|
- Over the past few months, we in Parliament, and outside, have witnessed a heated debate on the greenhouse effect.
- Geçtiğimiz birkaç ay boyunca Parlamentoda ve dışarıda sera etkisi konusunda hararetli bir tartışmaya tanık olduk.
- Revelations followed daily and the local authority had a heated and intense discussion on this question yesterday.
- Açıklamalar her gün birbirini takip etti ve yerel makam dün bu konuda hararetli ve yoğun bir tartışma yaşadı.
- What a heated debate this has been on racism!
- Irkçılık üzerine ne kadar hararetli bir tartışma oldu!
- The internal political situation in the different Member States makes the dispute an even more heated one.
- Farklı Üye Devletlerdeki iç siyasi durum, anlaşmazlığı daha da hararetli bir hale getirmektedir.
- This debate is proving to be rather heated even in the discussions going on behind the scenes.
- Bu tartışma, perde arkasında devam eden tartışmalarda bile oldukça hararetli geçmektedir.
- I am pleased that the heated controversy over Kaliningrad was resolved at the summit.
- Kaliningrad konusundaki hararetli tartışmanın zirvede çözüme kavuşturulmuş olmasından memnuniyet duyuyorum.
- Turning to the text of the resolution, a heated debate is in progress over the form of words.
- Karar metnine dönecek olursak, kelimelerin biçimi konusunda hararetli bir tartışma sürüyor.
- We know that, within Parliament itself, the discussions on this subject are sometimes heated.
- Parlamento içinde bu konudaki tartışmaların bazen hararetli geçtiğini biliyoruz.
- They entered into a heated discussion.
- Hararetli bir tartışmaya girdiler.
- They had a heated discussion.
- Hararetli bir tartışma yaptılar.
- They had a heated discussion.
- Onlar hararetli bir tartışma yaptılar.
- There was a heated argument as to who should be appointed chairman.
- Kimin başkan olarak atanması gerektiği konusunda hararetli bir tartışma vardı.
- Tom had a heated argument with Mary.
- Tom, Mary ile hararetli bir tartışma yaşadı.
- Tom and Mary were in the middle of a heated argument when John walked into the room.
- John odaya girdiğinde Tom ve Mary hararetli bir tartışmanın ortasındaydı.
- There was a heated argument as to who should be appointed chairman.
- Kimin başkan olarak seçilmesi gerektiğine dair hararetli bir tartışma vardı.
- They entered into a heated discussion.
- Onlar hararetli bir tartışmaya girdi.
- We had a heated discussion about it.
- Bu konuda hararetli bir tartışma yaşadık.
- We had a heated discussion.
- Hararetli bir tartışma yaşadık.
- The discussion was heated.
- Tartışma hararetliydi.
- They had a heated argument.
- Hararetli bir tartışma yaşadılar.
Show More (17)
|