|
- I can't forgive myself for what I have done.
- Yaptıklarımdan dolayı kendimi affedemiyorum.
- Future generations will not forgive us if we squander that opportunity.
- Bu fırsatı heba edersek gelecek nesiller bizi affetmeyecektir.
- The peoples of Europe will not forgive politicians putting their self-interest above the security of the people.
- Avrupa halkları, kendi çıkarlarını halkın güvenliğinin üstünde tutan politikacıları affetmeyecektir.
- The public will not forgive us for not developing alternatives to road transport.
- Karayolu taşımacılığına alternatifler geliştirmediğimiz takdirde halk bizi affetmeyecektir.
- The public will not forgive us for not developing alternatives to road transport.
- Karayolu taşımacılığına alternatifler geliştirmediğimiz için halk bizi affetmeyecektir.
- If not, we may have neither and future generations may find it very hard to forgive us.
- Aksi takdirde, ikisine de sahip olamayabiliriz ve gelecek nesiller bizi affetmekte çok zorlanabilir.
- Without forgiving or forgetting anything, I would prefer to concentrate on three questions.
- Hiçbir şeyi affetmeden ya da unutmadan, üç soru üzerinde yoğunlaşmayı tercih ediyorum.
- If that is the case, I can forgive you for your bad timing.
- Eğer durum buysa, kötü zamanlamanız için sizi affedebilirim.
- But since you're such an exceptional beauty, I'm prepared to forgive you.
- Ama sen olağanüstü bir güzel olduğun için seni affetmeye hazırım.
- But since you're such an exceptional beauty, I'm prepared to forgive you.
- Ama sen olağanüstü bir güzelliğe sahip olduğuna göre seni affetmeye hazırım.
- But since you're such an exceptional beauty, I'm prepared to forgive you.
- Fakat madem böyle olağanüstü bir güzelliğin var, seni affetmeye hazırım.
- The first person in this world we need to forgive is ourselves.
- Bu dünyada affetmemiz gereken ilk kişi kendimiziz.
- Forgiving is a decision, not a feeling.
- Affetmek bir karardır, bir duygu değil.
- The first person in this world we need to forgive is ourselves.
- Bu dünyada affetmemiz gereken ilk kişi kendimizdir.
- Will she forgive him for forgetting her birthday?
- O, doğum gününü unuttuğu için onu affedecek mi?
- We forgave Tom.
- Tom'u affettik.
- Tom will forgive us.
- Tom bizi affedecek.
- He prayed that his mother would forgive him.
- O, annesinin onu affetmesi için dua etti.
- I do not forgive you at all.
- Seni hiç affetmiyorum.
- He wants to forgive his father for abandoning him.
- Kendisini terk eden babasını affetmek istiyor.
- God, forgive me of my sins.
- Tanrım, günahlarımı affet.
- Tom can't forgive Mary for what she did.
- Tom, Mary'yi yaptığı şey için affedemiyor.
- I don't forgive you.
- Seni affetmem.
- You should forgive those who wrong you.
- Size yanlış yapanları affetmelisiniz.
- I have forgiven her already.
- Ben onu zaten affettim.
- Tom can't forgive Mary for behaving like that.
- Tom, öyle davrandığı için Mary'yi affedemiyor.
- Tom never forgave Mary.
- Tom Mary'yi hiç affetmedi.
- I can't forgive her.
- Onu affedemiyorum.
- I will never forgive her.
- Onu hiç affetmeyeceğim.
- Forgive your enemy, but remember the name of that bastard.
- Düşmanını affet, ama o piçin adını unutma.
- She forgave him.
- Onu affetti.
- I think you'd better lie low until she forgives you.
- Sanırım o seni affedinceye kadar saklansan iyi olur.
- I still haven't forgiven Tom for doing that.
- Bunu yaptığı için Tom'u hâlâ affetmedim.
- My job is to forgive you, which I do.
- Benim işim seni affetmektir, ki onu yaparım.
- Klava forgives her husband.
- Klava kocasını affeder.
- I do forgive Tom.
- Ben Tom'u affederim.
- Your wife would never forgive me if anything happened to you.
- Sana bir şey olsaydı karın beni asla affetmezdi.
- I won't forgive what you did to me.
- Bana yaptıklarını affetmeyeceğim.
- Tom will never forgive me.
- Tom beni asla affetmeyecek.
- Layla tried to forgive Fadil's infidelity.
- Leyla, Fadıl'ın sadakatsizliğini affetmeye çalıştı.
- Can you ever forgive us?
- Bizi affedebilecek misin?
- Father, forgive them; for they know not what they do.
- Baba, onları affet; çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.
- Tom still hasn't forgiven me.
- Tom hâlâ beni affetmedi.
- I won't forgive you if you do it again.
- Bir daha yaparsan seni affetmeyeceğim.
- I'll forgive you just this once.
- Seni bir kereliğine affedeceğim.
- Tom forgives you.
- Tom seni affediyor.
- Tom knows what to say to make Mary forgive him.
- Tom, Mary'nin onu affetmesi için ne söylemesi gerektiğini biliyor.
- Tom won't forgive you.
- Tom seni affetmez.
- I guess we should forgive Tom.
- Sanırım Tom'u affetmeliyiz.
- I'd never forgive myself if anything happened to Tom.
- Tom'a bir şey olursa kendimi asla affetmem.
- Tom forgave you.
- Tom seni affetti.
- I'll never forgive Tom.
- Tom'u asla affetmeyeceğim.
- Forgive them.
- Onları affedin.
- Tom expects Mary to forgive him.
- Tom, Mary'nin onu affetmesini bekliyor.
- I'll never ever forgive Tom for what he did.
- Tom'u yaptığı şey için asla affetmeyeceğim.
- I don't think I'd be able to forgive you if you did that.
- Bunu yaparsan seni affedebileceğimi sanmıyorum.
- You're forgiven.
- Sen affedildin.
- I don't think Tom will ever forgive Mary for doing that.
- Tom'un bunu yaptığı için Mary'yi affedeceğini hiç sanmıyorum.
- If you cheat on me again, I definitely won't forgive you.
- Beni bir daha aldatırsan seni kesinlikle affetmeyeceğim.
- I forgave Tom, but I'll never forgive you.
- Ben Tom'u affettim ama seni asla affetmeyeceğim.
- He never forgave me for it.
- O bunun için beni asla affetmedi.
- Tom forgave Mary for breaking her promise.
- Tom, sözünü tutmadığı için Mary'yi affetti.
- I'll forgive you this time.
- Bu sefer seni affedeceğim.
- Tom is ready to forgive Mary.
- Tom, Mary'yi affetmeye hazır.
- I'm going to forgive you.
- Seni affedeceğim.
- To understand all is to forgive all.
- Her şeyi anlamak, her şeyi affetmektir.
- Tom never forgave Mary for what she did.
- Tom, Mary'yi yaptıkları için asla affetmedi.
- I still haven't forgiven Tom.
- Tom'u hala affetmedim.
- They forgave you.
- Onlar seni affettiler.
- She prayed that her children would forgive her.
- Onun çocuklarının onu affetmesi için dua etti.
- Forgive your enemy, but remember the name of that bastard.
- Düşmanını affet ama o piçin adını unutma.
- I will forgive him out of consideration for you.
- Senin hürmetine onu affedeceğim.
- Tom never forgave Mary for what she did.
- Tom Mary'yi yaptıkları için hiç affetmedi.
- Forgive everyone, forget nothing.
- Herkesi affet, hiçbir şeyi unutma.
- I won't forgive Tom.
- Tom'u affetmeyeceğim.
- I'll never forgive Tom for that.
- Tom'u o konuda hiç affetmeyeceğim.
- Forgive your enemies, but never forget their names.
- Düşmanlarını affet ama isimlerini asla unutma.
- Try to be generous and forgive.
- Cömer olmaya çalış ve affet.
- I guess we could forgive Tom.
- Sanırım Tom'u affedebiliriz.
- Tom is going to forgive Mary.
- Tom Mary'i affedecek.
- Buy me a cup of coffee and I might forgive you.
- Bana bir fincan kahve ısmarlarsan seni affedebilirim.
- Have you forgiven me?
- Beni affettin mi?
- Your wife would never forgive me if anything happened to you.
- Sana bir şey olursa karın beni asla affetmez.
- Tom asked God to forgive him.
- Tom Tanrı'dan onu affetmesini istedi.
- I forgive you.
- Seni affediyorum.
- Tom never forgave me.
- Tom beni hiç affetmedi.
- Despite all this, I forgave the people who killed my children.
- Bütün bunlara rağmen, çocuklarımı öldüren insanları affettim.
- I've decided to forgive them.
- Onu affetmeye karar verdim.
- I forgave them.
- Ben onları affettim.
- I want you to know you're forgiven.
- Affedildiğini bilmeni istiyorum.
- I know Tom will forgive us.
- Tom'un bizi affedeceğini biliyorum.
- Tom won't forgive Mary.
- Tom Mary'yi affetmeyecek.
- Tom thought that Mary wouldn't forgive him.
- Tom, Mary'nin onu affetmeyeceğini düşündü.
- He isn't going to forgive me so easily.
- Beni o kadar kolay affetmeyecek.
- In time, I'm sure Tom will forgive you.
- Tom seni eminim zamanla affedecektir.
- Tom would never forgive me if I did that.
- Bunu yaparsam Tom beni asla affetmez.
- She forgave him for losing all her money.
- Bütün parasını kaybettiği için onu affetti.
- I would never forgive Tom if he did that.
- Eğer onu yapsaydı Tom'u asla affetmezdim.
- I'll never forgive you, Tom.
- Seni asla affetmeyeceğim, Tom.
- Tom has finally forgiven me.
- Tom sonunda beni affetti.
- Forgive them.
- Onları affet.
- She prayed that her daughters would forgive her.
- Kızlarının kendisini affetmesi için dua etti.
- Tom asked Mary to forgive him for what he'd done.
- Tom, Mary'den, yaptığı şey için onu affetmesini istedi.
- I'm sure Tom will forgive you.
- Tom'un seni affedeceğine eminim.
- You don't have to wait for an apology in order to forgive.
- Affetmek için bir özür beklemek zorunda değilsiniz.
- I'll forgive you.
- Seni affedeceğim.
- Forgive and forget.
- Affet ve unut.
- We forgave you.
- Seni affettik.
- I haven't forgiven you.
- Seni affetmedim.
- They've forgiven me.
- Beni affettiler.
- If he told me the truth, I would forgive him.
- Eğer bana doğruyu söyleseydi, onu affederdim.
- Klava forgives her husband.
- Klava kocasını affetti.
- Tom forgave Mary for losing all his money.
- Tom, Mary'yi tüm parasını kaybettiği için affetti.
- I don't think I'd be able to forgive you if you did that.
- Bunu yapan sensen seni affedebileceğimi zannetmiyorum.
- He apologized for his rudeness, but she wouldn't forgive him.
- Kabalığı için özür diledi ama kadın onu affetmedi.
- If anything should happen to Tom, I wouldn't forgive myself.
- Tom'a bir şey olursa, kendimi affetmem.
- I'm not going to forgive you.
- Sizi affetmeyeceğim.
- Forgive them, for they know not what they do.
- Onları affet, zira onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar.
- I have nothing to forgive you for.
- Affetmemi gerektirecek bir şey yapmadın ki.
- I would never forgive you if you did that.
- Bunu yapsan seni asla affetmezdim.
- I've never forgiven Tom.
- Tom'u hiç affetmedim.
- Tom would never forgive me if I did that.
- Onu yaparsam Tom beni asla affetmez.
- We forgive him.
- Onu affediyoruz.
- I'll never forgive myself for hitting Tom.
- Tom'a vurduğum için asla kendimi affetmeyeceğim.
- If you cheat on me again, I definitely won't forgive you.
- Eğer beni bir daha aldatırsan, seni kesinlikle affetmeyeceğim.
- I hope you can forgive us.
- Senin bizi affedebileceğini umuyorum.
- The future generations will not forgive any of you.
- Gelecek nesiller hiçbirinizi affetmeyecek.
- Tom wants to forgive his father for abandoning him.
- Tom, kendisini terk ettiği için babasını affetmek istiyor.
- She forgave the boy for his rudeness.
- Oğlanı kabalığı için affetti.
- They forgave you.
- Seni affettiler.
- Tom is going to forgive you eventually.
- Tom sonunda seni affedecek.
- I'll never forgive Tom for doing that.
- Tom'u bunu yaptığı için asla affetmem.
- Please forgive my error.
- Lütfen hatamı affet.
- Tom has forgiven me.
- Tom beni affetti.
- I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Toplantıda beni savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.
- Tom would forgive you.
- Tom seni affedecektir.
- I've decided to forgive her.
- Onu affetmeye karar verdim.
- Will you forgive me the debt?
- Borcumu affedecek misiniz?
- Tom would never forgive me.
- Tom beni asla affetmez.
- We'll forgive you this time.
- Bu sefer seni affedeceğiz.
- Tom is going to forgive you.
- Tom seni affedecek.
- I'll forgive, but I won't forget.
- Affedeceğim ama unutmayacağım.
- She never forgave me for it.
- O bunun için beni asla affetmedi.
- In any case, I've already entirely forgiven you.
- Her durumda, ben zaten tamamen sizi affettim.
- I'm ready to forgive Tom.
- Tom'u affetmeye hazırım.
- Is it harder to forgive or to forget?
- Affetmek mi yoksa unutmak mı daha zor?
- I forgave you.
- Seni affettim.
- I've never forgiven Tom for what he did.
- Tom'u yaptıkları için hiç affetmedim.
- Tom has forgiven Mary for everything.
- Tom, Mary'yi her şey için affetti.
- I will never forgive Sami for doing that.
- Sami'yi onu yaptığım için asla affetmeyeceğim.
- He never forgave me for it.
- Bunun için beni asla affetmedi.
- She forgave him for killing her father.
- Babasını öldürdüğü için onu affetti.
- Tom forgave Mary for killing his dog.
- Tom, köpeğini öldürdüğü için Mary'yi affetti.
- I cannot forgive him just because he is a child.
- O sadece bir çocuk olduğu için onu affedemiyorum.
- If I tell her the truth, she will never forgive me.
- Ona gerçeği söylersem, beni asla affetmez.
- Have you forgiven them?
- Onları affettin mi?
- I can't forgive them.
- Onları affedemem.
- What does Tom need to say to get Mary to forgive him?
- Mary'nin onu affetmesi için Tom'un ne söylemesi gerekiyor?
- I will never forgive her.
- Onu asla affetmeyeceğim.
- I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Toplantıda beni desteklememen nedeniyle seni asla affetmeyeceğim.
- I still haven't forgiven Tom for that.
- Tom'u hâlâ affetmedim.
- Did Tom forgive Mary?
- Tom Mary'yi affetti mi?
- She prayed that her mother would forgive her.
- Annesi onu affetsin diye dua etti.
- I'll never forgive you.
- Seni asla affetmeyeceğim.
- Tom will never forgive those who abused him as a child.
- Tom çocukken onu istismar edenleri asla affetmeyecek.
- I'm ready to forgive them.
- Onları affetmeye hazırım.
- I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Beni toplantıda savunmadığın için seni asla affetmeyeceğim.
- I will never forgive him.
- Onu asla affetmeyeceğim.
- We have sinned, Lord, forgive us.
- Günah işledik, Tanrım, affet bizi.
- Tom forgave Mary for losing all his money.
- Tom, Mary'nin onun tüm parasını kaybetmiş olmasını affetti.
- Have you forgiven her?
- Onu affettin mi?
- Tom forgave Mary for breaking her promise.
- Tom sözünden döndüğü için Mary'yi affetti.
- Tom will forgive you.
- Tom seni affedecek.
- Even if he brought me flowers, I still won't forgive him.
- Bana çiçek getirse bile onu affetmeyeceğim.
- Tom hasn't forgiven anybody.
- Tom kimseyi affetmedi.
- I don't forgive you.
- Seni affetmiyorum.
- I'm sure Tom won't forgive Mary.
- Tom'un Mary'yi affetmeyeceğinden eminim.
- I'll never forgive Tom for doing that.
- Onu yaptığı için Tom'u asla affetmeyeceğim.
- Tom is going to forgive Mary.
- Tom Mary'yi affedecek.
- I can't forgive what you did.
- Yaptığını affedemem.
- Tom wanted Mary to forgive John for what he had done.
- Tom, Mary'den John'u yaptığı şey için affetmesini istedi.
- Tom hoped that Mary would forgive him.
- Tom, Mary'nin onu affedeceğini umuyordu.
- Tom thought that Mary wouldn't forgive him.
- Tom Mary'nin onu affetmeyeceğini düşündü.
- I won't forgive Tom.
- Ben Tom'u affetmeyeceğim.
- In any case, I've already entirely forgiven you.
- Her halükarda, seni zaten tamamen affettim.
- I'm never going to forgive Tom.
- Tom'u asla affetmeyeceğim.
- Will he ever forgive me?
- O beni hiç affedecek mi?
- Tom can't forgive Mary for what she did.
- Tom Mary'yi yaptığı şey için affedemiyor.
- Tom forgave Mary for killing his dog.
- Tom, Mary'nin onun köpeğini öldürmüş olmasını affetti.
- I will never forgive you.
- Seni asla affetmeyeceğim.
- Tom would never forgive me.
- Tom beni asla affetmeyecek.
- No sin is too great for God to forgive.
- Hiçbir günah Tanrı'nın affedemeyeceği kadar büyük değildir.
- Tom would never forgive himself if anything happened to Mary.
- Tom, Mary'ye bir şey olursa kendini asla affetmeyecekti.
- I'll never forgive myself for hitting Tom.
- Tom'a vurduğum için kendimi asla affetmeyeceğim.
- Tom hoped that Mary would forgive him.
- Tom Mary'nin onu affedeceğini umuyordu.
- Tom forgives you.
- Tom seni affeder.
- I can't forgive her.
- Onu affedemem.
- Please forgive my impertinence.
- Lütfen saygısızlığımı affedin.
- Forgive my sins.
- Günahlarımı affet.
- If you tell me the truth, I'll forgive you.
- Bana gerçeği söylersen, seni affederim.
- I think you ought to forgive us.
- Bence bizi affetmelisin.
- You have to admit first your fault before I'll forgive you.
- Seni affetmem için önce hatanı kabul etmelisin.
- I'm sure Tom won't forgive Mary.
- Tom'un Mary'yi affetmeyeceğine eminim.
- Tom would never forgive us if we did that.
- Eğer bunu yaparsak, Tom bizi asla affetmez.
- Tom knows you'll never forgive him.
- Tom onu asla affetmeyeceğini biliyor.
- I forgave them.
- Onları affettim.
- Please forgive my son.
- Lütfen oğlumu affedin.
- Forgive Tom.
- Tom'u affet.
- God loves those who can control their anger and forgive unintentional negligence.
- Tanrı, öfkesini kontrol edebilenleri ve kasıtsız ihmalleri affedebilenleri sever.
- Tom won't forgive you.
- Tom seni affetmeyecek.
- I forgave him.
- Onu affettim.
- Have you forgiven him?
- Onu affettin mi?
- You should forgive those who wrong you.
- Sana haksızlık edenleri affetmelisin.
- Tom and Mary couldn't forgive themselves.
- Tom ve Mary kendilerini affedemediler.
- Tom told Mary that he'd forgiven her.
- Tom, Mary'ye onu affettiğini söyledi.
- Tom never forgave himself.
- Tom kendini asla affetmedi.
- Tom never forgave me for it.
- Tom beni hiç affetmedi.
- Shouldn't you overlook his indiscretions and forgive him?
- Patavatsızlıklarını görmezden gelip onu affetmeniz gerekmez mi?
- To err is human, to forgive divine.
- Hata yapmak insana, affetmek ilahi olana düşer.
- I think you should forgive Tom.
- Bence Tom'u affetmelisin.
- You have to forgive yourself.
- Kendini affetmen gerek.
- Forgive us for that.
- Bunun için bizi affet.
- He won't forgive me so easily.
- Beni o kadar kolay affetmeyecektir.
- I just want you to know that I forgive you.
- Seni affettiğimi bilmeni istiyorum.
- Love doesn't forgive.
- Sevgi affetmez.
- God will forgive you.
- Tanrı seni affedecek.
- Despite all this, I forgave the people who killed my children.
- Tüm bunlara rağmen çocuklarımı öldüren insanları affettim.
- They forgave him for his crimes.
- Suçları için onu affettiler.
- Do you really think I will forgive you?
- Gerçekten seni affedeceğimi mi düşünüyorsun?
- He isn't going to forgive me so easily.
- O beni o kadar kolayca affetmeyecek.
- Tom knows what to say to make Mary forgive him.
- Mary'ye kendini affettirmek için Tom ne söyleyeceğini biliyor.
- I never forgave Tom for doing that.
- Bunu yaptığı için Tom'u hiç affetmedim.
- Is it harder to forgive or to forget?
- Affetmek mi yoksa unutmak mı daha zordur?
- Of course, I forgive you.
- Tabii ki seni affediyorum.
- You forgave Tom for doing that, didn't you?
- Tom'u bunu yaptığı için affettin, değil mi?
- Tom and Mary have forgiven me.
- Tom ve Mary beni affetti.
- I won't forgive you if you do it again.
- Bunu tekrar yaparsan seni affetmem.
- I'll never forgive him.
- Onu asla affetmeyeceğim.
- I'll never forgive myself if anything's happened to Tom.
- Tom'a bir şey olduysa kendimi asla affetmeyeceğim.
- They prayed that their children would forgive them.
- Onlar çocuklarının kendilerini affetmesi için dua etti.
- Until the age of 21, children love their parents; at 25 they judge them, afterwards they forgive them.
- Çocuklar 21 yaşına kadar ebeveynlerini severler; 25 yaşında onları yargılarlar, sonra affederler.
- I think you'd better lie low until she forgives you.
- Bence o seni affedene kadar ortalıkta görünmesen iyi olur.
- Tom has forgiven Mary for everything.
- Tom Mary'yi her şey için affetti.
- Tom couldn't forgive Mary for killing his parents.
- Tom, ebeveynlerini öldürdüğü için Mary'yi affedemedi.
- Tom asked Mary to forgive him.
- Tom, Mary'den onu affetmesini istedi.
- You can be sure I will not hurt you but you should know I will not forgive you.
- Sana zarar vermeyeceğimden emin olabilirsin fakat seni affetmeyeceğimi bilmelisin.
- She forgave you.
- O seni affetti.
- I would never forgive you if you did that.
- Eğer onu yaparsan seni asla affetmem.
- Tom never did anything Mary had to forgive him for.
- Tom, Mary'nin onu affetmesi gereken hiçbir şey yapmadı.
- I think you should forgive Tom.
- Bence Tom'u affetmelisiniz.
- She prayed that her mother would forgive her.
- Annesinin kendisini affetmesi için dua etti.
- I know you'll never forgive Tom.
- Tom'u asla affetmeyeceğini biliyorum.
- How can you hurt the servant that Allah has forgiven?
- Allah'ın affettiği bir kulu nasıl incitirsin?
- I forgave Tom, but I'll never forgive you.
- Tom'u affettim ama seni asla affetmem.
- One forgives as long as one loves.
- İnsan sevdiği sürece affeder.
- Tom would never forgive us.
- Tom bizi asla affetmeyecek.
- In time, I'm sure Tom will forgive you.
- Tom'un seni zamanla affedeceğine eminim.
- Tom would never forgive us.
- Tom bizi asla affetmez.
- Forgive them, for they know not what they do.
- Onları affet, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.
- Tom would never forgive us if we did that.
- Bunu yaparsak Tom bizi asla affetmez.
- We forgave them.
- Biz onları affettik.
- She'll never forgive me.
- O beni asla affetmeyecek.
- We have already forgiven you.
- Biz zaten sizi affettik.
- Tom would forgive you.
- Tom seni affederdi.
- Tom never forgave me for doing that.
- Tom bunu yaptığım için beni asla affetmedi.
- She prayed that her daughters would forgive her.
- Kızlarının kendisini affetmesi için yalvardı.
- Tom is never going to forgive me.
- Tom beni asla affetmeyecek.
- I can't forgive them.
- Onları affedemiyorum.
- Do you think I will forgive you?
- Seni affedeceğimi düşünüyor musun?
- We won't forgive you.
- Seni affetmeyeceğiz.
- Love doesn't forgive.
- Aşk affetmez.
- Who do you like us to forgive?
- Kimi affetmemizi istersiniz?
- He prayed that his mother would forgive him.
- Annesinin onu affetmesi için dua etti.
- I could never forgive myself if I did that.
- Ben eğer onu yapsaydım kendimi asla affedemezdim.
- It doesn't matter what excuse he gives me, I can't forgive him.
- Bana ne bahane sunarsa sunsun, onu affedemem.
- Tom asked Mary to forgive him for what he'd done.
- Tom, Mary'den yaptığı şey için onu affetmesini istedi.
- Did Tom forgive Mary?
- Tom, Mary'yi affetti mi?
- Has Tom forgiven you?
- Tom seni affetti mi?
- Tom can't forgive himself for what he did to Mary.
- Tom Mary'ye yaptığı için kendini affedemiyor.
- I won't forgive you.
- Seni affetmeyeceğim.
- We forgive him.
- Biz onu affederiz.
- Will God forgive us?
- Tanrı bizi affedecek mi?
- She prayed that her father would forgive her.
- Babasının onu affetmesi için dua etti.
- Has Tom forgiven Mary?
- Tom, Mary'yi affetti mi?
- She prayed that her children would forgive her.
- Çocuklarının onu affetmesi için dua etti.
- He forgave us.
- Bizi affetti.
- I hope you can forgive us.
- Umarım bizi affedebilirsin.
- I haven't forgiven you.
- Sizi affetmedim.
- I'm not going to forgive you.
- Seni affetmeyeceğim.
- Later Chris felt ashamed and apologized, and Beth forgave him.
- Daha sonra Chris utandı ve özür diledi, Beth de onu affetti.
- Tom wants to forgive his father for abandoning him.
- Tom, onu terkettiği için babasını affetmek istiyor.
- Tom still hasn't forgiven me.
- Tom beni hala affetmedi.
- I've decided to forgive him.
- Onu affetmeye karar verdim.
- I have nothing to forgive you for.
- Seni affedecek bir şeyim yok.
- She prayed that her daughters would forgive her.
- Kızlarının onu affetmesi için dua etti.
- Tom is ready to forgive Mary.
- Tom Mary'yi affetmeye hazır.
- One of the toughest things in the world to do is forgive.
- Dünyada yapılması en zor şeylerden biri affetmektir.
- We forgive you.
- Seni affediyoruz.
- I do forgive Tom.
- Tom'u affediyorum.
- I can't forgive him.
- Onu affedemiyorum.
- Tom has forgiven Mary.
- Tom Mary'yi affetti.
- I'm ready to forgive him.
- Onu affetmeye hazırım.
- Will Tom ever forgive me?
- Tom beni hiç affedecek mi?
- Tom knows you'll never forgive Mary.
- Tom, Mary'yi asla affetmeyeceğini biliyor.
- Tom and I've forgiven Mary.
- Tom ve ben Mary'yi affettik.
- Forgive him.
- Onu affedin.
- I can't forgive him.
- Onu affedemem.
- Tom said that he's forgiven Mary.
- Tom, Mary'yi affettiğini söyledi.
- Tom won't ever be able to forgive Mary for cheating on him.
- Tom onu aldattığı için asla Mary'yi affedemeyecek.
- Could you ever forgive me?
- Beni hiç affedebilir misin?
- One of the toughest things in the world to do is forgive.
- Dünyada yapacak en zor şeylerden biri affetmektir.
- Tom forgave Mary breaking her promise.
- Tom, Mary'nin sözünü tutmamasını affetti.
- I told Tom I forgave him.
- Tom'a onu affettiğimi söyledim.
- Tom is still just a kid, so let's forgive him.
- Tom hala bir çocuk, bu yüzden onu affedelim.
- I still haven't forgiven Tom for that.
- Onun için Tom'u hâlâ affetmedim.
- Tom will forgive Mary.
- Tom Mary'yi affedecek.
- Tom will never forgive himself.
- Tom kendini asla affetmeyecek.
- I can't forgive what you did.
- Yaptıklarınızı affedemem.
- We forgive infidelities, but we don't forget.
- Sadakatsizlikleri affederiz ama unutmayız.
- I'll never forgive Tom for that.
- Bunun için Tom'u asla affetmeyeceğim.
- Tom forgave Mary on his deathbed.
- Tom ölüm döşeğindeyken Mary'yi affetti.
- I wouldn't forgive Tom even if he apologized.
- Özür dilese bile Tom'u affetmezdim.
- Mary forgave you.
- Mary seni affetti.
- I wouldn't forgive Tom even if he apologized.
- Özür dilese bile Tom'u affetmeyeceğim.
- Tom won't ever be able to forgive Mary for cheating on him.
- Tom, Mary'yi kendisini aldattığı için asla affedemeyecekti.
- Tom wanted Mary to forgive him.
- Tom, Mary'nin onu affetmesini istedi.
- He begged her to forgive him.
- Onu affetmesi için yalvardı.
- Tom is never going to forgive you.
- Tom asla seni affetmeyecek.
- I don't think Tom will ever forgive Mary for doing that.
- Tom'un Mary'yi onu yaptığı için affedeceğini hiç sanmıyorum.
- I'll never forgive you.
- Seni hiç affetmeyeceğim.
- Tom begged Mary to forgive him.
- Tom Mary'ye onu affetmesi için yalvardı.
- If anything should happen to Tom, I wouldn't forgive myself.
- Tom'a bir şey olursa kendimi affetmem.
- Tom forgave Mary for losing all his money.
- Tom bütün parasını kaybettiği için Mary'yi affetti.
- A mother's heart always forgives.
- Bir annenin kalbi her zaman affeder.
- We can forgive, but forgetting, it's impossible.
- Affedebiliriz ama unutmak, bu imkansız.
- You're already forgiven.
- Çoktan affedildiniz.
- In time, I'm sure Tom will forgive you.
- Zamanla Tom'un seni affedeceğine eminim.
- We have sinned, Lord, forgive us.
- Günah işledik, Tanrım, bizi affet.
- I will never forgive Sami for doing that.
- Bunu yaptığı için Sami'yi asla affetmem.
- You're already forgiven.
- Çoktan affedildin.
- Tom forgave Mary on his deathbed.
- Tom Mary'yi ölüm döşeğinde affetti.
- I will never forgive you.
- Seni hiç affetmeyeceğim.
- Tom and Mary have forgiven me.
- Tom ve Mary beni affettiler.
- We forgave them.
- Onları affettik.
- Tom will forgive Mary.
- Tom Mary'i affedecek.
- You can say what you like, but I'll never forgive you.
- İstediğini söyleyebilirsin ama seni asla affetmeyeceğim.
- A sin confessed is half forgiven.
- İtiraf edilen bir günahın yarısı affedilir.
- I never forgave Tom for doing that.
- Onu yaptığı için Tom'u asla affetmedim.
- We can forgive, but forgetting, it's impossible.
- Affedebiliriz ama unutmak imkansızdır.
- He won't forgive me so easily.
- Beni öyle kolay affetmeyecek.
- Please forgive my son.
- Lütfen oğlumu affet.
- She has forgiven him.
- Onu affetti.
- Mary prayed that her mother would forgive her.
- Mary annesinin onu affetmesi için dua etti.
- Will she forgive him for forgetting her birthday?
- Doğum gününü unuttuğu için onu affedecek mi?
- Shouldn't you overlook his indiscretions and forgive him?
- Onun patavatsızlıklarını görmezden gelmen ve onu affetmen gerekmez mi?
- She never forgave me for it.
- O da beni hiç affetmedi.
- If he had told me the truth, I would have forgiven him.
- Bana doğruyu söyleseydi, onu affederdim.
- My job is to forgive you, which I do.
- Benim işim seni affetmek, ki affediyorum.
- I'd never forgive myself if anything happened to Tom.
- Tom'a bir şey olursa asla kendimi affetmem.
- They prayed that their father would forgive them.
- Babalarının onları affetmesi için dua ettiler.
- I forgave her.
- Onu affettim.
- Forgive your enemies, but never forget their names.
- Düşmanlarını affet ama onların adlarını asla unutma.
- Tom will never forgive me for doing that.
- Tom bunu yaptığım için beni asla affetmez.
- I won't forgive you.
- Seni affetmem.
- You can be sure I will not hurt you but you should know I will not forgive you.
- Sana zarar vermeyeceğimden emin olabilirsin ama seni affetmeyeceğimi de bilmelisin.
- They prayed that their father would forgive them.
- Onlar babalarının onları affetmesi için dua etti.
- I told Tom I forgave him.
- Onu affettiğimi Tom'a söyledim.
- I'm not slow to forgive, but I remember everything.
- Affetmemezlik yapmam, ama her şeyi hatırlarım.
- We have already forgiven you.
- Seni çoktan affettik.
- I forgave Tom.
- Tom'u affettim.
- I still haven't forgiven Tom.
- Tom'u hâlâ affetmedim.
- She forgave you.
- Seni affetti.
- We've forgiven you.
- Seni affettik.
- I still haven't forgiven Tom for doing that.
- Onu yaptığı için Tom'u hâlâ affetmedim.
- I cannot forgive him just because he is a child.
- Sırf çocuk olduğu için onu affedemem.
- We can forgive, but forgetting is impossible.
- Affedebiliriz ama unutmak imkansızdır.
- Tom hopes Mary forgives him.
- Tom, Mary'nin onu affetmesini umuyor.
- If he told me the truth, I would have forgiven him.
- Eğer o bana gerçeği söyleseydi, onu affederdim.
- I can't forgive any of you.
- Hiçbirinizi affedemem.
- Tom always forgives Mary, no matter what she does.
- Tom, Mary ne yaparsa yapsın onu her zaman affeder.
- Can you forgive us?
- Bizi affedebilir misin?
- Tom never forgave me for it.
- Tom bunun için beni asla affetmedi.
- Do you really think I will forgive you?
- Seni gerçekten affedeceğimi mi sanıyorsun?
- I'm sure Tom will forgive you.
- Eminim Tom seni affedecektir.
- Tom couldn't forgive Mary for killing his parents.
- Tom, ailesini öldürdüğü için Mary'yi affedemedi.
- You have to forgive yourself.
- Kendini affetmek zorundasın.
- I'll forgive you just this once.
- Sadece bu seferlik seni affedeceğim.
- I will never forgive you because you did not stick up for me at the meeting.
- Beni toplantıda desteklemediğin için seni asla affetmeyeceğim.
- I'm not slow to forgive, but I remember everything.
- Affetmekte yavaş değilimdir ama her şeyi hatırlarım.
- You still haven't forgiven Tom for doing that, have you?
- Bunu yaptığı için Tom'u hâlâ affetmedin, değil mi?
- You've never forgiven me, have you?
- Beni hiç affetmedin, değil mi?
- I'm ready to forgive her.
- Onu affetmeye hazırım.
- I never forgave Tom for doing that.
- Bunu yaptığı için Tom'u asla affetmedim.
- Tom is never going to forgive you.
- Tom seni asla affetmeyecek.
- Tom can't forgive Mary for behaving like that.
- Tom, Mary'yi böyle davrandığı için affedemiyor.
- Tom wanted Mary to forgive John for what he had done.
- Tom Mary'nin yaptıkları için John'u affetmesini istedi.
- Did Tom forgive you for what you did last week?
- Tom geçen hafta yaptığın şey için seni affetti mi?
- I'll never forgive you as long as I live.
- Yaşadığım sürece seni asla affetmeyeceğim.
- I'll not forgive Layla.
- Leyla'yı affetmeyeceğim.
- Have you forgiven Tom?
- Tom'u affettin mi?
- He wants to forgive his father for abandoning him.
- Onu terk ettiği için babasını affetmek istiyor.
- I won't forgive her.
- Onu affetmeyeceğim.
- I could never forgive myself if I did that.
- Bunu yaparsam kendimi asla affedemem.
- Tom can't forgive Mary for what she did.
- Tom yaptıkları için Mary'yi affedemiyor.
- I can't forgive Tom.
- Tom'u affedemem.
- I can on no condition forgive her.
- Hiçbir koşulda, onu affedemem.
- If he told me the truth, I would have forgiven him.
- Bana doğruyu söyleseydi, onu affederdim.
- I doubt Tom will ever forgive Mary for doing that.
- Tom'un bunu yaptığı için Mary'yi affedeceğinden şüpheliyim.
- What must Tom say so that Mary forgives him?
- Mary'nin onu affetmesi için Tom ne söylemeli?
- I'll forgive Tom.
- Tom'u affedeceğim.
- Layla tried to forgive Fadil's infidelity.
- Leyla, Fadıl'ın ihanetini affetmeye çalıştı.
- How can I ever forgive myself?
- Kendimi nasıl affedebilirim?
- She forgave her husband.
- Kocasını affetti.
- She has forgiven him for everything.
- Onu her şey için affetmiş.
- I don't think I could forgive myself if I did that.
- Bunu yaparsam kendimi affedebileceğimi sanmıyorum.
- I've decided to forgive them.
- Onları affetmeye karar verdim.
- Has Tom forgiven us?
- Tom bizi affetti mi?
- What must Tom say so that Mary forgives him?
- Tom, Mary'nin onu affetmesi için ne söylemeli?
- Did Tom forgive you?
- Tom seni affetti mi?
- Tom always forgives Mary, no matter what she does.
- Mary ne yaparsa yapsın, Tom her zaman Mary'yi affeder.
- If he told me the truth, I would forgive him.
- Bana gerçeği söyleseydi, onu affederdim.
- Tom will never forgive you.
- Tom seni asla affetmeyecek.
- We forgive infidelities, but we don't forget.
- İhanetleri affediyoruz ama unutmuyoruz.
- I've never forgiven Tom for what he did.
- Yaptıkları için Tom'u hiç affetmedim.
- He forgave you.
- Seni affetti.
- I've decided to forgive you.
- Seni affetmeye karar verdim.
- Tom told me that I'm forgiven.
- Tom bana affedildiğimi söyledi.
- Tom forgave Mary.
- Tom Mary'yi affetti.
- Do you think I will forgive you?
- Seni affedeceğimi mi sanıyorsun?
- Tom forgave Mary.
- Tom Mary'i affetti.
- You prayed that your mother would forgive you.
- Annenin seni affetmesi için dua ettin.
- Have you forgiven us?
- Bizi affettin mi?
- I have forgiven her already.
- Ben onu çoktan affettim.
- I won't forgive her.
- Ben onu affetmeyeceğim.
- In time, I'm sure Tom will forgive you.
- Zamanla, Tom'un seni affedeceğinden eminim.
- If you tell me the truth, I'll forgive you.
- Bana doğruyu söylersen, seni affederim.
- Please forgive us.
- Lütfen bizi affet.
- We can forgive, but forgetting is impossible.
- Biz affedebiliriz fakat unutmak imkansızdır.
- Tom refused to forgive Mary.
- Tom Mary'yi affetmeyi reddetti.
- I've forgiven you.
- Seni affettim.
- We prayed that our mother would forgive us.
- Annemizin bizi affetmesi için dua ettik.
- I've decided to forgive Tom.
- Tom'u affetmeye karar verdim.
- Has Tom forgiven Mary?
- Tom Mary'yi affetti mi?
- I would never forgive Tom if he did that.
- Tom bunu yapsaydı onu asla affetmezdim.
- I never forgave Tom for doing that.
- Tom'u onu yaptığı için affetmedim.
- I can on no condition forgive her.
- Onu, hiçbir koşulda affedemem.
- Have you forgiven them?
- Onları affettiniz mi?
- There's nothing to forgive.
- Affedecek bir şey yok.
- Tom never forgave me.
- Tom beni asla affetmedi.
- Tom begged Mary to forgive him.
- Tom, Mary'ye onu affetmesi için yalvardı.
- Tom is hoping Mary will forgive him.
- Tom, Mary'nin onu affedeceğini umuyor.
- Please forgive Tom.
- Lütfen Tom'u affet.
- Sami has forgiven that guy.
- Sami o adamı affetti.
Show More (453)
|
