|
- Zoe always worries about her health.
- Zoe her zaman sağlığı konusunda endişeleniyor.
- Health and education are the biggest problems for the governor.
- Valinin en büyük sorunu sağlık ve eğitim.
- Weapons of mass destruction constitute a real threat to the survival and health of populations.
- Kitle imha silahları halkların hayatta kalması ve sağlığı için gerçek bir tehdit oluşturmaktadır.
- You will choose between either health or the market.
- Ya sağlık ya da piyasa arasında seçim yapacaksınız.
- Public health takes top priority but we must also support research innovation in Europe.
- Kamu sağlığı en büyük önceliğe sahiptir ancak Avrupa'da araştırma inovasyonunu da desteklemeliyiz.
- We might agree that tobacco is a danger to health.
- Tütünün sağlık için bir tehlike olduğu konusunda hemfikir olabiliriz.
- We are working on a total evaluation of health and safety legislation.
- Sağlık ve güvenlik mevzuatının bütünsel bir değerlendirmesi üzerinde çalışıyoruz.
- Without health you cannot create wealth and without wealth you cannot prevent and cure disease.
- Sağlık olmadan zenginlik yaratamazsınız ve zenginlik olmadan da hastalıkları önleyemez ve tedavi edemezsiniz.
- The global health fund, of course, is not available for research.
- Küresel sağlık fonu elbette araştırma için kullanılamaz.
- Smoking also leads to substantially increased health care costs in many countries.
- Sigara içmek aynı zamanda pek çok ülkede sağlık masraflarının önemli ölçüde artmasına yol açmaktadır.
- The latter relate for instance to its size, marketing, the environment and health.
- Bu sorunlar örneğin büyüklük, pazarlama, çevre ve sağlıkla ilgilidir.
- There is no doubt that cigarettes seriously damage your health.
- Sigaranın sağlığa ciddi zararlar verdiğine hiç şüphe yok.
- Compulsory reporting of what are labelled as serious health risks is clearly not enough.
- Ciddi sağlık riskleri olarak adlandırılan durumların zorunlu olarak bildirilmesinin yeterli olmadığı açıktır.
- Why undermine the very one which affects the health of European children?
- Neden Avrupalı çocukların sağlığını etkileyen bir aşıya zarar veriliyor?
- This is unacceptable to many Europeans, both from a moral standpoint and from the point of view of health.
- Bu hem ahlaki açıdan hem de sağlık açısından pek çok Avrupalı için kabul edilemez bir durum.
- Moreover, this is also important in terms of the health of workers.
- Üstelik bu, çalışanların sağlığı açısından da önemlidir.
- Health is fully on our agenda now, and the same is true of our own Member States.
- Sağlık artık tamamen gündemimizde ve aynı şey kendi Üye Devletlerimiz için de geçerli.
- We would not like to see a larger Health Fund board.
- Daha büyük bir Sağlık Fonu kurulu görmek istemeyiz.
- We have a vast number of invasive forms of salmonella affecting people's health.
- İnsan sağlığını etkileyen çok sayıda istilacı salmonella türüne sahibiz.
- Can you tell me why this Parliament does not adhere to the health and safety legislation that it actually passes?
- Bana bu Parlamentonun neden çıkardığı sağlık ve güvenlik mevzuatına uymadığını söyleyebilir misiniz?
- So it is important for each country to set up national mechanisms to monitor health and safety issues.
- Dolayısıyla her ülkenin sağlık ve güvenlik konularını izlemek üzere ulusal mekanizmalar kurması önemlidir.
- He already mentioned health aspects during previous discussions a few months ago.
- Birkaç ay önceki görüşmelerde sağlık konusuna zaten değinmişti.
- We shall continue to work on this question, taking as our basis the WTO Agreement on Health and Plant Health.
- DTÖ Sağlık ve Bitki Sağlığı Anlaşmasını temel alarak bu konu üzerinde çalışmaya devam edeceğiz.
- Again, that is a significant step forward for the health of cosmetics users.
- Yine bu, kozmetik kullanıcılarının sağlığı için ileriye doğru atılmış önemli bir adımdır.
- What I am proposing is that this commitment should now be implemented urgently as regards transport and health.
- Benim önerim, bu taahhüdün ulaştırma ve sağlık konusunda acilen uygulamaya konulmasıdır.
- New concerns for 2002 included the Global Health Fund.
- 2002 yılı için yeni endişeler arasında Küresel Sağlık Fonu da yer almaktadır.
- The Commission will not be making any proposals in areas relating to the delivery of health services.
- Komisyon, sağlık hizmetlerinin verilmesine ilişkin alanlarda herhangi bir öneride bulunmayacaktır.
- This in turn cannot be divorced from the health and welfare of animals.
- Bu da hayvanların sağlığı ve refahından ayrı düşünülemez.
- Emphasis is also placed on developing common strategies on health determinants such as nutrition.
- Beslenme gibi sağlığın belirleyicileri konusunda ortak stratejiler geliştirilmesine de vurgu yapılmaktadır.
- Public spending on health and education accounted for only 6% of GNP in 1996, which is quite low.
- Sağlık ve eğitim alanında kamu harcamaları, 1996 yılında GSMH'nin sadece % 6'sıydı ki bu hayli düşük bir orandır.
- In the report of the Committee on Environment, Health and Consumer Protection, 33 amendments are proposed.
- Çevre, Sağlık ve Tüketicinin Korunması Komitesi'nin raporunda 33 değişiklik önerilmektedir.
- Noise pollution is very disturbing and can form a threat to health.
- Gürültü kirliliği çok rahatsız edicidir ve sağlık için tehdit oluşturabilir.
- We believe that health warnings should be bolder, clearer and larger.
- Sağlık uyarılarının daha cesur, daha net ve daha büyük olması gerektiğine inanıyoruz.
- Bad health leads to higher pregnancy rates and condemns families to poverty.
- Kötü sağlık, daha yüksek hamilelik oranlarına yol açmakta ve aileleri yoksulluğa mahkum etmektedir.
- This has attracted the support of the Committee on the Environment, Public Health and Consumer Policy and of Parliament.
- Bu durum Çevre, Kamu Sağlığı ve Tüketici Politikası Komitesi ve Parlamento'nun desteğini almıştır.
- Only 9 of the first 61 country strategy papers had health as a focal area for cooperation.
- İlk 61 ülke strateji belgesinin sadece 9'unda sağlık, iş birliği için bir odak alanı olarak yer almıştır.
- We all know that asbestos is one of the greatest threats to workers' health in the EU.
- Hepimiz asbestin AB'de işçi sağlığına yönelik en büyük tehditlerden biri olduğunu biliyoruz.
- They result from the lack of funds provided to public health services.
- Kamu sağlık hizmetlerine sağlanan fonların yetersizliğinden kaynaklanırlar.
- There are German standards and health and safety regulations for the workplace.
- İşyeri için Alman standartları ve sağlık ve güvenlik düzenlemeleri var.
- This is why we need to focus on this in our forthcoming Health and Safety programme.
- Bu nedenle önümüzdeki Sağlık ve Güvenlik programımızda bu konuya odaklanmamız gerekiyor.
- The European citizens are asking for it for essential elements of their lives such as health.
- Avrupa vatandaşları sağlık gibi hayatlarının temel unsurları için bunu istiyorlar.
- This has attracted the support of the Committee on the Environment, Public Health and Consumer Policy and of Parliament.
- Bu, Çevre, Kamu Sağlığı ve Tüketici Politikası Komitesi'nin ve Parlamento'nun desteğini almıştır.
- This will ensure that responsibility for healthcare and care for the elderly remains with the national governments.
- Bu da sağlık ve yaşlı bakımı sorumluluğunun ulusal hükümetlerde kalmasını sağlayacaktır.
- The recommendation before us is about the health risks associated with drug addiction.
- Önümüzdeki tavsiye uyuşturucu bağımlılığına bağlı sağlık riskleriyle ilgilidir.
- Health and wealth, ill-health and poverty are inextricably entwined.
- Sağlık ve zenginlik, sağlıksızlık ve yoksulluk ayrılmaz bir şekilde iç içe geçmiştir.
- The words 'public health' do not even appear in the report.
- Raporda 'kamu sağlığı' kelimesi bile geçmemektedir.
- I had expected the Directorate-General for Health and Consumer Protection to be tougher in this case.
- Sağlık ve Tüketicinin Korunması Genel Müdürlüğü'nün bu davada daha sert olmasını beklerdim.
- Yet, the quest for profits cannot be reconciled with the defence of public health.
- Ancak, kâr arayışı kamu sağlığının savunulması ile bağdaştırılamaz.
- In Zambia the department of health then estimated that half the population would die of AIDS.
- Zambiya'da sağlık bakanlığı nüfusun yarısının AIDS'ten öleceğini tahmin ediyordu.
- The health of a human being depends on what he eats.
- İnsanın sağlığı ne yediğine bağlıdır.
- They involve a health risk for human beings and are carcinogenic.
- İnsanlar için sağlık riski taşırlar ve kanserojendirler.
- They illustrate the success of our European health systems.
- Avrupa sağlık sistemlerimizin başarısını göstermektedirler.
- Better air also means a better environment, which in turn means better health.
- Daha iyi hava aynı zamanda daha iyi bir çevre, bu da daha iyi sağlık anlamına gelir.
- Labelling must allow for accurate health messages, such as for folic acid.
- Etiketleme, folik asit gibi doğru sağlık mesajlarına izin vermelidir.
- They are reasonable and they are essential to the health of all Europeans.
- Bu rakamlar makuldür ve tüm Avrupalıların sağlığı için elzemdir.
- I fully support moves to increase worker protection against the health risks of exposure to asbestos.
- Asbeste maruz kalmanın sağlık risklerine karşı işçi korumasını arttırmaya yönelik adımları tamamen destekliyorum.
- Without supplies, their health and their lives can be at risk.
- Erzak olmadan sağlıkları ve hayatları riske girebilir.
- By regulating the marketing of tobacco, public health can be protected.
- Tütün pazarlamasını düzenleyerek kamu sağlığı korunabilir.
- What do we do, in this case, as regards equality in the area of health?
- Bu durumda, sağlık alanında eşitlik konusunda ne yapacağız?
- The Commission is also proposing, as overseas aid, to make a further contribution to the Global Health Fund.
- Komisyon ayrıca denizaşırı yardım olarak Küresel Sağlık Fonuna daha fazla katkıda bulunmayı önermektedir.
- You have previously heard me say here that our health is our wealth.
- Daha önce burada sağlığımızın zenginliğimiz olduğunu söylediğimi duymuştunuz.
- The third element is that the Member States are called on to provide access to suitable health monitoring systems.
- Üçüncü unsur ise Üye Devletlerin uygun sağlık izleme sistemlerine erişim sağlamaya çağrılmasıdır.
- The subject of the Global AIDS and Health Fund was touched upon by many speakers.
- Küresel AIDS ve Sağlık Fonu konusuna birçok konuşmacı tarafından değinildi.
- Of course I support Parliament's new emphasis on health and safety at work.
- Elbette Parlamentonun iş sağlığı ve güvenliğine verdiği yeni önemi destekliyorum.
- The Commission will not be making any proposals in areas relating to the delivery of health services.
- Komisyon, sağlık hizmetlerinin sunumuna ilişkin alanlarda herhangi bir öneride bulunmayacaktır.
- Mr Pérez Álvarez has spent a long time discussing health and safety in this Parliament.
- Sayın Pérez Álvarez bu Parlamentoda sağlık ve güvenlik konularını tartışmak için uzun zaman harcadı.
- We are preparing to do bigger things in the HIPIC global health fund, education for all.
- HIPIC küresel sağlık fonunda, herkes için eğitimde daha büyük işler yapmaya hazırlanıyoruz.
- This approach does most to benefit health.
- Bu yaklaşım en çok sağlığa fayda sağlar.
- Testing can reduce the health risks.
- Testler sağlık risklerini azaltabilir.
- We are speeding up the actual disbursement rate in the field of health.
- Sağlık alanında fiili ödeme oranını hızlandırıyoruz.
- We welcome the important step being taken today in the field of health and safety at work.
- İş sağlığı ve güvenliği alanında bugün atılmakta olan önemli adımı memnuniyetle karşılıyoruz.
- Particular attention will be paid to maternal health.
- Anne sağlığına özel önem verilecektir.
- In those countries, health risks have fallen.
- Bu ülkelerde sağlık riskleri düşmüştür.
- Consumer protection has to protect people against fraud, health hazards, and financial loss.
- Tüketicinin korunması insanları dolandırıcılığa, sağlık tehlikelerine ve mali kayıplara karşı korumalıdır.
- We should encourage people to take care of themselves and take responsibility for their own health.
- İnsanları kendilerine bakmaları ve kendi sağlıkları için sorumluluk almaları konusunda teşvik etmeliyiz.
- The organisation of health care systems, their funding and planning are, of course, matters for the Member States.
- Sağlık sistemlerinin organizasyonu, finansmanı ve planlaması elbette ki Üye Devletlerin meselesidir.
- Rightly so, as risk reduction can limit the impact on health.
- Haklı olarak riskin azaltılması sağlık üzerindeki etkiyi sınırlandırabilir.
- Food is the most basic prerequisite for people's health and quality of life.
- Gıda, insanların sağlığı ve yaşam kalitesi için en temel ön koşuldur.
- Just 3.4% of our current development budgets go to health.
- Mevcut kalkınma bütçelerimizin sadece %3.4'ü sağlığa gitmektedir.
- We should recognise this in some way if we want better health and safety at work.
- İşyerinde daha iyi sağlık ve güvenlik istiyorsak bunu bir şekilde kabul etmeliyiz.
- Most temporary workers in the UK and some other Member States are covered on health and safety grounds.
- Birleşik Krallık ve diğer bazı Üye Devletlerdeki geçici işçilerin çoğu sağlık ve güvenlik gerekçeleri kapsamındadır.
- However, there are other enormous health challenges we must also address.
- Ancak, ele almamız gereken başka muazzam sağlık sorunları da var.
- Other research fields, too, promise much for health and need to be supported.
- Diğer araştırma alanları da sağlık için çok şey vaat ediyor ve desteklenmeleri gerekiyor.
- We want a strong health programme as early as January 2002.
- Ocak 2002 gibi erken bir tarihte güçlü bir sağlık programı istiyoruz.
- He took a stand for freedom, democracy, health and public safety.
- Özgürlük, demokrasi, sağlık ve kamu güvenliğinden yana tavır aldı.
- It is not covered by the recommendation at the moment, nor by health and safety directives.
- Bu konu şu anda ne tavsiye kararı ne de sağlık ve güvenlik direktifleri kapsamında yer almaktadır.
- The Committee on the Environment, Public Health and Consumer Policy has adopted 15 amendments.
- Çevre, Kamu Sağlığı ve Tüketici Politikası Komitesi 15 değişiklik kabul etti.
- The European Commission had allocated EUR 300 million for all the European Union's health projects over five years.
- Avrupa Komisyonu, Avrupa Birliği'nin tüm sağlık projeleri için beş yıl boyunca 300 milyon Avro tahsis etmiştir.
- However, the local health promotion and disease prevention strategy is the responsibility of the Member States.
- Bununla birlikte, yerel sağlığın teşviki ve hastalıkların önlenmesi stratejisi Üye Devletlerin sorumluluğundadır.
- Health, for example, is one such policy.
- Örneğin sağlık böyle bir politikadır.
- They illustrate the success of our European health systems.
- Avrupa sağlık sistemlerimizin başarısını ortaya koydular.
- We support the proposal in favour of health impact assessments for transport projects and policies.
- Ulaşım projeleri ve politikaları için sağlık etki değerlendirmelerinin yapılması yönündeki öneriyi destekliyoruz.
- The same applies to our contribution to the global health fund on Aids, malaria and TB.
- Aynı durum Aids, sıtma ve tüberkülozla ilgili küresel sağlık fonuna yaptığımız katkı için de geçerlidir.
- The new health programme is about protecting the health of all EU citizens, not just the privileged few.
- Yeni sağlık programı sadece ayrıcalıklı azınlığın değil tüm AB vatandaşlarının sağlığını korumakla ilgilidir.
- It is important to undertake specific studies on the effects of top-level sport on the health of women.
- Üst düzey sporun kadınların sağlığı üzerindeki etkileri konusunda özel çalışmalar yapılması önemlidir.
- The quality of the health systems must be improved.
- Sağlık sistemlerinin kalitesi arttırılmalıdır.
- It must be borne in mind that macroeconomic support, our budget support, is in fact linked to health and education.
- Makroekonomik desteğin, yani bütçe desteğimizin aslında sağlık ve eğitimle bağlantılı olduğu unutulmamalıdır.
- It is an extremely important report, especially from a health perspective.
- Özellikle sağlık açısından son derece önemli bir rapor.
- In 1992, some 130 officials were working on occupational health and safety within the European Commission.
- 1992 yılında Avrupa Komisyonu bünyesinde 130 kadar yetkili iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışıyordu.
- The health of a human being depends on what he eats.
- Bir insanın sağlığı ne yediğine bağlıdır.
- But in general, it is not a health and safety agenda.
- Ancak genel olarak, bu bir sağlık ve güvenlik gündemi değildir.
- The third man is still alive but his health is shot to pieces.
- Üçüncü adam hala hayatta ama sağlığı berbat ötesi durumda.
- Advertising for cosmetic surgery should carry clear health warnings.
- Estetik cerrahi reklamları sağlık konusunda açık uyarılar taşımalıdır.
- A shortage would put many patients' health at risk.
- Bir kıtlık birçok hastanın sağlığını riske atacaktır.
- The next point relates to health.
- Bir sonraki nokta sağlıkla ilgilidir.
- The Committee on the Environment, Public Health and Consumer Policy is calling for tobacco subsidies to be abolished.
- Çevre, Kamu Sağlığı ve Tüketici Politikası Komitesi tütün sübvansiyonlarının kaldırılması çağrısında bulunuyor.
- What happened to those European declarations emphasising health before profits?
- Kârdan önce sağlığa vurgu yapan Avrupa deklarasyonlarına ne oldu?
- The issue of health care and care for the elderly is an important one and of concern to us all.
- Yaşlılar için sağlık ve bakım konusu önemli ve hepimizi ilgilendiren bir konudur.
- The European Union does not in fact have any competence when it comes to legislating on abortion or health systems.
- Aslında Avrupa Birliği'nin kürtaj ya da sağlık sistemleri konusunda yasa yapma yetkisi yoktur.
- This is where we can even now make progress by using the new action programme on health care policy.
- İşte bu noktada, sağlık politikasına ilişkin yeni eylem programını kullanarak ilerleme kaydedebiliriz.
- The Committee on the Environment, Public Health and Consumer Policy has adopted 15 amendments.
- Çevre, Kamu Sağlığı ve Tüketici Politikası Komitesi 15 değişiklik önergesi kabul etmiştir.
- We have also had some confusing responses, especially on the Global Health Fund.
- Özellikle Küresel Sağlık Fonu konusunda bazı kafa karıştırıcı tepkiler de aldık.
- I would also thank my colleagues in the Committee on the Environment, Public Health and Consumer Policy.
- Çevre, Kamu Sağlığı ve Tüketici Politikası Komitesindeki meslektaşlarıma da teşekkür etmek isterim.
- After all, this is about protecting the lives and health of humans and animals.
- Sonuçta bu, insanların ve hayvanların yaşamlarını ve sağlıklarını korumakla ilgilidir.
- Treasury Ministers are delighted with the income generated by tobacco, whilst Health Ministers rail against it.
- Hazine Bakanları tütünden elde edilen gelirden memnunken, Sağlık Bakanları buna karşı çıkmaktadır.
- The second is that equal access to health services is a fundamental right and must remain one.
- İkincisi, sağlık hizmetlerine eşit erişimin temel bir hak olduğu ve böyle kalması gerektiğidir.
- Why has there been no Health and Safety Committee meeting since 1998?
- 1998'den bu yana neden Sağlık ve Güvenlik Komitesi toplantısı yapılmadı?
- There is no doubt that cigarettes seriously damage your health.
- Sigaranın sağlığınıza ciddi zararlar verdiğine hiç şüphe yok.
- This year, we shall have a lot of difficulty meeting our priorities where the Global Health Fund is concerned.
- Bu yıl, Küresel Sağlık Fonu söz konusu olduğunda önceliklerimizi karşılamakta çok zorlanacağız.
- Harassment therefore constitutes a risk to health but above all an attack on the person's dignity.
- Bu nedenle taciz, sağlık için bir risk teşkil etmekle birlikte her şeyden önce kişinin onuruna yönelik bir saldırıdır.
- The Commission attaches the greatest importance to all measures designed to protect the health and safety of workers.
- Komisyon, işçilerin sağlık ve güvenliğini korumaya yönelik tüm tedbirlere büyük önem vermektedir.
- The above comments are nothing to do with health and safety, issues which all of us recognise as important.
- Yukarıdaki yorumların, hepimizin önemli olduğunu kabul ettiği sağlık ve güvenlik konularıyla hiçbir ilgisi yoktur.
- By the way, the Commission intends to set up a European health portal which could address these issues.
- Bu arada Komisyon, bu konuları ele alabilecek bir Avrupa sağlık portalı kurmayı planlıyor.
- The situation there is disastrous, including in the area of public health.
- Kamu sağlığı alanı da dahil olmak üzere, buradaki durum felakettir.
- I also thank Members for not bringing into question the health standards which the Commission has proposed.
- Ayrıca Komisyonun önerdiği sağlık standartlarını tartışmaya açmadıkları için Üyelere teşekkür ediyorum.
- Our own healthcare problems are dwarfed by those of the majority of the world's population.
- Kendi sağlık sorunlarımız, dünya nüfusunun çoğunluğununkilerin yanında cüce kalıyor.
- The effects on health can best be reduced by means of a restrictive policy.
- Sağlık üzerindeki etkiler en iyi şekilde kısıtlayıcı bir politika ile azaltılabilir.
- The prime concern of the European citizens, after health, is probably employment.
- Avrupa vatandaşlarının sağlıktan sonra en büyük endişesi muhtemelen istihdamdır.
- I would like to draw the attention of the House to the Global Health Fund that has been established.
- Meclisin dikkatini kurulmuş olan Küresel Sağlık Fonuna çekmek istiyorum.
- As one sociologist put it, sport does not equate to health, contrary to the received wisdom.
- Bir sosyoloğun da belirttiği gibi, spor, sanılanın aksine sağlıkla eşdeğer değildir.
- This will ensure that responsibility for healthcare and care for the elderly remains with the national governments.
- Bu, sağlık ve yaşlı bakımı sorumluluğunun ulusal hükümetlerde kalmasını sağlayacaktır.
- I hope that the Health Ministers will also be involved in the future.
- Umarım Sağlık Bakanları da gelecekte bu sürece dahil olurlar.
- The health aspect automatically has a role to play in this connection, then.
- O halde sağlık konusunun bu bağlamda otomatik olarak oynayacağı bir rol vardır.
- We recommend prevention throughout the world, but we have to start by applying it ourselves in our health programme.
- Tüm dünyaya önleme tavsiyesinde bulunuyoruz, ancak bunu kendi sağlık programımızda uygulayarak başlamalıyız.
- The best form of prevention remains the guarantee of good housing and working conditions, nutrition and health.
- En iyi önleme biçimi, iyi barınma ve çalışma koşullarının, beslenme ve sağlığın garanti altına alınmasıdır.
- It also has to do with consumers' insecurity about their own health.
- Bu aynı zamanda tüketicilerin kendi sağlıkları konusundaki güvensizlikleriyle de ilgilidir.
- Therefore health and safety should be our foremost concern.
- Bu nedenle sağlık ve güvenlik en önemli kaygımız olmalıdır.
- Furthermore, there remains much to do in order to eliminate risks to health, both of a physical and chemical origin.
- Ayrıca hem fiziksel hem de kimyasal kaynaklı sağlık risklerini ortadan kaldırmak için yapılması gereken çok şey vardır.
- In particular, health-care workers or household members of a SARS patient have been known to be affected.
- Özellikle sağlık çalışanlarının ya da SARS hastalarının aile fertlerinin hastalığa yakalandığı bilinmektedir.
- Of course we all want health and safety at work, employers, workers and shareholders.
- Elbette işverenler, işçiler ve hissedarlar olarak hepimiz iş sağlığı ve güvenliği istiyoruz.
- The need for funding in order to guarantee access to drinking water, to energy, to health and to transport is enormous.
- İçme suyuna, enerjiye, sağlığa ve ulaşıma erişimi garanti altına almak için finansman ihtiyacı muazzam boyutlardadır.
- Exceptions can only be made if the environment and of course public health are served.
- İstisnalar ancak çevreye ve tabii ki kamu sağlığına hizmet edilmesi halinde yapılabilir.
- However, other parts of the report criticise EU environmental and health and food safety requirements.
- Ancak raporun diğer bölümlerinde AB çevre, sağlık ve gıda güvenliği gereklilikleri eleştirilmektedir.
- The health of the European economy depends on this legislation.
- Avrupa ekonomisinin sağlığı bu mevzuata bağlıdır.
- The environment and health are more important than the WTO rules.
- Çevre ve sağlık DTÖ kurallarından daha önemlidir.
- That is only for pay and financial benefits, not for health and safety.
- Bu sadece ücret ve mali haklar içindir, sağlık ve güvenlik için değil.
- For example, to investigate indicators that could monitor what is happening at the health-care prescriber level.
- Örneğin, sağlık hizmetlerini reçete eden düzeyinde neler olup bittiğini izleyebilecek göstergeleri araştırmak.
- However, there are other enormous health challenges we must also address.
- Bununla birlikte, ele almamız gereken başka büyük sağlık sorunları da var.
- It is a public health measure under Article 152 of the Treaty.
- Antlaşma'nın 152. Maddesi kapsamında bir kamu sağlığı tedbiridir.
- This concerns health and safety improvements in small- and medium-sized enterprises.
- Bu, küçük ve orta ölçekli işletmelerdeki sağlık ve güvenlik iyileştirmeleriyle ilgilidir.
- It must ensure the quality of food products and consumer health.
- Gıda ürünlerinin kalitesini ve tüketici sağlığını güvence altına almalıdır.
- You would have put health first.
- Sen sağlığını ön planda tutardın.
- Have I really voted to provide better health protection?
- Sağlığın daha iyi korunması için gerçekten oy kullandım mı?
- Weaknesses in the sector include enforcement of health standards and inefficient processing methods.
- Sektördeki zaaflar arasında, sağlık standartlarının yetersiz uygulanması ve verimsiz işleme yöntemleri vardır.
- After all, what is more, important to a person than his health?
- Sonuçta, bir insan için sağlığından daha önemli ne olabilir?
- We are only too aware of the consequences this has on women's health.
- Bunun kadın sağlığı üzerindeki sonuçlarının çok iyi farkındayız.
- This undoubtedly also relates to the problem of levels of danger and its physical and health consequences.
- Bu şüphesiz tehlike seviyeleri ve bunun fiziksel ve sağlık üzerindeki sonuçları sorunuyla da ilgilidir.
- Europe can address the health crisis and social distress.
- Avrupa sağlık krizini ve sosyal sıkıntıları çözebilir.
- Health and pensions must not be used to balance States' budgets.
- Sağlık ve emekli maaşları, Devletlerin bütçelerini dengelemek için kullanılmamalıdır.
- In addition, there is now a host of different health claims of varying significance.
- Buna ek olarak, şu anda farklı öneme sahip bir dizi farklı sağlık beyanı var.
- The adoption of this directive is really good news for health and the environment in Europe.
- Bu direktifin kabul edilmesi Avrupa'da sağlık ve çevre için gerçekten iyi bir haberdir.
- The symposium agreed to form a working party to look into the deteriorating health of bees.
- Sempozyum, arıların kötüleşen sağlığını incelemek üzere bir çalışma grubu oluşturulmasına karar verdi.
- After all, we have already contributed EUR 120 million to the Global Health Fund from the EU and EDF budgets.
- Sonuçta, AB ve EDF bütçelerinden Küresel Sağlık Fonuna 120 milyon Avro katkıda bulunduk.
- The Committee on the Environment, Public Health and Consumer Policy has opted for a complete ban.
- Çevre, Kamu Sağlığı ve Tüketici Politikası Komitesi tamamen yasaklanmasını tercih etti.
- For the public, health and healthy food are the top priority.
- Halk için sağlık ve sağlıklı gıda en önemli önceliktir.
- And at the moment, people are particularly concerned with issues such as security and health.
- Ve şu anda insanlar özellikle güvenlik ve sağlık gibi konularla ilgileniyor.
- Health and social issues usually go hand in hand.
- Sağlık ve sosyal konular genellikle bir aradadır.
- Nevertheless, health and the economy are inseparable companions in the long run.
- Bununla birlikte sağlık ve ekonomi uzun vadede birbirinden ayrılmaz yol arkadaşlarıdır.
- It is a small Group of high-level representatives from Member States, industry, mutual health funds and patients.
- Üye Devletler, endüstri, ortak sağlık fonları ve hastaların üst düzey temsilcilerinden oluşan küçük bir Grup.
- The last one deals with the Trade Union Technical Bureau for Health and Safety.
- Sonuncusu İşçi Sendikaları Sağlık ve Güvenlik Teknik Bürosu ile ilgilidir.
- Properly pursued it will be good for the health of all concerned.
- Doğru bir şekilde takip edilmesi, ilgili herkesin sağlığı için iyi olacaktır.
- Fourthly and finally, there is the attitude to health and safety.
- Dördüncü ve son olarak, sağlık ve güvenlik konusundaki tutum.
- The World Health Fund is sorely lacking in financial resources.
- Dünya Sağlık Fonu'nun mali kaynakları son derece yetersizdir.
- The third is that, as has already been said, all systems of health care are based upon the principle of solidarity.
- Üçüncüsü, daha önce de söylendiği gibi, tüm sağlık sistemlerinin dayanışma ilkesine dayanmasıdır.
- A partial ban on advertising is not, therefore, enough to protect public health.
- Bu nedenle, reklamların kısmen yasaklanması kamu sağlığını korumak için yeterli değildir.
- There is clearly a connection between health and smoking but this is not the way to solve the problem.
- Sağlık ve sigara arasında bir bağlantı olduğu açık ancak sorunu çözmenin yolu bu değil.
- Why has this health disaster occurred?
- Bu sağlık felaketi neden meydana geldi?
- It is a good thing to prioritise the health of addicts.
- Bağımlıların sağlığına öncelik vermek iyi bir şeydir.
- Therefore, the European Agency for Health and Safety at Work should be used to its maximum capacity.
- Bu nedenle, Avrupa İş Sağlığı ve Güvenliği Ajansı azami kapasitesiyle kullanılmalıdır.
- We have also been criticised for the way in which we deal with the EU's contribution to the Global Health Fund.
- AB'nin Küresel Sağlık Fonuna yaptığı katkıyı ele alış biçimimiz nedeniyle de eleştiriliyoruz.
- Health in developing countries is, together with education, one of the six priorities for the Commission for 2002.
- Gelişmekte olan ülkelerde sağlık, eğitim ile birlikte Komisyonun 2002 yılı için altı önceliğinden biridir.
- For our group, the important factors are biodiversity, the environment, health and food safety.
- Grubumuz için önemli faktörler biyoçeşitlilik, çevre, sağlık ve gıda güvenliğidir.
- This is unacceptable to many Europeans, both from a moral standpoint and from the point of view of health.
- Bu hem ahlaki açıdan hem de sağlık açısından pek çok Avrupalı için kabul edilemez bir durumdur.
- As indicated by the health at work strategy 2002-2006, it is necessary to promote a culture of prevention.
- 2002-2006 iş sağlığı stratejisinde de belirtildiği gibi, bir önleme kültürünün teşvik edilmesi gerekmektedir.
- They involve a health risk for human beings and are carcinogenic.
- İnsanlar için sağlık riski içerirler ve kanserojendirler.
- The other aspect is the EU's contribution to the Global Health Fund which has recently been set up.
- Diğer bir husus ise AB'nin kısa bir süre önce kurulan Küresel Sağlık Fonuna yaptığı katkıdır.
- After all, legislation on health and safety at work is solid legislation.
- Sonuçta, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı sağlam bir mevzuattır.
- The European Union is supporting public health and it is supporting education.
- Avrupa Birliği kamu sağlığını ve eğitimi desteklemektedir.
- By regulating the marketing of tobacco, public health can be protected.
- Tütün pazarlamasının düzenlenmesi ile kamu sağlığı korunabilir.
- The summit also provided an opportunity to launch the global health fund.
- Zirve, küresel sağlık fonunun başlatılması için de bir fırsat sağladı.
- Health care and care for the elderly are issues that have traditionally occupied prominent places on our Liberal agenda.
- Sağlık ve yaşlı bakımı, geleneksel olarak Liberal gündemimizde önemli bir yer işgal eden konulardır.
- This is why preventive safety and health measures are especially important.
- Bu nedenle önleyici güvenlik ve sağlık tedbirleri özellikle önemlidir.
- They argue that human cloning is about the promotion of health.
- Bu ülkeler insan klonlamanın sağlığın geliştirilmesiyle ilgili olduğunu savunmaktadırlar.
- What good is it if we have health and safety but no work?
- Sağlık ve güvenliğimiz var ama işimiz yoksa ne işe yarar?
- That policy must also address gender and health issues which are vital in this debate.
- Bu politika, bu tartışmada hayati önem taşıyan toplumsal cinsiyet ve sağlık konularını da ele almalıdır.
- One commitment is to codify the health and safety directive.
- Bir taahhüt de sağlık ve güvenlik direktifinin kodifiye edilmesidir.
- Rightly so, as risk reduction can limit the impact on health.
- Haklı olarak, riskin azaltılması sağlık üzerindeki etkiyi sınırlandırabilir.
- The United Kingdom Department of Health has said there are no acceptable alternative sources.
- Birleşik Krallık Sağlık Bakanlığı kabul edilebilir bir alternatif kaynak olmadığını söyledi.
- Some methods of health prevention and early detection of illness are essential.
- Sağlığın korunması ve hastalıkların erken teşhisi için bazı yöntemler gereklidir.
- Health and safety cost money.
- Sağlık ve güvenlik paraya mal olur.
- We need to ensure that health and safety regulations are strictly enforced.
- Sağlık ve güvenlik düzenlemelerinin sıkı bir şekilde uygulanmasını sağlamalıyız.
- It is scandalous that workers continue to risk their health in order to earn a living.
- İşçilerin hayatlarını kazanmak için sağlıklarını riske atmaya devam etmeleri skandaldır.
- I hope that the Health Ministers will also be involved in the future.
- Umarım Sağlık Bakanları da gelecekte bu konuya dahil olurlar.
- As I have said, this health and safety at work strategy is an action plan for the European Community as whole.
- Daha önce de söylediğim gibi, bu iş sağlığı ve güvenliği stratejisi Avrupa Topluluğu'nun tamamı için bir eylem planıdır.
- As far as aeronautics is concerned, I am glad that there will be some attention to the health of passengers.
- Havacılıkla ilgili olarak, yolcuların sağlığına biraz dikkat edilecek olmasından memnuniyet duyuyorum.
- That is all the legislation which relates specifically to the health and safety of workers on ships.
- Bu, özellikle gemilerdeki işçilerin sağlık ve güvenliğiyle ilgili olan tüm mevzuattır.
- During the 1990s, a sharp fall in contributions penalised health funds.
- 1990'larda katkı paylarındaki keskin düşüş sağlık fonlarına darbe vurmuştur.
- It is an area that touches upon many aspects of health and consumer policy.
- Bu, sağlık ve tüketici politikasının pek çok yönüne değinen bir alandır.
- Noise pollution is very disturbing and can form a threat to health.
- Gürültü kirliliği çok rahatsız edicidir ve sağlık için bir tehdit oluşturabilir.
- In spite of recent efforts, quality and health controls remain inadequate.
- Son zamanlardaki gayretlere rağmen, kalite ve sağlık denetimleri yetersiz olmaya devam etmektedir.
- After all, legislation on health and safety at work is solid legislation.
- Sonuçta, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin mevzuat sağlam bir mevzuattır.
- They need food, education, health, employment and shelter.
- Gıda, eğitim, sağlık, istihdam ve barınmaya ihtiyaçları var.
- Men, as well as women, must take responsibility for sexual health.
- Kadınlar kadar erkekler de cinsel sağlık konusunda sorumluluk almalıdır.
- Its causes are closely linked to the health determinants of diet, obesity and physical activity.
- Sebepleri beslenme, obezite ve fiziksel aktivite gibi sağlık belirleyicileri ile yakından bağlantılıdır.
- The Committee on the Environment, Public Health and Consumer Policy does not share this view.
- Çevre, Kamu Sağlığı ve Tüketici Politikası Komitesi bu görüşü paylaşmamaktadır.
- Tobacco is a product which damages public health.
- Tütün, kamu sağlığına zarar veren bir üründür.
- These will include a range of indicators addressing various aspects of reproductive and sexual health.
- Bunlar üreme ve cinsel sağlığın çeşitli yönlerini ele alan bir dizi göstergeyi içerecektir.
- Remember, therefore, to vote for this document and to show my satisfaction for this wonderful health Charter’.
- Bu nedenle, bu belgeye oy vermeyi ve bu harika sağlık Şartı'ndan duyduğum memnuniyeti göstermeyi unutmayın'.
- The previous speakers have clearly shown the problems this creates for the environment and public health.
- Önceki konuşmacılar bunun çevre ve kamu sağlığı için yarattığı sorunları açıkça göstermişlerdir.
- There are possible health risks if sufficiently careful tests are not carried out.
- Yeterince dikkatli testler yapılmadığı takdirde olası sağlık riskleri söz konusudur.
- The need for funding in order to guarantee access to drinking water, to energy, to health and to transport is enormous.
- İçme suyuna, enerjiye, sağlığa ve ulaşıma erişimi garanti altına almak için finansman ihtiyacı çok büyüktür.
- We have to look further at what constitutes goods or services in health and other care.
- Sağlık ve diğer bakım alanlarında neyin mal ya da hizmet teşkil ettiğine daha fazla bakmalıyız.
- The European strategy on health and safety at work 2002-2006 has recently been presented.
- İşyerinde sağlık ve güvenliğe ilişkin Avrupa stratejisi 2002-2006 yakın zamanda sunulmuştur.
- The Commission attaches the greatest importance to all measures designed to protect the health and safety of workers.
- Komisyon, işçilerin sağlık ve güvenliğini korumaya yönelik tüm tedbirlere büyük önem atfetmektedir.
- The issue of abortion does not belong at European level, as public health matters fall within national competence.
- Kamu sağlığı konuları ulusal yetki alanına girdiğinden kürtaj konusu Avrupa düzeyine ait değildir.
- Starting with pentaBDE and its harmful effect on our environment and on our health, the picture is very clear indeed.
- PentaBDE ve onun çevremiz ve sağlığımız üzerindeki zararlı etkisinden başlayarak, resim gerçekten çok nettir.
- Plans for fighting HIV/AIDS must not be confined to the health aspects.
- HIV/AIDS ile mücadele planları sadece sağlık boyutuyla sınırlı kalmamalıdır.
- Why has there been no Health and Safety Committee meeting since 1998?
- Neden 1998'den bu yana Sağlık ve Güvenlik Komitesi toplanmadı?
- That offers ample scope for in-depth investment in education, R&D and healthcare.
- Bu da eğitim, AR-GE ve sağlık alanlarında derinlemesine yatırım için geniş bir alan sunmaktadır.
- The Committee on the Environment, Public Health and Consumer Policy has done so.
- Çevre, Kamu Sağlığı ve Tüketici Politikası Komitesi bunu yapmıştır.
- The Commission's suggestion that only biotechnology should be promoted in the health context is too narrow.
- Komisyonun sağlık bağlamında sadece biyoteknolojinin teşvik edilmesi gerektiği yönündeki önerisi çok dar kapsamlıdır.
- As a consequence, expenditure on health care and pensions will soar dramatically.
- Sonuç olarak, sağlık ve emeklilik harcamaları önemli ölçüde artacaktır.
- Continuing this derogation until the end of 2009 is not in the interests of public health.
- Bu istisnanın 2009 yılı sonuna kadar devam ettirilmesi kamu sağlığının yararına değildir.
- I have always attached great importance to health and consumer protection.
- Sağlığa ve tüketicinin korunmasına her zaman büyük önem verdim.
- A fourth characteristic would be the approximation of polices on health at work.
- Dördüncü bir özellik de iş sağlığı ile ilgili politikaların yakınlaştırılması olacaktır.
- But this is not a question of health or environmental protection.
- Ancak bu bir sağlık ya da çevre koruma meselesi değildir.
- These include using DNA tests against migrants and also the public health argument.
- Bunlar arasında göçmenlere karşı DNA testlerinin kullanılması ve kamu sağlığı argümanı da yer almaktadır.
- The forecasts when I was health minister fighting these issues were not the same as the forecasts now.
- Ben sağlık bakanıyken bu konularla ilgili tahminler şu anki tahminlerle aynı değildi.
- People's health is inseparably linked to the environment around them.
- İnsanların sağlığı, çevrelerindeki ortamla ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır.
- The European citizens are asking for it for essential elements of their lives such as health.
- Avrupa vatandaşları bunu yaşamlarının sağlık gibi temel unsurları için istiyorlar.
- The organisation of health care systems, their funding and planning are, of course, matters for the Member States.
- Sağlık sistemlerinin organizasyonu, finansmanı ve planlaması elbette Üye Devletlerin meselesidir.
- We would not like to see a larger Health Fund board.
- Daha geniş bir Sağlık Fonu kurulu görmek istemiyoruz.
- The summit also provided an opportunity to launch the global health fund.
- Zirve aynı zamanda küresel sağlık fonunun başlatılması için de bir fırsat sağladı.
- One example here is the Global Health Fund to fight diseases such as AIDS.
- AIDS gibi hastalıklarla mücadele eden Küresel Sağlık Fonu buna bir örnektir.
- In the limited speaking time I have, I want to focus on just one aspect and that is the health aspects of flying.
- Sahip olduğum sınırlı konuşma süresinde sadece bir konuya odaklanmak istiyorum ve bu da uçmanın sağlıkla ilgili yönleri.
- The EU has had legislation for a long time regarding health and safety at work.
- AB'de uzun süredir iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin mevzuat bulunmaktadır.
- Nobody should object to rules intended to safeguard health and to ensure that the consumer can make informed decisions.
- Sağlığı korumaya ve tüketicinin bilinçli kararlar alabilmesini sağlamaya yönelik kurallara kimse itiraz etmemelidir.
- Will it provide health care infrastructures and medicines?
- Sağlık altyapılarını ve ilaçları sağlayacak mı?
- There are many examples here and health is one of them.
- Burada pek çok örnek var ve sağlık da bunlardan biri.
- The Commission is prioritising support for improved health and education outcomes.
- Komisyon, sağlık ve eğitim sonuçlarının iyileştirilmesine yönelik desteğe öncelik vermektedir.
- Remember, therefore, to vote for this document and to show my satisfaction for this wonderful health Charter’.
- Bu nedenle, bu belgeye oy vermeyi ve bu harika sağlık Bildirgesi'nden" duyduğum memnuniyeti göstermeyi unutmayın'.
- Because they affect people's health.
- Çünkü bunlar insanların sağlığını etkiliyor.
- The free database with different levels for users, health staff, companies and others is all very well.
- Kullanıcılar, sağlık personeli, şirketler ve diğerleri için farklı seviyelerde ücretsiz veritabanı çok iyi.
- Trying to establish a free market of care and treatment and harmonising health care systems has its dangers.
- Serbest bir bakım ve tedavi piyasası oluşturmaya çalışmanın ve sağlık sistemlerini uyumlaştırmanın tehlikeleri vardır.
- I welcome the part of the proposed resolution relating to health and meeting health targets.
- Önerilen kararın sağlık ve sağlık hedeflerine ulaşılması ile ilgili bölümünü memnuniyetle karşılıyorum.
- This directive will have no health benefits whatsoever outside the EU.
- Bu direktifin AB dışında sağlık açısından hiçbir faydası olmayacaktır.
- Today we are in the final stage of approving an ambitious public health programme.
- Bugün iddialı bir kamu sağlığı programını onaylamanın son aşamasındayız.
- The Commission document on health and safety at work is a good document.
- İşyerinde sağlık ve güvenliğe ilişkin Komisyon belgesi iyi bir belgedir.
- In 1992, some 130 officials were working on occupational health and safety within the European Commission.
- 1992 yılında Avrupa Komisyonu bünyesinde iş sağlığı ve güvenliği alanında 130 kadar yetkili çalışmaktaydı.
- Health-based requirements should only be involved if they are actually relevant for people's health.
- Sağlık temelli gereklilikler sadece insanların sağlığını gerçekten ilgilendiriyorsa dahil edilmelidir.
- Female genital mutilation causes irreparable damage to health and can even lead to death.
- Kadın sünneti sağlığa onarılamaz zararlar verir ve hatta ölüme bile yol açabilir.
- This undoubtedly also relates to the problem of levels of danger and its physical and health consequences.
- Bu şüphesiz tehlike seviyeleri ve bunun fiziksel ve sağlık sonuçları sorunuyla da ilgilidir.
- Indeed, this is particularly important for the protection of public health.
- Aslında bu, kamu sağlığının korunması açısından özellikle önemlidir.
- Without supplies, their health and their lives can be at risk.
- Malzemeler olmadan sağlıkları ve hayatları risk altında olabilir.
- This shows that health is a global public good.
- Bu, sağlığın küresel bir kamu malı olduğunu göstermektedir.
- Such action shall cover the fight against the major health scourges.
- Bu tür bir eylem, başlıca sağlık sorunlarına karşı mücadeleyi de kapsamalıdır.
- It was one of the sticking points in the discussion of the guidelines for the health fund.
- Sağlık fonuna ilişkin kılavuz ilkelerin tartışılmasında takıldığımız noktalardan biriydi.
- I acknowledge that the EU Commission contributed EUR 4.2 billion for health assistance during the 1990s.
- AB Komisyonu'nun 1990'lı yıllarda sağlık yardımı için 4.2 milyar Euro katkıda bulunduğunu kabul ediyorum.
- Most of those concerns are in the area of health and food legislation, or of public administration.
- Bu endişelerin çoğu sağlık ve gıda mevzuatı ya da kamu yönetimi alanındadır.
- Further substantial efforts are required for example with respect to education, health and water supplies.
- Örneğin eğitim, sağlık ve su temini ile ilgili olarak büyük ilave çabalara ihtiyaç vardır.
- Through this proposal the Community can establish significant new standards for the health of our citizens.
- Bu teklif aracılığıyla Toplum, vatandaşlarımızın sağlığı için önemli yeni standartlar oluşturabilir.
- We are working on a total evaluation of health and safety legislation.
- Sağlık ve güvenlik mevzuatının topyekûn bir değerlendirmesi üzerinde çalışıyoruz.
- This goes hand-in-hand with research on the human genome, with its anticipated results for health.
- Bu, sağlık için beklenen sonuçlarıyla birlikte insan genomu üzerine yapılan araştırmalarla el ele gitmektedir.
- The second line of approach is to strengthen the potential for a rapid and coordinated response to health threats.
- İkinci yaklaşım çizgisi, sağlık tehditlerine karşı hızlı ve koordineli bir yanıt verme potansiyelini güçlendirmektir.
- The public health effect is therefore not achieved by prescribing higher standards.
- Dolayısıyla kamu sağlığı etkisi, daha yüksek standartlar öngörerek elde edilemez.
- The aim is not to pit farmers and environmentalists or farmers and health specialists against one another.
- Amaç, çiftçiler ile çevrecileri ya da çiftçiler ile sağlık uzmanlarını karşı karşıya getirmek değildir.
- The effective new medicines have brought about a major revolution in healthcare.
- Etkili yeni ilaçlar sağlık alanında büyük bir devrim yaratmıştır.
- Clearly serious health risks are very slight for the vast majority but for a few they are very real.
- Ciddi sağlık riskleri büyük çoğunluk için çok hafiftir ancak çok azı için gerçektir.
- It is not terrorism, but it is a health terror and horror that is preventable.
- Terörizm değildir ancak önlenebilir bir sağlık terörü ve dehşetidir.
- When, in particular, healthcare networks are insufficient, genuine difficulties ensue.
- Özellikle sağlık ağları yetersiz olduğunda, gerçek zorluklar ortaya çıkar.
- Its causes are closely linked to the health determinants of diet, obesity and physical activity.
- Bunun nedenleri beslenme, obezite ve fiziksel aktivite gibi sağlık belirleyicileri ile yakından bağlantılıdır.
- Health is tied in with the environment and with the way in which we pollute the environment.
- Sağlık, çevreyle ve çevreyi kirletme şeklimizle bağlantılıdır.
- Health and pensions must not be used to balance States' budgets.
- Sağlık ve emeklilik maaşları Devletlerin bütçelerini dengelemek için kullanılmamalıdır.
- She managed to get an excellent report adopted by the Committee on the Environment, Public Health and Consumer Policy.
- Çevre, Kamu Sağlığı ve Tüketici Politikası Komitesi tarafından mükemmel bir raporun kabul edilmesini sağladı.
- Health care and care for the elderly are examples of areas in which the EU should only have limited competence.
- Sağlık bakımı ve yaşlı bakımı, AB'nin sadece sınırlı yetkiye sahip olması gereken alanlara örnektir.
- In this context, the EU should focus particularly on rural development and health.
- Bu bağlamda AB özellikle kırsal kalkınma ve sağlık konularına odaklanmalıdır.
- The proposals on health and transport emerged very much weakened.
- Sağlık ve ulaşım konusundaki teklifler çok zayıflamış olarak ortaya çıkmıştır.
- Subsidiarity is the underlying principle in the delivery of health services and this should be respected.
- Sağlık hizmetlerinin sunumunda sübvansiyon temel ilkedir ve buna saygı gösterilmelidir.
- However, other parts of the report criticise EU environmental and health and food safety requirements.
- Bununla birlikte raporun diğer bölümlerinde AB'nin çevre, sağlık ve gıda güvenliği gereklilikleri eleştirilmektedir.
- I am very glad to say that the health crisis is behind us, but its side effects are unresolved.
- Sağlık krizinin geride kaldığını, ancak yan etkilerinin çözülemediğini söylemekten memnuniyet duyuyorum.
- The second is that equal access to health services is a fundamental right and must remain one.
- İkincisi ise sağlık hizmetlerine eşit erişimin temel bir hak olduğu ve böyle kalması gerektiğidir.
- We have also had some confusing responses, especially on the Global Health Fund.
- Özellikle Küresel Sağlık Fonu konusunda bazı kafa karıştırıcı yanıtlar da aldık.
- It certainly exercised health charities and researchers.
- Bu durum sağlıkla ilgili hayır kurumlarını ve araştırmacıları kesinlikle harekete geçirmiştir.
- All the health indicators show that health has been abominable for the last 23 years and there is a lack of education.
- Tüm sağlık göstergeleri, sağlığın son 23 yıldır berbat durumda olduğunu ve eğitim eksikliği olduğunu göstermektedir.
- And we know that storage can involve health and environmental risks.
- Ve depolamanın sağlık ve çevresel riskler içerebileceğini biliyoruz.
- No progress has further been made in the area of health and safety.
- Sağlık ve güvenlik alanında ilerleme kaydedilmemiştir.
- Nevertheless, the advantages of this European health card are obvious.
- Bununla birlikte bu Avrupa sağlık kartının avantajları açıktır.
- This in turn cannot be divorced from the health and welfare of animals.
- Bu da hayvanların sağlığı ve refahından ayrı tutulamaz.
- It is true to say that in the past the airlines have been woefully neglecting passengers' health.
- Geçmişte havayolu şirketlerinin yolcuların sağlığını ne yazık ki ihmal ettiğini söylemek doğru olur.
- However, in this report, we look in vain for essential information which promotes both physical and mental health.
- Bununla birlikte, bu raporda hem fiziksel hem de ruhsal sağlığı teşvik eden temel bilgileri boşuna aramıyoruz.
- The compromise is that both Parliament and the Council have agreed on a qualified health professional.
- Uzlaşma, hem Parlamento'nun hem de Konsey'in nitelikli bir sağlık profesyoneli üzerinde anlaşmaya varmış olmasıdır.
- Let us not add to this a two-speed Europe of health.
- Buna bir de iki vitesli sağlık Avrupa'sını eklemeyelim.
- The fight against breast cancer is a public health priority.
- Meme kanserine karşı mücadele bir kamu sağlığı önceliğidir.
- The health and pensions of the citizens must be the last item on a State's budget to be altered.
- Vatandaşların sağlık ve emekli maaşları, bir Devletin bütçesinde değiştirilecek en son kalem olmalıdır.
- These will include a range of indicators addressing various aspects of reproductive and sexual health.
- Bunlar, üreme ve cinsel sağlığın çeşitli yönlerini ele alan bir dizi göstergeyi içerecektir.
- I fully support moves to increase worker protection against the health risks of exposure to asbestos.
- Asbeste maruz kalmanın sağlık risklerine karşı işçilerin korunmasını arttırmaya yönelik adımları tamamen destekliyorum.
- Subsidiarity is the underlying principle in the delivery of health services and this should be respected.
- Sağlık hizmetlerinin sunumunda temel ilke yerindeliktir ve buna saygı gösterilmelidir.
- The crux of the discussions is the relationship between intellectual property rights and public health issues.
- Tartışmaların özü, fikri mülkiyet hakları ile kamu sağlığı konuları arasındaki ilişkidir.
- Where agricultural, health and environmental matters are concerned, the challenges are enormous.
- Tarım, sağlık ve çevre konuları söz konusu olduğunda karşılaşılan zorluklar çok büyüktür.
- Queensland's only health information management course offers industry placements during your study.
- Queensland'in tek sağlık bilgi yönetimi kursu, eğitiminiz boyunca sektöre yerleştirme olanağı sunar.
- Certain cleaning products can be harmful to one's health.
- Bazı temizlik ürünleri insan sağlığı için zararlı olabilir.
- Fish oil may have an effect on mental health and the symptoms of mental disorders.
- Balık yağının ruh sağlığı ve ruhsal bozuklukların semptomları üzerinde etkisi olabilir.
- If I were a president, my first reform would be about health.
- Eğer ben cumhurbaşkanı olsaydım ilk reformum sağlık alanında olurdu.
- Antibodies can detect substances that could cause harm to health.
- Antikorlar sağlığa zarar verebilecek maddeleri saptayabilir.
- Don't think that you have to make big changes to have an effect on your heart health, though.
- Ancak kalp sağlığınızı etkilemek için büyük değişiklikler yapmanız gerektiğini düşünmeyin.
- Eating behaviors can have as much effect on health as our diet.
- Yeme davranışlarının sağlık üzerinde beslenmemiz kadar etkisi olabilir.
- Queensland's only health information management course offers industry placements during your study.
- Queensland'in tek sağlık bilgi yönetimi kursu, eğitiminiz sırasında sektörel düzeyde yerleşimler de sağlıyor.
- Mountain forests are crucial to the ecological health of the planet.
- Dağ ormanları gezegenin ekolojik sağlığı açısından çok önemlidir.
- You've given your youth and your health for this cause.
- Bu dava için gençliğinizi ve sağlığınızı verdiniz.
- You've given your youth and your health for this cause.
- Gençliğini ve sağlığını bu dava uğrunda harcadın.
- Fish oil may have an effect on mental health and the symptoms of mental disorders.
- Balık yağının ruh sağlığı ve zihinsel bozuklukların belirtileri üzerinde etkisi olabilir.
- If I were a president, my first reform would be about health.
- Ben başkan olsaydım, ilk reformum sağlıkla ilgili olurdu.
- Queensland's only health information management course offers industry placements during your study.
- Queensland'in tek sağlık bilgi yönetimi kursu, eğitiminiz sırasında sektöre yerleştirme imkanı sunuyor.
- Health is everything to human beings.
- Sağlık insanoğlu için her şeydir.
- You've given your youth and your health for this cause.
- Gençliğinizi, sağlığınızı bu uğurda verdiniz.
- Don't think that you have to make big changes to have an effect on your heart health, though.
- Yine de kalp sağlığınız üzerinde bir etki yapmak için büyük değişiklikler yapmanız gerektiğini düşünmeyin.
- Eating behaviors can have as much effect on health as our diet.
- Beslenme davranışları da sağlık üzerinde beslenmemiz kadar etkili olabilir.
- Eating behaviors can have as much effect on health as our diet.
- Yeme davranışları, sağlığımız üzerinde en az beslenmemiz kadar etkili olabilir.
- A long journey might have a very bad effect on his health.
- Uzun bir yolculuğun onun sağlığı üzerinde çok kötü bir etkisi olabilir.
- Mountain forests are crucial to the ecological health of the planet.
- Dağ ormanları yeryüzünün ekolojik sağlığı için çok önemlidir.
- Antibodies can detect substances that could cause harm to health.
- Antikorlar sağlığa zarar verebilecek maddeleri tespit edebilir.
- If I were a president, my first reform would be about health.
- Eğer başkan olsaydım ilk reformum sağlıkla ilgili olurdu.
- A long journey might have a very bad effect on his health.
- Uzun bir yolculuğun sağlığı üzerinde çok kötü bir etkisi olabilir.
- Antibodies can detect substances that could cause harm to health.
- Antikorlar, sağlığa zarar verebilecek maddeleri tespit edebilir.
- Check out this guide to radiation and its health effects.
- Radyasyon ve sağlığa etkileri hakkındaki bu rehbere göz atın.
- About 65% of American adults are overweight, which isn't good for their health.
- Amerikalı yetişkinlerin yaklaşık %65'i aşırı kilolu ve bu da sağlıkları için iyi değil.
- Becoming too fat is not good for one's health.
- Çok şişmanlamak, insanın sağlığı için iyi değildir.
- Tom was worried about his health.
- Tom sağlığı için endişeleniyordu.
- He is anxious about his mother's health.
- Annesinin sağlığı hakkında endişeli.
- Fresh fruit is good for the health.
- Taze meyve sağlık için iyidir.
- Smoking affects your health.
- Sigara içmek sağlığını etkiler.
- It's good for people's health.
- İnsanların sağlığı için iyidir.
- The first wealth is health.
- İlk zenginlik sağlıktır.
- It goes without saying that health is more important than wealth.
- Sağlığın zenginlikten daha önemli olduğunu söylemeye gerek yok.
- Her health isn't equal to that heavy task.
- Sağlığı bu ağır görevi kaldıracak durumda değil.
- Health is not valued till sickness comes.
- Sağlık, hastalık gelene kadar kıymetli değildir.
- She is very anxious about your health.
- Sağlığınız konusunda çok endişeli.
- I am worried about my mother's health.
- Annemin sağlığı için endişeleniyorum.
- He seldom gets sick because he is careful about his health.
- Sağlığına dikkat ettiği için nadiren hastalanıyor.
- He worked too hard and destroyed his health.
- O çok fazla çalıştı ve sağlığını mahvetti.
- He stopped smoking for the improvement of his health.
- Sağlığının iyileşmesi için sigara içmeyi bıraktı.
- I'm genuinely concerned with Tom's health.
- Tom'un sağlığı için gerçekten endişeleniyorum.
- It is good for the health to get up early.
- Erken kalkmak sağlık için iyidir.
- Tom often travels to Germany for health reasons.
- Tom sağlık nedenleriyle sık sık Almanya'ya seyahat eder.
- His bad health is a great disadvantage to him.
- Kötü sağlığı onun için büyük bir dezavantaj.
- Tom is concerned about his health.
- Tom sağlığı konusunda endişeli.
- He gave up drinking for the sake of his health.
- Sağlığı için içmekten vazgeçti.
- Sickness and health start with the mind.
- Hastalık ve sağlık zihinde başlar.
- Her health is becoming steadily better.
- Sağlığı giderek daha iyiye gidiyor.
- Tom is concerned about Mary's health.
- Tom, Mary'nin sağlığı konusunda endişelidir.
- Taking the stairs is better for your health.
- Merdiven çıkmak sağlığınız için daha iyidir.
- Wealth isn't as important as health or happiness.
- Para, sağlık ve mutluluk kadar önemli değildir.
- Tom is in excellent health.
- Tom'un sağlığı mükemmel.
- She is anxious about her father's health.
- Babasının sağlığı konusunda endişeleniyordu.
- Daily exercise is essential for your health.
- Günlük egzersiz sağlığınız için çok önemlidir.
- Eating too much is bad for your health.
- Çok fazla yemek sağlığınız için kötüdür.
- Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun yaşam için önemlidir.
- I went to the hospital to ask about his health.
- Sağlığını sormak için hastaneye gittim.
- The Mediterranean diet seems to be good for our health.
- Akdeniz diyeti sağlığımız için iyi gibi görünüyor.
- She worked at the cost of her health.
- Sağlığı pahasına çalıştı.
- Trans fats are bad for your health.
- Trans yağlar sağlığınız için kötüdür.
- Laughter is good for your health.
- Kahkaha, sağlık için iyidir.
- Jackson's health quickly became much better.
- Jackson'ın sağlığı kısa sürede çok daha iyi hale geldi.
- Smoking is very bad for your health.
- Sigara içmek sağlığın için çok kötüdür.
- Smoking harms your health.
- Sigara, sağlığına zarar verir.
- Excessive smoking will injure your health.
- Aşırı sigara içmek sağlığınıza zarar verir.
- The Mediterranean diet seems to be good for our health.
- Akdeniz diyeti sağlığımız için iyi görünüyor.
- I'm in the health care business.
- Ben de sağlık işindeyim.
- Fadil's health deteriorated.
- Fadıl'ın sağlığı bozuldu.
- You should be careful about your health.
- Sağlığınız konusunda dikkatli olmalısınız.
- You had better consult a doctor about your health.
- Sağlığın hakkında bir doktora danışsan iyi olur.
- His health is failing.
- Sağlığı kötüye gidiyor.
- We are all anxious about your health.
- Hepimiz sağlığınız hakkında endişeliyiz.
- 67% of those who never smoked said they worried about the health effects of passive smoking.
- Hiç sigara içmeyenlerin %67'si, pasif içiciliğin sağlık üzerindeki etkilerinden endişe duyduklarını belirtmiştir.
- My father gave up smoking for his health.
- Babam sağlığı için sigarayı bıraktı.
- Lack of sleep was undermining her health.
- Uykusuzluk sağlığını bozuyordu.
- I cannot but feel anxious about the health of these women workers.
- Bu kadın işçilerin sağlığı için endişelenmeden edemiyorum.
- Tom says he's concerned about Mary's health.
- Tom, Mary'nin sağlığı için endişelendiğini söyledi.
- Work and play are both necessary to health.
- Hem çalışmak hem de oyun oynamak sağlık için gereklidir.
- Smoking is terrible for your health.
- Sigara içmek sağlığınız için çok kötüdür.
- He has recovered his health, so he is now able to resume his studies.
- Sağlığını kurtardı, bu yüzden artık çalışmalarına devam edebiliyor.
- His health is changing for the better.
- Sağlığı daha iyiye gidiyor.
- He cautioned me against being careless of my health.
- Sağlığıma dikkat etmemem konusunda beni uyardı.
- The place I live in is very good for your health.
- Yaşadığım yer sağlığınız için çok iyi.
- Fresh fruit is good for the health.
- Taze meyve, sağlık için iyidir.
- Light is as necessary as fresh air is for health.
- Işık, sağlık için temiz hava kadar gereklidir.
- Health is the most precious thing.
- Sağlık en değerli şeydir.
- He almost never gets sick because he is careful about his health.
- O, sağlığı hakkında dikkatli olduğu için neredeyse hiç hasta olmaz.
- Drinking just one glass of wine a day will damage your health, according to a study.
- Bir araştırmaya göre, günde sadece bir kadeh şarap içmek sağlığınıza zarar verir.
- He who has health has hope, and he who has hope has everything!
- Sağlığı olanın umudu, umudu olanın da her şeyi vardır!
- For the first time in its 258-year history, the parade was canceled due to the health risks of large crowds.
- Geçit töreni 258 yıllık tarihinde ilk kez büyük kalabalıkların sağlık riskleri nedeniyle iptal edildi.
- Your health is more important.
- Sağlığınız daha önemlidir.
- He sacrificed his health to fulfill his duty.
- O, görevini yerine getirmek için sağlığını feda etti.
- Don't forget the fact that smoking is bad for your health.
- Sigara içmenin sağlığınız için zararlı olduğu gerçeğini unutmayın.
- Yoga has many health benefits.
- Yoganın sağlık açısından birçok faydası vardır.
- We talked a lot about health.
- Biz sağlık hakkında çok konuştuk.
- I value my health more than my wealth.
- Sağlığıma servetimden daha çok değer veriyorum.
- She is concerned about her son's health.
- Oğlunun sağlığı için kaygılanıyor.
- Wealth and health go hand in hand.
- Zenginlik ve sağlık el ele gider.
- Tom is a health nut.
- Tom sağlığına çok düşkündür.
- What matters most now is Tom's health.
- Şu anda en önemli şey Tom'un sağlığı.
- Tom's health has been deteriorating for some time.
- Tom'un sağlığı bir süredir kötüye gidiyor.
- Health is all I want.
- Tek istediğim sağlık.
- If you work day and night, you will lose your health.
- Eğer gece gündüz çalışırsanız, sağlığınızı kaybedersiniz.
- I am concerned about his health.
- Onun sağlığı hakkında endişe duyuyorum.
- He asked about your health yesterday.
- Dün sağlığını sordu.
- She is worried about her health.
- Sağlığı için endişeleniyor.
- Gynaecology is the medical practice dealing with the health of the ovaries, uterus, vagina, and breasts.
- Jinekoloji yumurtalıklar, rahim, vajina ve göğüslerin sağlığı ile ilgilenen tıbbi uygulamadır.
- I worry about your health.
- Sağlığın için endişeliyim.
- Don't forget smoking is bad for your health.
- Sigara içmenin sağlığın için zararlı olduğunu unutma.
- We're anxious about your health.
- Senin sağlığın hakkında endişeliyiz.
- This time, when he went into the hospital, he finally understood that one's health is really the most important thing of all.
- Bu kez hastaneye gittiğinde, sonunda insanın sağlığının gerçekten en önemli şey olduğunu anladı.
- Health and intellect are the two blessings of life.
- Sağlık ve akıl hayatın iki nimetidir.
- She quit school for health reasons.
- Sağlık sorunları nedeniyle okulu bıraktı.
- I'm very concerned about your health.
- Sağlığınız hakkında çok endişeliyim.
- It goes without saying that nothing is more important than health.
- Hiçbir şeyin sağlıktan daha önemli olmadığını söylemeye gerek yoktur.
- I have my health.
- Sağlığım yerinde.
- She is concerned about her mother's health.
- Annesinin sağlığı için endişeleniyor.
- I am concerned about his health.
- Sağlığı konusunda endişeliyim.
- Tom is in pretty good health.
- Tom'un sağlığı oldukça iyi.
- The folic acid used in fortified foods poses greater health risks than naturally occurring folates.
- Zenginleştirilmiş besinlerde kullanılan folik asit, doğal olarak oluşan folatlardan daha büyük sağlık riskleri oluşturmaktadır.
- He doesn't care about his health.
- Sağlığını umursamıyor.
- Some people say that eating late at night is bad for your health.
- Bazı insanlar gece geç saatlerde yemek yemenin sağlığınız için kötü olduğunu söylüyorlar.
- It is a fact that smoking is a danger to health.
- Sigaranın sağlık için bir tehlike olduğu bir gerçektir.
- Health is better than wealth—to him who has wealth only.
- Sağlık zenginlikten daha iyidir; sadece zenginliğe sahip olan için.
- How is Tom's health?
- Tom'un sağlığı nasıl?
- It is not until we lose our health that we appreciate its value.
- Sağlığımızı kaybedene kadar onun değerini anlayamayız.
- I'm in poor health.
- Sağlığım kötü.
- Gaining too much weight is not good for your health.
- Çok fazla kilo almak sağlığınız için iyi değil.
- Worry affected his health.
- Endişe onun sağlığını etkiledi.
- Tom only has five health points left.
- Tom'un sadece beş sağlık puanı kaldı.
- Lack of sleep can gradually affect health.
- Uykusuzluk sağlığı yavaş yavaş etkileyebilir.
- Health and intellect are the two blessings of life.
- Sağlık ve akıl, hayatın iki nimetidir.
- Some people say that eating late at night is bad for your health.
- Bazı insanlar gece geç saatlerde yemek yemenin sağlığınız için kötü olduğunu söyler.
- They were in perfect health.
- Sağlıkları mükemmeldi.
- Smoking is bad for your health.
- Sigara sağlığınız için kötüdür.
- Computer games are not good for one's health.
- Bilgisayar oyunları sağlık için iyi değil.
- I'm very worried about your health.
- Sağlığın hakkında çok endişeliyim.
- Gardening is good for your health.
- Bahçecilik sağlığınız için iyidir.
- They say this fruit is good for your health.
- Bu meyvenin sağlığa iyi geldiğini söylüyorlar.
- His mother prevented him from going out because she was anxious about his health.
- Onun sağlığı hakkında endişeli olduğu için, annesi onun dışarı çıkmasını engelledi.
- He gave up drinking for the sake of his health.
- Sağlığı için içkiyi bıraktı.
- Work and play are both necessary to health.
- Hem iş hem de oyun sağlık için gereklidir.
- Health is worth more than wealth.
- Sağlık zenginlikten daha değerlidir.
- I cannot but feel anxious about the health of these women workers.
- Bu kadın işçilerin sağlığı hakkında endişe etmemek elimde değil.
- His mother prevented him from going out because she was anxious about his health.
- Annesi onun sağlığından endişe ettiği için dışarı çıkmasını engelliyordu.
- You had better consult a doctor about your health.
- Sağlığınız konusunda bir doktora danışsanız iyi olur.
- I assure you I'm in perfect health.
- Seni temin ederim sağlığım mükemmel.
- She always cared about my health.
- Daima sağlığımla ilgilenirdi.
- You don't realize its value until you have lost your health.
- Sağlığını kaybedene kadar onun değerini fark etmezsin.
- My father has quit smoking for the sake of his health.
- Babam sağlığı uğruna sigarayı bıraktı.
- You should be careful about your health.
- Sağlığına dikkat etmelisin.
- She worries about my health.
- Sağlığım için endişeleniyor.
- They were in perfect health.
- Onların sağlığı mükemmeldi.
- A study has found that Wikipedia is wrong in 90 percent of its entries on health and medical matters.
- Bir çalışma, Wikipedia'nın sağlık ve tıp konularındaki girdilerinin yüzde 90'ının hatalı olduğunu buldu.
- He is concerned about his parent's health.
- Onun ebeveyninin sağlığı hakkında endişelidir.
- I'm worried about your health.
- Sağlığın hakkında endişeliyim.
- Fresh fruits and vegetables are good for your health.
- Taze meyve ve sebzeler sağlığınız için iyidir.
- My father is worried about my health.
- Babam sağlığım için endişeleniyor.
- As you get older you start to feel that health is everything.
- Yaşlandıkça sağlığın her şey olduğunu anlamaya başlarsın.
- Health is better than wealth—to him who has wealth only.
- Sadece zenginliği olanlar için sağlık zenginlikten iyidir.
- We're worried about your health.
- Sağlığınızla ilgili endişeliyiz.
- Health is essential to happiness.
- Sağlık mutluluk için gereklidir.
- It is not good for the health to smoke too much.
- Çok fazla sigara içmek, sağlık için iyi değil.
- Computer games are not good for one's health.
- Bilgisayar oyunları insan sağlığı için iyi değildir.
- Health means everything.
- Sağlık her şey demektir.
- It's good for your health to walk every day.
- Her gün yürümek sağlığın için iyidir.
- I'll quit my job for the sake of my health.
- Sağlığım uğruna işimi bırakacağım.
- Refined sugar is bad for your health.
- Rafine şeker sağlığınız için kötüdür.
- I'll quit my job for the sake of my health.
- Sağlığım için işimden istifa edeceğim.
- The medicine did wonders for his health.
- İlaç onun sağlığında mücizeler yarattı.
- For one's health, both work and play are necessary.
- Birinin sağlığı için, hem iş hem de oyun gereklidir.
- Take care of your health.
- Sağlığına dikkat et.
- Tom quit school for health reasons.
- Tom sağlık sorunları yüzünden okulu bıraktı.
- She was very worried about her husband's health.
- Kocasının sağlığı için çok endişeliydi.
- Worry affected his health.
- Endişe sağlığını etkiledi.
- Tom's health is improving.
- Tom'un sağlığı iyiye gidiyor.
- He seemed worried about his health.
- Sağlığı için endişeli görünüyordu.
- Her health is becoming steadily better.
- Onun sağlığı giderek daha iyi hale gelmektedir.
- Health before wealth.
- Sağlık zenginlikten önce gelir.
- He had to give up smoking to protect his health.
- Sağlığını korumak için sigarayı bırakmak zorunda kaldı.
- Cold, damp days are bad for your health.
- Soğuk ve nemli günler sağlığınız için kötüdür.
- First of all, I'm very worried about my daughter's health.
- Öncelikle, kızımın sağlığı için çok endişeliyim.
- Nothing is more valuable than health.
- Hiçbir şey sağlıktan daha değerli değildir.
- We must, first of all, be careful of our health.
- Her şeyden önce sağlığımıza dikkat etmeliyiz.
- Whether he will succeed or not depends upon his health.
- Başarılı olup olmayacağı sağlığına bağlıdır.
- The Canadian health care system is paid for by tax revenue.
- Kanadalı sağlık sistemi vergi gelirleri ile ödenir.
- She is anxious about your health.
- Senin sağlığın için endişeleniyor.
- Smoking is very bad for your health.
- Sigara sağlığın için çok kötü.
- Her health isn't equal to that heavy task.
- Onun sağlığı bu ağır göreve uygun değildir.
- I am concerned about his poor health.
- Onun bozulan sağlığı nedeniyle endişeliyim.
- Her health is improving little by little.
- Sağlığı yavaş yavaş iyileşiyor.
- Health is the most important thing.
- Sağlık en önemli şeydir.
- Tom has always been a health nut.
- Tom her zaman bir sağlık delisi olmuştur.
- I had to quit for health reasons.
- Sağlık nedenleriyle ayrılmak zorunda kaldım.
- I'm worried about Tom's health.
- Tom'un sağlığı için endişeleniyorum.
- Whether he will succeed or not depends upon his health.
- Onun başarılı olup olmayacağı onun sağlığına bağlıdır.
- We are anxious about your health.
- Senin sağlığın hakkında endişeliyiz.
- She became very anxious about her son's health.
- Oğlunun sağlığı için çok endişelendi.
- Health is above wealth, for this does not give us so much happiness as that.
- Sağlık zenginlikten üstündür, ama bize onun kadar mutluluk vermez.
- Tom's health has declined a lot recently.
- Tom'un sağlığı son zamanlarda çok kötüleşti.
- He has given up smoking for the sake of his health.
- O sağlığının uğruna sigara içmeyi bıraktı.
- He worries about his mother's health.
- Annesinin sağlığı hakkında endişeleniyor.
- It's good for health.
- Sağlık için iyi.
- Blood pressure is important as a barometer of health.
- Kan basıncı sağlık barometresi olarak önemlidir.
- It is good for your health to take a walk every morning.
- Her sabah yürümek sağlığın için iyidir.
- The family received discouraging news from the doctor about Tom's health.
- Aile, doktordan Tom'un sağlığı konusunda cesaret kırıcı haber aldı.
- That's not good for your health.
- O, sağlığın için iyi değil.
- I hate working out, but I know it’s good for health.
- Spor yapmaktan nefret ediyorum ama sağlığım için iyi olduğunu biliyorum.
- He did his duty at the cost of his health.
- Sağlığı pahasına görevini yaptı.
- Keeping early hours is good for the health.
- Erken kalkmak sağlık için iyidir.
- Many health specialists say that you should eat three meals a day.
- Birçok sağlık uzmanı günde üç öğün yemek yemeniz gerektiğini söylüyor.
- I'm not wealthy, but I do have my health.
- Zengin değilim ama sağlığım var.
- Health is the most precious thing we have.
- Sağlık sahip olduğumuz en değerli şey.
- Health is a necessary condition for happiness.
- Sağlık mutluluk için gerekli bir koşuldur.
- We are concerned about your health.
- Sağlığınız konusunda endişeliyiz.
- She was anxious about his health.
- Onun sağlığı hakkında endişeliydi.
- Tom's health is improving.
- Tom'un sağlığı iyileşiyor.
- It is often pointed out that smoking is a danger to health.
- Sık sık sigaranın sağlık için bir tehlike olduğu belirtilir.
- It is good for your health to take a walk every morning.
- Her sabah yürüyüş yapmak sağlığınıza iyi gelir.
- His health has begun to decline.
- Sağlığı kötüye gitmeye başladı.
- You must consider your health.
- Kendi sağlığını düşünmelisin.
- My health has been good.
- Sağlığım iyiydi.
- He became a brilliant scholar but only at the expense of his health.
- Sağlığı pahasına mükemmel bir bilim adamı oldu.
- Routine exercise is great for your health.
- Rutin egzersiz sağlığın için iyidir.
- One glass of red wine a night is enough to damage health, say scientists.
- Bilim insanları, gecede bir kadeh kırmızı şarabın sağlığa zarar vermek için yeterli olduğunu söylüyor.
- Tom was in perfect health.
- Tom'un sağlığı mükemmeldi.
- Tom's health has improved dramatically.
- Tom'un sağlığı dramatik bir şekilde iyileşti.
- His health gradually changed for the better after he went to live in the countryside.
- Kırsalda yaşamaya başladıktan sonra sağlığı giderek daha iyi oldu.
- She always cared about my health.
- O, her zaman sağlığımı önemsedi.
- It goes without saying that smoking is bad for the health.
- Sigaranın sağlık için kötü olduğunu söylemeye gerek bile yok.
- He is improving in health.
- Sağlığı iyiye gidiyor.
- Tom is worried about his health.
- Tom sağlığı hakkında endişeli.
- I had to quit for health reasons.
- Sağlık nedenlerinden dolayı bırakmak zorunda kaldım.
- I'm in perfect health.
- Benim sağlığım mükemmel.
- Routine exercise is great for your health.
- Rutin egzersiz sağlığınız için harikadır.
- Your friends are really concerned about your health.
- Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.
- Fadil's health deteriorated.
- Fadıl'ın sağlığı kötüleşti.
- I am much concerned about your health.
- Sağlığınız konusunda çok endişeliyim.
- I regret having neglected my health.
- Sağlığımı ihmal ettiğim için pişmanım.
- His health has declined since the accident.
- Onun sağlığı kazadan beri kötüleşti.
- It is not until you lose your health that you realize its value.
- Sağlığınızı kaybedene kadar onun değerini anlayamazsınız.
- His health has broken down because of overwork.
- Aşırı çalışma yüzünden sağlığı bozuldu.
- We are concerned about your health.
- Biz senin sağlığın hakkında endişeliyiz.
- I'm in the health care business.
- Sağlık işindeyim.
- She is concerned about her son's health.
- Oğlunun sağlığı hakkında endişeli.
- She is very anxious about his health.
- Sağlığı hakkında çok endişeli.
- You ought to keep working while you have your health.
- Sağlığınız yerindeyken çalışmaya devam etmelisiniz.
- Sport is good for your health.
- Spor, sağlığınız için faydalıdır.
- Health coexists with temperance.
- Sağlık, ölçülülükle birlikte var olur.
- I am concerned for your health.
- Ben sizin sağlığınız için endişe duyuyorum.
- Must there be a link between diet and health?
- Diyet ve sağlık arasında bir bağlantı olmalı mı?
- It is a pity that she should be in such poor health.
- Sağlığının bu kadar kötü olması çok üzücü.
- The place I live in is very good for your health.
- Yaşadığım yer senin sağlığın için çok yararlı.
- The family received discouraging news from the doctor about Tom's health.
- Aile, doktordan Tom'un sağlığı hakkında cesaret kırıcı haberler aldı.
- Tom is worried about Mary's health.
- Tom, Mary'nin sağlığı için endişeleniyor.
- Drinking is harmful for your health.
- İçmek sağlığınız için zararlıdır.
- Tom cares about his health.
- Tom sağlığına önem verir.
- His health has been getting worse since the accident.
- Kazadan beri sağlığı kötüye gidiyor.
- For health and pleasure!
- Sağlık ve zevk için!
- As I grew older, my health declined.
- Yaşlandıkça sağlığım bozuldu.
- Health is an important condition of success.
- Sağlık başarının önemli bir koşuludur.
- It's good for your health to walk every day.
- Her gün yürümek sağlığınız için iyidir.
- Tom is concerned about Mary's health.
- Tom Mary'nin sağlığı konusunda endişelidir.
- You had better give up smoking for your health.
- Sağlığın için sigarayı bıraksan iyi edersin.
- It is not good for your health to shut yourself in all day.
- Bütün gün kendinizi eve kapamak sağlığınız için iyi değildir.
- A damp, cold day affects a person's health.
- Nemli ve soğuk bir gün, insanın sağlığını etkiler.
- Wealth and health go hand in hand.
- Servet ve sağlık el ele gider.
- Cold, damp days are bad for your health.
- Soğuk ve nemli günler sağlığın için kötüdür.
- From the viewpoint of health, Tokyo is not such a good place to live.
- Sağlık açısından bakıldığında, Tokyo yaşamak için o kadar da iyi bir yer değildir.
- The trainer must think of her health.
- Eğitmen onun sağlığını düşünmeli.
- Don't risk your health by over drinking.
- Aşırı içerek sağlığını riske atma.
- As you get older you start to feel that health is everything.
- Yaşlandıkça sağlığın her şey olduğunu hissetmeye başlıyorsunuz.
- Swimming is good for your health.
- Yüzmek sağlığınız için iyidir.
- His health has begun to decline.
- Sağlığı bozulmaya başladı.
- Father is anxious about my health.
- Babam sağlığım için endişeleniyor.
- Sport means health.
- Spor sağlık demektir.
- Happy are those who know the value of health.
- Sağlığın değerini bilenler mutludur.
- The bad weather affected his health.
- Kötü hava sağlığını etkiledi.
- She is very anxious about his health.
- Onun sağlığı konusunda çok endişeli.
- My mother is always very cheerful in spite of poor health.
- Annem bozuk sağlığına rağmen daima çok neşelidir.
- The study made it clear that smoking ruins our health.
- Çalışma, sigaranın sağlığımızı mahvettiğini açıkça ortaya koydu.
- Health is more important than gold.
- Sağlık altından daha önemlidir.
- I'm very concerned about Tom's health.
- Tom'un sağlığı hakkında çok endişeliyim.
- Drinking just one glass of wine a day will damage your health, according to a study.
- Bir araştırmaya göre, günde sadece bir bardak şarap içmek sağlığınıza zarar verecektir.
- Those who ignore rather than fulfill their need for sleep will soon encounter serious effects on their health.
- Uyku ihtiyacını gidermek yerine ihmal edenler, sonrasında ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşacaklardır.
- Mental health is as important as physical health.
- Ruh sağlığı da fiziksel sağlık kadar önemlidir.
- Lack of sleep is bad for your health.
- Uykusuzluk sağlığınız için kötüdür.
- Tom is very anxious about his health.
- Tom sağlığı konusunda çok endişeli.
- She is very anxious about your health.
- Sağlığınız hakkında çok endişeli.
- Fresh air and exercise are good for the health.
- Temiz hava ve egzersiz sağlığa iyi gelir.
- Cup ramen are bad for your health.
- Kutu ramen sağlığınız için zararlı.
- Smoking is terrible for your health.
- Sigara içmek sağlığınız için çok kötü.
- We should substitute margarine for butter for our health.
- Sağlığımız için margarin yerine tereyağı kullanmalıyız.
- My father exercises every day for his health.
- Babam sağlığı için her gün egzersiz yapar.
- We must be careful of our health.
- Sağlığımıza dikkat etmeliyiz.
- It goes without saying that health is most important.
- Sağlığın en önemli şey olduğunu söylemeye gerek yok.
- The climate has a big effect on our health.
- İklim sağlığımız üzerinde büyük bir etkiye sahiptir.
- Health is above wealth.
- Sağlık, zenginlikten önce gelir.
- Smoking has affected his health.
- Sigara sağlığını etkiledi.
- The Canadian health care system is paid for by tax revenue.
- Kanada sağlık sistemi vergi gelirleriyle ödenmektedir.
- The cold climate affected his health.
- Soğuk iklim onun sağlığını etkiledi.
- Fresh fruits and vegetables are good for your health.
- Taze meyve ve sebze sağlığınız için iyidir.
- Keep in mind that smoking is not good for your health.
- Sigara içmenin sağlığın için iyi olmadığını aklında tut.
- It took me a whole year to recover my health.
- Sağlığımı geri kazanmak tam bir yılımı aldı.
- You are not good for my health!
- Sağlığım için iyi değilsin!
- Taking the stairs is better for your health.
- Merdivenden çıkmak sağlığınız için daha iyidir.
- If you can digest them, raw vegetables are good for your health.
- Onları sindirebilirsen, çiğ sebzeler sağlığın için iyidir.
- We're anxious about her health.
- Biz, onun sağlığı hakkında endişeliyiz.
- Tom is very anxious about his health.
- Tom sağlığı hakkında çok endişeli.
- Your health is more important.
- Senin sağlığın daha önemli.
- His health is getting poorer and poorer.
- Onun sağlığı gittikçe kötüleşiyor.
- Both drinking and smoking are bad for your health.
- Hem içki içmek hem de sigara içmek sağlığın için kötüdür.
- The study made it clear that smoking ruins our health.
- Çalışma, sigara içmenin sağlığımızı mahvettiğini netleştirdi.
- Lead poisoning endangers the health of millions of children around the world.
- Kurşun zehirlenmesi dünya çapında milyonlarca çocuğun sağlığını tehlikeye atıyor.
- He stopped smoking for the improvement of his health.
- Sağlığını iyileştirmek için sigarayı bıraktı.
- Inhaling diesel exhaust is bad for our health.
- Dizel egzozu solumak sağlığımız için zararlıdır.
- Health and vitality are important for long life.
- Sağlık ve canlılık uzun hayat için gereklidir.
- Laughter is good for your health.
- Kahkaha sağlığınız için iyidir.
- I'm worried about your health.
- Sağlığın için endişeleniyorum.
- We must, first of all, be careful of our health.
- Her şeyden önce, sağlığımıza dikkat etmeliyiz.
- The climate affected his health.
- İklim onun sağlığını etkiledi.
- I'm very concerned about your health.
- Sağlığınız konusunda çok endişeliyim.
- Gynaecology is the medical practice dealing with the health of the ovaries, uterus, vagina, and breasts.
- Jinekoloji, yumurtalıkların, rahmin, vajinanın ve göğüslerin sağlığı ile ilgilenen tıbbi uygulamadır.
- My health is good.
- Sağlığım iyi.
- He is in poor health.
- Sağlığı kötü.
- Health is worth more than wealth.
- Sağlık, zenginlikten daha değerlidir.
- Doctors give us information about our health.
- Doktorlar bize sağlığımız hakkında bilgi verir.
- My father is worried about my health.
- Babam sağlığım konusunda endişeli.
- Father is anxious about my health.
- Babam sağlığım konusunda endişeli.
- One glass of red wine a night is enough to damage health, say scientists.
- Bilim adamları bir gecede bir bardak kırmızı şarap sağlığa zarar vermek için yeterlidir diyor.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- Sağlık en büyük hediyedir; memnuniyet en büyük zenginliktir; sadakat en büyük ilişkidir.
- Working out is good for your health.
- Spor yapmak sağlık için iyidir.
- Fresh fruit is good for your health.
- Taze meyve, sağlığın için yararlıdır.
- Tom quit school for health reasons.
- Tom sağlık nedenlerinden dolayı okulu bıraktı.
- He is concerned about his parent's health.
- Ebeveynlerinin sağlığı için endişeleniyor.
- We have absolute proof that smoking is bad for your health.
- Sigaranın sağlığınız için kötü olduğuna dair kesin kanıtlarımız var.
- The bad weather affected his health.
- Kötü hava onun sağlığını etkiledi.
- Fresh fruit and vegetables are good for your health.
- Taze meyve ve sebzeler sağlığınız için iyidir.
- Eat figs for your health.
- Sağlığınız için incir yiyin.
- Running is good for the health.
- Koşmak sağlığa iyi gelir.
- She values health above wealth.
- Sağlığa zenginlikten daha fazla değer veriyor.
- A healthy man does not know the value of health.
- Sağlıklı bir insan, sağlığın değerini bilmez.
- My children are all in perfect health.
- Çocuklarımın hepsinin sağlığı mükemmel.
- Health is everything to me.
- Sağlık benim için her şey.
- The Canadian health care system is paid for by tax revenue.
- Kanadalı sağlık sistemi, vergi gelirleriyle finanse edilir.
- We're worried about your health.
- Sağlığından endişe ediyoruz.
- Many people think that fast food is bad for your health.
- Birçok insan, fast food'ın sağlığınız için kötü olduğunu düşünüyor.
- Tom is in very good health.
- Tom'un sağlığı çok iyidir.
- Fresh air and exercise are good for the health.
- Temiz hava ve egzersiz, sağlık için iyidir.
- She values health above wealth.
- O sağlığa zenginliğin üzerinde değer verir.
- Exercise improves health.
- Egzersiz sağlığı iyileştirir.
- Health is not valued until sickness comes.
- Hastalık gelene kadar sağlığa değer verilmez.
- Fresh fruit is good for your health.
- Taze meyve sağlığınız için iyidir.
- Fresh fruit and vegetables are good for your health.
- Taze meyve ve sebzeler sağlığınız için yararlıdır.
- The first wealth is health.
- Ilk servet sağlıktır.
- He's still in poor health after his illness.
- Hastalığından sonra onun sağlığı hâlâ kötü.
- He has given up smoking for the sake of his health.
- Sağlığı için sigarayı bıraktı.
- I hope your mother will regain her health soon.
- Umarım annen yakında sağlığına kavuşur.
- Doctors inform us about our health.
- Doktorlar bizi sağlığımız hakkında bilgilendirir.
- The weather has a great deal to do with our health.
- Hava durumunun sağlığımızla büyük bir ilgisi vardır.
- We're anxious about her health.
- Sağlığı konusunda endişeliyiz.
- He seldom gets sick because he is careful about his health.
- Sağlığı hakkında dikkatli olduğundan dolayı o nadiren hastalanır.
- The holidays seem to be doing her health good.
- Tatiller sağlığına iyi geliyor gibi görünüyor.
- It took me a whole year to recover my health.
- Sağlığıma kavuşmam tam bir yılımı aldı.
- I'm very worried about your health.
- Sağlığınız konusunda çok endişeliyim.
- We're anxious about your health.
- Sağlığınız konusunda endişeliyiz.
- Health is wealth.
- Sağlık zenginliktir.
- His health has begun to decline.
- Sağlığını kaybetmeye başladı.
- It goes without saying that smoking is bad for the health.
- Sigara içmenin sağlık için zararlı olduğunu söylemeye gerek yok.
- He has built up his health through swimming.
- Yüzme sayesinde sağlığını geliştirdi.
- He is in poor health.
- Onun sağlığı kötü.
- How much do you value your health?
- Sağlığınıza ne kadar değer veriyorsunuz?
- Going to bed early and waking up early is very good both for your health and appearance.
- Erken yatmak ve erken kalkmak hem sağlığınız hem de görünüşünüz için çok iyidir.
- Alcohol is harmful to health.
- Alkol sağlık için zararlıdır.
- Nothing is more important than health.
- Hiçbir şey sağlıktan daha önemli değildir.
- Keeping early hours is good for the health.
- Erken yatıp erken kalkmak sağlığa iyi gelir.
- Eating fish is good for your health.
- Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- Tom is worried about his health.
- Tom sağlığı için endişeleniyor.
- You do not realize how important health is until you get sick.
- Hastalanana kadar sağlığın değerini anlayamazsınız.
- His health is improving little by little.
- Sağlığı yavaş yavaş iyileşiyor.
- I value my health more than my wealth.
- Sağlığıma servetimden daha fazla değer veririm.
- Health before wealth.
- Sağlık paradan önce gelir.
- If you work day and night, you will lose your health.
- Gece gündüz iş yaparsan sağlığını yitirirsin.
- Lead poisoning endangers the health of millions of children around the world.
- Kurşun zehirlenmesi dünya genelinde milyonlarca çocuğun sağlığını tehlikeye atar.
- Harrison's health grew worse.
- Harrison'ın sağlığı kötüleşti.
- It's good for your health to get up early in the morning.
- Sabahları erken kalkmak sağlığınız için iyidir.
- You had better give up smoking for your health.
- Sağlığınız için sigarayı bıraksanız iyi olur.
- I am anxious about your health.
- Sağlığınız konusunda endişeliyim.
- As is often the case with young men, he does not pay much attention to his health.
- Genellikle genç erkeklerde olduğu gibi, sağlığına pek dikkat etmez.
- He is very concerned about his elderly parent's health.
- Yaşlı ebeveyninin sağlığı konusunda çok endişeli.
- Fresh vegetables promote health.
- Taze sebzeler sağlığı geliştirir.
- Mental health is as important as physical health.
- Ruh sağlığı, vücut sağlığı kadar önemlidir.
- Moderate exercise is necessary to health.
- Orta düzeyde egzersiz sağlık için gereklidir.
- She is concerned about her health.
- Sağlığı konusunda endişeli.
- Your friends are really concerned about your health.
- Arkadaşların sağlığın konusunda gerçekten endişeli.
- He quit smoking for the sake of his health.
- Sağlığının hatırına sigara içmeyi bıraktı.
- Start your health care career in less than one year.
- Sağlık kariyerinize bir yıldan daha kısa bir sürede başlayın.
- Health is everything to me.
- Sağlık benim için her şeydir.
- The police got in touch with the health department.
- Polis sağlık departmanıyla temasa geçti.
- Eating too much is bad for your health.
- Çok fazla yemek, sağlığın için zararlıdır.
- Staying up late is not good for the health.
- Geç saatlere kadar ayakta kalmak sağlık için iyi değildir.
- The Department of Health is issuing a warning.
- Sağlık Bakanlığı bir uyarı yayınlıyor.
- They say this fruit is good for your health.
- Onlar bu meyvenin senin sağlığın için iyi olduğunu söylüyorlar.
- He did his duty at the cost of his health.
- O görevini sağlığı pahasına yaptı.
- You cannot be too careful about your health.
- Sağlığına ne kadar dikkat etsen az.
- We talked a lot about health.
- Sağlık hakkında çok konuştuk.
- Smoking is bad for your health.
- Sigara içmek sağlığınız için zararlı.
- She is anxious about her father's health.
- Babasının sağlığı için endişe duyuyor.
- Smoking harms your health.
- Sigara sağlığınıza zarar verir.
- There are no health risks.
- Sağlık riski yok.
- I'm in perfect health.
- Sağlığım mükemmel.
- Smoking has affected his health.
- Sigara içmek onun sağlığını etkiledi.
- It is not until you have lost your health that you realize its value.
- Sağlığınızı kaybedene kadar onun değerini anlayamazsınız.
- I decided to be happy because it's good for my health.
- Mutlu olmaya karar verdim çünkü bu sağlığıma iyi gelir.
- You don't realize its value until you have lost your health.
- Sağlığınızı kaybedene kadar onun değerini anlayamazsınız.
- My parents worry about my health.
- Ailem sağlığım için endişeleniyor.
- Jackson's health had never been really good.
- Jackson'ın sağlığı hiçbir zaman gerçekten iyi olmamıştı.
- We are anxious about our daughter's health.
- Kızımızın sağlığı konusunda endişeliyiz.
- His health continued to deteriorate.
- Sağlığı bozulmaya devam etti.
- Swimming is good for one's health.
- Yüzmek birinin sağlığı için iyidir.
- Running is good for your health.
- Koşmak sağlığınız için iyidir.
- His health has declined since the accident.
- Kazadan beri sağlığı kötüye gidiyor.
- His health is improving.
- Sağlığı iyiye gidiyor.
- My father has quit smoking for his health.
- Babam sağlığı için sigarayı bıraktı.
- Tom is anxious about his health.
- Tom sağlığı konusunda endişeli.
- He quit smoking for the sake of his health.
- Sağlığı için sigarayı bıraktı.
- Tom is a health nut.
- Tom bir sağlık delisi.
- Binge drinking is harmful for your health.
- Aşırı içki içmek sağlığınız için zararlıdır.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
- En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
- Not being careful of his health, he fell ill.
- Sağlığına dikkat etmediği için hastalandı.
- Our health is our most precious possession.
- Sağlığımız en değerli varlığımızdır.
- He ruined his health with drinking.
- İçerek sağlığını mahvetti.
- You had better give up smoking for your health.
- Sağlığın için sigara içmeyi bıraksan iyi olur.
- Stress can have an enormous negative impact on your health.
- Stresin sağlığınız üzerinde çok büyük bir olumsuz etkisi olabilir.
- Working out is good for your health.
- Spor yapmak sağlığınız için iyidir.
- It has been found that smoking is bad for your health.
- Sigara içmenin sağlığınız için kötü olduğu tespit edildi.
- Sports are good for your health.
- Spor, sağlığın için iyidir.
- He is very concerned about his elderly parent's health.
- O, yaşlı ebeveynlerinin sağlığı hakkında çok endişeli.
- Blood pressure is important as a barometer of health.
- Sağlığın bir basınç ölçeri olarak kan basıncı önemlidir.
- Tom is anxious about his health.
- Tom sağlığı hakkında endişeli.
- His health has begun to decline.
- Onun sağlığı çökmeye başladı.
- Fresh vegetables promote health.
- Taze sebzeler sağlığa katkıda bulunur.
- Young people need to look after their health.
- Gençlerin sağlıklarına dikkat etmeleri gerekir.
- Exercise is good for your health.
- Egzersiz sağlığınız için iyidir.
- Stress can have an enormous negative impact on your health.
- Stresin sağlığınız üzerinde çok büyük olumsuz etkisi olabilir.
- Heavy smoking impaired his health.
- Çok sigara içmek sağlığına zarar verdi.
- My health is good.
- Sağlığım iyidir.
- He almost never gets sick because he is careful about his health.
- Sağlığına dikkat ettiği için neredeyse hiç hastalanmıyor.
- Drinking too much is bad for your health.
- Çok fazla içmek sağlığın için kötüdür.
- He moved to a warmer place for the sake of his health.
- O sağlığı için daha sıcak bir yere taşındı.
- Eating fast food is bad for your health.
- Fast Food yemek sağlığınız için kötüdür.
- In my opinion, alcohol is not necessarily bad for your health.
- Bence alkol sağlığınız için mutlaka kötü değildir.
- Health is more important than gold.
- Sağlık, altından daha önemlidir.
- That's not good for your health.
- Sağlığınız için iyi değil.
- My health's very bad.
- Sağlığım çok kötü.
- For one's health, both work and play are necessary.
- İnsanın sağlığı için hem iş hem de oyun gereklidir.
- Sport is good for your health.
- Spor sağlığınız için iyidir.
- Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.
- Her health has been declining these past months.
- Son aylarda sağlığı giderek kötüleşiyor.
- They say that water tanks made from asbestos can pose a health risk.
- Asbestten yapılmış su tanklarının sağlık riski oluşturabileceğini söylüyorlar.
- In my opinion, staying up late is bad for one's health.
- Bence, geç saatlere kadar yatmamak birinin sağlığı için kötüdür..
- Health is more important than wealth.
- Sağlık zenginlikten daha önemlidir.
- He resigned on the grounds of ill health.
- Bozulan sağlığı nedeniyle istifa etti.
- Tom is concerned about Mary's health.
- Tom Mary'nin sağlığı hakkında endişeli.
- Tom is concerned about his health.
- Tom sağlığı hakkında endişe duymaktadır.
- She is anxious about your health.
- Sağlığınızdan endişe ediyor.
- Eat figs for your health.
- Sağlığın için incir ye.
- The damp weather affects his health.
- Nemli hava, onun sağlığını etkiler.
- Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
- Sağlık zenginlikten üstündür, çünkü birincisi ikincisinden daha önemlidir.
- Unless you keep early hours, you will injure your health.
- Erken kalkmazsan, sağlığına zarar verirsin.
- His health is getting poorer and poorer.
- Sağlığı gittikçe kötüleşiyor.
- I'm worried because of his health.
- Onun sağlığından dolayı endişeliyim.
- He has built up his health through swimming.
- Yüzerek sağlığını güçlendirdi.
- He worked so hard that he ruined his health.
- O kadar çok çalıştı ki sağlığını mahvetti.
- Moderate exercise is necessary to health.
- Makul egzersiz sağlık için gereklidir.
- As far as I know, I'm in perfect health.
- Bildiğim kadarıyla, sağlığım mükemmel.
- Health is more important than money.
- Sağlık paradan daha önemlidir.
- That's not good for your health.
- Bu sağlığınız için iyi değil.
- His health is improving.
- Onun sağlığı düzeliyor.
- Health is more valuable than wealth.
- Sağlık zenginlikten daha değerlidir.
- My grandmother is in sound health and lives alone.
- Büyükannemin sağlığı yerinde ve yalnız yaşıyor.
- If you can digest them, raw vegetables are good for your health.
- Eğer sindirebilirseniz, çiğ sebzeler sağlığınız için iyidir.
- It is not good for the health to smoke too much.
- Çok fazla sigara içmek, sağlık için iyi değildir.
- It goes without saying that health is more important than wealth.
- Sağlığın servetten daha önemli olduğunu söylemeye gerek yok.
- Tom took early retirement on health grounds.
- Tom sağlık gerekçesiyle erken emekli oldu.
- Our health is our most precious possession.
- Sağlığımız bizim en değerli varlığımız.
- I am anxious about your health.
- Sağlığın için endişeliyim.
- Swimming is good for one's health.
- Yüzmek sağlığa iyi gelir.
- Tom took early retirement on health grounds.
- Tom sağlık nedenlerinden dolayı erken emekli oldu.
- Bananas are good for your health.
- Muz sağlığınız için iyidir.
- Laughing is good for your health!
- Gülmek sağlığınız için iyidir!
- Tom's stressful job is having a detrimental effect on his health.
- Tom'un stresli işi sağlığı üzerinde zararlı bir etki yaratıyor.
- Those who ignore rather than fulfill their need for sleep will soon encounter serious effects on their health.
- Uyku ihtiyacını karşılamak yerine görmezden gelenler, yakında sağlıkları üzerinde ciddi etkilerle karşılaşacaklardır.
- His health is failing.
- Onun sağlığı bozuluyor.
- Will something like this affect our health?
- Böyle bir şey sağlığımızı etkiler mi?
- More than ever, a reform of the health care system is needed.
- Sağlık sisteminde bir reforma her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
- What matters most now is Tom's health.
- Şu an en mühim şey Tom'un sağlığı.
- He asked about your health yesterday.
- Dün senin sağlığını sordu.
- Smoking is not good for the health.
- Sigara içmek sağlık için iyi değildir.
- His health has become weak.
- Onun sağlığı zayıfladı.
- I'm genuinely concerned with Tom's health.
- Tom'un sağlığıyla gerçekten ilgileniyorum.
- Needless to say, health is more important than wealth.
- Söylemeye gerek yok, sağlık zenginlikten daha önemlidir.
- Take care of your health.
- Sağlığınıza dikkat edin.
- Her health is improving little by little.
- Onun sağlığı azar azar iyileşiyor.
- Taking moderate exercise is good for the health.
- Ölçülü düzeyde egzersiz yapmak sağlık için yararlıdır.
- Sports are good for your health.
- Spor sağlığınız için iyidir.
- We are all anxious about your health.
- Hepimiz senin sağlığın için endişeleniyoruz.
- In my opinion, alcohol is not necessarily bad for your health.
- Bence, alkol sağlığınız için mutlaka kötü değildir.
- He was asking about your health.
- Sağlığını soruyordu.
- It is not until you have lost your health that you realize its value.
- Sağlığınızı kaybedinceye kadar onun değerinin farkına varmazsınız.
- Lack of sleep is bad for your health.
- Uykusuzluk sağlığın için kötüdür.
- I am much concerned about your health.
- Sağlığınla ilgili çok endişeliyim.
- Garlic is good for one's health.
- Sarımsak sağlık için iyidir.
- Running is good for the health.
- Koşmak sağlık için iyidir.
- She quit school for health reasons.
- Sağlık nedenleriyle okulu bıraktı.
- His bad health is a great disadvantage to him.
- Kötü olan sağlığı onun en büyük dezavatajıdır.
- The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.
- Şirket, tüm çalışanları için sağlık ve hayat sigortası hizmetleri sağlamaktadır.
- We are anxious about your health.
- Sağlığınız konusunda endişeliyiz.
- I am worried about my mother's health.
- Annemin sağlığı hakkında endişeliyim.
- Health is the greatest gift.
- Sağlık en büyük hediyedir.
- You do not realize how important health is until you get sick.
- Hastalanıncaya kadar sağlığın ne kadar önemli olduğunu fark etmiyorsun.
- Health is all I want.
- Tüm istediğim sağlıktır.
- Tom is in poor health.
- Tom'un sağlığı kötü.
- We are anxious about our daughter's health.
- Kızımızın sağlığı hakkında endişeliyiz.
- There are three health food stores within walking distance of my house.
- Evimin yürüme mesafesinde üç sağlık gıda mağazası var.
- Moderate exercise is good for your health.
- Ölçülü egzersiz sağlığınız için iyidir.
- I went to the hospital to ask about his health.
- Onun sağlığını sormak için hastaneye gittim.
- More than ever, a reform of the health care system is needed.
- Her zamankinden daha fazla bir sağlık bakım sistemi reformu gerekli.
- Taking moderate exercise is good for the health.
- Ölçülü egzersiz yapmak sağlığınız için iyidir.
- Swimming is good for your health.
- Yüzme sağlığınız için iyidir.
- How's Tom's health?
- Tom'un sağlığı nasıl?
- His health has broken down because of overwork.
- Onun sağlığı fazla çalışmadan dolayı bozuldu.
- His health has become weak.
- Sağlığı zayıfladı.
- I have been anxious about your health.
- Sağlığınla ilgili kaygılandım.
- Is eating between meals really bad for your health?
- Öğün aralarında yemek yemek sağlığınız için gerçekten kötü mü?
- He became a brilliant scholar but only at the expense of his health.
- Parlak bir akademisyen oldu ama bunu sağlığı pahasına yaptı.
- Being careful about his health, he seldom gets sick.
- Sağlığına dikkat ettiği için nadiren hastalanıyor.
- Garlic is good for one's health.
- Sarımsak sağlığa iyi gelir.
- He worked too hard and destroyed his health.
- Çok çalıştı ve sağlığını bozdu.
- High calorie foods are bad for my health.
- Yüksek kalorili yiyecekler sağlığım için kötüdür.
- The folic acid used in fortified foods poses greater health risks than naturally occurring folates.
- Zenginleştirilmiş gıdalarda kullanılan folik asit, doğal olarak oluşan folatlardan daha büyük sağlık riskleri oluşturmaktadır.
- For the first time in its 258-year history, the parade was canceled due to the health risks of large crowds.
- Geçit töreni büyük kalabalıkların sağlık riskleri nedeniyle 258 yıllık tarihinde ilk kez iptal edildi.
- First of all, I'm very worried about my daughter's health.
- İlk önce ben kızımın sağlığı hakkında çok kaygılıyım.
- Thank you for being concerned about my mental health.
- Ruh sağlığımla ilgilendiğiniz için size teşekkür ederim.
- My mother is always very cheerful in spite of poor health.
- Annem kötü sağlığına rağmen her zaman çok neşeli.
- Tom is in really good health.
- Tom'un sağlığı gerçekten çok iyi.
- He who has health has hope, and he who has hope has everything!
- Sağlığı olanın umudu vardır ve umudu olanın her şeyi vardır!
- We are anxious about her health.
- Biz, onun sağlığı hakkında endişeliyiz.
- Tom is in very good health.
- Tom'un sağlığı çok iyi.
- It's good for health.
- Bu sağlık için iyidir.
- His health is improving little by little.
- Onun sağlığı yavaş yavaş düzeliyor.
- Come drink a beer to my health.
- Gel sağlığıma bir bira iç.
- He seemed worried about his health.
- Sağlığı hakkında endişeli görünüyordu.
- To give up smoking is not easy, but you should for the sake of your health.
- Sigarayı bırakmak kolay değildir, ancak sağlığınız için bırakmalısınız.
- Toil and worry caused his health to break down.
- Çok çalışmak ve endişe onun sağlığının bozulmasına neden oldu.
- It's good for people's health.
- Bu, insanların sağlığı için iyidir.
- It goes without saying that smoking is bad for the health.
- Sigara içmenin sağlık için zararlı olduğu apaçık.
- Gaining too much weight is not good for your health.
- Çok fazla kilo almak sağlığınız için iyi değildir.
- A study has found that Wikipedia is wrong in 90 percent of its entries on health and medical matters.
- Bir araştırma, Wikipedia'nın sağlık ve tıbbi konulardaki girdilerinin yüzde 90'ında yanlışlık olduğunu ortaya koydu.
- Both drinking and smoking are bad for the health.
- Alkol ve sigara içmek sağlık için kötüdür.
- Yoga has many health benefits.
- Yoganın birçok sağlık faydaları var.
- Moderate exercise is good for your health.
- Orta derecede egzersiz sağlığınız için iyidir.
- The police got in touch with the health department.
- Polis sağlık bölümüyle temasa geçti.
- The climate has a big effect on our health.
- İklimin sağlığımız üzerinde büyük bir etkisi var.
- Tom is in excellent health.
- Tom'un sağlığı çok iyi.
- My father exercises every day for his health.
- Babam sağlığı için her gün egzersiz yapıyor.
- He was rejected because his health was poor.
- Sağlığı kötü olduğu için reddedildi.
- It is a fact that smoking is a danger to health.
- Sigara içmenin sağlık için bir tehlike olduğu bir gerçektir.
- She is worried about her health.
- O sağlığı hakkında endişeli.
- She is concerned about her mother's health.
- Annesinin sağlığı hakkında endişeli.
- I'm in the health care business.
- Ben sağlık işindeyim.
- The government has now abandoned its plans to privatize parts of the health service.
- Hükümet şimdi sağlık hizmetlerinin bir bölümünü özelleştirme planlarından vazgeçti.
- Health is not valued till sickness comes.
- Hastalık gelene kadar sağlığa değer verilmez.
- The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.
- Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.
- She was very worried about her husband's health.
- Kocasının sağlığı için çok endişeleniyordu.
- Drinking too much is bad for your health.
- Çok fazla içmek sağlığınız için kötüdür.
- My father has quit smoking for the sake of his health.
- Babam sağlığı için sigarayı bıraktı.
- Your mother is anxious about your health.
- Annen sağlığın konusunda endişeli.
- Smoking affects our health.
- Sigara içmek sağlığımızı etkiler.
- She became very anxious about her son's health.
- Oğlunun sağlığı hakkında çok endişelendi.
- Unless you keep early hours, you will injure your health.
- Erken yatıp erken kalkmazsanız, sağlığınıza zarar verirsiniz.
- Your mother is anxious about your health.
- Annen sağlığın için endişeleniyor.
- Heavy smoking impaired his health.
- Ağır sigara içimi sağlığını bozdu.
- The weather has a great deal to do with our health.
- Havanın sağlığımızla büyük bir ilgisi var.
- It is not good for your health to shut yourself in all day.
- Bütün gün kendinizi eve kapatmanız sağlığınız için iyi değil.
- Health is worth more than gold.
- Sağlık altından daha değerlidir.
- Keep in mind that smoking is not good for your health.
- Sigaranın sağlığınız için iyi olmadığını unutmayın.
- I'm not wealthy, but I do have my health.
- Zengin değilim ama sağlığım yerinde.
- He moved to a warmer place for the sake of his health.
- Sağlığı için daha sıcak bir yere taşındı.
- The weather has a great deal to do with our health.
- Hava şartlarının sağlığımızla ilgisi vardır.
- His health has begun to decline now.
- Sağlığı artık kötüye gitmeye başladı.
- Health is better than wealth.
- Sağlık servetten daha iyidir.
- I decided to be happy because it's good for my health.
- Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.
- She moved to a warmer place for the sake of her health.
- Sağlığı için daha sıcak bir yere taşındı.
- His health has been getting worse since the accident.
- Kazadan beri onun sağlığı kötüleşiyor.
- Tom is worried about Mary's health.
- Tom Mary'nin sağlığı hakkında endişeli.
- Wealth isn't as important as health or happiness.
- Zenginlik, sağlık ya da mutluluk kadar önemli değildir.
- Early rising is good for the health.
- Erken kalkmak sağlığa iyi gelir.
- He sacrificed his health to fulfill his duty.
- Görevini yerine getirmek için sağlığını feda etti.
- I am concerned for your health.
- Sağlığın için endişeleniyorum.
- I worry about your health.
- Sağlığınız için endişeleniyorum.
- Vegetarian food is good for your health.
- Vejetaryen yemek sağlığınız için iyidir.
- In my opinion, staying up late is bad for one's health.
- Bence geç saatlere kadar ayakta kalmak sağlık için kötüdür.
- Health before wealth.
- Önce sağlık, sonra para.
- Health is an important factor of happiness.
- Sağlık, mutluluk için önemli bir faktördür.
- He doesn't care about his health.
- O sağlığını umursamıyor.
- His health has begun to decline now.
- Onun sağlığı artık bozulmaya başladı.
- Must there be a link between diet and health?
- Beslenme ve sağlık arasında bir bağlantı var olmalı mı?
- There are no health risks.
- Hiçbir sağlık riski yok.
- You must consider your health.
- Sağlığınızı düşünmelisiniz.
- Tom was in perfect health yesterday.
- Tom'un sağlığı dün mükemmeldi.
- Sleep is essential to health.
- Uyku sağlık için gereklidir.
- Don't risk your health by over drinking.
- Fazla içerek sağlığınızı riske atmayın.
- I'm worried because of his health.
- Sağlığı yüzünden endişeliyim.
- You are not good for my health!
- Sen sağlığım için iyi değilsin!
- Will something like this affect our health?
- Böyle bir şey sağlığımızı etkileyecek mi?
- Health is a treasure, the value of which is known only to the sick.
- Sağlık, değeri sadece hastalar tarafından bilinen bir hazinedir.
- Smoking is harmful for your health.
- Sigara içmek sağlık için zararlıdır.
- Bananas are good for your health.
- Muzlar sağlığınız için iyidir.
- The damp weather affects his health.
- Nemli hava sağlığını etkiliyor.
- Health is an important factor of happiness.
- Sağlık, mutluluğun önemli bir faktörüdür.
- High calorie foods are bad for my health.
- Yüksek kalorili yiyecekler sağlığım için kötü.
- It goes without saying that nothing is more important than health.
- Hiçbir şeyin sağlıktan daha önemli olmadığını söylemeye gerek yok.
- It is not until we lose our health that we appreciate its value.
- Sağlığımızı kaybedene kadar onun değerini bilmeyiz.
- She is concerned about her health.
- Sağlığı hakkında endişeli.
- I assure you I'm in perfect health.
- Sizi temin ederim ki sağlığım mükemmel.
- He is anxious about his mother's health.
- Annesinin sağlığı için endişeleniyor.
- He worries about his mother's health.
- Annesinin sağlığı için endişeleniyor.
- We are anxious about her health.
- Sağlığı konusunda endişeliyiz.
- My health's very bad.
- Benim sağlığım çok kötü.
- Nothing is more important in life than health.
- Hayatta hiçbir şey sağlıktan daha önemli değildir.
Show More (939)
|
