|
- I am not going to continue to insist on the economic issues.
- Ekonomik konularda ısrar etmeye devam etmeyeceğim.
- You insist on not including detectability in the traceability directives.
- İzlenebilirlik direktiflerine tespit edilebilirliği dahil etmemekte ısrar ediyorsunuz.
- The Commission is right to insist on and uphold this point.
- Komisyon bu hususta ısrar etmekte ve bu hususu korumakta haklıdır.
- In conclusion, I would like to insist on the fact that the result of these negotiations is balanced.
- Sonuç olarak bu müzakerelerin sonucunun dengeli olması konusunda ısrar etmek istiyorum.
- Why does the Commission insist on the word 'possibly'?
- Komisyon neden "muhtemelen" kelimesinde ısrar ediyor?
- We insist on the Commission now finally completing old projects dating back to the eighties and nineties.
- Komisyon'un seksenli ve doksanlı yıllardan kalma eski projeleri nihayet tamamlamasında ısrar ediyoruz.
- Today they are insisting on safe cars and also that cars should be safe for pedestrians.
- Bugün güvenli otomobiller ve otomobillerin yayalar için de güvenli olması gerektiği konusunda ısrar ediyorlar.
- The Commission insists on the urgency of this document.
- Komisyon bu belgenin aciliyeti konusunda ısrar etmektedir.
- It is for that that I appeal to the Council, which insists on subsidiarity.
- Bunun için de yetki ikamesi konusunda ısrar eden Konsey'e başvuruyorum.
- More and more, we insist on using and meeting in non-smoking areas.
- Sigara içilmeyen alanları kullanma ve buralarda toplantı yapma konusunda giderek daha fazla ısrar ediyoruz.
- With regard to the issue of safety, I will insist on what I said before.
- Güvenlik konusuyla ilgili olarak daha önce söylediklerimde ısrar edeceğim.
- The Danish Refugee Council is the only alternative to the Russian EMERCOM Ministry, which insists on doing this itself.
- Danimarka Mülteci Konseyi, bunu kendi başına yapmakta ısrar eden Rus EMERCOM Bakanlığı'na tek alternatif.
- We insist on the need for such a study, therefore, before any subsequent decisions are taken.
- Bu nedenle, herhangi bir karar alınmadan önce böyle bir çalışmanın yapılması gerektiği konusunda ısrar ediyoruz.
- To guarantee that it has these qualities, we insist on five points.
- Bu niteliklere sahip olmasını garanti altına almak için beş noktada ısrar ediyoruz.
- When it does, I believe we will once again have the opportunity to insist on this debate.
- Bu gerçekleştiğinde, bir kez daha bu tartışmada ısrar etme fırsatına sahip olacağımıza inanıyorum.
- That is why we are insisting on the Legislative Council.
- İşte bu nedenle Yasama Konseyi konusunda ısrar ediyoruz.
- We insist on the need for such a study, therefore, before any subsequent decisions are taken.
- Bu nedenle herhangi bir karar alınmadan önce böyle bir çalışmanın yapılması gerektiği konusunda ısrar ediyoruz.
- If we are going to insist on retrospective labelling, how will they be able to compete?
- Eğer geriye dönük etiketleme konusunda ısrar edeceksek, nasıl rekabet edebilecekler?
- The Commission is right to insist on and uphold this point.
- Komisyon bu noktada ısrar etmekte ve bu noktayı korumakta haklıdır.
- This group still insists on talking as if the CAP had not changed in the last ten years.
- Bu grup hala OTP son on yılda hiç değişmemiş gibi konuşmakta ısrar ediyor.
- I therefore insist on putting my proposal to the vote to see who is in favour and who is against.
- Bu nedenle kimin lehte kimin aleyhte olduğunu görmek için teklifimi oylamaya sunmakta ısrar ediyorum.
- The Council insisted on including it but this step did not receive unanimous support.
- Konsey bu maddenin dahil edilmesinde ısrar etti ancak bu adım oybirliğiyle desteklenmedi.
- You insist on not including detectability in the traceability directives.
- İzlenebilirlik direktiflerine tespit edilebilirliğin dahil edilmemesi konusunda ısrar ediyorsunuz.
- It would be wrong to insist on maintaining that this is nothing but a crisis of circumstances.
- Bunun koşullardan kaynaklanan bir krizden başka bir şey olmadığını savunmakta ısrar etmek yanlış olur.
- President Cox has rightly insisted on the need to act effectively with due haste.
- Başkan Cox haklı olarak, gereken süratle ve etkili bir şekilde harekete geçilmesi gerektiği konusunda ısrar etmiştir.
- We therefore have to bring the Stability and Growth Pact up to date by insisting on growth.
- Bu nedenle, büyüme konusunda ısrar ederek İstikrar ve Büyüme Paktı'nı güncel hale getirmeliyiz.
- The American tourist insisted on gelato, for he was too hipstery for regular ice cream.
- Amerikalı turist gelato yemekte ısrar etti, çünkü normal dondurma için fazla gizemliydi.
- Tom insisted on going.
- Tom gitmek için ısrar etti.
- I should've insisted on going with Tom.
- Tom'la gitmek için ısrar etmeliydim.
- She insisted on my paying the bill.
- Faturayı ödemem için ısrar etti.
- My father insisted on our waiting for the train.
- Babam treni beklememiz için ısrar etti.
- I insist on that.
- Bu konuda ısrar ediyorum.
- Tom insists on seeing you alone.
- Tom seni yalnız görmekte ısrar ediyor.
- She insists on her son being innocent.
- Oğlunun masum olduğu konusunda ısrar etti.
- They insisted on my attending the meeting.
- Toplantıya katılmam için ısrar ettiler.
- He insists on buying a seaside villa.
- Deniz kenarında bir villa almakta ısrar ediyor.
- The girl insisted on being taken to the zoo.
- Kız hayvanat bahçesine götürülmek için ısrar etti.
- The girl insisted on going shopping with her mother.
- Kız annesiyle alışverişe gitmek için ısrar etti.
- Tom insists on seeing you.
- Tom seni görmek için ısrar ediyor.
- My sister insisted on going with me.
- Kız kardeşim benimle gelmek için ısrar etti.
- Here at Siemens, we insist on the very highest quality.
- Burada Siemens'te, biz en yüksek kalitede ısrar ediyoruz.
- Tom insisted on his innocence.
- Tom masum olduğu konusunda ısrar etti.
- She insisted on her innocence.
- Masumiyetinde ısrar etti.
- That child insisted on going there with his parents.
- O çocuk anne va babasıyla birlikte oraya gitmek için ısrar etti.
- The lawyer insisted on the client's innocence.
- Avukat müvekkilinin masumiyeti konusunda ısrar etti.
- Tom insisted on watching a scary movie.
- Tom korku filmi izlemek için ısrar etti.
- Tom insisted on speaking.
- Tom konuşmakta ısrar etti.
- The lawyer insisted on his innocence.
- Avukat masumiyetinde ısrar etti.
- They insisted on my paying the money.
- Parayı ödemem için ısrar ettiler.
- She insisted on her innocence.
- O, masumiyeti konusunda ısrar etti.
- I insisted on that.
- Bu konuda ısrar ettim.
- Tom insisted on going there.
- Tom oraya gitmekte ısrar etti.
- The girl insisted on going shopping with her mother.
- Kız annesi ile alışverişe gitmek için ısrar etti.
- He insists on going to the park with his father.
- Babasıyla parka gitmek için ısrar ediyor.
- They will insist on her staying there longer.
- Orada daha uzun kalması için ısrar ederler.
- She insists on her son being innocent.
- Oğlunun masum olduğu konusunda ısrar ediyor.
- He particularly insisted on this.
- O, özellikle bu konuda ısrar etti.
- My brother insisted on going there alone.
- Erkek kardeşim oraya yalnız gitmek için ısrar etti.
- She insisted on going there.
- O, oraya gitmekte ısrar etti.
- My brother insisted on going alone.
- Erkek kardeşim tek başına gitmekte ısrar etti.
- I insist on your being present.
- Burada olman konusunda ısrar ediyorum.
- She insisted on us going.
- O bize gitmemiz için ısrar etti.
- She insisted on my seeing the doctor.
- Doktora görünmem konusunda ısrar etti.
- He insists on going to the park with his father.
- Babasıyla parka gitme konusunda ısrar ediyor.
- Tom insists on coming with me.
- Tom benimle gelmek için ısrar ediyor.
- Tom insisted on speaking to you alone.
- Tom seninle yalnız konuşmak için ısrar etti.
- Tom insisted on paying for dinner.
- Tom akşam yemeğini ödemek için ısrar etti.
- He insists on buying a seaside villa.
- O, deniz kenarında bir villa satın almakta ısrar ediyor.
- He insisted on speaking.
- Konuşmakta ısrar etti.
- My brother insisted on going there alone.
- Kardeşim oraya yalnız gitmek için ısrar etti.
- She insisted on applying for a part-time job.
- Yarı zamanlı bir işe başvurmak için ısrar etti.
- Why do you insist on going?
- Neden gitmekte ısrar ediyorsun?
- Tom insisted on talking to you.
- Tom seninle konuşmak için ısrar etti.
- Tom insisted on paying the bill.
- Tom hesabı ödemekte ısrar etti.
- Tom insisted on coming to see you.
- Tom seni görmek için ısrar etti.
- Tom insisted on talking to you.
- Tom seninle konuşmakta ısrar etti.
- The girl insisted on being taken to the zoo.
- Kız hayvanat bahçesine götürülme konusunda ısrar etti.
- Jimmy insist on my taking him to the zoo.
- Jimmy onu hayvanat bahçesine götürmem için ısrar ediyor.
- Tom insisted on doing that.
- Tom onu yapmada ısrar etti.
- The millionaire insisted on acquiring the masterpiece no matter how much it cost.
- Maliyeti ne kadar olursa olsun, milyoner, şaheseri alma konusunda ısrar etti.
- Tom insisted on going.
- Tom gitmekte ısrar etti.
- My father insisted on our waiting for the train.
- Babam treni beklememiz konusunda ısrar etti.
- Tim's wife insisted on his taking her to Paris.
- Tim'in karısı, onu Paris'e götürmesi için ısrar etti.
- Tom insisted on my helping him.
- Tom ona yardım etmem için ısrar etti.
- He insists on things being done in the most efficient way and he usually does them that way himself.
- O, işlerin verimli şekilde yapılması konusunda ısrar eder ve kendisi o şekilde yapar.
- My brother insisted on going alone.
- Kardeşim yalnız gitmek için ısrar etti.
- I insisted on that.
- Ben bu konuda ısrar ettim.
- Tom insisted on doing it.
- Tom bunu yapmakta ısrar etti.
- Tom insisted on helping Mary.
- Tom, Mary'ye yardım etmek için ısrar etti.
- Mr Johnson insists on his theory.
- Bay Johnson teorisinde ısrar ediyor.
- My sister insisted on going with me.
- Kız kardeşim benimle gitmekte ısrar etti.
- Jimmy insist on my taking him to the zoo.
- Jimmy benim onu hayvanat bahçesine götürmem için ısrar ediyor.
- Tom insisted on doing that.
- Tom bunu yapmak için ısrar etti.
- I've always believed in and insisted on this.
- Her zaman buna inandım ve bunda ısrar ettim.
- She insisted on my paying the bill for the dinner.
- Akşam yemeğinin hesabını benim ödemem için ısrar etti.
- Joe insisted on my paying the money.
- Joe, parayı ödemem için ısrar etti.
- Tom insisted on coming to see you.
- Tom sizi görmeye gelmek için ısrar etti.
- Tom insisted on doing it.
- Tom bunu yapmak için ısrar etti.
- Tom insisted on going alone.
- Tom yalnız gitmekte ısrar etti.
- The millionaire insisted on acquiring the masterpiece no matter how much it cost.
- Milyoner, ne kadara mal olursa olsun başyapıtı almakta ısrar etti.
- Tom insisted on going there.
- Tom oraya gitmek için ısrar etti.
- He insists on playing another game.
- Başka bir oyun oynamak için ısrar ediyor.
- Tom insisted on helping me.
- Tom bana yardım etmek için ısrar etti.
- Tom insisted on speaking.
- Tom konuşmak için ısrar etti.
- They insisted on my getting the work done by tomorrow.
- İşi yarına kadar bitirmem konusunda ısrar ettiler.
- She insisted on my seeing the doctor.
- Doktora gitmem için ısrar etti.
- What if Tom insists on doing that?
- Ya Tom bunu yapmakta ısrar ederse?
- He insisted on speaking.
- Konuşmak için ısrar etti.
- She insisted on my paying the bill.
- Faturayı ödemem konusunda ısrar etti.
- It was raining hard, but she insisted on going for a drive.
- Yağmur çok şiddetli yağıyordu ama o, arabayla gezmek için ısrar etti.
- Jimmy insisted on my taking him to the zoo.
- Jimmy, onu hayvanat bahçesine götürmem için ısrar etti.
- Tom insists on talking to you.
- Tom seninle konuşmakta ısrar ediyor.
- Tom insisted on speaking with Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak için ısrar etti.
- I don't like people who always insist on talking about politics.
- Sürekli politika hakkında konuşmakta ısrar eden insanlardan hoşlanmıyorum.
- She insisted on going there.
- Oraya gitmek için ısrar etti.
- Tom insisted on speaking with Mary.
- Tom, Mary ile konuşmakta ısrar etti.
- Tom insisted on taking my picture.
- Tom resmimi çekmek için ısrar etti.
- Tom insisted on going alone.
- Tom yalnız başına gitmekte ısrar etti.
- Tom insisted on watching football.
- Tom futbol izlemek için ısrar etti.
- He particularly insisted on this.
- Özellikle bu konuda ısrar etti.
- Tom insisted on my helping him.
- Tom ona yardımcı olmam konusunda ısrar etti.
- Tom insisted on his innocence.
- Tom masum olduğunu konusunda ısrar etti.
- She insisted on my going there.
- Oraya gitmem için ısrar etti.
- Joe insisted on my paying the money.
- Joe, parayı benim ödemem konusunda ısrar etti.
- Tom insisted on watching a scary movie.
- Tom bir korku filmi izlemekte ısrar etti.
- Tom insisted on my helping Mary.
- Tom, Mary'ye yardım etmem konusunda ısrar etti.
- Dan insisted on taking a lie detector test.
- Dan yalan makinesi testine girmekte ısrar etti.
- She insisted on us going.
- Gitmemiz konusunda ısrar etti.
- I insist on being paid in advance.
- Paramı peşin almakta ısrar ediyorum.
- She insisted on applying for a part-time job.
- Part-time bir iş başvurusu konusunda ısrar etti.
- Tom insisted on paying for dinner.
- Tom akşam yemeği için ödeme konusunda ısrar etti.
- Tom insists on talking to you.
- Tom seninle konuşmak için ısrar ediyor.
- I insisted on paying.
- Ödeme konusunda ısrar ettim.
- Tom always insisted on paying.
- Tom her zaman ödeme konusunda ısrar ederdi.
- Tom insisted on buying me lunch.
- Tom bana öğle yemeği ısmarlamak için ısrar etti.
- The lawyer insisted on the client's innocence.
- Avukat müvekkilinin masumiyetinde ısrar etti.
- She insisted on helping me.
- O, bana yardım etmek için ısrar etti.
- She insisted on my paying the bill for the dinner.
- O akşam yemeği için faturayı ödememde ısrar etti.
- You're playing with fire if you insist on riding your motorcycle without a helmet on.
- Motosikletinizi kask takmadan sürmekte ısrar ediyorsanız, ateşle oynuyorsunuz demektir.
- She insisted on helping me.
- Bana yardım etmekte ısrar etti.
- What if Tom insists on doing that?
- Ya Tom onu yapmakta ısrar ederse?
- Tom insists on eating fruit every day.
- Tom her gün meyve yemekte ısrar ediyor.
- They will insist on her staying there longer.
- Orada daha uzun kalması için ısrar edecekler.
- The scientist insisted on proceeding with the research.
- Bilim insanı araştırmaya devam etmekte ısrar etti.
- Jimmy insisted on my taking him to the zoo.
- Jimmy, benim onu hayvanat bahçesine götürmem konusunda ısrar etti.
- Tom insists on coming with me.
- Tom benimle gelmekte ısrar ediyor.
- The lawyer insisted on his innocence.
- Avukat onun suçsuzluğu konusunda ısrar etti.
Show More (144)
|
