1 |
fracture |
kırmak |
v. |
|
- He fractured his right hand during the game.
- Maç sırasında sağ elini kırdı.
- I fractured my arm.
- Kolumu kırdım.
- The boy fell off the bicycle and fractured his skull.
- Çocuk bisikletten düştü ve kafatasını kırdı.
- Tom's skull has been fractured.
- Tom'un kafatası kırıldı.
- He had an accident and fractured his leg.
- Bir kaza geçirdi ve bacağını kırdı.
- He had an accident and fractured his leg.
- Bir kaza geçirdi ve bacağı kırıldı.
- Why do you have a fractured bone?
- Neden kemiğin kırıldı?
- Tom fractured his wrist.
- Tom bileğini kırmış.
- Tom fractured his wrist.
- Tom bileğini kırdı.
Show More (6)
|
2 |
fracture |
kırık |
n. |
|
- It's just a hairline fracture; she'll be fine.
- Sadece ince bir kırık, iyileşecektir.
Show More (-2)
|
3 |
fracture |
parçalara ayırmak |
v. |
|
- During World War I, Russia was fractured by the civil war.
- Birinci Dünya Savaşı sırasında Rusya iç savaş nedeniyle parçalara ayrılmış durumdaydı.
Show More (-2)
|
4 |
fracture |
kırma |
n. |
|
- How did you fracture your shoulder?
- Omzunu nasıl kırdın?
Show More (-2)
|