| 1 |
let on |
belli etmek |
v. |
|
- Don't let on I'm here.
- Burada olduğumu belli etme.
- You don't want to let on how rich you really are.
- Ne kadar zengin olduğunu belli etmek istemiyorsun.
- He let on that he was a lawyer.
- Avukat olduğunu belli etti.
- Tom didn't let on that he knew about the surprise party.
- Tom sürpriz partiyi bildiğini belli etmedi.
- You don't want to let on how rich you really are.
- Gerçekten ne kadar zengin olduğunu belli etmek istemiyorsun.
- You don't want to let on how smart you really are.
- Ne kadar zeki olduğunu belli etmek istemiyorsun.
- Tom didn't let on that he knew about the surprise party.
- Tom sürpriz partiden haberdar olduğunu belli etmedi.
Show More (4)
|
| 2 |
let on |
söylemek |
v. |
|
- I'm sure she knows more than she's letting on.
- Eminim söylediğinden daha fazlasını biliyordur.
- She knows more than she's letting on.
- Söylediğinden daha fazlasını biliyor.
- He let on that he was a lawyer.
- Ona bir avukat olduğunu söyledi.
- Tom knows more than he's letting on.
- Tom söylediğinden daha fazlasını biliyor.
- Tom knows a lot more than he lets on.
- Tom söylediğinden çok daha fazlasını biliyor.
- Tom knew more than he was letting on.
- Tom söylediğinden daha fazlasını biliyordu.
Show More (3)
|
| 3 |
let on |
açıklamak |
v. |
|
- I'm sure she knows more than she's letting on.
- Onun açıkladığından daha fazlasını bildiğine eminim.
- Tom knows a lot more than he lets on.
- Tom, açıkladığından çok daha fazlasını biliyor.
Show More (-1)
|
