|
- This reinforces the patronising image that the European Union already has.
- Bu durum Avrupa Birliği'nin halihazırda sahip olduğu tepeden bakan imajını pekiştirmektedir.
- It has also damaged Turkey's international image.
- Ayrıca, bu yaklaşım Türkiye'nin uluslararası imajına da zarar vermiştir.
- Many want a statute in order to improve an image tarnished by the abuses of a few.
- Pek çok kişi, birkaç kişinin suiistimalleri nedeniyle zedelenen imajı düzeltmek için bir tüzük istiyor.
- Needless to say, this produces a particular image problem.
- Bunun özel bir imaj sorunu yarattığını söylemeye gerek yok.
- Not only does this give rise to an image problem, but also wastes time and money.
- Bu sadece bir imaj sorununa yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda zaman ve para israfına da neden oluyor.
- It has been possible to give Europe a slightly better image.
- Avrupa'ya biraz daha iyi bir imaj vermek mümkün olmuştur.
- It does, however, have the ambition to break free from this image.
- Bununla birlikte, bu imajdan kurtulma hırsına sahiptir.
- In 2004, we will be concentrating on the crucial area of combating negative stereotyped images of women.
- 2004 yılında, kadınların olumsuz basmakalıp imajlarıyla mücadele gibi çok önemli bir alana odaklanacağız.
- That is the image that most people have of the Committee on Budgets.
- Bu, çoğu insanın Bütçe Komitesi hakkında sahip olduğu imajdır.
- In 2004, we will be concentrating on the crucial area of combating negative stereotyped images of women.
- 2004 yılında, kadınların olumsuz basmakalıp imajlarıyla mücadele gibi çok önemli bir alana yoğunlaşacağız.
- The second aspect concerning this Parliament's prerogatives is image.
- Bu Parlamento'nun ayrıcalıklarına ilişkin ikinci husus ise imajdır.
- No wonder the industry as a whole has such an appalling image.
- Sektörün bir bütün olarak bu kadar kötü bir imaja sahip olmasına şaşmamalı.
- This does not exactly conform with the images of helping the struggling artist.
- Bu, mücadele eden sanatçıya yardım etme imajıyla tam olarak uyuşmuyor.
- Regrettably, the companies that have been victims of these activities remain silent for fear of tarnishing their image.
- Ne yazık ki bu faaliyetlerin kurbanı olan şirketler, imajlarının zedelenmesinden korktukları için sessiz kalmaktadırlar.
- Of course, this image does not make us also forget its major weaknesses.
- Elbette bu imaj bize Rusya'nın temel zayıflıklarını da unutturmuyor.
- We must address this issue because it causes us fundamental problems in terms of the image of Parliament.
- Bu konuyu ele almalıyız çünkü Parlamentonun imajı açısından temel sorunlara neden olmaktadır.
- The credibility and the image of the European Union are at stake.
- Avrupa Birliği'nin güvenilirliği ve imajı tehlikededir.
- I think it can also help to consolidate plenary's political image.
- Bunun Genel Kurul'un siyasi imajını güçlendirmeye de yardımcı olacağını düşünüyorum.
- Finally, we need to strengthen the position and image of Europe as a diverse and attractive set of destinations.
- Son olarak, Avrupa'nın çeşitli ve cazip bir destinasyon olarak konumunu ve imajını güçlendirmemiz gerekmektedir.
- My visits to Belarus on several occasions have left me with a pessimistic, hopeless image.
- Belarus'a çeşitli vesilelerle yaptığım ziyaretler bende karamsar ve umutsuz bir imaj bıraktı.
- One of aquaculture's most significant problems is its poor image, which is the result of a lack of knowledge.
- Su ürünleri yetiştiriciliğinin en önemli sorunlarından biri, bilgi eksikliğinin bir sonucu olan kötü imajıdır.
- Many want a statute in order to improve an image tarnished by the abuses of a few.
- Pek çok kişi, birkaç kişinin suistimalleri nedeniyle zedelenen imajı düzeltmek için bir tüzük istiyor.
- However, if this Parliament is not conscious of the image it portrays to the public, then it should be.
- Bununla birlikte eğer bu Parlamento kamuoyuna yansıttığı imajın bilincinde değilse o zaman olmalıdır.
- The image is important, and we have addressed it in this document.
- İmaj önemlidir ve bu belgede bu konuyu ele aldık.
- I think it can also help to consolidate plenary's political image.
- Bunun Genel Kurul'un siyasi imajını güçlendirmeye de yardımcı olabileceğini düşünüyorum.
- Children, in particular, deserve protection in this area, so that they can develop a healthy image of human beings.
- Özellikle çocuklar, sağlıklı bir insan imajı geliştirebilmeleri için bu alanda korunmayı hak etmektedir.
- Yes, the requirements are considerable, but these requirements can only help to improve the image of their products.
- Evet, gereksinimler oldukça fazladır, ancak bu gereksinimler yalnızca ürünlerin imajını iyileştirmeye yardımcı olabilir.
- The ECSC's working method and public image are extremely dubious.
- AKÇT'nin çalışma yöntemi ve kamuoyundaki imajı son derece şüphelidir.
- That is also what Europe's image threatens to become if we are not careful.
- Eğer dikkatli olmazsak Avrupa'nın imajı da bu hale gelme tehlikesiyle karşı karşıya.
- It is a question of attacking the image of smoking.
- Bu, sigara içme imajına saldırma meselesidir.
- We have all been impressed by your macho image, clearly learned from watching too many World Wrestling Federation bouts.
- Çok fazla Dünya Güreş Federasyonu maçı izleyerek öğrendiğiniz belli olan maço imajınızdan hepimiz etkilendik.
- This reinforces the patronising image that the European Union already has.
- Bu da Avrupa Birliği'nin halihazırda sahip olduğu tepeden bakan imajı pekiştirmektedir.
- The European Union suffers from a bad image among many citizens.
- Avrupa Birliği birçok vatandaşı arasında kötü bir imaja sahiptir.
- I think it can also help to consolidate the plenary's political image.
- Genel Kurul'un siyasi imajını güçlendirmeye de yardımcı olabileceğini düşünüyorum.
- Sadly, stoning seems to have been only stopped temporarily, for reasons of image.
- Ne yazık ki recm, imaj nedeniyle sadece geçici olarak durdurulmuş görünmektedir.
- This is where the European Union has to improve its overall image in order to reach people's hearts.
- İşte bu noktada Avrupa Birliği, insanların kalplerine ulaşabilmek için genel imajını iyileştirmelidir.
- It would also enable him to improve his image and go up-market.
- Bu aynı zamanda imajını geliştirmesini ve pazarda yükselmesini de sağlayacaktır.
- The truth is, they've already got an image problem.
- Gerçek şu ki, zaten bir imaj sorunları var.
- These days a festival is quite good for a university's marketing and image.
- Bugünlerde bir festival, bir üniversitenin pazarlaması ve imajı için oldukça iyi.
- The truth is, they've already got an image problem.
- Gerçek olan şu ki, zaten bir imaj sorunları var.
- These days a festival is quite good for a university's marketing and image.
- Günümüzde festival bir üniversitenin pazarlaması ve imajı açısından oldukça iyi bir şey.
- The truth is, they've already got an image problem.
- Gerçek şu ki, onların zaten bir imaj sorunu var.
- These days a festival is quite good for a university's marketing and image.
- Günümüzde festivaller üniversitelerin tanıtım ve imajına oldukça fayda sağlıyor.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.
- Bu skandal şirketimizin kamuoyu nezdindeki imajına ciddi zarar verdi.
- Tatoeba should not admit as collaborators those who only wish to denigrate its image and demean its activity.
- Tatoeba, yalnızca imajını kötülemek ve faaliyetini aşağılamak isteyenleri işbirlikçi olarak kabul etmemeli.
- The company is trying to improve its image.
- Şirket imajını iyileştirmeye çalışıyor.
- This image is being shaken for the first time.
- Bu imaj ilk defa sarsılıyor.
- If you want to get elected, you're going to have to improve your public image.
- Seçilmek istiyorsan kamusal imajını geliştirmek zorunda kalacaksın.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.
- Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- The purpose of Satan is to kill God's image in man.
- Şeytanın amacı, Tanrı'nın insandaki imajını öldürmektir.
- This image is being shaken for the first time.
- Bu imaj ilk kez sarsılıyor.
- The company is trying to improve its image.
- Şirket, imajını geliştirmeye çalışıyor.
- We have an image to protect.
- Korunacak bir imajımız var.
- I'd like to change my image.
- İmajımı değiştirmek istiyorum.
- If you want to get elected, you're going to have to improve your public image.
- Seçilmek istiyorsanız, halk nezdindeki imajınızı düzeltmeniz gerekecek.
- All he cares about is his image.
- Tek önemsediği imajı.
- We have an image to protect.
- Korumamız gereken bir imajımız var.
- Tatoeba should not admit as collaborators those who only wish to denigrate its image and demean its activity.
- Tatoeba, sadece imajını karalamak ve faaliyetlerini küçük düşürmek isteyenleri işbirlikçi olarak kabul etmemelidir.
Show More (55)
|
|
- I do not think we could have imagined a more beautiful spot and a more beautiful image.
- Daha güzel bir yer ve daha güzel bir görüntü hayal edebileceğimizi sanmıyorum.
- The image of Srebrenica symbolises our failure to act.
- Srebrenitsa'nın görüntüsü harekete geçmedeki başarısızlığımızı simgeliyor.
- Behind each image is a real child traumatised by their experiences.
- Her görüntünün arkasında, yaşadıkları nedeniyle travma geçiren gerçek bir çocuk var.
- Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
- Ziyaret etmekten her zaman keyif aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
- Check it only if you really want to delete this image.
- Sadece bu görüntüyü gerçekten silmek istiyorsanız kontrol edin.
- Initially, you must prepare a flash drive with the image of the installed operating system.
- Başlangıçta, yüklü işletim sisteminin görüntüsünü içeren bir flash sürücü hazırlamanız gerekir.
- Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
- Her zaman ziyaret etmekten keyif aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
- Select an ISO format archive to create a boot image on a flash drive
- Bir flash sürücüde önyükleme görüntüsü oluşturmak için ISO formatında bir arşiv seçin.
- In this way, an image is created as desired in the web browser.
- Bu şekilde web tarayıcısında istenildiği gibi bir görüntü oluşturulur.
- Play with your pictures and see how repositioning the camera slightly can alter the image.
- Fotoğraflarınızla oynayın ve kameranın konumunu biraz değiştirmenin görüntüyü nasıl değiştirebileceğini görün.
- Really nice image of a place I was always enjoyed visiting.
- Ziyaret etmekten her zaman zevk aldığım bir yerin gerçekten güzel bir görüntüsü.
- Let us print the image of eternity on our life.
- Sonsuzluğun görüntüsünü hayatımıza basalım.
- Can we enhance the image?
- Görüntüyü iyileştirebilir miyiz?
- In the Bible, it says that we are the image of God.
- İncil, Tanrı'nın görüntüsü olduğumuzu söyler.
- It's the living image of your grandfather.
- Büyükbabanın canlı görüntüsü.
- My laser printer can also scan an image.
- Benim lazer yazıcım, bir görüntüyü de tarayabilir.
- There is nothing worse than a sharp image of a vague perception.
- Belirsiz bir algının keskin bir görüntüsünden daha kötü bir şey yoktur.
- Try to enlarge the image.
- Görüntüyü büyütmeye çalışın.
- I'd like to change my image.
- Ben görüntümü değiştirmek istiyorum.
- Look at this image.
- Bu görüntüye bak.
- This image can be seen either as a duck or as a rabbit.
- Bu görüntü ya bir ördek gibi ya da bir tavşan gibi görülebilir.
- The image is out of focus.
- Görüntü odak dışında.
- If you scale the image up it might pixelate.
- Görüntüyü büyütürsen pikselleşebilir.
- The two mirrors facing each other created a repeating image that went on to infinity.
- Birbirlerine bakan iki ayna, sonsuza kadar yinelenen bir görüntü yarattı.
- This image can be seen either as a duck or as a rabbit.
- Bu görüntü ördek ya da tavşan olarak görülebilir.
- The world is a living image of God.
- Dünya, Tanrı'nın yaşayan bir görüntüsüdür.
- Can't you enhance the image?
- Görüntüyü iyileştiremez misin?
- This image is doctored.
- Bu görüntünün üzerinde oynanmış.
- All he cares about is his image.
- Onun bütün umursadığı onun görüntüsüdür.
- What does this image make you think of?
- Bu görüntü size ne düşündürüyor?
- The two mirrors facing each other created a repeating image that went on to infinity.
- Birbirine bakan iki ayna sonsuza kadar tekrar eden bir görüntü oluşturdu.
- Why don't you try to enlarge the image?
- Neden görüntüyü büyütmeye çalışmıyorsun?
- Look at that image.
- Şu görüntüye bak.
- The image is out of focus.
- Görüntü odak dışı.
Show More (31)
|
|
- We were created in God's image.
- Biz Tanrı'nın suretinde yaratıldık.
- We've created life in our own image.
- Biz yaşamı kendi suretimizde yarattık.
- God created man in his own image.
- Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.
- We've created life in our own image.
- Hayatı kendi suretimizde yarattık.
- We were created in God's image.
- Bizler Tanrı'nın suretinde yaratıldık.
- And Adam lived a hundred and thirty years, and begot a son to his own image and likeness, and called his name Seth.
- Adem yüz otuz yıl yaşadı, kendi suretinde ve benzerliğinde bir oğul doğurdu ve adını Şit koydu.
- And Adam lived a hundred and thirty years, and begot a son to his own image and likeness, and called his name Seth.
- Adem yüz otuz yaşındayken kendi suretinde, kendisine benzer bir oğlu oldu. Ona Şit adını verdi.
- Human beings were created in God's image.
- İnsanlar Tanrı'nın suretinde yaratılmıştır.
- I think the devil doesn't exist, but man has created him, he has created him in his own image and likeness.
- Bence şeytan yok, ama insan onu yarattı, onu kendi suretinde ve benzerliğinde yarattı.
- Human beings were created in God's image.
- İnsanoğlu Tanrı'nın suretinde yaratılmıştır.
- In the Bible, it says that we are the image of God.
- İncil'de, bizim Tanrı'nın sureti olduğumuz yazıyor.
Show More (8)
|