|
- The proposal again talks about public sector documents instead of public sector information.
- Teklifte yine kamu sektörü bilgileri yerine kamu sektörü belgelerinden bahsedilmektedir.
- In fact, why do we not adopt the ECHR instead of the Charter straight away?
- Aslında, neden Şart yerine AİHS'yi hemen kabul etmiyoruz?
- That is up to each Member State, but the functions should be separated so that they are both done well instead of badly.
- Bu her Üye Devlete bağlıdır, ancak işlevler birbirinden ayrılmalıdır ki her ikisi de kötü yerine iyi yapılabilsin.
- However, it is rather like trying to treat chickenpox by scraping it off the skin instead of going to the doctor.
- Bu daha ziyade su çiçeğini doktora gitmek yerine deriden kazıyarak tedavi etmeye çalışmaya benzemektedir.
- Individualisation and competition instead of collective action and fighting for demands.
- Kolektif eylem ve talepler için mücadele yerine bireyselleşme ve rekabet.
- In quite a few of the EU Member States, for example, national, instead of common, measures have been taken.
- Örneğin AB Üye Devletlerinin pek çoğunda ortak tedbirler yerine ulusal tedbirler alınmıştır.
- The result would then be conflict and strife instead of constructive cooperation.
- Sonuç ise yapıcı işbirliği yerine çatışma ve çekişme olacaktır.
- Bid Laden is still in Afghanistan, feted instead of extradited.
- Bid Ladin hala Afganistan'da, iade edilmek yerine el üstünde tutuluyor.
- It is clear that commitments entered into by various parties, instead of being built upon, are in fact being reversed.
- Çeşitli taraflarca verilen taahhütlerin üzerine yenileri inşa edilmek yerine, aslında tersine çevrildiği açıktır.
- We must work quickly instead of spending more time talking.
- Konuşarak daha fazla zaman harcamak yerine hızlı bir şekilde çalışmalıyız.
- Instead of helping artists, this will hinder them, and there will be fewer small firms left in business.
- Bu durum sanatçılara yardımcı olmak yerine onları engelleyecek ve iş dünyasında daha az sayıda küçük firma kalacaktır.
- We must clear up our own mess instead of exporting it to developing countries.
- Gelişmekte olan ülkelere ihraç etmek yerine kendi pisliğimizi kendimiz temizlemeliyiz.
- Instead of getting on with practical issues, you launch upon idealistic common policies.
- Pratik meselelerle uğraşmak yerine idealist ortak politikalara girişiyorsunuz.
- We must clear up our own mess instead of exporting it to developing countries.
- Gelişmekte olan ülkelere ihraç etmek yerine kendi pisliğimizi temizlemeliyiz.
- Instead of obliging employers to introduce preventive measures, it would be preferable to encourage employers to do so.
- İşverenleri önleyici tedbirler almaya zorlamak yerine işverenleri bunu yapmaya teşvik etmek tercih edilir.
- The Commission will take the decisions instead of Parliament.
- Kararları Parlamento yerine Komisyon alacak.
- With EUR 230 million instead of the proposed EUR 180 million, Erasmus Mundus will have a sound financial basis.
- Önerilen 180 milyon avro yerine 230 milyon avro ile Erasmus Mundus sağlam bir mali temele sahip olacaktır.
- We would then once again talk about the Nice leftovers instead of the future of Europe.
- O zaman bir kez daha Avrupa'nın geleceği yerine Nice'ten arta kalanlar hakkında konuşuruz.
- Instead of the eight-hour exposure limit, it was opting for a four-hour exposure limit.
- Sekiz saatlik maruziyet sınırı yerine dört saatlik maruziyet sınırı tercih edilmiştir.
- The name Figueiredo should be there instead of my own name.
- Kendi ismim yerine Figueiredo ismi orada olmalıydı.
- In section 17, instead of "the OAU", it should say "Africa".
- Bölüm 17'de "Afrika Birliği" yerine "Afrika" denmelidir.
- Instead of supporting Israel in this, prominent EU Member States are falling headlong upon the Jewish state.
- Önde gelen AB Üye Devletleri bu konuda İsrail'i desteklemek yerine Yahudi devletinin üzerine çullanmaktadır.
- Secondly, why do so few European SMEs see growth as an opportunity instead of pure risk?
- İkinci olarak, neden bu kadar az Avrupalı KOBİ büyümeyi saf risk yerine bir fırsat olarak görüyor?
- In my view, we are taking one step back instead of forward.
- Benim görüşüme göre, ileri gitmek yerine bir adım geri gidiyoruz.
- Instead of creating jobs, we have mass redundancies and spiralling unemployment.
- İstihdam yaratmak yerine, kitlesel işten çıkarmalar ve giderek artan bir işsizlik söz konusu.
- The same happened on 3 May, but then there were seven instead of six.
- Aynı şey 3 Mayıs'ta da oldu ama o zaman altı yerine yedi kişi vardı.
- He also proposes that joint committees only prepare resolutions instead of taking them themselves.
- Ayrıca ortak komitelerin kararları kendileri almak yerine sadece hazırlamalarını önermektedir.
- Also, instead of 13%, inflation is expected to be a mere 2.3%.
- Ayrıca, enflasyonun %13 yerine sadece %2,3 olması beklenmektedir.
- Such an approach alienates the citizens and increases their suspicion instead of bringing them closer.
- Böyle bir yaklaşım vatandaşları yakınlaştırmak yerine yabancılaştırır ve kuşkularını arttırır.
- I wish there were six instead of five, but I think that the sixth will be added in due course.
- Keşke beş yerine altı tane olsaydı ama sanırım altıncı da zamanı gelince eklenecek.
- Why do we not go for that instead of making a common EU military force?
- Ortak bir AB askeri gücü oluşturmak yerine neden bunu yapmıyoruz?
- Instead of condemning them outright, we should make a distinction between internal effects and external effects.
- Bunları doğrudan kınamak yerine, iç etkiler ile dış etkiler arasında bir ayrım yapmalıyız.
- We must ensure that this decline is not accelerated instead of remedied.
- Bu düşüşün düzeltilmesi yerine hızlandırılmamasını sağlamalıyız.
- The argument is that, instead of converging, taxation diverges from one country to another in the Union.
- Tartışma, vergilendirmenin yakınsamak yerine Birlik içinde bir ülkeden diğerine farklılaştığı yönündedir.
- We need to discuss the content instead of wrangling over definitions.
- Tanımlar üzerinde tartışmak yerine içeriği tartışmamız gerekiyor.
- We must bridge the gap between the West and the rest of the world, instead of fighting each other.
- Birbirimizle savaşmak yerine Batı ile dünyanın geri kalanı arasında köprü kurmalıyız.
- In terms of fishing agreements, the Union pillages third-world waters, instead of encouraging local industries.
- Balıkçılık anlaşmaları açısından Birlik, yerel endüstrileri teşvik etmek yerine üçüncü dünya sularını yağmalamaktadır.
- Instead of the eight-hour exposure limit, it was opting for a four-hour exposure limit.
- Sekiz saatlik maruz kalma sınırı yerine, dört saatlik bir maruz kalma sınırını tercih ediyordu.
- That is why I would prefer the word "ratification" instead of "signing".
- Bu nedenle "imzalama" yerine "onaylama" kelimesini tercih ediyorum.
- People want to be united instead of divided Let that be the challenge.
- İnsanlar bölünmek yerine birleşmek istiyor Bırakın bu bir meydan okuma olsun.
- Should EU research not be concerned with areas about which there is consensus instead of areas that are controversial?
- AB araştırmaları tartışmalı alanlar yerine üzerinde fikir birliği olan alanlarla ilgilenmemeli mi?
- Working together makes us strong, instead of everyone being against everyone else and opposing anything new.
- Herkesin birbirine karşı olması ve yeni olan her şeye karşı çıkması yerine birlikte çalışmak bizi güçlü kılar.
- And aid to development is constantly decreasing instead of increasing.
- Ve kalkınmaya yönelik yardımlar artmak yerine sürekli azalıyor.
- So is it not our responsibility to act instead of looking for an escape route?
- O halde kaçış yolu aramak yerine harekete geçmek bizim sorumluluğumuz değil mi?
- We finished up as the United States' junior partner instead of an equal one.
- ABD'nin eşit bir ortağı olmak yerine küçük ortağı olduk.
- Instead of 11 official languages, we now have 20.
- 11 resmi dil yerine artık 20 resmi dilimiz var.
- Instead of drawing up long lists, we should prioritise.
- Uzun listeler hazırlamak yerine önceliklerimizi belirlemeliyiz.
- Instead of all this waffling about the budget granted to this fund, we could take the decision to set this up.
- Bu fona ayrılan bütçe konusunda bu kadar tartışmak yerine, bu fonu kurma kararını alabiliriz.
- But instead of new measures to deal with it all, what we are now seeing is a complete contradiction.
- Ancak tüm bunlarla başa çıkmak için yeni önlemler almak yerine, şu anda gördüğümüz şey tam bir çelişkidir.
- This has strengthened Saddam Hussein's brutal dictatorship instead of weakening it.
- Bu durum Saddam Hüseyin'in acımasız diktatörlüğünü zayıflatmak yerine güçlendirmiştir.
- So is it not our responsibility to act instead of looking for an escape route?
- Dolayısıyla kaçış yolu aramak yerine harekete geçmek bizim sorumluluğumuz değil mi?
- Instead of verifying and addressing shortcomings, they criticised our Election Observation Mission.
- Eksiklikleri doğrulamak ve gidermek yerine Seçim Gözlem Heyetimizi eleştirdiler.
- Instead of improving, trade terms between the European Union and the ACP countries have deteriorated.
- Avrupa Birliği ile ACP ülkeleri arasındaki ticaret koşulları iyileşmek yerine kötüleşmiştir.
- Instead of ten directives, there is going to be just one new one.
- On direktif yerine sadece bir tane yeni direktif olacak.
- We must organise a debate and adopt a practical resolution, instead of simply allowing history to repeat itself.
- Tarihin tekerrür etmesine izin vermek yerine bir tartışma düzenlemeli ve pratik bir çözüm benimsemeliyiz.
- So they will pay out for the elephants, instead of paying for schools or hospitals.
- Böylece okullar veya hastaneler için ödeme yapmak yerine filler için ödeme yapacaklar.
- This has strengthened Saddam Hussein's brutal dictatorship instead of weakening it.
- Bu durum Saddam Hüseyin'in acımasız diktatörlüğünü zayıflatmak yerine güçlendirdi.
- Instead of a written reply to this question, could it perhaps be answered verbally next time?
- Bu soruya yazılı cevap vermek yerine, bir dahaki sefere sözlü olarak cevap verilebilir mi?
- It is important to ensure that premature liberalisation does not make this situation worse instead of better.
- Erken serbestleşmenin bu durumu iyileştirmek yerine daha da kötüleştirmemesini sağlamak önemlidir.
- It must be held so that it heals instead of inflicting new wounds.
- Yeni yaralar açmak yerine iyileşmesi için tutulmalıdır.
- With this question we wanted greater transparency instead of rumours, greater clarity instead of recriminations.
- Bu soru ile söylentiler yerine daha fazla şeffaflık, suçlamalar yerine daha fazla açıklık istedik.
- You are proposing the atypical workers' directive which, instead of promoting job flexibility, will help to kill it off.
- İş esnekliğini teşvik etmek yerine onu ortadan kaldırmaya yardımcı olacak atipik işçi yönergesini öneriyorsunuz.
- Prudence dictates that instead of demanding further power, we should make good use of what we have.
- Sağduyu, daha fazla güç talep etmek yerine elimizdekini iyi kullanmamızı gerektirir.
- Industrial policy to date, instead of following this direction, marginalises employment-related matters.
- Bugüne kadarki sanayi politikası bu doğrultuda ilerlemek yerine istihdamla ilgili konuları marjinalleştirmiştir.
- Secondly, why do so few European SMEs see growth as an opportunity instead of pure risk?
- İkinci olarak neden bu kadar az Avrupalı KOBİ büyümeyi saf risk yerine bir fırsat olarak görüyor?
- Instead of improving, trade terms between the European Union and the ACP countries have deteriorated.
- Avrupa Birliği ile ACP ülkeleri arasındaki ticaret koşulları iyileşmek yerine daha da kötüleşmiştir.
- Instead of doing that, the EU degrades itself by ordering collective deportations.
- AB bunu yapmak yerine toplu sınır dışı emirleri vererek kendini küçük düşürmektedir.
- Instead of looking backwards, I would like to look forwards.
- Geriye bakmak yerine ileriye bakmak istiyorum.
- The police and military must prevent and combat violence instead of fuelling it.
- Polis ve ordu şiddeti körüklemek yerine şiddeti önlemeli ve şiddetle mücadele etmelidir.
- Let the EU become a Europe of democracies instead of a community of bureaucracies and lobbyists.
- AB, bürokrasiler ve lobiciler topluluğu yerine demokrasiler Avrupası haline gelsin.
- I wish there were six instead of five, but I think that the sixth will be added in due course.
- Keşke beş yerine altı olsaydı, ancak altıncısının da zamanı geldiğinde ekleneceğini düşünüyorum.
- Instead of 2004, it should, of course, be 1 July 2000.
- Elbette 2004 yerine 1 Temmuz 2000 olmalıdır.
- They prefer to pass on safety costs to the government instead of factoring them into the price of air tickets.
- Güvenlik maliyetlerini uçak bileti fiyatlarına yansıtmak yerine devlete yansıtmayı tercih ediyorlar.
- I am thinking, instead, of acknowledgement of the Armenian genocide of 1915.
- Ben bunun yerine 1915 Ermeni soykırımının tanınmasını düşünüyorum.
- That is only one of the many errors you have been propagating instead of a vision.
- Bu, vizyon yerine propagandasını yaptığınız pek çok hatadan sadece bir tanesi.
- At midday, we finished at 12.14 p.m. instead of 12.00 noon.
- Öğlen 12.00 yerine 12.14'te işimiz bitti.
- Instead of developing, these countries have become poorer.
- Bu ülkeler gelişmek yerine daha da fakirleşti.
- That is why we need to tackle the production and sale of waste at source instead of focusing on the consumers.
- Bu nedenle tüketicilere odaklanmak yerine atık üretimi ve satışıyla kaynağında mücadele etmemiz gerekiyor.
- We are, in effect, committing ourselves to rearmament instead of setting ourselves targets for disarmament.
- Aslında kendimize silahsızlanma hedefleri koymak yerine yeniden silahlanma taahhüdünde bulunuyoruz.
- Instead of bullets we should be using medicine.
- Kurşun yerine ilaç kullanmalıyız.
- This way they themselves – or we ourselves – can create crises instead of providing solutions.
- Böylece kendileri – ya da biz kendimiz – çözüm üretmek yerine kriz yaratabiliriz.
- Instead of condemning them outright, we should make a distinction between internal effects and external effects.
- Doğrudan kınamak yerine, iç etkiler ile dış etkiler arasında bir ayrım yapmalıyız.
- Industrial policy to date, instead of following this direction, marginalises employment-related matters.
- Bugüne kadarki sanayi politikası, bu yönde ilerlemek yerine, istihdamla ilgili konuları marjinalleştirmektedir.
- The suggestion is to add a new heading, instead of removing one, and to deal with the two existing headings together.
- Öneri, bir başlığı kaldırmak yerine yeni bir başlık eklemek ve mevcut iki başlığı birlikte ele almaktır.
- The European Commission mainly places the emphasis on limiting the risks instead of prevention.
- Avrupa Komisyonu esas olarak önleme yerine risklerin sınırlandırılmasına vurgu yapmaktadır.
- We urge immediate acquittal instead of release.
- Serbest bırakılma yerine derhal beraat kararı verilmesini talep ediyoruz.
- Let us now look forward instead of looking back.
- Şimdi geriye bakmak yerine ileriye bakalım.
- We need to open up the borders instead of encouraging this kind of fortress mentality.
- Bu tür bir kale zihniyetini teşvik etmek yerine sınırları açmamız gerekiyor.
- Instead of at least more transparency, we ended up with less democracy.
- En azından daha fazla şeffaflık yerine, daha az demokrasi elde ettik.
- However, it is rather like trying to treat chickenpox by scraping it off the skin instead of going to the doctor.
- Ancak bu, su çiçeğini doktora gitmek yerine deriden kazıyarak tedavi etmeye çalışmaya benziyor.
- Instead of creating a scene, he creates a space.
- Olay çıkarmak yerine bir boşluk yaratıyor.
- We could've been together this whole time Instead of alone.
- Bütün bu zaman boyunca yalnız olmak yerine yan yana olabilirdik.
- Furthermore, mutual aid is an example of living in harmony with one another instead of having conflict.
- Ayrıca karşılıklı yardımlaşma, çatışma yerine birbirimizle ahenk içinde yaşamanın bir örneğidir.
- We allow our students to make monthly payments instead of paying for the entire semester at once.
- Öğrencilerimizin tüm dönem için tek seferde ödeme yapmak yerine aylık ödeme yapmalarına olanak tanıyoruz.
- We could've been together this whole time Instead of alone.
- Yalnız kalmak yerine onca zaman bir arada olabilirmişiz.
- Instead of flying out at once, Maybe we could leave the following day.
- Hemen uçmak yerine, belki ertesi gün gidebiliriz.
- Now all he does is eat chips and pretzels instead of real food.
- Şimdilerde tek yaptığı gerçek yemekler yerine cips ve krakerle beslenmek.
- Instead of trying to do everything at once, set priorities.
- Her şeyi bir kerede yapmaya çalışmak yerine önceliklerinizi belirleyin.
- Now all he does is eat chips and pretzels instead of real food.
- Artık tek yaptığı doğru düzgün yemekler yerine cips ve simit yemek.
- Consulting a witch doctor instead of an oncologist Borders on child abuse.
- Onkolog yerine büyücü hekime danışmak çocuk istismarına girer.
- We allow our students to make monthly payments instead of paying for the entire semester at once.
- Öğrencilerimize tüm dönem için bir defada ödeme yapmak yerine aylık ödeme yapma imkanı veriyoruz.
- Instead of creating a scene, he creates a space.
- Dramatik bir durum yaratmak yerine bir boşluk yaratıyor.
- We could've been together this whole time Instead of alone.
- Bunca zaman yalnız olmak yerine birlikte olabilirdik.
- Instead of fixing the problem, the company fired the whistle-blower.
- Şirket sorunu giderme yerine ispiyoncuyu kovdu.
- Tom chose to go to Boston instead of Chicago.
- Tom Chicago yerine Boston'a gitmeyi seçti.
- Tom gave me a knife instead of a gun.
- Tom bana silah yerine bıçak verdi.
- Instead of cutting down on cigarettes, why don't you just give them up?
- Sigarayı azaltmak yerine, neden bırakmıyorsunuz?
- Instead of sitting here, let's sit over there.
- Burada oturmak yerine, orada oturalım.
- They decided to hire Tom instead of Mary.
- Mary yerine Tom'u işe almaya karar verdiler.
- They shake hands instead of bowing.
- Selam vermek yerine el sıkıştılar.
- Some electricians learn their trade within an apprenticeship system instead of going to college.
- Bazı elektrikçiler üniversiteye gitme yerine çıraklık sistemi içinde mesleklerini öğrenirler.
- I prefer to act, instead of crying.
- Ağlamak yerine hareket etmeyi tercih ederim.
- Instead of going myself, I sent a gift.
- Kendim gitmek yerine, bir hediye gönderdim.
- Instead of cleaning the house today, I think I'll take a walk.
- Bugün evi temizlemek yerine, sanırım yürüyüşe çıkacağım.
- Walk or ride your bike instead of taking a car everywhere.
- Her yere arabayla gitmek yerine yürüyün ya da bisiklete binin.
- Instead of complaining, maybe you should help.
- Şikayet etmek yerine, belki de yardım etmelisin.
- I bought the black bike instead of the red one.
- Kırmızı olanın yerine siyah bisikleti aldım.
- I suggest you do that tomorrow instead of today.
- Bunu bugün yerine yarın yapmanı öneririm.
- I should've listened to Tom instead of Mary.
- Mary yerine Tom'u dinlemeliydim.
- Tom decided to buy a used car instead of a new one.
- Tom yeni bir araba yerine kullanılmış bir araba almaya karar verdi.
- The data suggest that the optimum length of a lecture may be 30 instead of 60 minutes.
- Veri bir dersin ideal uzunluğunun 60 dakika yerine 30 olabileceğini öneriyor.
- She stayed at home all day instead of going out.
- Dışarı çıkmak yerine bütün gün evde kaldı.
- Instead of giving each other Christmas presents this year, we donated the amount we would have spent on presents to a charity.
- Bu yıl birbirimize Noel armağanları vermek yerine hediyeler için harcayacağımız miktarı hayır kurumuna bağışladık.
- You're watching the idiot box again instead of doing your homework!
- Ödevini yapmak yerine yine aptallar kutusunu izliyorsun!
- He went there instead of his father.
- Babasının yerine oraya gitti.
- She seemed to be wallowing in her grief instead of trying to recover from the disaster.
- O felaketten kurtulmaya çalışmak yerine kederi içinde debeleniyor gibi görünüyordu.
- Instead of waiting for Tom to come up and speak to you, you should just go up to him.
- Tom'un gelip sizinle konuşmasını beklemek yerine, siz yanına gitmelisiniz.
- Can I pay you tomorrow instead of today?
- Bugün yerine yarın ödeyebilir miyim?
- I try to watch live TV as much as possible instead of recordings.
- Kayıtlar yerine mümkün olduğu kadar çok canlı TV izlemeye çalışıyorum.
- In English, we use a decimal point instead of a comma.
- İngilizcede, virgül yerine bir ondalık nokta kullanırız.
- It's unfair that one of the cans had only five, instead of seven, pieces of sardines.
- Kutulardan birinde yedi yerine sadece beş adet sardalya olması haksızlık.
- If I choose the gallows instead of the poison, I'll suffer for a shorter amount of time before dying.
- Ben zehir yerine darağacını seçersem, ölmeden önce kısa bir süre için acı çekeceğim.
- Tom suggested that I do that tomorrow instead of today.
- Tom bunu bugün yerine yarın yapmamı önerdi.
- You'd better go find a job instead of fucking around.
- Dalga geçmek yerine gidip bir iş bulsan iyi olur.
- Tom used margarine instead of butter.
- Tom tereyağı yerine margarin kullanmış.
- He entered the business world instead of going on to college.
- Üniversiteye gitmek yerine iş dünyasına girdi.
- Instead of ink, there was some unidentified liquid in the bottle.
- Şişede mürekkep yerine, ne olduğu belirsiz bir sıvı vardı.
- The question is who'll go there instead of Tom.
- Asıl soru, Tom'un yerine kimin oraya gideceği.
- Instead of complaining all the time you could maybe start getting some work done, don't you think?
- Sürekli şikayet etmek yerine biraz iş yapmaya başlayabilirsin, değil mi?
- I drink coffee instead of milk.
- Süt yerine kahve içerim.
- Do you think we should've gone to where Tom wanted us to go instead of coming here?
- Sence buraya gelmek yerine Tom'un gitmemizi istediği yere mi gitmeliydik?
- Many travellers decided to rent a car instead of travelling by train to their destinations.
- Birçok gezgin gidecekleri yere trenle gitmek yerine araba kiralamaya karar verdi.
- Instead of her, her sister went with them.
- Onun yerine ablası onlarla gitti.
- You might have added it instead of writing it in comments.
- Yorum olarak yazmak yerine ekleyebilirdin.
- He went there instead of his father.
- Babasının yerine oraya o gitti.
- He uses honey instead of sugar.
- Şeker yerine bal kullanıyor.
- They were inappropriately speaking their native language instead of Esperanto.
- Onlar Esperanto yerine kendi ana dillerini olur olmadık yerde konuşuyorlardı.
- I want to keep a cat instead of a dog.
- Köpek yerine kedi beslemek istiyorum.
- He usually uses credit cards instead of cash.
- Genellikle nakit yerine kredi kartlarını kullanır.
- True artists scorn nothing; they force themselves to understand instead of judging.
- Gerçek sanatçılar hiçbir şeyi küçümsemez; onlar kendilerini yargılamak yerine anlamak için zorlarlar.
- Instead of sitting here, let's sit over there.
- Burada oturmak yerine, şuraya oturalım.
- Aren't you glad we're here instead of Boston?
- Boston yerine burada olduğumuza memnun değil misin?
- It's more economical to go by bus instead of taking a taxi.
- Taksiye binmek yerine otobüsle gitmek daha ekonomik.
- Can I pay you tomorrow instead of today?
- Sana bugün yerine yarın ödeme yapabilir miyim?
- I could be playing golf right now instead of doing this.
- Şu anda bunu yapmak yerine golf oynuyor olabilirdim.
- Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
- Go out and breathe some fresh air instead of watching TV.
- Televizyon izlemek yerine dışarı çık ve biraz temiz hava al.
- People work to live, instead of living to work.
- İnsanlar çalışmak için yaşamak yerine, yaşamak için çalışırlar.
- I went there instead of my father.
- Oraya babamın yerine ben gittim.
- We learned Russian instead of French.
- Fransızca yerine Rusça öğrendik.
- Tom will attend today's meeting instead of me.
- Tom benim yerime bugünkü toplantıya katılacak.
- I spent yesterday reading instead of going out.
- Dün dışarı çıkmak yerine kitap okudum.
- Tom puts honey in his tea instead of sugar.
- Tom çayına şeker yerine bal koyuyor.
- I had tea instead of coffee this morning.
- Bu sabah kahve yerine çay içtim.
- Instead of taking notes, I spent the whole class doodling.
- Not almak yerine, bütün dersi karalayarak geçirdim.
- As for me, instead of trying to be a cool, international man, I would like to be an open-minded earth person.
- Bana gelince, havalı, uluslararası bir adam olmaya çalışmak yerine, açık fikirli bir dünya insanı olmak isterdim.
- Instead of watching television, the children played outside.
- Çocuklar televizyon izlemek yerine dışarıda oynadılar.
- She advised him to walk instead of taking a bus.
- Ona otobüse binmek yerine yürümesini tavsiye etti.
- I stayed at home all day instead of going to work.
- İşe gitmek yerine bütün gün evde kaldım.
- Would you use a scythe instead of a lawnmower?
- Çim biçme makinesi yerine tırpan kullanır mıydın?
- Instead of her, her sister went with them.
- Onun yerine kız kardeşi onlarla gitti.
- Instead of him, my brother was arrested.
- Onun yerine, erkek kardeşim tutuklandı.
- In 1984, Coke started using HFCS instead of sugar.
- 1984'te Coke şeker yerine HFCS kullanmaya başladı.
- Instead of doing what he was supposed to do, Tom went fishing.
- Tom yapması gereken şeyi yapmak yerine balık tutmaya gitti.
- I'd like to have tea instead of coffee.
- Kahve yerine çay içmek istiyorum.
- Frankly speaking, I actually wanted to stay at home, instead of going out.
- Açıkçası, dışarı çıkmak yerine evde kalmak istedim.
- Instead of going to the party, why don't we just hang out at my place.
- Partiye gitmek yerine, neden benim evimde takılmıyoruz?
- Some electricians learn their trade within an apprenticeship system instead of going to college.
- Bazı elektrikçiler üniversiteye gitmek yerine çıraklık sistemi içinde mesleklerini öğrenirler.
- Some companies have guards at the front desk instead of receptionists.
- Bazı şirketlerin resepsiyonunda resepsiyonist yerine gardiyan vardır.
- She seemed to be wallowing in her grief instead of trying to recover from the disaster.
- Felaketin etkisinden kurtulmaya çalışmak yerine kederinin içinde debeleniyor gibiydi.
- He usually uses credit cards instead of cash.
- Genellikle nakit yerine kredi kartı kullanıyor.
- Tom usually uses credit cards instead of cash.
- Tom genelde nakit yerine kredi kartı kullanır.
- Instead of going myself, I sent a messenger.
- Kendim gitmek yerine bir kurye gönderdim.
- Tom gave me a knife instead of a gun.
- Tom bana silah yerine bir bıçak verdi.
- Instead of going myself, I sent a messenger.
- Kendim gitmek yerine, bir haberci gönderdim.
- She spread on margarine instead of butter.
- Tereyağı yerine margarin sürmüş.
- The question is who'll go there instead of Tom.
- Soru oraya Tom'un yerine kimin gideceğidir.
- She spread on margarine instead of butter.
- O, tereyağ yerine margarin sürdü.
- Many people prefer to cook with butter instead of oil.
- Birçok insan yemeklik yağ yerine tereyağı ile yemek pişirmeyi tercih ediyor.
- She stayed at home all day instead of going out.
- O, dışarı çıkma yerine bütün gün evde kaldı.
- We should appeal to reason instead of resorting to violence.
- Şiddete başvurmak yerine mantığa başvurmalıyız.
- Let's eat outside instead of in our tents.
- Çadırlarımız yerine dışarıda yemek yiyelim.
- I wish Tom were here right now instead of me.
- Keşke şu anda benim yerime Tom burada olsaydı.
- Tom chose to live with his father instead of his mother.
- Tom annesi yerine babasıyla yaşamayı seçti.
- Instead of using disposable chopsticks, it's better to use plastic chopsticks that you can wash.
- Tek kullanımlık çubukları kullanmak yerine yıkayabileceğin plastik çubukları kullanmak daha iyi.
- I used margarine instead of butter.
- Tereyağı yerine margarin kullandım.
- Let's take a rest in the garden instead of indoors.
- Ev yerine bahçede dinlenelim.
- On weekends, many people work instead of having a rest.
- Hafta sonları birçok insan dinlenmek yerine çalışır.
- This farmer owns horses instead of a tractor.
- Bu çiftçinin traktör yerine atları var.
- She will attend the meeting instead of me.
- O, benim yerime toplantıya katılacak.
- Work instead of chatting!
- Sohbet yerine iş!
- She decided to drink water instead of soft drinks in order to lose weight.
- Kilo vermek için meşrubat yerine su içmeye karar verdi.
- He went fishing instead of playing tennis.
- O, tenis oynama yerine balık tutmaya gitti.
- Tom will attend today's meeting instead of me.
- Bugünkü toplantıya benim yerime Tom katılacak.
- Tom went there instead of me.
- Tom benim yerime oraya gitti.
- I'd suggest you order beef instead of chicken.
- Tavuk yerine biftek sipariş etmenizi öneririm.
- I wish Tom were here right now instead of me.
- Keşke şimdi benim yerime Tom burada olsa.
- Since you have money, why not get the BMW instead of the Kia?
- Madem paran var, neden Kia yerine BMW almıyorsun?
- John stayed in bed all day instead of going to work.
- John, işe gitmek yerine bütün gün yatakta kaldı.
- When we have a family argument, my husband always sides with his mother instead of me.
- Aile içinde bir tartışma yaşadığımızda, kocam her zaman benim yerime annesinin tarafını tutar.
- Instead of listening in class, I'm translating sentences.
- Sınıfta dinlemek yerine, cümleleri çeviriyorum.
- You must insert a CD instead of a DVD.
- DVD yerine CD takmalısın.
- The data suggest that the optimum length of a lecture may be 30 instead of 60 minutes.
- Veriler, bir dersin ideal uzunluğunun 60 dakika yerine 30 olabileceğini öneriyor.
- Why am I getting beaten up instead of him?
- Neden onun yerine ben dayak yiyorum?
- Go out and get some fresh air instead of watching TV.
- Televizyon izlemek yerine dışarı çık ve biraz temiz hava al.
- I think Tom is the person who should be doing this instead of me.
- Bence bunu benim yerime yapması gereken kişi Tom.
- I thought it might be better to tell you now instead of later.
- Sana daha sonra söylemek yerine şimdi söylemenin daha iyi olacağını düşündüm.
- Instead of going to Boston, let's go to Chicago.
- Boston'a gitmek yerine Chicago'ya gidelim.
- Instead of giving each other Christmas presents this year, we donated the amount we would have spent on presents to a charity.
- Bu yıl birbirimize Noel hediyesi vermek yerine, hediyelere harcayacağımız miktarı bir hayır kurumuna bağışladık.
- Instead of doing what needed to be done, Tom read a book.
- Tom yapılması gerekeni yapmak yerine kitap okudu.
- Since you have money, why not get the BMW instead of the Kia?
- Madem ki paran var, neden Kia'nın yerine BMW almıyorsun?
- I always buy fresh vegetables instead of frozen ones.
- Ben her zaman dondurulmuş olanların yerine taze sebzeler alırım.
- He will go to the meeting instead of me.
- Benim yerime toplantıya o gidecek.
- Why don't you ask Tom instead of me?
- Neden benim yerime Tom'a sen sormuyorsun?
- He will go to the meeting instead of me.
- Toplantıya benim yerime o gidecek.
- Instead of using disposable chopsticks, it's better to use plastic chopsticks that you can wash.
- Tek kullanımlık yemek çubukları yerine, yıkayabileceğiniz plastik yemek çubukları kullanmanız daha iyi olur.
- He takes honey instead of sugar.
- Şeker yerine bal alıyor.
- Instead of taking a rest, he worked much harder than usual.
- Dinlenmek yerine her zamankinden çok daha fazla çalıştı.
- Tom chose to go to Boston instead of Chicago.
- Tom, Chicago yerine Boston'a gitmeyi seçti.
- You might as well read a novel instead of staring at the ceiling.
- Tavana bakma yerine bir roman okuyabilirsin.
- Why is the earth round instead of something cooler, like a cube?
- Dünya neden küp gibi daha soğuk bir şey yerine yuvarlak?
- I'm definitely the person who should be doing this instead of Tom.
- Tom yerine bunu yapması gereken kesinlikle benim.
- Young men often wear T-shirts instead of shirts.
- Genç erkekler genellikle gömlek yerine tişört giyerler.
- Instead of slapping him in the face, she spit in it, and walked contemptuously away.
- Kız ona tokat atmak yerine yüzüne tükürdü ve aşağılayarak uzaklaştı.
- I would've talked to Tom instead of just ignoring him.
- Sadece onu görmezden gelmek yerine Tom'la konuşurdum.
- He uses honey instead of sugar.
- O, şeker yerine bal kullanır.
- Instead of going myself, I sent a letter.
- Kendim gitmek yerine bir mektup gönderdim.
- You should travel while you're young instead of spending time in front of the computer.
- Bilgisayar başında vakit geçirmek yerine gençken seyahat etmelisiniz.
- If aspirin will ease my headache, I will take a couple tonight instead of this horrible medicine.
- Aspirin baş ağrımı dindirecekse, bu korkunç ilaç yerine bu gece bir çift alacağım.
- You must insert a CD instead of a DVD.
- DVD yerine bir CD takmalısın.
- Tom resented the fact that Mary got the promotion instead of him.
- Tom, Mary'nin kendisi yerine terfi almasına içerledi.
- I will play Sudoku then instead of continuing to bother you.
- O zaman sizi rahatsız edip durmak yerine Sudoku oynayayım.
- Instead of flattery, give us an honest and sincere estimate!
- Yağcılık yerine, bize dürüst ve samimi bir tahminde bulunun!
- They were inappropriately speaking their native language instead of Esperanto.
- Esperanto yerine uygunsuz bir şekilde kendi ana dillerini konuşuyorlardı.
- Have you ever thought about baking your potatoes instead of frying them?
- Patatesleri kızartmak yerine fırınlamayı hiç düşündün mü?
- I wanted Mary to love me instead of Tom.
- Mary'nin Tom yerine beni sevmesini istedim.
- I should've done my homework instead of playing games.
- Oyunlar oynamak yerine ev ödevimi yapmalıydım.
- Work instead of chatting!
- Konuşmak yerine çalışın!
- If I choose the gallows instead of the poison, I'll suffer for a shorter amount of time before dying.
- Zehir yerine darağacını seçersem, ölmeden önce daha kısa süre acı çekeceğim.
- Tom went instead of Mary.
- Mary'nin yerine Tom gitti.
- Walk or ride your bike instead of taking a car everywhere.
- Her yerde bir arabaya binmek yerine yürü ya da bisikletine bin.
- Find things out for yourself instead of having a parent or a teacher tell you.
- Bir ebeveynin ya da öğretmenin size söylemesi yerine kendi başınıza bir şeyler öğrenin.
- Why don't you take Tom instead of me?
- Neden benim yerime Tom'u almıyorsun?
- He stayed at home all day instead of going out.
- Dışarı çıkmak yerine bütün gün evde kaldı.
- Why did you tear the cloth instead of cutting it with scissors?
- Neden makasla kesmek yerine kumaşı yırttın?
- He entered the business world instead of going on to college.
- Üniversiteye gitme yerine iş dünyasına girdi.
- He takes honey instead of sugar.
- O şeker yerine bal alır.
- Aren't you glad we're here instead of Boston?
- Boston yerine burada olduğumuza sevinmedin mi?
- Why did you side with him instead of me?
- Neden benim yerime onun tarafını tuttun?
- I stayed in bed all day instead of going to work.
- İşe gitmek yerine bütün gün yatakta kaldım.
- A republic is a state with a president at its head instead of a king or queen.
- Cumhuriyet, başında kral ya da kraliçe yerine bir cumhurbaşkanının bulunduğu devlettir.
- Instead of getting married again, I’m going to find a woman I don’t like and just give her a house.
- Tekrar evlenmek yerine sevmediğim bir kadın bulacağım ve ona bir ev vereceğim.
- He turned to the right instead of turning to the left.
- Sola dönmek yerine sağa döndü.
- Instead of throwing away your old furniture, why don't you give it to charity?
- Eski mobilyalarını atmak yerine neden bir hayır kurumuna vermiyorsun?
- Instead of going to Boston, I'm going to Chicago.
- Boston'a gitmek yerine Chicago'ya gidiyorum.
- Instead of beating around the bush, Jones got straight to the point.
- Lafı dolandırmak yerine, Jones doğrudan konuya girdi.
- Instead of going to Boston, I'm going to Chicago.
- Boston'a gitme yerine Chicago'ya gidiyorum.
- Instead of preparing a dinner by candlelight, she put her boyfriend up for auction on eBay.
- Mum ışığında bir akşam yemeği hazırlamak yerine, erkek arkadaşını eBay'de açık artırmaya çıkardı.
- We planted peanuts instead of cotton.
- Pamuk yerine yer fıstığı ektik.
- Play outside instead of watching TV.
- TV izlemek yerine dışarıda oynayın.
- In the U.S., it is common for people to write a check instead of paying cash.
- ABD'de, insanların nakit ödeme yerine bir çek yazmaları yaygındır.
- Instead of coffee he gave me tea with sugar, but without cream.
- Kahve yerine bana şekerli çay verdi, ama kremasız.
- I bought the black bike instead of the red one.
- Kırmızı yerine siyah bisiklet aldım.
- I think we should hire Tom instead of Mary.
- Mary yerine Tom'u çalıştırmamız gerektiğini düşünüyorum.
- Tom sent an email to his boss instead of his girlfriend.
- Tom kız arkadaşı yerine patronuna bir e-posta gönderdi.
- I learned French instead of German.
- Almanca yerine Fransızca öğrendim.
- Many early cars used a tiller instead of a steering wheel.
- İlk arabaların çoğunda direksiyon yerine yeke kullanılırdı.
- Instead of getting married again, I’m going to find a woman I don’t like and just give her a house.
- Tekrar evlenmek yerine, sevmediğim bir kadın bulup ona bir ev vereceğim.
- Boggle is a game that uses dice with letters instead of numbers.
- Boggle, sayılar yerine harflerle zar kullanılan bir oyundur.
- I should've done my homework instead of playing games.
- Oyun oynamak yerine ödevimi yapmalıydım.
- He came by car instead of by train.
- Tren yerine arabayla geldi.
- Some companies have guards at the front desk instead of receptionists.
- Bazı şirketlerin resepsiyonda resepsiyonist yerine korumaları var.
- This year I think I'll grow corn instead of potatoes.
- Bu yıl patates yerine mısır yetiştirmeyi düşünüyorum.
- Instead of three pâté, I'll give you six.
- Üç ezme yerine altı tane vereceğim.
- Instead of going to Europe, I decided to go to America.
- Avrupa'ya gitmek yerine Amerika'ya gitmeye karar verdim.
- Tom usually uses credit cards instead of cash.
- Tom genellikle nakit yerine kredi kartları kullanır.
- Instead of laying off these workers, why don't we just cut their hours?
- Bu işçileri işten çıkarmak yerine, neden çalışma saatlerini azaltmıyoruz?
- Instead of taking a rest, he worked much harder than usual.
- Dinlenme yerine, o her zamankinden çok daha sıkı çalıştı.
- He went there instead of me.
- Oraya benim yerime o gitti.
- When the concrete is hard, we use an electric drill instead of a pin chisel.
- Beton sert olduğunda, iğne keski yerine elektrikli matkap kullanırız.
- Tom used margarine instead of butter.
- Tom tereyağı yerine margarin kullandı.
- I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.
- Her bir ders için bir defter yerine tüm derslerim için üç halkalı bir dosya kullanıyorum.
- Instead of ink there was some kind of strange fluid in the bottle.
- Şişede mürekkep yerine bir tür garip bir sıvı vardı.
- Why don't you actually consider your situation instead of just chancing it?
- Neden şansınızı denemek yerine durumunuzu gerçekten değerlendirmiyorsunuz?
- Instead of going myself, I sent a letter.
- Kendim gitmek yerine, bir mektup gönderdim.
- Could you do this instead of me?
- Bunu benim yerime yapabilir misiniz?
- Instead of waiting for a contract, we can handle it over the phone.
- Bir sözleşmeyi bekleme yerine, onu telefonda halledebiliriz.
- Tom chose to live with his father instead of his mother.
- Tom, annesi yerine babası ile yaşamayı seçti.
- He took honey instead of sugar.
- Şeker yerine bal aldı.
- Instead of fixing the problem, the company fired the whistle-blower.
- Şirket sorunu çözmek yerine muhbiri kovdu.
- The candle went out instead of having been put out.
- Mum söndürülmek yerine söndü.
- Instead of ink there was some kind of strange fluid in the bottle.
- Şişede mürekkep yerine garip bir sıvı vardı.
- She used margarine instead of butter.
- Tereyağı yerine margarin kullanıyordu.
- In English, we use a decimal point instead of a comma.
- İngilizce'de virgül yerine ondalık nokta kullanırız.
- Instead of going to Boston, let's go to Chicago.
- Boston'a gitmek yerine, Chicago'ya gidelim.
- Instead of listening in class, I'm translating sentences.
- Sınıfta dinleme yerine cümleleri çeviriyorum.
- I prefer to act, instead of crying.
- Ağlamak yerine harekete geçmeyi tercih ederim.
- I would've talked to Tom instead of just ignoring him.
- Tom'u görmezden gelmek yerine onunla konuşurdum.
- Work instead of chatting!
- Sohbet yerine çalışın!
- Could you do this instead of me?
- Benim yerime bunu yapar mısın?
- Tom wanted to stay home and relax instead of hiking with his children.
- Tom çocuklarıyla yürüyüş yapmak yerine evde kalıp dinlenmek istedi.
- Instead of whispering it quietly, why don't you say it to my face!
- Sessizce fısıldamak yerine, neden yüzüme söylemiyorsun!
- Tom went instead of his dad.
- Tom babasının yerine gitti.
- Instead of just saying you love her, do something to show how much you love her.
- Sadece onu sevdiğini söylemek yerine, onu ne kadar sevdiğini gösterecek bir şey yap.
- Why don't you ask Tom instead of me?
- Neden benim yerine Tom'a sormuyorsun?
- Why don't you just mind your damn business instead of poking your nose into mine?
- Neden burnunu benimkine sokmak yerine kendi lanet işine bakmıyorsun?
- Play outside instead of watching TV.
- Televizyon izlemek yerine dışarıda oyna.
- He came by car instead of by train.
- O, tren yerine arabayla geldi.
- I want time instead of money.
- Para yerine zaman istiyorum.
- I think we should have turned left at that last intersection instead of right.
- Sanırım son kavşakta sağ yerine sola dönmeliydik.
- I always travel with travelers' checks instead of cash.
- Ben her zaman nakit yerine seyahat çekleri ile seyahat ederim.
- Tom puts honey in his tea instead of sugar.
- Tom çayına şeker yerine bal koyar.
- Many travellers decided to rent a car instead of travelling by train to their destinations.
- Birçok gezgin gidecekleri yerlere trenle seyahat etme yerine bir araba kiralamaya karar verdiler.
- Instead of just saying you love her, do something to show how much you love her.
- Sadece onu sevdiğini söylemek yerine onu ne kadar çok sevdiğini gösterecek bir şey yap.
- I'm really glad you decided to come to our party instead of staying at home.
- Evde kalmak yerine partimize gelmeye karar vermene çok sevindim.
- He probably meant that people go to demonstrations just to show up instead of actually protesting.
- O, muhtemelen insanların gerçekten protesto yapmak yerine sadece boy göstermek için gösterilere gittiklerini kastediyordu.
- I wanted Mary to love me instead of Tom.
- Tom yerine Mary'nin beni sevmesini istedim.
- She decided to drink water instead of soft drinks in order to lose weight.
- O, zayıflamak için alkolsüz içecekler yerine su içmeye karar verdi.
- I have to do my homework instead of going out.
- Dışarı çıkmak yerine ödevimi yapmalıyım.
- In the U.S., it is common for people to write a check instead of paying cash.
- ABD'de insanların nakit ödeme yapmak yerine çek yazmaları yaygındır.
- Instead of doing what needed to be done, Tom read a book.
- Yapılması gerekenleri yapmak yerine Tom kitap okudu.
- Instead of waiting for a contract, we can handle it over the phone.
- Sözleşmeyi beklemek yerine, telefonda halledebiliriz.
- Instead of waiting for Tom, let's eat now before the food gets cold.
- Tom'u beklemek yerine, yemek soğumadan yiyelim.
- You suggested that we do that tomorrow instead of today.
- Bunu bugün yerine yarın yapmamızı önerdin.
- I think we should hire Tom instead of Mary.
- Bence Mary yerine Tom'u işe almalıyız.
- Instead of beating around the bush, Jones got straight to the point.
- Jones lafı dolandırmak yerine doğrudan konuya girdi.
- Let's play cards instead of watching television.
- TV izlemek yerine iskâmbil oynayalım.
- He could show his feeling with music instead of words.
- Duygularını kelimeler yerine müzikle gösterebilirdi.
- We should appeal to reason instead of resorting to violence.
- Şiddete başvurma yerine aklımızı kullanmalıyız.
- Instead of going to Boston, I'll go to Chicago.
- Boston'a gitmek yerine, Chicago'ya gideceğim.
- Young men often wear T-shirts instead of shirts.
- Genç erkekler gömlek yerine sıklıkla tişört giyerler.
- Let's go by train instead of by bus.
- Otobüs yerine trenle gidelim.
- Instead of posting here, use Twitter.
- Buraya yazmak yerine Twitter'ı kullan.
- Tom called Mary instead of John.
- Tom, John yerine Mary'yi aradı.
- He went fishing instead of playing tennis.
- Tenis oynamak yerine balık tutmaya gitti.
- I'd suggest you order beef instead of chicken.
- Tavuk eti yerine sığır eti sipariş etmeni öneririm.
- Instead of eating vegetables, he puts them in a blender and drinks them.
- Sebze yemek yerine, onları blender'a koyup içiyor.
- Instead of eating real food, we just ate junk food all day.
- Gerçek yemek yerine bütün gün abur cubur yedik.
- I think we should have turned left at that last intersection instead of right.
- Bence son kavşaktan sağa dönmek yerine sola dönmeliydik.
- If you slack instead of typing, you'll never finish the book.
- Yazmak yerine kaytarırsan, kitabı asla bitiremezsin.
- He went instead of his dad.
- Babasının yerine o gitti.
- The child cries instead of laughing.
- Çocuk gülmek yerine ağlıyor.
- Tom went there instead of Mary.
- Mary'nin yerine Tom gitti.
- I wanted Mary to go out with me instead of Tom.
- Tom yerine Mary'nin benimle çıkmasını istiyordum.
- True artists scorn nothing; they force themselves to understand instead of judging.
- Gerçek sanatçılar hiçbir şeyi küçümsemezler; kendilerini yargılamak yerine anlamaya zorlarlar.
- I always travel with travelers' checks instead of cash.
- Her zaman nakit yerine seyahat çekleriyle seyahat ederim.
- If you slack instead of typing, you'll never finish the book.
- Yazmak yerine kaytarırsan, kitabı asla bitirmeyeceksin.
- She's vegetarian, so she ate tofu instead of turkey.
- Vejetaryen olduğu için hindi yerine tofu yedi.
- People work to live, instead of living to work.
- İnsanlar çalışmak için yaşama yerine yaşamak için çalışıyorlar.
- If I could be that guy instead of me.
- Benim yerime o adam olabilsem.
- He stayed at home all day instead of going out.
- Dışarı çıkmak yerine tüm gün evde oturdu.
- As for me, instead of trying to be a cool, international man, I would like to be an open-minded earth person.
- Bana gelince, uluslar arası klas bir insan olmaya çabalamak yerine, açık fikirli bir dünya insanı olmak istiyorum.
- In my opinion I deserve a love sentence instead of a life sentence.
- Bence müebbet hapis yerine aşk cezasını hak ediyorum.
- Will you drink wine instead of milk?
- Süt yerine şarap mı içeceksiniz?
- Instead of returning home, come with us.
- Eve dönmek yerine, bizimle gel.
- Instead of doing what he was supposed to do, Tom went fishing.
- Tom yapması gerekeni yapmak yerine balık tutmaya gitti.
- Instead of going back to the party, why don't we go to my place?
- Partiye geri dönmek yerine, neden benim evime gitmiyoruz?
- I use wet wipes instead of toilet paper.
- Tuvalet kağıdı yerine ıslak mendil kullanıyorum.
- Instead of sending somebody on your behalf, you had better go and speak in person.
- Adınıza birini göndermek yerine gidip yüz yüze konuşsanız daha iyi olur.
- Tom puts stevia in his coffee instead of sugar.
- Tom kahvesine şeker yerine stevya koyuyor.
- Use lemon juice instead of vinegar.
- Sirke yerine limon suyu kullan.
- Many people prefer to cook with butter instead of oil.
- Birçok insan yağ yerine tereyağı ile yemek yapmayı tercih ediyor.
- Let's play cards instead of watching television.
- Televizyon izlemek yerine kağıt oynayalım.
- Can Tom do that instead of me?
- Bunu benim yerime Tom yapabilir mi?
- He took honey instead of sugar.
- O şeker yerine bal aldı.
- I think Tom is the person who should be doing this instead of me.
- Sanırım Tom benim yerime bunu yapıyor olması gereken kişi.
- Instead of waiting for Tom, let's eat now before the food gets cold.
- Tom'u beklemek yerine, yemek soğumadan önce şimdi yiyelim.
- Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o sopadan daha önemli, bu yüzden kolunuzu kullanmak yerine sopayı kullanın.
- Why did you side with him instead of me?
- Niçin benim yerime onu destekledin?
- Let's go to that fancy restaurant for dinner instead of lunch.
- Öğle yemeği yerine akşam yemeği için o lüks restorana gidelim.
- Let's eat outside instead of in our tents.
- Çadır yerine dışarıda yiyelim.
- He chose to live in Tokyo instead of Osaka.
- Osaka yerine Tokyo'da yaşamayı seçti.
- Tom blamed Mary instead of himself.
- Tom kendisi yerine Mary'yi suçladı.
- It is best to use plastic chopsticks to eat and wash later, instead of using disposable chopsticks.
- Yemek yerken tek kullanımlık çubuklar yerine plastik çubuklar kullanmak ve daha sonra yıkamak en iyisidir.
- Instead of fresh cream, you can use ricotta or mascarpone.
- Taze krema yerine ricotta veya mascarpone kullanabilirsin.
- I usually use a credit card instead of cash.
- Genellikle nakit yerine kredi kartı kullanırım.
- I try to watch live TV as much as possible instead of recordings.
- Kayıtlar yerine mümkün olduğunca canlı TV izlemeye çalışıyorum.
- Tom might know that I was in Boston for only three days, instead of three months.
- Tom, Boston'da üç ay yerine sadece üç gün kaldığımı biliyor olabilir.
- We planted peanuts instead of cotton.
- Pamuk yerine fıstık ektik.
- Go out and get some fresh air instead of watching TV.
- TV izlemek yerine dışarı çık ve biraz temiz hava al .
- Instead of watching television, the children played outside.
- Televizyon seyretmek yerine, çocuklar dışarıda oynadılar.
- I will play Sudoku then instead of continuing to bother you.
- Öyleyse seni rahatsız edip durmak yerine Sudoku oynayacağım.
- Tom puts stevia in his coffee instead of sugar.
- Tom kahvesine şeker yerine şeker otu koyar.
- Instead of going himself, he sent his brother in his place.
- Kendi gitmek yerine kardeşini gönderdi.
- I would like you to go instead of me.
- Benim yerime senin gitmeni istiyorum.
- I'm definitely the person who should be doing this instead of Tom.
- Tom'un yerine bunu yapması gereken kişi kesinlikle benim.
- Tom went there instead of Mary.
- Mary'nin yerine oraya Tom gitti.
- Instead of a response, he shook his head no.
- Cevap vermek yerine başını hayır anlamında salladı.
- If I could be that guy instead of me.
- Benim yerime o adam olabilseydim.
- Instead of going myself, I sent a gift.
- Kendim gitmek yerine bir hediye gönderdim.
- Instead of ink, there was some unidentified liquid in the bottle.
- Şişede mürekkep yerine tanımlanamayan bir sıvı vardı.
- You should travel while you're young instead of spending time in front of the computer.
- Gençken bilgisayarın önünde zaman harcamak yerine seyahat etmelisin.
- Will you drink wine instead of milk?
- Süt yerine şarap içer misin?
- They shake hands instead of bowing.
- Başla selamlama yerine tokalaştılar.
- Instead of stopping, the rain increased.
- Yağmur durmak yerine arttı.
- Instead of going ashore, we stayed on the ship.
- Kıyıya çıkmak yerine gemide kaldık.
- I went there instead of my father.
- Babam yerine oraya ben gittim.
- Yesterday she stayed at home instead of going out.
- Dün dışarı çıkmak yerine evde kaldı.
- When we have a family argument, my husband always sides with his mother instead of me.
- Aile kavgası olduğunda kocam her zaman benim yerime annesinin tarafını tutuyor.
- Instead of eating here, let's go home.
- Burada yemek yerine, eve gidelim.
- Would you use a scythe instead of a lawnmower?
- Bir çim biçme makinesi yerine bir tırpan kullanır mısın?
- Let's take a rest in the garden instead of indoors.
- İçeride dinlenmek yerine bahçede dinlenelim.
- I drink coffee instead of milk.
- Süt yerine kahve içiyorum.
- Instead of three pâté, I'll give you six.
- Sana üç börek yerine altı börek vereceğim.
- Instead of coffee he gave me tea with sugar, but without cream.
- O bana kahve yerine şekerli çay verdi fakat kremasız.
- Tom tried to sell his old VCR instead of throwing it away, but no one would buy it, so he ended up throwing it away.
- Tom eski VCR'ını atmak yerine satmaya çalıştı ama kimse almadı, o da sonunda çöpe attı.
- Instead of going to Boston, I'll go to Chicago.
- Boston'a gitmek yerine Chicago'ya gideceğim.
- Instead of fewer accidents there are more.
- Daha az kaza yerine daha çok kaza oluyor.
- I'll take onion rings instead of fries.
- Patates kızartması yerine soğan halkası alacağım.
- Go out and have a good time once in a while instead of just studying all the time.
- Sürekli ders çalışmak yerine arada bir dışarı çıkın ve iyi vakit geçirin.
- Let's fly to Boston instead of driving.
- Arabayla gitmek yerine Boston'a uçalım.
- Instead of complaining, maybe Tom should just help us do it correctly.
- Şikayet etmek yerine, belki de Tom'un doğru şekilde yapmamıza yardım etmesi gerek.
- Boggle is a game that uses dice with letters instead of numbers.
- Boggle sayılar yerine harflerle zar kullanan bir oyundur.
- I wanted Mary to go out with me instead of Tom.
- Tom yerine Mary'nin benimle çıkmasını istedim.
- He was so busy that he sent his son instead of going himself.
- O kadar meşguldü ki kendi gitmek yerine oğlunu gönderdi.
- Instead of being here to work, you get the sense that he's simply a permanent fixture here.
- Çalışmak için burada olmak yerine, burada kalıcı bir demirbaş olduğu hissine kapılıyorsunuz.
- Tom uses honey instead of sugar.
- Tom şeker yerine bal kullanıyor.
- Instead of preparing a dinner by candlelight, she put her boyfriend up for auction on eBay.
- Mum ışığı yanında akşam yemeği hazırlama yerine o, eBay'da açık artırma için erkek arkadaşını satışa sundu.
- Instead of eating real food, we just ate junk food all day.
- Gerçek yemek yeme yerine, sadece tüm gün abur cubur yedik.
- I stayed at home instead of going out.
- Dışarı çıkmak yerine evde kaldım.
- I'll get my son to go instead of going myself.
- Ben kendim gitmek yerine oğlumu göndereceğim.
- Many of my friends preferred to study German instead of Spanish.
- Arkadaşlarımın çoğu İspanyolca yerine Almanca öğrenmeyi tercih etti.
- When we have a family argument, my husband always sides with his mother instead of me.
- Ailede bir tartışma yaşadığımızda, kocam her zaman benim yerime annesinin tarafını tutar.
- Instead of going to school, he stayed at home.
- Okula gitmek yerine evde kaldı.
- Tom uses honey instead of sugar.
- Tom şeker yerine bal kullanır.
- I wanted Mary to look at me instead of Tom.
- Mary'nin Tom yerine bana bakmasını istedim.
- Instead of him, my brother was arrested.
- Onun yerine kardeşim tutuklandı.
- Instead of deleting your sentences, how about making them better?
- Cümlelerinizi silmek yerine, daha iyi hale getirmeye ne dersiniz?
- She will attend the meeting instead of me.
- Toplantıya benim yerime o katılacakmış.
- I always buy fresh vegetables instead of frozen ones.
- Dondurulmuş sebze yerine her zaman taze sebze alırım.
- John stayed in bed all day instead of going to work.
- John işe gitmek yerine bütün gün yattı.
Show More (438)
|