| 1 |
guts |
cesaret |
n. |
|
- It took a lot of guts for Taylor to ask for a promotion.
- Taylor'ın terfi istemesi büyük cesaret gerektiren bir olaydı.
- The Commission should have the guts to strip away this pretence and withdraw this directive.
- Komisyon bu gösterişi ortadan kaldıracak ve bu direktifi geri çekecek cesarete sahip olmalıdır.
- The Commission should have the guts to strip away this pretence and withdraw this directive.
- Komisyon'un bu bahaneyi ortadan kaldıracak ve bu yönergeyi geri çekecek cesareti göstermesi gerekmektedir.
- You got guts, kid, showing yourself like that.
- Kendini böyle göstermeye cesaretin var, evlat.
- No one seems to have the guts to do that anymore.
- Artık kimsenin bunu yapacak cesareti yok gibi görünüyor.
- Tom has a lot of guts asking Mary for a loan.
- Tom'un Mary'den borç istemeye cesareti çok.
- It took guts to do what Tom did.
- Tom'un yaptığını yapmak cesaret ister.
- So have you got the guts?
- Yani cesaretin var mı?
- I hate your guts.
- Cesaretinizden nefret ediyorum.
- Do you have the guts to do that?
- Bunu yapacak cesaretin var mı?
- He doesn't have the guts to say no to my plan.
- Planıma hayır diyecek cesareti yok.
- You don't have the guts.
- Sende o cesaret yok.
- You don't have the guts.
- Yeterince cesaretin yok.
- What you did took guts.
- Yaptığın şey cesaret isterdi.
- Tom has guts.
- Tom cesareti var.
- Tom has a lot of guts asking Mary for a loan.
- Tom'un Mary'den borç para istemeye cesareti var.
- Tom doesn't have the guts to do that.
- Tom'un bunu yapacak cesareti yok.
- That took a lot of guts.
- Bu çok cesaret ister.
- So have you got the guts?
- Cesaretin var mı?
- I don't have the guts to say no.
- Hayır diyecek cesaretim yok.
- Do you have the guts to do that?
- Onu yapmaya cesaretin var mı?
- What you did took guts.
- Yaptığın şey cesaret ister.
- Only Tom would have the guts to do that kind of thing.
- Sadece Tom böyle bir şeyi yapacak cesarete sahip olabilir.
- Tom has guts.
- Tom'un cesareti var.
- Tom didn't have the guts to shoot Mary.
- Tom'un Mary'ye ateş edecek cesareti yoktu.
- What Tom did took guts.
- Tom'un yaptığı şey cesaret istiyordu.
- I hate Tom's guts.
- Tom'un cesaretinden nefret ediyorum.
- That took guts.
- Bu cesaret ister.
- Tom didn't have the guts to shoot Mary.
- Tom'un Mary'yi vuracak cesareti yoktu.
- Tom has a lot of guts.
- Tom'un çok cesareti var.
- That takes guts.
- Bu cesaret ister.
- The boy has guts.
- Çocukta cesaret var.
Show More (29)
|
| 2 |
guts |
yürek |
n. |
|
- It took guts to do what Tom did.
- Tom'un yaptığını yapmak yürek isterdi.
- That takes guts.
- Bu yürek gerektirir.
Show More (-1)
|
| 3 |
guts |
makine veya cihazın içindeki parçalar |
n. |
|
- It is better if the engineer takes the guts of the big machine.
- Büyük makinenin içindeki parçaları bir mühendisin çıkarması daha iyi olur.
Show More (-2)
|
| 4 |
guts |
öz |
n. |
|
- No one could understand the guts of the matter.
- Kimse meselenin özünü anlayamadı.
Show More (-2)
|
