
- Çiçekleri severim.
- Let life be as beautiful as summer flowers, and death as beautiful as autumn leaves.
- Hayat yaz çiçekleri kadar güzel ve ölüm sonbahar yaprakları kadar güzel olsun.
- Mary is gathering flowers in the forest.
- Mary ormanda çiçek topluyor.
- I buy flowers.
- Çiçekler alırım.
- Tom put some flowers on the table.
- Tom masaya çiçek koydu.
- The girls weaved the flowers into wreaths.
- Kızlar çiçeklerden taç yaptı.
- He sent flowers to his mother.
- Annesine çiçekler gönderdi.
- Tom gave Mary flowers and chocolate on their anniversary.
- Tom yıldönümlerinde Mary'ye çiçek ve çikolata verdi.
- She says that she loves flowers.
- Çiçekleri sevdiğini söylüyor.
- Are you interested in flowers?
- Çiçeklerle ilgilenir misiniz?
- Tom bought flowers.
- Tom çiçek aldı.
- The flowers in the garden are very beautiful.
- Bahçedeki çiçekler çok güzel.
- These flowers are from our garden.
- Bu çiçekler bizim bahçemizden.
- Flowers soon fade when they have been cut.
- Çiçekler kesildiklerinde kısa sürede solarlar.
- She says that she loves flowers.
- O, çiçeklerini sevdiğini söylüyor.
- A secret fan sent her flowers every morning.
- Gizli bir hayran ona her sabah çiçek gönderdi.
- Many weeds were growing among the flowers.
- Çiçeklerin arasında birçok yabani ot büyüyordu.
- She picked many beautiful flowers.
- Çok güzel çiçekler topladı.
- Tom has been sending flowers to Mary.
- Tom, Mary'ye çiçek gönderiyor.
- Don't touch the flowers.
- Çiçeklere dokunma.
- I can smell flowers.
- Çiçeklerin kokusunu alabiliyorum.
- Many beautiful flowers bloom in spring.
- Baharda birçok güzel çiçek, çiçek açar.
- He bought her flowers.
- Ona çiçek aldı.
- Tom put the flowers in a vase.
- Tom çiçekleri bir vazoya koydu.
- The flowers in the vase are roses.
- Vazodaki çiçekler gül.
- How many flowers did you buy?
- Kaç tane çiçek aldın?
- My mother is busy planting flowers in the garden.
- Annem bahçeye çiçek ekmekle meşgul.
- Alpine flowers are abundant there.
- Alp çiçekleri orada bol miktarda bulunur.
- I have two flowers.
- İki çiçeğim var.
- There are scarcely any flowers in our garden.
- Bahçemizde neredeyse hiç çiçek yok.
- Those flowers are beautiful.
- O çiçekler güzel.
- I'm the one who picked those flowers.
- O çiçekleri toplayan bendim.
- Tom picked some flowers from his garden for Mary.
- Tom Mary için bahçesinden birkaç çiçek topladı.
- I'll send flowers.
- Çiçek gönderirim.
Show More (858)
|
