| 1 |
hostile |
düşmanca |
adj. |
|
- The teenager was very hostile towards his parents.
- Genç, ailesine çok düşmanca davranıyordu.
- She refused to work in a hostile environment.
- Düşmanca bir ortamda çalışmayı reddediyordu.
- It is obvious that submarines that cannot be detected with radar are only used by those with hostile intentions.
- Radarla tespit edilemeyen denizaltıların sadece düşmanca niyetleri olanlar tarafından kullanıldığı aşikârdır.
- It leaves the decision concerning a hostile bid to the shareholders.
- Düşmanca bir teklifle ilgili kararı hissedarlara bırakır.
- The first obstacle is the persistently hostile attitude of the United States.
- İlk engel Amerika Birleşik Devletleri'nin ısrarlı düşmanca tutumudur.
- The misuse of biotechnology for hostile purposes must be addressed straight away.
- Biyoteknolojinin düşmanca amaçlarla kötüye kullanımı derhal ele alınmalıdır.
- The misuse of biotechnology for hostile purposes must be addressed straight away.
- Biyoteknolojinin düşmanca amaçlarla kötüye kullanılması derhal ele alınmalıdır.
- Today, only 2% of all notified mergers or acquisitions are hostile.
- Bugün, bildirilen tüm birleşme ya da devralmaların sadece %2'si düşmancadır.
- It leaves the decision concerning a hostile bid to the shareholders.
- Düşmanca bir teklife ilişkin kararı hissedarlara bırakmaktadır.
- However, this alien planet is hostile with creatures lurking about.
- Ancak, bu yabancı gezegen, etrafta gizlenen yaratıklarla düşmanca ilişkiler içinde.
- In the US, the environment is hostile to Islam.
- ABD'de İslam'a karşı düşmanca bir ortam var.
- You've created a hostile environment.
- Düşmanca bir ortam yarattın.
- I see that I'm surrounded by hostile faces.
- Etrafımın düşmanca yüzlerle çevrili olduğunu görüyorum.
- I see that I am surrounded by hostile faces.
- Etrafımın düşmanca yüzlerle çevrili olduğunu görüyorum.
- She was aware of their hostile feelings toward her.
- Onların kendisine karşı düşmanca duygularının farkındaydı.
- To survive in a hostile environment, one must be able to improvise and be tenacious.
- Düşmanca bir ortamda hayatta kalmak için doğaçlama yapabilmek ve inatçı olmak gerekir.
- She is hostile to me.
- Bana düşmanca davranıyor.
- I don't feel hostile toward you.
- Sana karşı düşmanca hisler beslemiyorum.
- Everybody took a hostile attitude toward illegal aliens.
- Herkes yasadışı yabancılara karşı düşmanca bir tavır takındı.
- Everybody took a hostile attitude toward illegal aliens.
- Herkes yasadışı yabancılara karşı düşmanca bir tavır aldı.
- It's a hostile environment.
- Düşmanca bir ortam.
- Tom has a hostile attitude.
- Tom'un düşmanca bir tavrı var.
- We got a hostile reception from the villagers.
- Köylüler tarafından düşmanca karşılandık.
Show More (20)
|
| 2 |
hostile |
düşman |
adj. |
|
- The troops marched into hostile territory.
- Askerler düşman topraklarına girdiler.
- This is a direct result of lobbying by right-wing elements in the Church of England hostile to homosexuals.
- Bu, İngiltere Kilisesi'ndeki eşcinsellere düşman sağcı unsurların lobi faaliyetlerinin doğrudan bir sonucudur.
- The Americans can be accused of many things, but not of being hostile to research.
- Amerikalılar pek çok şeyle suçlanabilir, ancak araştırmaya düşman olmakla değil.
- However, this alien planet is hostile with creatures lurking about.
- Ancak bu yabancı gezegen, etrafta gizlenen yaratıklara düşmandır.
- The police tried to separate the two hostile gangs.
- Polis iki düşman çeteyi ayırmaya çalıştı.
- The police tried to separate the two hostile gangs.
- Polis, iki düşman çeteyi ayırmaya çalıştı.
- She is hostile to me.
- O, bana düşmandır.
- I see that I am surrounded by hostile faces.
- Düşman yüzler tarafından kuşatıldığımı görüyorum.
Show More (5)
|
| 3 |
hostile |
karşı |
adj. |
|
- The media was hostile to the new bill.
- Medya yeni yasa tasarısına karşıydı.
Show More (-2)
|
| 4 |
hostile |
tehlikeli |
adj. |
|
- Venus has a hostile environment.
- Venüs tehlikeli çevre koşullarına sahip.
Show More (-2)
|
