|
- Many Zimbabweans queued for hours and were still not allowed to vote.
- Birçok Zimbabveli saatlerce kuyrukta beklemesine rağmen oy kullanmasına izin verilmedi.
- All these matters were discussed for hours.
- Tüm bu konular saatlerce tartışıldı.
- Whether watching television for hours will indeed produce a healthier nation is very much to be doubted.
- Saatlerce televizyon izlemenin gerçekten de daha sağlıklı bir ulus yaratıp yaratmayacağından şüphe etmek gerekir.
- But I sat there for hours, and nothing came to mind.
- Ama saatlerce orada oturdum ve aklıma hiçbir şey gelmedi.
- But I sat there for hours, and nothing came to mind.
- Fakat orada saatlerce oturdum ve aklıma hiçbir şey gelmedi.
- But I sat there for hours, and nothing came to mind.
- Ama orada saatlerce oturdum ve aklıma hiçbir şey gelmedi.
- Do not waste time on the road from heavy traffic for hours.
- Yoğun trafikte saatlerce yolda zaman kaybetmeyin.
- They were stuck for hours in a traffic jam.
- Bir trafik sıkışıklığında saatlerce takıldılar.
- Tom and I talked for hours.
- Tom ve ben saatlerce konuştuk.
- I've been calling for hours.
- Saatlerdir arıyorum.
- Tom sat at Mary's bedside for hours.
- Tom saatlerce Mary'nin başucunda oturdu.
- We danced to the music for hours until we were all exhausted.
- Hepimiz bitkin düşene kadar saatlerce müzik eşliğinde dans ettik.
- She waited for him for hours.
- Saatlerce onu bekledi.
- She droned on for hours about her family history.
- Aile geçmişi hakkında saatlerce gevezelik etti.
- They were stuck for hours in a traffic jam.
- Trafik sıkışıklığında saatlerce mahsur kaldılar.
- He had been walking for hours.
- Saatlerdir yürüyordu.
- Tom has probably been waiting for hours.
- Tom muhtemelen saatlerdir bekliyor.
- Talk to someone about themselves and they'll listen for hours.
- Biriyle kendiniz hakkında konuşun, sizi saatlerce dinleyecektir.
- We've been waiting for hours, but he hasn't come.
- Saatlerdir bekliyoruz ama gelmedi.
- Tom has been sitting on the riverbank for hours.
- Tom saatlerdir nehir kenarında oturuyor.
- I was stuck there for hours.
- Orada saatlerce sıkıştım.
- He lay awake for hours thinking about her.
- Onu düşünerek saatlerce uyanık yattı.
- He will often sit and look at the sea for hours.
- O, sık sık oturur ve saatlerce denize bakar.
- We've been at this for hours.
- Saatlerdir bu işin içindeyiz.
- The fire smoldered for hours.
- Ateş saatlerce yandı.
- Sami drove for hours.
- Sami saatlerce araç kullandı.
- He would often work for hours without stopping.
- Sık sık saatlerce durmadan çalışır.
- Tom cried on and off for hours.
- Tom saatlerce durmadan ağladı.
- He will sit for hours reading books.
- Saatlerce oturup kitap okuyacak.
- He would often sit here for hours doing nothing.
- Bir şey yapmadan sık sık saatlerce burada otururdu.
- The religious man remained kneeling for hours.
- Din adamı saatlerce diz çökmüş olarak kaldı.
- Tom stared at the lava lamp for hours.
- Tom lav lambasına saatlerce baktı.
- I can talk to him for hours.
- Onunla saatlerce konuşabilirim.
- We disputed for hours about what to write.
- Ne yazacağımızı saatlerce tartıştık.
- He lay awake for hours thinking about her.
- Onu düşünerek saatlerce uyanık kaldı.
- They went on talking for hours.
- Onlar saatlerce konuşmaya devam etti.
- She lay awake for hours thinking about him.
- Saatlerce onu düşünerek uyanık kaldı.
- I searched for hours, but couldn't find it.
- Saatlerce aradım ama bulamadım.
- I felt tired from having worked for hours.
- Saatlerce çalışmaktan yoruldum.
- He would sit for hours doing nothing.
- Hiçbir şey yapmadan saatlerce otururdu.
- Inspector Tom Jackson questioned Mary for hours.
- Müfettiş Tom Jackson Mary'yi saatlerce sorguladı.
- It had worked for hours.
- Saatlerdir çalışmıştı.
- The torture continued for hours.
- İşkence saatlerce sürdü.
- I was stuck there for hours.
- Saatlerce orada mahsur kaldım.
- Tom has been in there for hours.
- Tom saatlerdir orada.
- I was up for hours last night thinking about what I should do.
- Dün gece saatlerce ne yapmam gerektiğini düşündüm.
- The children would play for hours on the beach.
- Çocuklar sahilde saatlerce oynardı.
- Tom and Mary have been talking for hours.
- Tom ve Mary saatlerdir konuşuyorlar.
- There are times when Mary sits still for hours and looks at the sea.
- Mary'nin saatlerce oturup denize baktığı zamanlar oluyor.
- Tom has been yakking on the phone for hours.
- Tom saatlerce telefonla car car konuşuyordu.
- The lawyers argued the case for hours.
- Avukatlar davayı saatlerce savundu.
- I've been waiting for you for hours.
- Saatlerdir seni bekliyorum.
- He would sit for hours doing nothing.
- Bir şey yapmadan saatlerce otururdu.
- I was up for hours last night thinking about Tom.
- Dün gece saatlerce Tom'u düşündüm.
- It had worked for hours.
- Saatlerce çalıştı.
- Bill kept on crying for hours.
- Bill saatlerce ağlamaya devam etti.
- We kept on working for hours without eating anything.
- Hiçbir şey yemeden saatlerce çalışmaya devam ettik.
- We have been waiting for hours for you to arrive.
- Saatlerdir sizin gelmenizi bekliyoruz.
- I've been here for hours.
- Saatlerdir buradayım.
- They went on working for hours.
- Saatlerce çalışmaya devam ettiler.
- His stories entertained us for hours.
- Öyküleri saatlerce bizi eğlendirdi.
- We've been waiting here for hours.
- Saatlerdir burada bekliyoruz.
- He will often sit and look at the sea for hours.
- Sık sık oturur ve saatlerce denize bakar.
- I felt tired from having worked for hours.
- Saatlerce çalıştığım için kendimi yorgun hissediyordum.
- I've been ready for hours.
- Saatlerdir hazırım ben.
- The torture continued for hours.
- İşkence saatlerce devam etti.
- I've been trying to reach you for hours.
- Saatlerdir sana ulaşmaya çalışıyordum.
- What can you talk about for hours on the phone?
- Telefonda saatlerce ne hakkında konuşabilirsin?
- They waited for him for hours.
- Onu saatlerce beklediler.
- He would sit for hours without saying a word.
- Tek kelime etmeden saatlerce otururdu.
- Though I grappled with the problem for hours, I came no closer to a solution.
- Sorunla saatlerce boğuşmama rağmen çözüme yaklaşamadım.
- Tom can watch his snowglobe for hours.
- Tom kar küresini saatlerce izleyebilir.
- They talked over the plan for hours.
- Plan üzerinde saatlerce konuştular.
- Tom has been in there for hours.
- Tom saatlerdir içeride.
- We kept on working for hours without eating anything.
- Biz bir şey yemeden saatlerce çalışmaya devam ettik.
- We've been waiting for hours for you to show up!
- Saatlerdir gelmenizi bekliyoruz!
- Inspector Tom Jackson questioned Mary for hours.
- Müfettiş Tom Jackson saatlerce Mary'yi sorguladı.
- We've been waiting for hours, but he hasn't come.
- Saatlerdir bekliyoruz ama o gelmedi.
- He has been driving for hours.
- Saatlerdir araba kullanıyor.
- Sami drove for hours.
- Sami saatlerce araba kullandı.
- What can you talk about for hours on the phone?
- Telefonda saatlerce ne konuşabilirsin ki?
- She'll sit there for hours without doing anything.
- Hiçbir şey yapmadan saatlerce orada oturacaktır.
- Tom has probably been waiting for hours.
- Tom muhtemelen saatlerdir bekliyordur.
- She will often listen to records for hours.
- O sık sık saatlerce kayıtları dinleyecek.
- Tom has been sitting on the riverbank for hours.
- Tom saatlerdir nehir kıyısında oturuyor.
- They went on arguing for hours.
- Saatlerce tartıştılar.
- He would sit and look at the sea for hours.
- Saatlerce otururdu ve denize bakardı.
- Mary sometimes sits still for hours and gazes at the sea.
- Mary bazen saatlerce hareketsiz oturur ve denize bakar.
- Tom cried on and off for hours.
- Tom saatlerce ağladı durdu.
- We have been waiting for hours for you to arrive.
- Saatlerdir gelmeni bekliyoruz.
- He will sit for hours reading books.
- O, kitap okuyarak saatlece oturacak.
- They went on talking for hours.
- Saatlerce konuştular.
- We could be here for hours.
- Saatlerce burada kalabiliriz.
- I was up for hours last night thinking about Tom.
- Dün gece Tom'u düşünerek saatlerce uyumadım.
- Tom cried off and on for hours.
- Tom saatlerce ağlayıp durdu.
- Our conversation lasted for hours.
- Konuşmamız saatlerce sürdü.
- They talked over the plan for hours.
- Saatlerce planla ilgili konuştular.
- When I was little, I read for hours alone in my room.
- Ben küçükken saatlerce tek başına odamda okurdum.
- We've been trying to reach you for hours.
- Saatlerdir size ulaşmaya çalışıyoruz.
- He would often sit for hours doing nothing.
- Sık sık hiçbir şey yapmadan saatlerce otururdu.
- They waited for him for hours.
- Saatlerce onu beklediler.
- That kid kept crying for hours.
- O çocuk saatlerce ağladı.
- The children would play for hours on the beach.
- Çocuklar sahilde saatlerce oynarlardı.
- He had been walking for hours.
- O saatlerdir yürümekteydi.
- The lawyers argued the case for hours.
- Avukatlar davayı saatlerce tartıştılar.
- I used to fish for hours on holidays.
- Tatillerde saatlerce balık tutardım.
- I felt tired after having worked for hours.
- Saatlerce çalıştıktan sonra kendimi yorgun hissettim.
- I gazed at the sea for hours.
- Saatlerce denize baktım.
- Tom stared at the lava lamp for hours.
- Tom saatlerce lav lambasına baktı.
- She listened to music for hours.
- Saatlerce müzik dinledi.
- Tom had been walking for hours and was beginning to get tired.
- Tom saatlerdir yürüyordu ve yorulmaya başlamıştı.
- They danced for hours.
- Saatler boyunca dans ettiler.
- He would sit and look at the sea for hours.
- Oturur ve saatlerce denize bakardı.
- We’ve been waiting for hours.
- Saatlerdir bekliyoruz.
- Tom plays computer games for hours on end.
- Tom saatlerce bilgisayar oyunu oynar.
- We've been at this for hours.
- Saatlerdir bununla uğraşıyoruz.
- He would often sit for hours without doing anything.
- Sıklıkla hiçbir şey yapmadan saatlerce otururdu.
- I was up for hours last night thinking about that problem.
- Dün gece saatlerce bu sorunu düşünüp uyuyamadım.
- Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end.
- Sami babasının restoranında saatlerce patates soyarak çalıştı.
- We were trying for hours.
- Saatlerdir çabalıyorduk.
- Tom and Mary talked for hours.
- Tom ve Mary saatlerce konuştular.
- I've been waiting for you for hours.
- Ben de seni saatlerdir bekliyorum.
- When I'm stressed, I start cooking for hours.
- Stresli olduğumda saatlerce yemek yapıyorum.
- We talked for hours on the phone.
- Telefonda saatlerce konuştuk.
- I was up for hours last night thinking about that problem.
- O sorun hakkında düşünerek dün gece saatlerce uyumadım.
- We've been waiting for hours for you to show up.
- Saatlerdir senin gelmeni bekliyoruz.
- I was up for hours last night thinking about what I should do.
- Ne yapmam gerektiğini düşünerek dün gece saatlerce uyumadım.
- I've been trying to solve this problem for hours.
- Saatlerdir bu sorunu çözmeye çalışıyorum.
- Tom will be out for hours.
- Tom saatlerce dışarıda olacak.
- She talks to her sister on the phone for hours at a time.
- Kız kardeşiyle saatlerce telefonda konuşuyor.
- I've been told that sitting for hours working on my computer is bad for my back.
- Saatlerce bilgisayar başında oturmanın sırtıma iyi gelmediği söylendi.
- I could tell you about beekeeping for hours, but I don't want to bore you.
- Size saatlerce arıcılıktan bahsedebilirim ama sizi sıkmak istemem.
- We were trying for hours.
- Saatlerce uğraştık.
- They went on arguing for hours.
- Tartışmaya saatlerce devam ettiler.
- When I was little, I read for hours alone in my room.
- Küçükken odamda tek başıma saatlerce kitap okurdum.
- I've been waiting for hours.
- Saatlerdir bekliyorum.
- Tom and Mary sat on a park bench and talked for hours.
- Tom ve Mary bir parktaki banka oturup saatlerce konuştular.
- He would often sit for hours without doing anything.
- O sık sık bir şey yapmadan saatlerce otururdu.
- I've been trying to write something for hours, but nothing comes to my mind.
- Saatlerdir bir şey yazmaya çalışıyorum ama aklıma bir şey gelmiyor.
- Tom sat at Mary's bedside for hours.
- Tom Mary'nin yatak başucunda saatlerce oturdu.
- This book is so amusing that I could go on reading for hours.
- Bu kitap o kadar eğlenceli ki saatlerce okuyabilirim.
- I've been calling you for hours.
- Saatlerdir seni arıyorum.
- He has been driving for hours.
- O, saatlerdir araba sürüyor.
- We disputed for hours about what to write.
- Ne yazacağımız hakkında saatlerce tartıştık.
- I can talk to Tom for hours.
- Tom'la saatlerce konuşabilirim.
- He would often sit for hours doing nothing.
- Çoğunlukla bir şey yapmadan saatlerce otururdu.
- We danced to the music for hours until we were all exhausted.
- Hepimiz tükenene kadar saatlerce müzik eşliğinde dans ettik.
- We were stuck for hours in a traffic jam.
- Trafik sıkışıklığında saatlerce mahsur kaldık.
- I've been trying to write something for hours, but nothing comes to my mind.
- Saatlerdir bir şeyler yazmaya çalışıyorum ama aklıma hiçbir şey gelmiyor.
- I've been trying to solve this problem for hours.
- Bu sorunu saatlerdir çözmeye çalışıyordum.
- I felt tired after having worked for hours.
- Saatlerce çalıştıktan sonra yorgun hissettim.
- That kid kept crying for hours.
- O çocuk, saatlerce ağlamaya devam etti.
- He would sit for hours without saying a word.
- Tek kelime söylemeden saatlerce otururdu.
- They danced for hours.
- Saatlerce dans ettiler.
- I've been ready for hours.
- Saatlerdir hazırım.
- The religious man remained kneeling for hours.
- Dindar adam saatlerce diz çöktü.
- His stories entertained us for hours.
- Hikayeleri bizi saatlerce eğlendirdi.
- Tom has been here for hours.
- Tom saatlerdir burada.
- Tom often sits for hours doing nothing.
- Tom sık sık bir şey yapmadan saatlerce oturur.
- Tom often sits for hours doing nothing.
- Tom genellikle saatlerce hiçbir şey yapmadan oturur.
- She will often listen to records for hours.
- Sık sık saatlerce plak dinler.
- I've been waiting for you for hours.
- Saatlerdir sizi bekliyordum.
- Tom used to lock himself in the basement for hours.
- Tom kendini saatlerce bodruma kilitlerdi.
- Tom has been yakking on the phone for hours.
- Tom saatlerdir telefonda konuşuyor.
- There are times when Mary sits still for hours and looks at the sea.
- Mary'nin saatlerce hareketsiz oturduğu ve denize baktığı zamanlar vardır.
- Tom has been up for hours.
- Tom saatlerdir ayakta.
- The two sides struggled for hours in the hot summer sun.
- İki taraf kızgın yaz güneşi altında saatlerce mücadele etti.
- We've been waiting here for hours.
- Saatlerce burada bekliyoruz.
- He would often sit here for hours doing nothing.
- Sık sık burada saatlerce hiçbir şey yapmadan otururdu.
- She listened to music for hours.
- O, saatlerce müzik dinledi.
- I could tell you about beekeeping for hours, but I don't want to bore you.
- Sana saatlerce arıcılıktan bahsedebilirim, ama seni sıkmak istemiyorum.
- She talks to her sister on the phone for hours at a time.
- O, telefonda bir seferde saatlerce kız kardeşiyle konuşur.
- Tom plays computer games for hours on end.
- Tom saatlerce bilgisayar oyunları oynuyor.
- He would often sit for hours without saying a word.
- Çoğu zaman tek kelime etmeden saatlerce otururdu.
- Tom lay awake for hours thinking about Mary.
- Tom saatlerce Mary'yi düşünerek uyanık kaldı.
- I was there for hours.
- Saatlerce oradaydım.
- I've been trying to reach you for hours.
- Saatlerdir sana ulaşmaya çalışıyorum.
- He used to sit reading for hours.
- Saatlerce oturup kitap okurdu.
- He used to sit reading for hours.
- Kitap okuyarak saatlerce otururdu.
- He would often work for hours without stopping.
- Durmadan sık sık saatlerce çalışırdı.
- The two scholars argued for hours about biblical hermeneutics.
- İki akademisyen İncil'in yorumlanması hakkında saatlerce tartıştı.
- The fire smoldered for hours.
- Ateş saatlerce için için yandı.
- I searched for hours, but couldn't find it.
- Saatlerce aradım fakat onu bulamadım.
Show More (180)
|
