1 |
infamous |
kötü şöhretli |
adj. |
|
- Millions more lost their lives during the slave hunt or one of the infamous cargo ships.
- Milyonlarcası da köle avı sırasında ya da kötü şöhretli kargo gemilerinden birinde hayatını kaybetti.
- A man characterised in the European press as "the internationally infamous and hounded holocaust denier".
- Avrupa basınında "uluslararası alanda kötü şöhretli ve takip edilen holokost inkârcısı" olarak nitelendirilen bir adam.
- While in jail, Tom befriended John, an infamous car thief.
- Tom, hapiste iken, kötü şöhretli bir araba hırsızı olan John'la arkadaş oldu.
Show More (0)
|
2 |
infamous |
meşhur (kötü bir şeyden dolayı) |
adj. |
|
- The infamous female burglar was never caught.
- Meşhur kadın hırsız hiç yakalanmadı.
- That news website is infamous for its ragebait headlines.
- Bu haber sitesi infial yaratarak ilgi çekmeye çalıştığı provokatif başlıklarıyla meşhur.
Show More (-1)
|
3 |
infamous |
adı kötüye çıkmış |
adj. |
|
- Scot is infamous for his arrogance.
- Scot'un kibri yüzünden adı kötüye çıkmıştı.
Show More (-2)
|