|
- We support the motion for a resolution, but we find it all very optimistic and hard to believe.
- Çözüm önergesini destekliyoruz ancak tüm bunları çok iyimser ve inanması zor buluyoruz.
- And I find it hard to believe that you didn't know about it the whole time.
- Ve onca zamandır bunu bilmediğine inanmakta zorlanıyoum.
- And I find it hard to believe that you didn't know about it the whole time.
- Ve bunca zamandır bunu bilmediğine inanmakta zorluk çekiyorum.
- And I find it hard to believe that you didn't know about it the whole time.
- Ve bunca zamandır bunu bilmediğine inanmakta zorlanıyorum.
- It's hard to believe that Tom really wants to go to Boston.
- Tom'un gerçekten Boston'a gitmek istediğine inanmak zor.
- That was hard to believe.
- İnanmak zordu.
- It's hard to believe that something like that could happen around here.
- Buralarda öyle bir şeyin olabileceğine inanmak zor.
- I know it's hard to believe.
- İnanmanın zor olduğunu biliyorum.
- It's hard to believe that's a coincidence.
- Bunun bir tesadüf olduğuna inanmak zor.
- Tom found it hard to believe that Mary didn't like him at all.
- Tom, Mary'nin ondan hiç hoşlanmadığına inanmakta zorlanıyordu.
- It's hard to believe that Tom really did that.
- Tom'un bunu gerçekten yaptığına inanmak zor.
- It is hard to believe that actually happened.
- Bunun gerçekten olduğuna inanmak zor.
- I find it hard to believe.
- Buna inanmayı zor buluyorum.
- It's hard to believe that something that terrible could happen around here.
- O kadar berbat bir şeyin buralarda olabileceğine inanmak zor.
- I realize it's hard to believe.
- Buna inanmanın zor olduğunun farkındayım.
- It's hard to believe that Tom wasn't aware that Mary was in love with him.
- Tom'un Mary'nin ona aşık olduğunun farkında olmadığına inanmak zor.
- Tom found Mary's story hard to believe.
- Tom Mary'nin hikayesine inanmayı zor buldu.
- It's hard to believe Tom would do something like that.
- Tom'un böyle bir şey yapacağına inanmak zor.
- Frankly, I find that hard to believe.
- Açıkçası, buna inanmakta zorlanıyorum.
- I know that it's hard to believe.
- Buna inanmanın zor olduğunu biliyorum.
- I still find it hard to believe.
- Ben hâlâ inanmayı zor buluyorum.
- It's hard to believe, but Tom is cheating on you!
- İnanması zor ama Tom seni aldatıyor!
- It's hard to believe Tom would do something like that.
- Tom'un öyle bir şey yapacağına inanmak zor.
- It's hard to believe that Tom could murder someone.
- Tom'un birini öldürebileceğine inanmak zor.
- This is all hard to believe.
- Bütün bunlara inanmak zor.
- I find it hard to believe that Tom was involved in the kidnapping.
- Tom'un kaçırılma olayına karıştığına inanmakta zorlanıyorum.
- It was hard to believe.
- İnanması zordu.
- That seems hard to believe.
- Buna inanmak zor görünüyor.
- It's hard to believe that Tom is still single.
- Tom'un hala bekar olduğuna inanmak zor.
- I find it hard to believe.
- Buna inanmakta zorlanıyorum.
- I find this hard to believe.
- Bana göre buna inanmak zor.
- It is hard to believe that actually happened.
- Onun gerçekten olduğuna inanmak zor.
- Your story is hard to believe.
- Senin hikayene inanmak zor.
- It seems hard to believe.
- Bu inanması zor görünüyor.
- It seems hard to believe.
- İnanması zor görünüyor.
- Your story is hard to believe.
- Hikayene inanmak zor.
- I find this hard to believe.
- Buna inanmakta zorlanıyorum.
- That was hard to believe.
- Buna inanmak zordu.
- I find it hard to believe that Tom would do something like that.
- Tom'un böyle bir şey yapabileceğine inanmakta zorlanıyorum.
- I know that it's hard to believe.
- Biliyorum, buna inanmak zor.
- It's hard to believe that Tom is still single.
- Tom'un hâlâ bekar olduğuna inanmak zor.
- That's hard to believe.
- Buna inanmak zor.
- It's hard to believe that there are still those who believe that.
- Hala buna inananların var olduğuna inanmak zor.
- It is hard to believe that it actually happened.
- Bunun gerçekten olduğuna inanmak zor.
- It's hard to believe you.
- Sana inanmak zor.
- It's hard to believe, isn't it?
- İnanması zor, değil mi?
- Hard to believe, but that's the way it is.
- İnanması zor ama durum bu.
- It is hard to believe that it actually happened.
- Onun gerçekten olduğuna inanmak zor.
- It's hard to believe that Tom did that.
- Tom'un bunu yaptığına inanmak zor.
- It's hard to believe.
- İnanması zor.
- It's hard to believe that there are still those who believe that.
- Hâlâ buna inananlar olduğuna inanmak zor.
- That seems hard to believe.
- İnanmak zor görünüyor.
- Tom found Mary's story hard to believe.
- Tom, Mary'nin hikayesine inanmakta zorlandı.
Show More (50)
|