|
- Griffen's irrational answer was surprising.
- Griffen'ın mantıksız cevabı şaşırtıcıydı.
- This argument is irrational and lacks objectivity.
- Bu argüman mantıksızdır ve objektiflikten yoksundur.
- Altogether this is an ill-conceived, irrational and ultimately unnecessary piece of legislation.
- Sonuç olarak bu, kötü düşünülmüş, mantıksız ve nihayetinde gereksiz bir mevzuat parçasıdır.
- Altogether this is an ill-conceived, irrational and ultimately unnecessary piece of legislation.
- Bütünüyle bu, kötü tasarlanmış, mantıksız ve nihayetinde gereksiz bir mevzuat parçasıdır.
- Behaviour which is apparently irrational usually has an explanation.
- Görünüşte mantıksız olan davranışların genellikle bir açıklaması vardır.
- Knowing all this, why would President Bush take this irrational decision?
- Tüm bunları bilen Başkan Bush neden bu mantıksız kararı aldı?
- This option would be environmentally dishonest and economically irrational.
- Bu seçenek çevresel açıdan dürüst ve ekonomik açıdan mantıksız olacaktır.
- President Bush's decision to impose steel tariffs is irrational.
- Başkan Bush'un çelik tarifeleri uygulama kararı mantıksızdır.
- This argument is irrational and lacks objectivity.
- Bu tartışma mantıksızdır ve objektiflikten yoksundur.
- Humans are fundamentally irrational.
- İnsanlar temelde mantıksızdır.
- Tom is being irrational.
- Tom mantıksız davranıyor.
- He's stupid and irrational.
- O aptal ve mantıksız.
- Tom was irrational.
- Tom mantıksızdı.
- She's jealous and irrational.
- Kız kıskanç ve mantıksız.
- You're being irrational.
- Sen mantıksız davranıyorsun.
- She's jealous and irrational.
- O kıskanç ve mantıksız.
- It's completely irrational.
- Bu tamamen mantıksız.
- He's jealous and irrational.
- O kıskanç ve mantıksız.
- It's completely irrational.
- Tamamen mantıksız.
- You're being completely irrational.
- Tamamen mantıksız davranıyorsun.
- You're being irrational.
- Mantıksız davranıyorsun.
Show More (18)
|