|
- Being a foreigner in this country isn't a handicap.
- Bu ülkede yabancı olmak bir dezavantaj değil.
- A foreigner asked me where the station was.
- Bir yabancı bana istasyonun nerede olduğunu sordu.
- If you do not know his language, you will never understand a foreigner's silence.
- Eğer onun dilini bilmiyorsanız, bir yabancının sessizliğini asla anlayamazsınız.
- She went against her parent's wishes, and married the foreigner.
- O, ebeveynlerinin isteklerine karşı çıktı ve yabancı ile evlendi.
- I can't understand anything that foreigner says.
- O yabancının söylediği hiçbir şeyi anlayamıyorum.
- He's a foreigner.
- O bir yabancı.
- Tom looks like a foreigner.
- Tom bir yabancı gibi görünüyor.
- Tom looks like a foreigner.
- Tom bir yabancıya benziyor.
- The foreigner soon got used to Japanese food.
- Yabancı kısa sürede Japon yemeklerine alıştı.
- Tom isn't a foreigner.
- Tom yabancı değil.
- It is interesting to make friends with a foreigner.
- Bir yabancıyla arkadaş olmak ilginçtir.
- She is married to a foreigner.
- O, bir yabancıyla evli.
- The foreigner spoke Japanese as if it were her mother tongue.
- Yabancı sanki ana dili gibi Japonca konuşuyordu.
- The foreigner comes from Scotland.
- Yabancı İskoçya'dan geliyor.
- Every foreigner who visits Japan says that prices here are too high.
- Japonya'yı ziyaret eden her yabancı buradaki fiyatların çok yüksek olduğunu söylüyor.
- His wife seems to be a foreigner.
- Karısı yabancı gibi görünüyor.
- Is Tom a foreigner?
- Tom bir yabancı mı?
- The foreigner speaks Japanese as if it were his native language.
- Yabancı, Japonca'yı ana diliymiş gibi konuşuyor.
- That foreigner spoke Japanese as if it were his native language.
- O yabancı, sanki ana diliymiş gibi Japonca konuştu.
- I'm treated as a foreigner in Brazil.
- Brezilya'da yabancı muamelesi görüyorum.
- That foreigner spoke Japanese as if it were his native language.
- O yabancı sanki ana dili Japoncaymış gibi konuşuyordu.
- We tend to use English when we see a foreigner.
- Bir yabancıyı gördüğümüzde İngilizce kullanma eğilimindeyiz.
- Are you a foreigner?
- Sen yabancı mısın?
- That company is managed by a foreigner.
- O şirket bir yabancı tarafından yönetiliyor.
- I thought the little boy who was staring and pointing at the foreigner was very rude.
- Yabancıya bakıp onu işaret eden küçük çocuğun çok kaba olduğunu düşündüm.
- His wife seems to be a foreigner.
- Karısı bir yabancı gibi görünüyor.
- Is Tom a foreigner?
- Tom yabancı mı?
- Were I a foreigner, I could not eat raw fish.
- Yabancı olsaydım, çiğ balık yiyemezdim.
- Tom isn't a foreigner.
- Tom bir yabancı değil.
- If you do not know his language, you will never understand a foreigner's silence.
- Onun dilini bilmiyorsan, bir yabancının sessizliğini asla anlayamazsın.
- She is married to a foreigner.
- Bir yabancıyla evlidir.
- Tom is married to a foreigner.
- Tom bir yabancı ile evli.
- Yesterday a foreigner spoke to me in English on the train.
- Dün trende bir yabancı benimle İngilizce konuştu.
- The foreigner didn't know Japanese at all.
- Yabancı, Japoncayı hiç bilmiyordu.
- Fortunately, everybody understood what this foreigner meant, knew I was only making a fool of myself, and laughed at me.
- Neyse ki herkes bu yabancının ne demek istediğini anlıyor, kendimi aptal yerine koyduğumu biliyor ve bana gülüyor.
- The foreigner speaks Japanese as if it were his native language.
- Yabancı, anadiliymiş gibi Japonca konuşuyor.
- The foreigner answered with a long, incoherent sentence.
- Yabancı uzun, tutarsız bir cümleyle cevap verdi.
- She’s a foreigner, but speaks Chinese excellently.
- O bir yabancı ama Çince'yi mükemmel bir şekilde konuşuyor.
- I'm not a foreigner.
- Ben yabancı değilim.
- We aren't used to being spoken to by a foreigner.
- Bir yabancı tarafından konuşulmaya alışık değiliz.
- The foreigner spoke Japanese as if it were her mother tongue.
- Yabancı, anadili gibi Japonca konuştu.
- The foreigner didn't know Japanese at all.
- Yabancı hiç Japonca bilmiyordu.
- He mustered up his courage to talk to a foreigner.
- O bir yabancı ile konuşmak için cesaretini topladı.
- That company is managed by a foreigner.
- Şu şirket bir yabancı tarafından yönetilmektedir.
- The foreigner speaks Japanese fairly well.
- Yabancı, oldukça iyi Japonca konuşur.
- Every foreigner who visits Japan says that prices here are too high.
- Japonya'yı ziyaret eden her yabancı, burada fiyatların çok yüksek olduğunu söylüyor.
- I have never been spoken to by a foreigner before.
- Daha önce hiç bir yabancıyla konuşmamıştım.
- He mustered up his courage to talk to a foreigner.
- Bir yabancıyla konuşmak için cesaretini topladı.
- The foreigner answered with a long, incoherent sentence.
- Yabancı uzun, anlamsız bir cümle ile cevap verdi.
- My parents are opposed to my sister marrying a foreigner.
- Ailem kız kardeşimin yabancı biriyle izdivaç yapmasına karşı çıkıyor.
- It is interesting to make friends with a foreigner.
- Bir yabancı ile arkadaş olmak ilginç.
- She went against her parent's wishes, and married the foreigner.
- Ailesinin isteklerine karşı geldi ve yabancı biriyle evlendi.
- Were I a foreigner, I could not eat raw fish.
- Bir yabancı olsaydım, çiğ balık yiyemezdim.
- She is married to a foreigner.
- O bir yabancı ile evli.
- My parents are opposed to my sister marrying a foreigner.
- Ebeveynlerim kız kardeşimin bir yabancıyla evlenmesine karşı.
- Fortunately, everybody understood what this foreigner meant, knew I was only making a fool of myself, and laughed at me.
- Neyse ki, herkes bu yabancının ne demek istediğini anladı, kendimi aptal yerine koyduğumu biliyorlardı ve bana güldüler.
- She’s a foreigner, but speaks Chinese excellently.
- O bir yabancı ama mükemmel Çince konuşuyor.
- Tom is married to a foreigner.
- Tom bir yabancıyla evli.
- I have never been spoken to by a foreigner before.
- Daha önce bir yabancı ile hiç konuşmamıştım.
- She is married to a foreigner.
- Bir yabancıyla evli.
- Until now, I've never been spoken to by a foreigner.
- Şimdiye kadar bir yabancıyla hiç konuşmamıştım.
- I'm a foreigner.
- Ben bir yabancıyım.
- Are you a foreigner?
- Sen bir yabancı mısın?
Show More (60)
|