1 |
jewellery |
mücevher |
n. |
|
- Fadil promised Layla money, cars, and jewellery.
- Fadıl Leyla'ya para, araba ve mücevher sözü verdi.
- Someone broke into Mary's flat and stole her jewellery.
- Birisi Mary'nin dairesine girip mücevherlerini çalmış.
- At the moment, platinum jewellery is in fashion.
- Şu anda platin mücevherler moda.
- Fadil pawned the jewellery.
- Fadıl mücevherleri rehin verdi.
- Mary is a jewellery maker.
- Mary bir mücevher yapımcısı.
- Linda had some jewellery on her.
- Linda'nın üzerinde bazı mücevherler vardı.
- Fadil pawned the jewellery.
- Fadıl mücevheri rehin verdi.
- She doesn't wear that jewellery in public.
- O mücevheri herkesin içinde takmıyor.
- Someone broke into Mary's flat and stole her jewellery.
- Biri Mary'nin dairesine zorla girdi ve onun mücevherlerini çaldı.
- Linda had some jewellery on her.
- Linda'nın üzerinde birkaç mücevher vardı.
- Sami pawned the jewellery.
- Sami mücevherleri rehin verdi.
- Mary is a jewellery maker.
- Mary bir mücevher yapımcısıdır.
Show More (9)
|
2 |
jewellery |
takı |
n. |
|
- At the moment, platinum jewellery is in fashion.
- Şu anda platin takı moda.
Show More (-2)
|
3 |
jewellery |
mücevherat |
n. |
|
- Fadil promised Layla money, cars, and jewellery.
- Fadıl, Leyla'ya para, araba ve mücevherat sözü verdi.
Show More (-2)
|