1 |
invade |
işgal etmek |
v. |
|
- The troops invaded the town at dawn.
- Birlikler şafak vakti kasabayı işgal etti.
- In 1990, the Iraqi regime chose, however, to invade the small defenceless neighbouring country of Kuwait.
- Ancak 1990 yılında Irak rejimi, savunmasız küçük komşu ülke Kuveyt'i işgal etmeyi seçti.
- At least they have said that they will not invade the Netherlands.
- En azından Hollanda'yı işgal etmeyeceklerini söylediler.
- In August 1990, Iraq invaded Kuwait.
- Ağustos 1990'da Irak Kuveyt'i işgal etti.
- People shouldn't be allowed to invade countries whose names they can't pronounce correctly.
- İnsanların isimlerini doğru telaffuz edemedikleri ülkeleri işgal etmelerine izin verilmemeli.
- The Germans planned to destroy the Royal Air Force and invade Britain.
- Almanlar Kraliyet Hava Kuvvetleri'ni yok edip İngiltere'yi işgal etmeyi planlıyordu.
- Hitler invaded Poland in 1939.
- Hitler, Polonya'yı 1939'da işgal etti.
- Italy invaded Ethiopia in 1935.
- İtalya 1935'te Etiyopya'yı işgal etti.
- The Vandals invaded North Africa in the fifth century A.D.
- Vandallar MS 5. yüzyılda Kuzey Afrika'yı işgal ettiler.
- Tom doesn't like it when people invade his personal space by standing too close to him.
- Tom, insanların kendisine çok yakın durarak kişisel alanını işgal etmesinden hoşlanmıyor.
- The Germans planned to destroy the Royal Air Force and invade Britain.
- Almanlar Kraliyet Hava Kuvvetlerini imha etmeyi ve İngiltere'yi işgal etmeyi planladılar.
- A few months later, Israel invaded Egypt.
- Birkaç ay sonra İsrail Mısır'ı işgal etti.
- A lot of tourists invaded the island.
- Birçok turist adayı işgal etti.
- Bush never invaded Iraq.
- Bush Irak'ı asla işgal etmedi.
- The Umayyad armies invaded Spain in 711.
- Emevi orduları 711 yılında İspanya'yı işgal etti.
- They invaded the country with tanks and guns.
- Tanklar ve silahlarla ülkeyi işgal ettiler.
- The Normans invaded England in 1066.
- Normanlar 1066'da İngiltere'yi işgal etti.
- Italy invaded Ethiopia in 1935.
- İtalya 1935 yılında Etiyopya'yı işgal etti.
- A lot of tourists invaded the island.
- Çok sayıda turist adayı işgal etti.
- Invading Iraq was the worst foreign policy decision ever made by an American president.
- Irak'ı işgal etmek bir Amerikan başkanı tarafından verilmiş en kötü dış politika kararıydı.
- Nazi Germany invaded Poland in September 1939.
- Nazi Almanyası Eylül 1939'da Polonya'yı işgal etti.
- Washington knows very well that invading Iran would be extremely costly and probably doomed to failure.
- Washington, İran'ı işgal etmenin son derece maliyetli ve muhtemelen başarısızlığa mahkum olduğunu çok iyi biliyor.
- Hitler invaded Poland in 1939.
- Hitler, 1939'da Polonya'yı işgal etti.
- Armies invaded and conquered the enemy territory.
- Ordular düşman topraklarını işgal etti ve fethetti.
- The Vandals invaded North Africa in the fifth century A.D.
- Vandallar Kuzey Afrika'yı M.S. 5. yüzyılda işgal etti.
- It would have been much better if the Spanish hadn't invaded Latin America.
- İspanyollar Latin Amerika'yı işgal etmeseydi çok daha iyi olurdu.
- It would have been much better if the Spanish hadn't invaded Latin America.
- İspanya, Latin Amerika'yı işgal etmeseydi, çok daha iyi olurdu.
- In 1950, North Korea invaded South Korea.
- 1950'de Kuzey Kore, Güney Kore'yi işgal etti.
Show More (25)
|
2 |
invade |
istila etmek |
v. |
|
- The toxins that invade your body can cause damage to various organs.
- Vücudunuzu istila eden toksinler çeşitli organlarda hasara neden olabilir.
- The toxins that invade your body can cause damage to various organs.
- Vücudunuzu istila eden toksinler çeşitli organlara zarar verebilir.
- Tom doesn't like it when people invade his personal space by standing too close to him.
- İnsanlar ona çok yakın durarak onun kişisel alanını istila ettiğinde Tom bunu sevmez.
- Computers have invaded every field.
- Bilgisayarlar her alanı istila etmiştir.
- Some people think that Earth will be invaded by aliens.
- Bazı insanlar Dünya'nın uzaylılar tarafından istila edileceğini düşünüyor.
- We cannot let these foreign words invade our language.
- Bu yabancı kelimelerin dilimizi istila etmesine izin veremeyiz.
- The kingdom was invaded by the enemy.
- Krallık, düşman tarafından istila edildi.
- The Umayyad armies invaded Spain in 711.
- Emevi orduları 711'de İspanya'yı istila etti.
- The Normans invaded England in 1066.
- Normanlar 1066'da İngiltere'yi istila ettiler.
- We've been invaded.
- Biz istila edildik.
- Our language is being invaded by foreign words.
- Dilimiz yabancı kelimelerle istila ediliyor.
- Washington knows very well that invading Iran would be extremely costly and probably doomed to failure.
- Washington, İran’ı istila etmenin aşırı maliyetli olacağını ve muhtemelen başarısızlığa mahkum olacağını çok iyi biliyor.
- We cannot let these foreign words invade our language.
- Bu yabancı sözcüklerin dilimizi istila etmesine izin veremeyiz.
- Giant snails have invaded Florida.
- Dev salyangozlar Florida'yı istila etmiş.
- Our language is being invaded by foreign words.
- Dilimiz yabancı kelimeler tarafından istila ediliyor.
- People shouldn't be allowed to invade countries whose names they can't pronounce correctly.
- İnsanların isimlerini düzgün telaffuz edemedikleri ülkeleri istila etmesine izin verilmemelidir.
- Giant snails have invaded Florida.
- Dev salyangozlar Florida'yı istila ettiler.
- In 1950, North Korea invaded South Korea.
- 1950'de Kuzey Kore Güney Kore'yi istila etti.
- They invaded the country with tanks and guns.
- Onlar ülkeyi tanklarla ve tabancalarla istila etti.
- European green crabs are invading North America.
- Avrupa yeşil yengeçleri Kuzey Amerika'yı istila ediyor.
- Animals invaded the houses.
- Hayvanlar evleri istila etti.
Show More (18)
|
3 |
invade |
ihlal etmek |
v. |
|
- He invades the privacy of others.
- Başkalarının mahremiyetini ihlal eder.
- He invades the privacy of others.
- O, başkalarının gizliliğini ihlal ediyor.
- You must not invade the privacy of others.
- Diğerlerinin mahremiyetini ihlal etmemelisin.
- You must not invade the privacy of others.
- Başkalarının mahremiyetini ihlal etmemelisiniz.
Show More (1)
|
4 |
invade |
akın etmek |
v. |
|
- A group of teenagers invaded backstage.
- Bir grup genç kulise akın etti.
Show More (-2)
|
5 |
invade |
zorla girmek |
v. |
|
- You have no right to invade my private life.
- Özel hayatıma zorla girmeye hakkınız yok.
Show More (-2)
|
6 |
invade |
ele geçirmek |
v. |
|
- Kornilov would use the most backward of the armed forces to invade the capital city, Petrograd, and take power.
- Kornilov, başkent Petrograd'ı işgal etmek ve iktidarı ele geçirmek için silahlı kuvvetlerin en gerisini kullanacaktır.
Show More (-2)
|