| 1 |
traitor |
hain |
n. |
|
- He was a total traitor to animal rights.
- Hayvan hakları konusunda tam bir haindi.
- He was labelled a traitor by his former colleagues.
- Eski meslektaşları tarafından hain damgası yedi.
- They are viewed as traitors by some of their own compatriots.
- Kendi yurttaşlarından bazıları tarafından hain olarak görülüyorlar.
- Band of skilled soldiers on a mission to capture a French traitor.
- Bir Fransız haini yakalama görevindeki yetenekli askerlerden oluşan bir grup.
- All France believes your husband guilty, hates him as a traitor.
- Tüm Fransa kocanızın suçlu olduğuna inanıyor, ondan bir hain olduğu için nefret ediyorlar.
- Band of skilled soldiers on a mission to capture a French traitor.
- Bir grup yetenekli asker, bir Fransız haini yakalama görevindeler.
- All France believes your husband guilty, hates him as a traitor.
- Bütün Fransa kocanızın suçlu olduğunu düşünüyor ve ondan bir hain olarak nefret ediyor.
- All France believes your husband guilty, hates him as a traitor.
- Tüm Fransa kocanızın suçlu olduğuna inanıyor, ona bir hain gözüyle bakarak nefret ediyor.
- We know there's a traitor here.
- Burada bir hain olduğunu biliyoruz.
- Tom isn't the traitor.
- Hain olan Tom değil.
- According to the Italians, translators are traitors.
- İtalyanlara göre çevirmenler haindirler.
- They called Greeley a fool and a traitor.
- Greeley'e aptal ve hain dediler.
- Tom and Mary are the traitors.
- Hainler Tom ve Mary.
- It's Tom who's the traitor.
- Hain olan Tom'dur.
- She may be the traitor.
- Hain o olabilir.
- You are a traitor.
- Sen bir hainsin.
- You're a traitor.
- Sen bir hainsin.
- Tom was a traitor.
- Tom bir haindi.
- Tom may be a traitor.
- Tom bir hain olabilir.
- We have a traitor among us.
- Aramızda bir hain var.
- They're traitors.
- Onlar hain.
- Tom may be a traitor.
- Tom hain olabilir.
- All traitors of the fatherland will be punished.
- Vatanın bütün hainleri cezalandırılacak.
- There are traitors.
- Hainler var.
- It's Tom who's the traitor.
- Hain olan Tom.
- He may be the traitor.
- Hain olabilir.
- They called Greeley a fool and a traitor.
- Onlar Greeley'i bir aptal ve bir hain olarak adlandırdı.
- These are traitors.
- Bunlar hain.
- Tom might be the traitor.
- Tom hain olabilir.
- I'm not a traitor.
- Ben bir hain değilim.
- Are you saying that Tom is a traitor?
- Tom'un bir hain olduğunu mu söylüyorsun?
- I'm considered a traitor to this country.
- Ben bu ülke için bir hain olarak kabul ediliyorum.
- Traitors will be deported.
- Hainler sınır dışı edilecek.
- Tom may be the traitor.
- Tom hain olabilir.
- Tom is a traitor.
- Tom bir hain.
- The traitor was deprived of his citizenship.
- Hain vatandaşlıktan çıkarıldı.
- Tom called Mary a traitor.
- Tom Mary'ye hain dedi.
- Tom is the traitor.
- Tom bir hain.
- She may be the traitor.
- Hain olabilir.
- He's a traitor.
- O bir hain.
- They were traitors.
- Onlar haindi.
- Tom might be a traitor.
- Tom hain olabilir.
- It is painful for me to see the name of the traitor among other names in the same sentence.
- Hainin adını diğer isimlerle aynı cümlede görmek benim için acı verici.
- Boris Johnson's Turkish great-grandfather who strongly opposed to the Turkish War of Independence, was lynched as a traitor.
- Boris Johnson'un Kurtuluş Savaşı'na şiddetle muhalefet eden Türk büyük dedesi hain olarak görülüp linç edilmişti.
- He may be the traitor.
- Hain o olabilir.
- Tom, you traitor!
- Tom, seni hain!
- Ivan Mazepa wasn't a traitor.
- Ivan Mazepa bir hain değildi.
- Is Tom a hero or a traitor?
- Tom bir kahraman mı yoksa bir hain mi?
- The man was branded as a traitor.
- Adam bir hain olarak damgalandı.
- Is Tom a hero or traitor?
- Tom bir kahraman mı yoksa hain mi?
Show More (48)
|
| 2 |
treacherous |
hain |
adj. |
|
- He wasn't aware of their treacherous plans behind him.
- Arkasından yaptıkları hain planların farkında değildi.
- September's treacherous terror assaults show us where the true threats to security lie.
- Eylül ayındaki hain terör saldırıları bize güvenliğe yönelik gerçek tehditlerin nerede yattığını göstermektedir.
Show More (-1)
|
| 3 |
villain |
hain |
n. |
|
- A villain like your company's CEO has the potential to do anything benefiting him.
- Şirketinizin CEO'su gibi bir hainin ona fayda sağlayacak her şeyi yapma potansiyeli var.
- This is our one opportunity to rid the park of this villain.
- Bu, parkı bu hainden kurtarmak için elimizdeki tek şans.
Show More (-1)
|
| 4 |
scoundrel |
hain |
n. |
|
- Patriotism is the last refuge of a scoundrel.
- Vatanseverlik bir hainin son sığınağıdır.
- Tom doesn't look like a scoundrel.
- Tom bir hain gibi görünmüyor.
Show More (-1)
|
| 5 |
traitorous |
hain |
adj. |
|
- The spy was accused of being traitorous to his own country.
- Hain casus, kendi ülkesine ihanet etmekle suçlanıyordu.
Show More (-2)
|
| 6 |
rogue |
hain |
n. |
|
- Don't believe rogues like him.
- Onun gibi hainlere inanmayın.
Show More (-2)
|
| 7 |
vicious |
hain |
adj. |
|
- He was a cruel and vicious murderer.
- Acımasız ve hain bir katildi.
Show More (-2)
|
| 8 |
faithless |
hain |
adj. |
|
- The faithless politician's flip-flopping on issues eroded public trust.
- Hain politikacının yanardöner tavırları halkın güvenini sarstı.
Show More (-2)
|
| 9 |
perfidious |
hain |
adj. |
|
- If we suspend the Association Agreement, we will merely reinforce the Israeli perception of a perfidious Europe.
- Ortaklık Anlaşmasını askıya alırsak, sadece İsrail'in hain Avrupa algısını güçlendirmiş oluruz.
Show More (-2)
|
| 10 |
catty |
hain |
adj. |
|
- Let's not be catty.
- Hain olmayalım.
Show More (-2)
|
