Tureng - honest - Inglés Turco Frases

Historia

	Inglés	Turco
1	honest	dürüst	adj.
	The honest answer to the question would be no. Sorunun dürüst cevabı hayır olurdu. To do this an honest broker is needed. Bunu yapmak için dürüst bir aracıya ihtiyaç var. We can only deal, however, with a sovereign State, a peaceful, honest and impartial State. Ancak biz sadece egemen bir Devletle, barışçıl, dürüst ve tarafsız bir Devletle ilgilenebiliriz. Ninety-nine percent of the truth is not honest; it is not good enough; it is not the necessary 100%. Gerçeğin yüzde doksan dokuzu dürüst değildir; yeterince iyi değildir; gerekli olan %100 değildir. We should set honest prices. Dürüst fiyatlar belirlemeliyiz. They were all very honest with me about the concern which all of this has caused them. Tüm bunların kendilerinde yarattığı endişe konusunda hepsi bana karşı çok dürüsttü. In my view, we ourselves should be precise, honest and coherent here so that progress is achieved. Benim görüşüme göre ilerleme kaydedilebilmesi için bizler de burada kesin, dürüst ve tutarlı olmalıyız. That is the only logical and honest approach. Tek mantıklı ve dürüst yaklaşım budur. The Palestinians see the EU as an honest and trustworthy broker. Filistinliler AB'yi dürüst ve güvenilir bir aracı olarak görüyor. Ninety-nine percent of the truth is not honest; it is not good enough; it is not the necessary 100%. Gerçeğin yüzde doksan dokuzu dürüst değildir; yeterince iyi değildir; gerekli olan yüzde yüz değildir. We can only deal, however, with a sovereign State, a peaceful, honest and impartial State. Ancak egemen bir devletle, barışçıl, dürüst ve tarafsız bir devletle muhatap olabiliriz. Let us be forgiving of honest failure. Dürüst bir başarısızlık karşısında affedici olalım. True Europeans, honest democrats and sincere lovers of freedom should vote against it. Gerçek Avrupalılar, dürüst demokratlar ve samimi özgürlük sevdalıları bu tasarıya karşı oy kullanmalıdır. The police stand by laughing at the brutal scenes of intimidation and even murder of honest citizens. Polis, dürüst vatandaşlara yönelik acımasız sindirme ve hatta öldürme sahnelerine gülüp geçiyor. If we give in to such counterforces, honest hauliers and the railways will be driven out of business. Eğer bu tür karşı güçlere boyun eğersek, dürüst nakliyeciler ve demiryolları iş yapamaz hale gelecektir. Free, honest elections are needed soon. Özgür ve dürüst seçimlerin bir an önce yapılması gerekmektedir. The Palestinians see the EU as an honest and trustworthy broker. Filistinliler AB'yi dürüst ve güvenilir bir aracı olarak görmektedir. The debate over who might be an honest brokerwas defused. Kimin dürüst bir aracı olabileceği konusundaki tartışma yatıştırıldı. I have now given an open and honest account of where the disagreement lies. Şimdi anlaşmazlığın nerede yattığına dair açık ve dürüst bir açıklama yaptım. Why are we not having an honest discussion about quarantining? Neden karantinaya alma konusunda dürüst bir tartışma yapmıyoruz? It is high time that new, honest elections were held in this country. Bu ülkede yeni ve dürüst seçimlerin yapılmasının tam zamanıdır. Nonetheless, labelling will be difficult for industry and will provide no honest information for the consumer. Bununla birlikte etiketleme endüstri için zor olacak ve tüketici için dürüst bilgi sağlamayacaktır. Nobody produced honest figures with regard to employment. İstihdam konusunda kimse dürüst rakamlar vermedi. We must, however, take an honest look at ourselves as well. Bununla birlikte, kendimize de dürüst bir şekilde bakmalıyız. That is why I have tabled a number of amendments to which an honest but plain approach is central. İşte bu nedenle dürüst ama sade bir yaklaşımın esas olduğu bir dizi değişiklik önergesi sundum. I consider it right, though, that consumers are given honest information. Yine de tüketicilere dürüst bilgi verilmesinin doğru olduğunu düşünüyorum. No misleading green labels, but honest information. Yanıltıcı yeşil etiketler değil, dürüst bilgiler olmalı. It is a genuine and honest attempt to try to meet the demands of the public with regard to this issue. Bu konuda kamuoyunun taleplerini karşılamaya yönelik samimi ve dürüst bir girişimdir. No honest human being should answer yes to that question. Hiçbir dürüst insan bu soruya evet cevabını vermemelidir. We respect and encourage open dialogue, to create a climate for frank and honest discussions. Açık ve dürüst tartışmalara ortam hazırlamak amacıyla açık diyaloğa saygı duyuyor ve bunu teşvik ediyoruz. Since then, he knows that I am an honest person. O zamandan beri benim dürüst bir insan olduğumu biliyor. We respect and encourage open dialogue, to create a climate for frank and honest discussions. Dürüst ve samimi tartışmalara ortam oluşturmak için açık iletişime saygı gösterir ve bunu teşvik ederiz. We respect and encourage open dialogue, to create a climate for frank and honest discussions. Samimi ve dürüst tartışmalar için bir ortam yaratmak amacıyla açık diyaloğa saygı duyuyor ve bunu teşvik ediyoruz. There is nothing left for an honest man in this country. Bu ülkede dürüst bir adam için hiçbir şey kalmadı. There is nothing left for an honest man in this country. Bu ülkede dürüst bir adama göre hiçbir şey kalmadı. Tom, I haven't been completely honest with you. Tom, sana karşı tamamen dürüst olmadım. He isn't as honest as all that. O kadar da dürüst değil. Tom and Mary are honest. Tom ve Mary dürüstler. Singing is an honest and pleasurable entertainment, but one must be careful to avoid singing or taking pleasure in listening to lewd songs. Şarkı söylemek dürüst ve zevkli bir eğlencedir, ancak müstehcen şarkılar söylemekten veya dinlemekten zevk almaktan kaçınmak için dikkatli olunmalıdır. Tom is honest, so I like him. Tom dürüsttür, bu yüzden onu seviyorum. I like him because he's honest. Onu seviyorum çünkü dürüst biri. Tom isn't all that honest. Tom o kadar da dürüst değildir. Bill is always honest. Bill her zaman dürüsttür. He is not just kind, but honest too. Sadece nazik değil, aynı zamanda dürüst de. He is too honest to tell a lie. Yalan söyleyemeyecek kadar dürüst. We think that he is an honest person. Onun dürüst bir insan olduğunu düşünüyoruz. The merchant seems to be an honest person. Tüccar dürüst bir kişi gibi görünüyor. He was a rare example of an honest politician. O, dürüst bir politikacının nadir bir örneğiydi. Have you been totally honest with me? Bana karşı bütünüyle dürüst müydün? Sometimes it's hard to be tactful and honest at the same time. Bazen aynı anda hem nazik hem de dürüst olmak zordur. Fadil wanted to make Layla an honest woman. Fadıl, Leyla'yı dürüst bir kadın yapmak istedi. Everyone is not honest. Herkes dürüst değildir. Tom is an honest boy, so he wouldn't tell a lie. Tom dürüst bir çocuk, bu yüzden yalan söylemezdi. He is not honest at all. O hiç dürüst değil. So far as I know, he is an honest man. Bildiğim kadarıyla dürüst bir adam. He is such an honest boy that he never tells a lie. O kadar dürüst bir çocuk ki asla yalan söylemez. He was an honest man. O dürüst bir adamdı. As far as I know, Tom is honest. Tanıdığım kadarıyla Tom dürüst biri. He is very honest. Çok dürüsttür. Mark is so honest that everybody commends him for it. Mark o kadar dürüsttür ki bunun için herkes onu över. I consider her an honest woman. Ben onu dürüst bir kadın olarak düşünüyorum. Is there such thing as an honest politician? Dürüst siyasetçi diye bir şey var mıdır? If you are honest, I will hire you. Eğer dürüstsen, seni işe alacağım. I don't think that he's honest. Dürüst olduğunu sanmıyorum. She was an honest politician. O dürüst bir politikacıydı. Tom isn't all that honest. Tom o kadar çok dürüst değil. Tom is being honest about it. Tom o konuda dürüst davranıyor. The honest old man became rich. Dürüst yaşlı adam zengin oldu. I should've been more honest with Tom. Tom'a karşı daha dürüst olmalıydım. Tom is an honest boy, so he doesn't lie. Tom dürüst bir çocuktur, bu yüzden yalan söylemez. Tom and Mary are honest. Tom ve Mary dürüst. I want to be an honest person. Dürüst bir insan olmak istiyorum. He was honest, strong, and willing to make decisions. O, dürüst, güçlü ve kararlar vermek için istekliydi. We think of him as an honest man. Onu dürüst bir adam olarak görüyoruz. It seems to me that he is honest. Bana dürüst biri gibi geliyor. She's stupid, but honest. Aptal ama dürüst. Even if you lose lakhs, stay honest. Yüz binler kaybetsen bile, dürüst kal. I think she's an honest woman. Sanırım o dürüst bir kadındır. I'm being quite honest. Oldukça dürüst davranıyorum. He's very honest, so we can rely on him. Çok dürüsttür, bu yüzden ona güvenebiliriz. Tom is an honest person. Tom dürüst birisidir. All the boys are honest. Bütün çocuklar dürüst. He was completely honest. O, tamamen dürüsttü. At least be honest. En azından dürüst ol. These letters reveal her to be an honest lady. Bu mektuplar onun dürüst bir kadın olduğunu gösteriyor. Tom has been honest with Mary. Tom, Mary'ye karşı dürüsttü. Tom isn't honest. Tom dürüst değil. There were a lot of things Layla wasn't honest about. Layla'nın dürüst olmadığı pek çok şey vardı. Tom was brutally honest. Tom acımasızca dürüsttü. I was an honest politician. Ben dürüst bir politikacıydım. Bill is always honest. Bill daima dürüsttür. Tom is honest, isn't he? Tom dürüst, değil mi? It appears that he is honest. Görünüşe göre dürüst biri. I was open and honest. Açık ve dürüsttüm. I consider her to be an honest woman. Onu dürüst bir kadın olarak görüyorum. She was an honest politician. Dürüst bir politikacıydı. He seems honest enough. O yeterince dürüst görünüyor. She's an honest girl. O, dürüst bir kız. Bill is honest all the time. Bill, daima dürüsttür. He's an honest man. O dürüst bir adamdır. At least Tom is honest. En azından Tom dürüst. I consider her to be an honest woman. Onu dürüst bir kadın olarak düşünüyorum. I consider her an honest woman. Onu dürüst bir kadın olarak görüyorum. He appeared honest. O dürüst görünüyordu. He is smart, and what is more, honest and punctual. O akıllı, daha da fazlası dürüst ve dakik. Tom is an honest man, isn't he? Tom dürüst bir adam, değil mi? Tom is an honest boy. Tom dürüst bir çocuktur. Mark is so honest that everybody commends him for it. Mark o kadar dürüst ki herkes onu takdir ediyor. As far as I know, he is an honest man. Bildiğim kadarıyla kendisi dürüst bir insan. He was an honest politician. O dürüst bir politikacıymış. I think Tom is honest. Sanırım Tom dürüst. To the best of my knowledge, he is honest and reliable. Eğer yanılmıyorsam, o dürüst ve güvenilir. I want an honest answer. Dürüst bir cevap istiyorum. Tom seemed honest. Tom dürüst görünüyordu. She's brave and honest. Cesur ve dürüst. He is poor, but honest. Fakir ama dürüst. At least he's honest. En azından dürüst. Is there such a thing as an honest politician? Dürüst politikacı diye bir şey var mı? Tom wasn't honest about that. Tom bu konuda dürüst değildi. I can be honest. Ben dürüst olabilirim. I believe you're honest. Dürüst olduğuna inanıyorum. Basically, I am a honest person. Temelde ben dürüst bir insanım. He is too honest a boy to tell a lie. Yalan söyleyemeyecek kadar dürüst bir çocuk. You want to be honest. Dürüst olmak istiyorsun. I like him not because he's courteous, but because he's honest. Onu nazik olduğu için değil, dürüst olduğu için seviyorum. To the best of my knowledge, he's an honest man. Bildiğim kadarıyla dürüst bir adam. Tom is an honest person, so I like him. Tom dürüst bir insan, bu yüzden ondan hoşlanıyorum. I made a big mistake thinking he was an honest man. Onun dürüst bir adam olduğunu düşünmekle büyük bir hata yaptım. Tom is an honest boy. Tom dürüst bir çocuk. As far as I know, he is honest and reliable. Bildiğim kadarıyla dürüst ve güvenilir biri. We're honest. Biz dürüstüz. An honest life is pleasing to God. Dürüst bir hayat Allah'ı memnun ediyor. An honest life is pleasing to God. Dürüst bir hayat Tanrı'yı memnun eder. He seems to be honest. Dürüst gibi görünüyor. At least they're honest. En azından onlar dürüst. An honest man would not do such a thing. Dürüst bir adam böyle bir şey yapmaz. We think of Tom as an honest man. Biz Tom'u dürüst bir kişi olarak düşünüyoruz. I haven't been honest with Tom. Tom'a karşı dürüst davranmadım. Mary, I'm afraid Tom hasn't been totally honest with you. Mary, korkarim ki Tom sana karşı tamamen dürüst değildi. Tom seems to be an honest person. Tom dürüst birine benziyor. Tom was incredibly forthright and honest. Tom inanılmaz derecede açık sözlü ve dürüsttü. At least I'm honest and I say I'm not perfect. En azından ben dürüstüm ve mükemmel olmadığımı söylüyorum. I make an honest living. Dürüst bir hayat yaşıyorum. Let me be completely honest with you. Size karşı tamamen dürüst olmama izin verin. I think Tom is honest. Bence Tom dürüst. To be always honest is not easy. Her zaman dürüst olmak kolay değildir. Both of them are kind and honest. İkisi de nazik ve dürüst. Tom and Mary are so delighted that they found an honest and capable painter. Tom ve Mary dürüst ve yetenekli bir badanacı buldukları için çok mutlular. I think he's an honest man. Bence o dürüst bir adam. Tom is always honest. Tom her zaman dürüsttür. I'm not always honest. Her zaman dürüst değilimdir. Tom has been honest with Mary. Tom Mary'ye karşı dürüsttür. We think of Tom as an honest man. Tom'un dürüst bir adam olduğunu düşünüyoruz. I made a big mistake thinking he was an honest man. Onun dürüst bir adam olduğunu düşünerek büyük bir hata yaptım. I wasn't honest with him. Ona karşı dürüst değildim. As far as I know, he is honest. Bildiğim kadarıyla, o dürüst. Mary, I'm afraid Tom hasn't been totally honest with you. Mary, korkarım Tom sana karşı tümüyle dürüst olmadı. You're very honest. Çok dürüstsün. She is not only kind but honest. O sadece nazik değil aynı zamanda dürüst. He was poor, but he was honest. Fakirdi ama dürüsttü. You seem to be an honest man. Sen dürüst bir adam gibi görünüyorsun. He seems to be honest. O, dürüst gibi görünüyor. He is too honest to tell a lie. Yalan söyleyemeyecek kadar çok dürüsttür. I wasn't honest. Dürüst değildim. He is smart, and what is more, honest and punctual. Zeki, dahası dürüst ve dakik. He is far from honest. O dürüst olmaktan uzak. Could you share your honest opinion on this issue? Bu konudaki dürüst fikrinizi paylaşabilir misiniz? I think that she's an honest woman. Bence o dürüst bir kadın. We think Tom an honest man. Tom'un dürüst bir adam olduğunu düşünüyoruz. To the best of my knowledge, he is honest and reliable. Bildiğim kadarıyla dürüst ve güvenilir biridir. He is an honest man. O dürüst bir adam. I like Tom because he's honest. Tom'u severim çünkü dürüsttür. Tom has been honest with Mary. Tom Mary'ye karşı dürüsttü. Tom seemed to be honest. Tom dürüst görünüyordu. Tom is an honest person. Tom dürüst bir insandır. The fact that he did not accept any money shows that he is an honest man. Onun herhangi bir parayı kabul etmemesi gerçeği onun dürüst bir adam olduğunu gösterir. Tom is an honest man. Tom dürüst bir adam. Tom seems to be an honest man. Tom dürüst bir adam gibi görünüyor. She's brave and honest. O cesur ve dürüsttür. An honest man never steals money. Dürüst bir adam asla para çalmaz. Tom is quite honest. Tom oldukça dürüsttür. I was open and honest. Ben açık ve dürüsttüm. She's an honest girl. O dürüst bir kız. I haven't been totally honest with you. Sana karşı tamamen dürüst olmadım. We think that Tom is an honest person. Tom'un dürüst bir kişi olduğunu düşünüyoruz. Tom isn't honest. Tom dürüst değildi. Tom's biography is that of an honest Soviet worker. Tom'un biyografisi dürüst bir Sovyet işçisine ait. Without a doubt, he's an honest man. Şüphesiz, o dürüst bir adam. I think that Tom is an honest man. Bence Tom dürüst bir adam. At least he's honest. O en azından dürüst. She is apparently an honest woman. Görünüşe göre dürüst bir kadın. He was completely honest. Tamamen dürüsttü. Everyone likes Fumio because he is honest. Herkes Fumio'yu beğenir çünkü o dürüsttür. I wasn't honest with her. Ona karşı dürüst değildim. Please be honest. Lütfen dürüst ol. As far as I know, he is an honest man. Bildiğim kadarıyla o dürüst bir adam. Be honest with me. Bana dürüst ol. I'm being totally honest. Ben tamamen dürüst davranıyorum. Tom is an honest person, so I like him. Tom dürüst bir insan, bu yüzden onu seviyorum. Not everyone is honest. Herkes dürüst değildir. I believe that Tom is really honest. Tom'un gerçekten dürüst olduğuna inanıyorum. I'm an honest man. Ben dürüst bir adamım. Tom is an honest man. Tom dürüst bir adamdır. Tom's an extremely honest person. Tom son derece dürüst bir insandır. Both of them are kind and honest. Her ikisi de nazik ve dürüst. He seems honest enough. Yeterince dürüst görünüyor. He works hard and he is honest. O, çok çalışır ve dürüsttür. I'm being as honest as I can. Elimden geldiğince dürüst davranıyorum. She is honest. O, dürüsttür. Tom and Mary are so delighted that they found an honest and capable painter. Tom ve Meryem dürüst ve becerikli bir boyacı buldukları için çok memnun. He is not honest at all. Hiç dürüst değil. That politician is by no means honest. O politikacı hiçbir şekilde dürüst değildir. He was an honest politician. Dürüst bir politikacıydı. Tom hasn't been totally honest with you. Tom size karşı tamamen dürüst olmadı. He is very honest. O çok dürüst. The thief does not believe in honest people. Hırsız, dürüst insanlara inanmaz. Are you honest? Sen dürüst müsün? As far as I know, he's an honest man. Bildiğim kadarıyla, o dürüst bir adam. She is not only kind but honest. O sadece kibar değil ayrıca dürüst. He is honest. O dürüst biri. I am an honest person. Ben dürüst bir insanım. Bill is honest all the time. Bill her zaman dürüsttür. I wasn't honest with you. Sana karşı dürüst değildim. We consider her to be honest. Onu dürüst biri olarak görürüz. I found him honest. Onu dürüst buldum. She is honest. O dürüsttür. I think that she's an honest woman. Ben onun dürüst bir kadın olduğunu düşünüyorum. Our rival was an honest, competitive person as well. Rakibimiz de dürüst ve rekabetçi biriydi. This serves to show how honest she is. Bu onun ne kadar dürüst olduğunu gösteriyor. Tom is very honest. Tom çok dürüsttür. He is not that honest at all. O kadar da dürüst değil. Tom is an honest boy, so he wouldn't tell a lie. Tom dürüst bir çocuktur, bu yüzden yalan söylemez. He's poor, but he's honest. Fakir ama dürüst biri. There were a lot of things Tom wasn't honest about. Tom'un dürüst davranmadığı pek çok şey vardı. Tom is an honest boy, so he doesn't lie. Tom dürüst bir çocuk, bu yüzden yalan söylemez. I'd like an honest answer. Ben dürüst bir cevap istiyorum. Basically, I am an honest person. Aslında ben dürüst bir insanım. Tom is extremely honest. Tom son derece dürüsttür. Tom is an honest boy, so he doesn't tell lies. Tom dürüst bir çocuktur, bu yüzden yalan söylemez. Both of them are kind and honest. Onların her ikisi de nazik ve dürüst. Is there such thing as an honest politician? Dürüst bir politikacı diye bir şey var mı? Bill is honest all the time. Bill hep dürüsttür. Bush is an honest president. Bush dürüst bir başkandır. I'd like an honest answer. Dürüst bir cevap istiyorum. That car salesman isn't honest. O araba satıcısı dürüst değil. To the best of my knowledge, he's an honest man. Bildiğim kadarıyla, o dürüst bir adam. An honest man would not do such a thing. Dürüst bir insan böyle bir şey yapmazdı. Tom is an honest person, isn't he? Tom dürüst bir insan, değil mi? You seem an honest man. Dürüst bir adama benziyorsun. He considers him to be an honest man. Onu dürüst bir adam olarak görüyor. He is very honest in business. O, işte çok dürüsttür. I don't think that he's honest. Onun dürüst olduğunu sanmıyorum. Everyone likes Fumio because he is honest. Herkes Fumio'yu sever çünkü o dürüsttür. As far as I know, he is honest. Bildiğim kadarıyla dürüsttür. Tom was an honest man. Tom dürüst bir adamdı. He is far from honest. Dürüst olmaktan çok uzak. You could search the world over and never find another man more honest than Tom. Dünyayı arasanız Tom'dan daha dürüst bir adam bulamazsınız. He's thoroughly honest. Tamamen dürüst. Bill is honest all the time. Bill, her zaman dürüst. He's an honest guy. Dürüst bir adamdır. I wasn't honest with Tom. Tom'a karşı dürüst değildim. We think that Tom is an honest person. Tom'un dürüst bir insan olduğunu düşünüyoruz. Tom is an honest guy. Tom dürüst bir adamdır. Singing is an honest and pleasurable entertainment, but one must be careful to avoid singing or taking pleasure in listening to lewd songs. Şarkı söylemek dürüst ve zevk veren bir eğlence, ama insan müstehcen şarkılar söylememeye veya dinlememeye dikkat etmeli. He is an honest man and will always remain so. O dürüst bir adamdır ve hep öyle kalacaktır. He's very honest, so we can rely on him. O çok dürüst, bu yüzden ona güvenebiliriz. We are poor because we are honest. Fakiriz çünkü dürüstüz. I'm not always honest. Ben her zaman dürüst değilim. As far as I know, Tom is honest. Bildiğim kadarıyla, Tom dürüst biri. There were a lot of things Tom wasn't honest about. Tom'un dürüst olmadığı bir sürü şey vardı. As far as I know, he is honest and reliable. Bildiğim kadarıyla, o dürüst ve güvenilir. We think of him as an honest man. Onun dürüst bir adam olduğunu düşünüyoruz. Tom seems to be an honest person. Tom dürüst bir kişi gibi görünüyor. At least he's honest about the fact he's dishonest. En azından sahtekâr olduğu konusunda dürüst. She is not only honest, but also wise. O sadece dürüst değil, aynı zamanda da bilge. Tom's an extremely honest person. Tom son derece dürüst bir insan. As far as I know, he is an honest man. Bildiğim kadarıyla dürüst bir adamdır. How can we be sure he's honest? Dürüst olduğundan nasıl emin olabiliriz? Warren Harding was an honest man. Warren Harding dürüst bir adamdı. He is honest. O dürüst. Tom was honest. Tom dürüsttü. Tom seems to be honest. Tom dürüst görünüyor. I like honest people. Dürüst insanları severim. Tom seems honest. Tom dürüst görünüyor. Smith was an honest man. Smith dürüst bir adamdı. According to him, she is honest. Ona göre, o dürüsttür. I can be honest. Dürüst olabilirim. Tom is too honest a boy to tell a lie. Tom yalan söyleyemeyecek kadar dürüst bir çocuktur. I think she's an honest woman. Bence o dürüst bir kadın. Be honest with yourself. Kendine karşı dürüst ol. At least I'm honest and I say I'm not perfect. En azından dürüst olup mükemmel olmadığımı söylüyorum. Tom and Mary are so delighted that they found an honest and capable painter. Tom ve Mary dürüst ve becerikli bir ressam buldukları için çok memnunlar. I haven't been honest with Tom. Tom'a karşı dürüst değildim. Tom and Mary are so delighted that they found an honest and capable painter. Tom ve Mary dürüst ve yetenekli bir ressam buldukları için çok mutlu. Was it an honest mistake? O dürüst bir hata mıydı? He seems honest. Dürüst görünüyor. He can't be an honest man. O, dürüst bir adam olamaz. He is not that honest at all. O hiç dürüst değil. Tom is honest, so I like him. Tom dürüst biri, bu yüzden ondan hoşlanıyorum. The boy is very honest. Çocuk çok dürüst. You're honest. Sen dürüstsün. We consider Tom honest. Tom'un dürüst biri olduğunu düşünüyoruz. Since Tom is an honest person, I like him. Tom dürüst bir kişi olduğu için, onu severim. Tom wasn't honest. Tom dürüst değildi. Give me your honest opinion. Bana dürüst fikrini söyle. The reason I prefer to go to Japan is that the people in Japan are hardworking and have honest personalities. Japonya'ya gitmeyi tercih etmemin nedeni, Japonya'daki insanların çalışkan ve dürüst kişiliklere sahip olmaları. He's an honest guy. O dürüst bir adam. Basically, I am a honest person. Temelde dürüst bir insanım. Do you want my honest opinion? Dürüst fikrimi ister misin? He is not just kind, but honest too. O, sadece nazik değil ama dürüst de. So far as I know, he is an honest man. Bildiğim kadarıyla o dürüst bir adam. He is very honest in business. İş hayatında çok dürüsttür. The cashier was a very honest man. Kasiyer çok dürüst bir adamdı. I haven't been totally honest with you. Sana karşı tamamen dürüst değildim. Tom's biography is that of an honest Soviet worker. Tom'un biyografisi, dürüst bir Sovyet işçisinin biyografisidir. Since Tom is an honest person, I like him. Tom dürüst bir insan olduğu için ondan hoşlanıyorum. Tom is very honest with Mary. Tom, Mary'ye karşı çok dürüsttür. I'm a pretty honest guy. Ben oldukça dürüst bir adamım. He appeared honest. Dürüst görünüyordu. Such an honest man as John cannot have told a lie. John kadar dürüst bir insan yalan söylemiş olamaz. Tom is honest. Tom dürüst. I believe you're honest. Senin dürüst olduğuna inanıyorum. Tom is an honest guy, isn't he? Tom dürüst bir adam, değil mi? Tom is being honest about it. Tom bu konuda dürüst davranıyor. She is far from honest. Dürüst olmaktan çok uzak. Our rival was an honest, competitive person as well. Rakibimiz dürüst ve aynı zamanda rekabetçi bir kişiydi. He is too honest a boy to tell a lie. Yalan söylemeyecek kadar dürüst bir çocuk. Tom is a very honest man. Tom çok dürüst bir adam. There were a lot of things Layla wasn't honest about. Leyla'nın, hakkında dürüst olmadığı çok şey vardı. They had heard that he was a very honest man. Onun çok dürüst bir adam olduğunu duymuşlardı. I'm a pretty honest guy. Oldukça dürüst bir adamım. The fact that he did not accept any money shows that he is an honest man. Hiç para kabul etmemesi onun dürüst bir adam olduğunu gösteriyor. According to him, she is honest. Ona göre, o dürüst biri. He must be an honest man. Dürüst bir adam olmalı. I am relying on you to be honest. Dürüst davranacağına inanıyorum. The merchant seems to be an honest person. Tüccar dürüst birine benziyor. Tom is extremely honest. Tom son derece dürüst. He works hard and he is honest. Çok çalışır ve dürüsttür. He's honest, so he doesn't tell lies. Dürüst biri, yani yalan söylemez. Are you honest? Dürüst müsünüz? He's brave and honest. O cesur ve dürüst. He's poor, but he's honest. O, fakir ama dürüsttür. Please be honest with me. Lütfen bana karşı dürüst ol. I was an honest man until 1985. 1985'e kadar dürüst bir adamdım. You seem an honest man. Sen dürüst bir adam gibi görünüyorsun. Tom's an extremely honest person. Tom son derece dürüst bir kişi. He is an honest man and will always remain so. O dürüst bir adam ve her zaman öyle kalacak. Both of them are kind and honest. İkisi de kibar ve dürüsttür. He was a rare example of an honest politician. Dürüst politikacıların nadir örneklerinden biriydi. Tom was just being honest. Tom sadece dürüst davranıyordu. He was honest, strong, and willing to make decisions. Dürüst, güçlü ve karar vermeye istekliydi. Tom, I haven't been completely honest with you. Tom, sana karşı tamamen dürüst değilim. He is too honest a boy to tell a lie. Yalan söylemeyecek dürüstlükte bir çocuk. I believe that the boy is honest. Çocuğun dürüst biri olduğuna inanıyorum. I'm being quite honest. Ben oldukça dürüst davranıyorum. Tom was completely honest. Tom tamamen dürüsttü. Tom is quite honest. Tom oldukça dürüst. Whoever you vote for, make sure he's honest. Kime oy verirsen ver, onun dürüst olduğundan emin ol. In my estimation, he is an honest man. Bana göre o dürüst bir adam. He must be an honest man. O, dürüst bir adam olmalı. Tom isn't honest at all. Tom hiç dürüst değil. No honest person goes into politics. Hiçbir dürüst insan siyasete atılmaz. We are poor because we are honest. Biz fakiriz çünkü dürüstüz. Tom is a very honest guy. Tom çok dürüst bir adamdır. I believe that I am one of the most honest politicians in France. Fransa'daki en dürüst politikacılardan biri olduğuma inanıyorum. Such an honest man as John cannot have told a lie. John gibi dürüst bir adam yalan söylemiş olamaz. This car salesman is not honest. Bu araba satıcısı dürüst değil. Instead of flattery, give us an honest and sincere estimate! Yağcılık yerine, bize dürüst ve samimi bir tahminde bulunun! That politician is by no means honest. O politikacı kesinlikle dürüst değil. Tom is apparently an honest person. Tom görünüşe göre dürüst bir insan. Tom is very honest. Tom çok dürüst. He is poor, but honest. O fakir, ama dürüsttür. I think that Tom is an honest man. Tom'un dürüst bir adam olduğunu düşünüyorum. Be honest with me. Bana karşı dürüst ol. He seems honest. O dürüst görünüyor. You're honest. Siz dürüstsünüz. He looks like an honest man. Dürüst bir adama benziyor. How can we be sure he's honest? Onun dürüst olduğundan nasıl emin olabiliriz? It appears that he is honest. Dürüst biri gibi duruyor. I like Tom because he's honest. Dürüst olduğundan dolayı Tom'u severim. I like him because he's honest. Onu severim çünkü dürüst. I would like to hear your honest opinion. Dürüst fikrini duymak isterim. Basically, I am an honest person. Esasında ben dürüst bir insanım. I'm honest. Ben dürüstüm. You were an honest politician. Sen dürüst bir politikacıydın. The thief does not believe in honest people. Hırsız dürüst insanlara inanmaz. You're being too honest. Çok dürüst davranıyorsun. He looks like an honest man. O, dürüst bir adam gibi görünüyor. He can't be an honest man. Dürüst bir adam olamaz. Whoever you vote for, make sure he's honest. Kime oy verirsen ver, dürüst olduğundan emin ol. He is as honest as a cat when the meat is out of reach. Et ulaşılmaz olduğunda bir kedi kadar dürüsttür. Tom is an honest boy, so he doesn't tell lies. Tom dürüst bir çocuk, bu yüzden yalan söylemez. I wasn't honest with them. Onlara karşı dürüst değildim. I'm being perfectly honest. Ben dürüst davranıyorum. It seems to me that he is honest. O bana dürüst gibi geliyor. He's thoroughly honest. O tamamen dürüsttür. I'm being perfectly honest. Tamamen dürüst davranıyorum. Tom is apparently an honest person. Tom görünüşe göre dürüst bir kişi. Could you share your honest opinion on this issue? Bu konudaki dürüst görüşünü paylaşır mısın? No honest person goes into politics. Hiçbir dürüst insan politikaya girmez. Everyone is not honest. Herkes dürüst değil. Do you consider yourself an honest person? Kendini dürüst bir insan olarak görüyor musun? I think that she's honest. Bence o dürüsttür. Have you been totally honest with me? Bana karşı tamamen dürüst oldun mu? Show More (401)
2	honest	dürüstçe	adv.
	We must, however, take an honest look at ourselves as well. Bununla birlikte, kendimize de dürüstçe bakmalıyız. It may not be pleasant but it is certainly honest. Hoş olmayabilir ama kesinlikle dürüstçe. It may not be pleasant but it is certainly honest. Bu hoş olmayabilir ama kesinlikle dürüstçe. It's an honest mistake. Dürüstçe bir hata. Tom told Mary the honest truth. Tom, Mary'e dürüstçe gerçeği söyledi. Was it an honest mistake? Dürüstçe yapılmış bir hata mıydı? Show More (3)
3	honest	namuslu	adj.
	His wife comes from an honest farmer background. Karısı çiftçilikle uğraşan namuslu bir aileden geliyor. There is nothing left for an honest man in this country. Bu ülkede namuslu bir adam için hiçbir şey kalmadı. No honest person goes into politics. Hiçbir namuslu insan politikaya girmez. He was poor, but he was honest. Fakir ama namusluydu. Show More (1)
4	honest	güvenilir	adj.
	The scammer had an honest face. Dolandırıcının güvenilir bir siması vardı. I consider it right, though, that consumers are given honest information. Yine de tüketicilere güvenilir bilgi verilmesini doğru buluyorum. Show More (-1)
5	honest	tüm samimiyetimle	exclam.
	I swear that I didn't steal your bicycle, honest! Yemin ederim bisikletini çalmadım, tüm samimiyetimle! Show More (-2)
6	honest	alın teriyle	adj.
	All of the earnings of this house come from honest work. Bu evin tüm kazancı alın teriyle çalışmaktan geliyor. Show More (-2)
7	honest	açık sözlü	adj.
	Be honest and straightforward. Dürüst ve açık sözlü ol. Show More (-2)