human - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
human insan n.
  • I can't do anything as I am only a human.
  • Ben sadece bir insanım, hiçbir şey yapamam.
  • After all, this is about protecting the lives and health of humans and animals.
  • Sonuçta bu, insanların ve hayvanların yaşamlarını ve sağlıklarını korumakla ilgilidir.
  • If there is even a whisper of doubt, you are assuming responsibility for endangering human lives.
  • Eğer en ufak bir şüphe varsa, insan hayatını tehlikeye atmanın sorumluluğunu üstlenmiş olursunuz.
Show More (446)
human insani adj.
  • Every people suffers from human failures.
  • Her insan insani başarısızlıklardan muzdariptir.
  • It is certainly true that too many pregnant women find themselves in situations of human or material distress.
  • Çok sayıda hamile kadının kendilerini insani ya da maddi sıkıntılar içerisinde bulduğu kesinlikle doğrudur.
  • The truth is that, unfortunately, mistaken policies always result in human disasters on the ground.
  • Gerçek şu ki, ne yazık ki yanlış politikalar her zaman insani felaketlerle sonuçlanmaktadır.
Show More (47)
human insanlık n.
  • A particularly sad fact of human history is that conflicts have arisen in the name of religion.
  • İnsanlık tarihinin özellikle üzücü bir gerçeği de çatışmaların din adına ortaya çıkmış olmasıdır.
  • We are faced with an unprecedented human catastrophe.
  • Eşi benzeri görülmemiş bir insanlık felaketiyle karşı karşıyayız.
  • One of the greatest human catastrophes of our time is taking place in Afghanistan.
  • Zamanımızın en büyük insanlık felaketlerinden biri Afganistan'da yaşanıyor.
Show More (12)
human beşeri adj.
  • It also requires a sufficient amount of human and physical capital, including infrastructure.
  • Ayrıca, altyapı da dahil olmak üzere yeterli miktarda beşeri ve fiziki sermaye gerektirir.
  • But despite considerable progress recently, Turkey is still lagging behind in human development.
  • Fakat, son zamanlarda sağlanan önemli ilerlemeye rağmen, Türkiye beşeri gelişme bakımından hâlâ geridedir.
  • And of these I am concerned in particular with the cultural and human fields.
  • Ben bunlar arasından özellikle kültürel ve beşeri alanlarla ilgileniyorum.
Show More (2)
human insanoğlu n.
  • Mars is a planet that has fascinated humans for millennia.
  • Mars, binlerce yıldır insanoğlunu büyüleyen bir gezegendir.
  • Only two things are infinite, the universe and human stupidity, and I'm not sure about the former.
  • Sadece iki şey sonsuzdur, evren ve insanoğlunun aptallığı, ve ben ilkinden emin değilim.
  • Why are there disappointments in human life?
  • İnsanoğlunun hayatında niçin hayal kırıklıkları vardır?
Show More (0)
human insana ait veya ilişkili adj.
  • Some noises can't be heard by the human ear.
  • Bazı sesler insan kulağı tarafından duyulamaz.
Show More (-2)
human insancıl adj.
  • He can be cruel, but he is still human inside.
  • Zalim olabilir ama içi hâlâ insancıldır.
Show More (-2)