|
- This is a Dutch expression about the consequences of getting older.
- Bu, yaşlanmanın sonuçlarına ilişkin Hollandaca bir ifadedir.
- This is a Dutch expression about the consequences of getting older.
- Bu, yaşlanmanın sonuçlarıyla ilgili Hollandaca bir ifadedir.
- This is important as the planet is getting older.
- Gezegen yaşlandığı için bu önemlidir.
- This is important as the planet is getting older.
- Bu, gezegen yaşlandıkça daha da önem kazanıyor.
- This is important as the planet is getting older.
- Bu önemli çünkü dünya nüfusu yaşlanıyor.
- You're getting older.
- Yaşlanıyorsun.
- It's important to take good care of your teeth so you'll be able to eat properly when you get older.
- Yaşlandığınızda düzgün beslenebilmek için dişlerinize iyi bakmanız çok önemli.
- I'm starting to get old!
- Yaşlanmaya başlıyorum!
- This is getting old.
- Bu yaşlanıyor.
- As you get older you start to feel that health is everything.
- Yaşlandıkça sağlığın her şey olduğunu hissetmeye başlıyorsunuz.
- Of course we know that we will get old.
- Tabii ki yaşlanacağımızı biliyoruz.
- Tom's memory's getting worse as he gets older.
- Tom'un hafızası yaşlandıkça kötüleşiyor.
- As you get older you start to feel that health is everything.
- Yaşlandıkça sağlığın her şey olduğunu anlamaya başlarsın.
- I guess we're getting old.
- Sanırım yaşlanıyoruz.
- Tom couldn't believe how ugly Mary became as she got older.
- Tom, Mary'nin yaşlandıkça ne kadar çirkinleştiğine inanamıyordu.
- He is getting old.
- O yaşlanıyor.
- As you get older, you're going to have more of these kinds of problems.
- Yaşlandıkça, bu tür sorunlarla daha çok karşılaşacaksın.
- As you get older, you're going to have more of these kinds of problems.
- Yaşlandıkça, bu türden problemlerden daha fazlasını yaşayacaksınız.
- I'll take care of my parents when they get old.
- Ben, yaşlandıklarında ebeveynlerime bakacağım.
- She is getting older.
- O yaşlanıyor.
- We're getting old.
- Yaşlanıyoruz.
- We are getting older day by day.
- Biz günden güne yaşlanıyoruz.
- Tom has gotten older and he doesn't go out as often as he used to.
- Tom yaşlandı ve eskiden çıktığı kadar sık dışarı çıkmıyor.
- When Mr Jones gets old, he will hand over his business to his son.
- Bay Jones yaşlandığında, işini oğluna devredecektir.
- He is getting old, but he is as healthy as ever.
- O yaşlanıyor ama her zamanki kadar sağlıklı.
- Grandfather has retired because he is getting old.
- Büyükbabam yaşlandığı için emekli oldu.
- I'm getting older and I don't want to work at night anymore.
- Yaşlandım ve artık geceleri çalışmak istemiyorum.
- I got older, and so I started looking at things differently.
- Yaşlandım ve olaylara daha farklı bakmaya başladım.
- He's gotten old, too.
- O da yaşlandı.
- I know I'm getting old.
- Yaşlandığımı biliyorum.
- Of course we know that we will get old.
- Elbette yaşlanacağımızı biliyoruz.
- He was getting old.
- Yaşlanıyordu.
- When you have few goals, you get older.
- Az sayıda amacın olduğunda yaşlanırsın.
- I guess Tom and I are getting old.
- Sanırım Tom ve ben yaşlanıyoruz.
- I'm getting old.
- Yaşlanıyorum.
- You're getting old.
- Yaşlanıyorsun.
- I'll take care of my parents when they get old.
- Yaşlandıklarında aileme ben bakacağım.
- I must be getting old.
- Yaşlanıyor olmalıyım.
- Tom is getting old.
- Tom yaşlanıyor.
- Everybody gets old.
- Herkes yaşlanır.
- All of us are getting older.
- Hepimiz yaşlanıyoruz.
- Grandfather has retired because he is getting old.
- Büyükbaba yaşlandığından dolayı emekli oldu.
- Tom felt that he was getting old.
- Tom yaşlandığını hissediyordu.
- When parents get old in Japan, they are customarily looked after by their children.
- Japonya'da ebeveynler yaşlandıklarında geleneklere göre çocukları tarafından bakılırlar.
- When parents get old in Japan, they are customarily looked after by their children.
- Japonya'da ebeveynler yaşlandığında, onlara geleneksel olarak çocukları bakar.
- We are getting older day by day.
- Her geçen gün daha da yaşlanıyoruz.
- When you have few goals, you get older.
- Az hedefiniz olduğunda yaşlanırsınız.
- You get older when you don't have many aims.
- Birçok amacın yoksa yaşlanırsın.
- We are getting older day by day.
- Biz gün geçtikçe yaşlanıyoruz.
- He was getting old.
- O yaşlanıyordu.
- Tom is getting older.
- Tom yaşlanıyor.
- When your friends begin to flatter you on how young you look, it's a sure sign you're getting old.
- Arkadaşlarınız ne kadar genç göründüğünüz konusunda sizi pohpohlamaya başladığında, bu yaşlandığınızın kesin bir işaretidir.
- I'm getting older and I don't want to work at night anymore.
- Yaşlanıyorum ve artık geceleri çalışmak istemiyorum.
- She's getting older.
- O gittikçe yaşlanıyor.
- I'm getting older.
- Yaşlanıyorum.
- When Mr Jones gets old, he will hand over his business to his son.
- Bay Jones yaşlandığı zaman, işini oğluna devredecek.
- I'm getting older.
- Gittikçe yaşlanıyorum.
- She is getting older.
- Yaşlanıyor.
- You get older when you don't have many aims.
- Çok fazla hedefiniz olmadığında yaşlanırsınız.
- Maybe I'm just getting old.
- Belki de sadece yaşlanıyorumdur.
- He is getting old, but he is as healthy as ever.
- Yaşlanıyor ama her zamanki gibi sağlıklı.
- When are you going to face up to the fact that you are getting old?
- Yaşlandığın gerçeğiyle ne zaman yüzleşeceksin?
- We're getting old.
- Biz yaşlanıyoruz.
- As people get older, their brain cells become less efficient.
- İnsanlar yaşlanırken, beyin hücreleri daha az verimli olur.
- This never gets old.
- Bu asla yaşlanmaz.
- She's getting older.
- Yaşlanıyor.
- Tom has gotten older and he doesn't go out as often as he used to.
- Tom yaşlandı ve eskisi kadar sık dışarı çıkmıyor.
- Everybody gets old.
- Herkes yaşlanıyor.
- That thing never gets old.
- O şey asla yaşlanmaz.
- I'm starting to get old!
- Ben yaşlanmaya başlıyorum!
- I'm getting older and tired.
- Yaşlanıyorum ve yoruluyorum.
- As he gets older, he's getting more and more stubborn.
- Yaşlandıkça daha da inatçı oluyor.
Show More (69)
|