| 1 |
inclination |
eğilim |
n. |
|
- We would have had time today for anyone with any inclination to notice what we should have.
- Bugün, herhangi bir eğilimi olan herhangi birinin neye sahip olmamız gerektiğini fark etmesi için zamanımız olacaktı.
- Any inclination to abuse alcohol must be nipped in the bud.
- Alkolü kötüye kullanmaya yönelik her türlü eğilimin önü kesilmelidir.
- Chechens have inclinations towards independence.
- Çeçenlerin bağımsızlık eğilimleri var.
- Tom doesn't have the time or the inclination to do that.
- Tom'un bunu yapacak ne zamanı ne de eğilimi var.
- I don't have the time or the inclination.
- Zamanım ya da eğilimim yok.
Show More (2)
|
| 2 |
inclination |
istek |
n. |
|
- My first inclination was to refuse the offer, but then I caved.
- İlk isteğim teklifi reddetmek olmuştu ama sonra vazgeçtim.
- I don't have the time or the inclination.
- Ne zamanım ne de isteğim var.
- I don't have the time or the inclination to do that.
- Bunu yapmak için zamanım veya isteğim yok.
- I don't have the time or the inclination to help Tom.
- Tom'a yardım edecek ne zamanım ne de isteğim var.
Show More (1)
|
| 3 |
inclination |
heves |
n. |
|
- My dad's inclination to go camping always made me happy.
- Babamın kampa gitme hevesi beni her daim mutlu etmiştir.
- I don't have the time or the inclination to do that.
- Onu yapmak için zamanım ya da hevesim yok.
Show More (-1)
|
| 4 |
inclination |
eğilme |
n. |
|
- An inclination of the head can both mean yes and no.
- Başın eğilmesi hem evet hem de hayır anlamına gelebilir.
Show More (-2)
|
