| 1 |
hypothetical |
varsayımsal |
adj. |
|
- We can always use the hypothetical situation as a company.
- Varsayımsal durumu her zaman bir şirket olarak değerlendirebiliriz.
- Madam, what you wish to engage in now is a hypothetical discussion.
- Hanımefendi, şu anda yapmak istediğiniz şey varsayımsal bir tartışmadır.
- The only social measures envisaged are retirement or hypothetical retraining plans.
- Öngörülen tek sosyal tedbir emeklilik veya varsayımsal yeniden eğitim planlarıdır.
- What is hypothetical may not be real.
- Varsayımsal olan şey gerçek olmayabilir.
- It was just a hypothetical question.
- Bu sadece varsayımsal bir soruydu.
- This problem is not merely hypothetical.
- Bu sorun sadece varsayımsal değil.
- This problem is not merely hypothetical.
- Bu problem sadece varsayımsal değildir.
- This is all hypothetical.
- Bunların hepsi varsayımsal.
Show More (5)
|
| 2 |
hypothetical |
varsayımsal senaryo |
n. |
|
- Sci-fi readers are adept at hypothetical scenarios.
- Bilimkurgu okuyucuları varsayımsal senaryolarda ustadır.
- Sci-fi readers are adept at hypothetical scenarios.
- Bilimkurgu okurları varsayımsal senaryolarda ustadırlar.
Show More (-1)
|
| 3 |
hypothetical |
farazi |
adj. |
|
- What is hypothetical may not be real.
- Farazi olan gerçek olmayabilir.
Show More (-2)
|
