1 |
loan |
kredi |
n. |
|
- I have paid off my student loans.
- Öğrenci kredilerimi geri ödeyerek kapattım.
- Consequently, we, in Parliament, are debating the Commission's original proposal for a 65% loan guarantee.
- Sonuç olarak Parlamentoda Komisyonun %65 kredi garantisine ilişkin ilk teklifini görüşüyoruz.
- The reform process is suffering from constant setbacks and the IMF has refused to grant any more loans.
- Reform süreci sürekli aksaklıklardan muzdariptir ve IMF daha fazla kredi vermeyi reddetmiştir.
- The basic agreement in the Council has reduced the donation to 75 million, leaving the rest for loans.
- Konsey'deki temel anlaşma, bağışı 75 milyona indirerek geri kalanını kredilere bıraktı.
- The Community budget is protected as regards loans granted to third countries by the Guarantee Fund Mechanism.
- Topluluk bütçesi, Garanti Fonu Mekanizması tarafından üçüncü ülkelere verilen kredilere ilişkin olarak korunmaktadır.
- Of course, we intend to extend the mandate which allows Yugoslavia to receive EIB loans.
- Elbette Yugoslavya'nın AYB kredisi almasına olanak tanıyan yetki süresini uzatma niyetindeyiz.
- There must be an increase in the future Member States' share of the total loans.
- Gelecekte Üye Devletlerin toplam kredilerdeki payında bir artış olmalıdır.
- The principle of taking into account corporate risks in loan pricing is a sound one.
- Kredi fiyatlandırmasında kurumsal risklerin dikkate alınması ilkesi sağlam bir ilkedir.
- If Russia fails to propose projects that fulfil the bank's criteria the loans will not have to be granted.
- Rusya'nın bankanın kriterlerini karşılayan projeler önermemesi halinde kredi verilmeyecek.
- There is a ceiling for EU loan guarantees, which is formed by a special Guarantee Fund.
- AB kredi garantileri için özel bir Garanti Fonu tarafından oluşturulan bir tavan vardır.
- The majority of appropriations have already been used and even paid back by the borrowers of the loans.
- Ödeneklerin büyük bir kısmı zaten kullanılmış ve hatta kredi alanlar tarafından geri ödenmiştir.
- We hope to gradually bring this figure up to a quarter of the total volume of our loans.
- Bu rakamı kademeli olarak kredilerimizin toplam hacminin dörtte birine çıkarmayı umuyoruz.
- Russia has therefore been treated differently from other recipients of EU loan guarantees.
- Bu nedenle Rusya, AB kredi garantilerinin diğer alıcılarından farklı muamele görmüştür.
- Another problem I have relates to the reduction in loans for food and humanitarian aid by EUR 55 million.
- Bir başka sorunum da gıda ve insani yardım kredilerinin 55 milyon Avro azaltılmasıyla ilgilidir.
- Various Members also want pre-trade transparency extended to loan bonds.
- Çeşitli Üyeler ayrıca işlem öncesi şeffaflığın kredi tahvillerine de genişletilmesini istiyor.
- The bank is imposing the criteria according to which the loans are to be granted.
- Banka, kredilerin hangi kriterlere göre verileceğini belirlemektedir.
- The scope for this loan to Russia is really created simply through our not successfully implementing other commitments.
- Rusya'ya verilen bu kredinin kapsamı gerçekten de diğer taahhütleri başarıyla yerine getirmememizden kaynaklanmaktadır.
- Why not fund the TENs through a major European loan?
- Neden TEN'leri büyük bir Avrupa kredisiyle finanse etmiyorsunuz?
- Over EUR 13 billion of loans have already been approved within the context of this initiative.
- Bu girişim kapsamında halihazırda 13 milyar Euro'nun üzerinde kredi onaylanmıştır.
- We are providing a loan fund of EUR 10 million for small- and medium-sized enterprises.
- Küçük ve orta ölçekli işletmeler için 10 milyon Avro tutarında bir kredi fonu sağlıyoruz.
- However, the Union has fixed a ceiling for the loans it guarantees.
- Ancak Birlik, garanti ettiği krediler için bir tavan belirlemiştir.
- Parliament has not called into question the matter of loans to Russia.
- Parlamento Rusya'ya verilen krediler konusunu gündeme getirmemiştir.
- Parliament has not called into question the matter of loans to Russia.
- Parlamento Rusya'ya verilen krediler konusunu sorgulamamıştır.
- Over EUR 13 billion of loans have already been approved within the context of this initiative.
- Bu girişim kapsamında 13 milyar Euro'nun üzerinde kredi onaylanmıştır.
- Work is continuing to develop an appropriate treatment for loans of this type.
- Bu tür krediler için uygun bir uygulama geliştirmek üzere çalışmalar devam etmektedir.
- The recipients of loans benefit from the EU guarantees in the form of interest rates that are lower than market rates.
- Kredi alanlar, AB garantilerinden piyasa oranlarından daha düşük faiz oranları şeklinde faydalanmaktadır.
- You will find no solution other than a European loan.
- Avrupa kredisinden başka bir çözüm bulamayacaksınız.
- Today, most EIB loans go to different types of regional development project within the EU.
- Bugün AYB kredilerinin çoğu AB içindeki farklı türdeki bölgesel kalkınma projelerine gitmektedir.
- A thorough evaluation needs to be made of the actual impact of the loans.
- Kredilerin gerçek etkisi konusunda kapsamlı bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
- The current EUR 300 million, of which 225 is loans and 75 is grants is proving insufficient.
- Halihazırda 225'i kredi ve 75'i hibe olmak üzere 300 milyon Avro yetersiz kalmaktadır.
- It collects every last cent of the loans which it grants.
- Verdiği kredilerin son kuruşuna kadar tahsil eder.
- Why not fund the TENs through a major European loan?
- Neden Trans-Avrupa Ulaştırma Ağlarını büyük bir Avrupa kredisiyle finanse etmiyorsunuz?
- In fact, we believe that Euratom loans are an appropriate instrument.
- Aslında Euratom kredilerinin uygun bir araç olduğuna inanıyoruz.
- In fact, we believe that the Euratom loans are an appropriate instrument.
- Aslında Euratom kredilerinin uygun bir araç olduğuna inanıyoruz.
- Lastly, what advantage do we gain by having the Commission and not the European Central Bank supervising these loans?
- Son olarak bu kredileri Avrupa Merkez Bankası'nın değil de Komisyonun denetlemesinin bize ne gibi bir faydası olacak?
- Moreover, the organizations that give the loans at once have become very popular lately.
- Üstelik kredileri anında veren kuruluşlar son zamanlarda çok popüler oldu.
- Moreover, the organizations that give the loans at once have become very popular lately.
- Ayrıca yakın zamanda, anında kredi veren kuruluşlar çok popüler hale geldi.
- An alternative method is to pay off the smallest loans first.
- Alternatif bir yöntem, önce en küçük kredileri kapatmaktır.
- What I need is a loan.
- İhtiyacım olan bir kredi.
- The bank loaned the company $1 million.
- Banka şirkete bir milyon dolar kredi verdi.
- You took out a loan in order to buy a car, didn't you?
- Araba almak için kredi çektiniz, değil mi?
- Tom has been trying to get a loan from a bank.
- Tom bir bankadan kredi almaya çalışıyordu.
- We took out a loan in order to buy a car.
- Araba almak için kredi çektik.
- Is this the first time you've applied for a loan?
- İlk defa mı kredi başvurusu yapıyorsun?
- Sami went to the bank to take a loan.
- Sami kredi almak için bankaya gitti.
- Tom took out a loan in order to buy a car.
- Tom bir araba almak için kredi çekti.
- Mary took out a loan in order to buy a car.
- Mary araba almak için kredi çekti.
- Tom took out a loan in order to buy a car.
- Tom bir araba satın almak için bankadan kredi çekti.
- Do you still need a loan?
- Hâlâ bir krediye ihtiyacın var mı?
- His loan request was turned down.
- Kredi talebi reddedildi.
- I got a loan from the bank.
- Bankadan kredi aldım.
- We got the loan.
- Krediyi aldık.
- We're going to need a loan.
- Bir krediye ihtiyacımız olacak.
- Tom took out a loan from the bank, so he could buy a house.
- Tom ev alabilmek için bankadan kredi çekti.
- The loan bears an 8% interest.
- Kredinin %8 faizi var.
- I think you'll need a loan.
- Sanırım krediye ihtiyacın olacak.
- Sami took a loan from the bank.
- Sami bankadan kredi aldı.
- We've decided to give you the loan you requested.
- İstediğiniz krediyi size vermeye karar verdik.
- Tom is going to need a loan.
- Tom'un krediye ihtiyacı olacak.
- The bank loaned him 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar kredi verdi.
- Tom's loan request was turned down.
- Tom'un kredi talebi geri çevrildi.
- Did you get the loan?
- Kredi aldın mı?
- The loan bears an 8% interest.
- Kredi %8 faizli.
- I knew that Tom wouldn't be able to get the loan.
- Tom'un kredi alamayacağını biliyordum.
- I took out a loan in order to buy a car.
- Araba almak için kredi çektim.
- Mary is struggling to pay back her student loans.
- Mary öğrenci kredilerini geri ödemek için mücadele ediyor.
- Do you still need a loan?
- Hala krediye ihtiyacın var mı?
- Can you pay off your loans in a year?
- Kredilerinizi bir yıl içinde ödeyebilir misiniz?
- Sami went to the bank to take a loan.
- Sami, kredi almak için bankaya gitti.
- Tom is struggling to pay back his student loans.
- Tom öğrenci kredilerini geri ödemek için mücadele ediyor.
- Tom hasn't yet paid back the loan.
- Tom henüz krediyi geri ödemedi.
- Tom has been trying to get a loan from a bank.
- Tom bankadan kredi almaya çalışıyor.
- I need a loan.
- Krediye ihtiyacım var.
- Did you get the loan?
- Krediyi alabildin mi?
- The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
- Hükümet, programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacaktır.
- The bank loaned the company one million dollars.
- Banka şirkete bir milyon dolar kredi verdi.
- The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
- Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.
- Tom certainly doesn't need a loan.
- Tom'un kesinlikle bir krediye ihtiyacı yok.
- I think I may have to get a loan.
- Sanırım kredi almak zorunda kalabilirim.
- Mary took out a loan in order to pay her debts.
- Mary borçlarını ödeyebilmek için kredi aldı.
- Tom asked for a loan from Mary.
- Tom Mary'den bir kredi istedi.
- He got a loan from the bank.
- O, bankadan bir kredi aldı.
- We need to apply to the bank for a loan.
- Bir kredi için bir bankaya başvurmamız gerekiyor.
- She couldn't convince him to ask for a loan.
- Bir kredi istemesi için onu ikna edemedim.
- What makes you think I need a loan?
- Bir krediye ihtiyacım olduğunu sana ne düşündürüyor?
- I think you'll need a loan.
- Bir krediye ihtiyacın olacağını düşünüyorum.
- This loan will carry very heavy interest.
- Bu kredinin faizi çok yüksek olacak.
- We're going to need a loan.
- Krediye ihtiyacımız olacak.
- I found it necessary to get a loan.
- Ben bir kredi almayı gerekli buldum.
- They refused to approve my loan.
- Kredimi onaylamayı reddettiler.
- The bank has loaned the company $1,000,000.
- Banka şirkete 1,000,000 dolar kredi verdi.
- I don't need a loan anymore.
- Artık bir krediye ihtiyacım yok.
- We need to apply to the bank for a loan.
- Kredi için bankaya başvurmamız gerekiyor.
- I don't need a loan anymore.
- Artık krediye ihtiyacım yok.
- Tom's loan request was turned down.
- Tom'un kredi talebi reddedildi.
- Tom said that he needs a loan.
- Tom krediye ihtiyacı olduğunu söyledi.
- Sami took a loan from the bank.
- Sami bankadan bir kredi aldı.
- The loan carries 5.5% interest.
- Kredi %5,5 faizli.
- They took out a loan in order to buy a car.
- Araba almak için kredi çektiler.
- You can get a loan from a bank.
- Bir bankadan kredi alabilirsin.
- I no longer need a loan.
- Artık krediye ihtiyacım yok.
- Tom certainly won't ever get another loan from me.
- Tom kesinlikle benden bir daha kredi alamayacak.
- He took out a loan in order to buy a car.
- Araba almak için kredi çekti.
- His loan request was turned down.
- Kredi talebi kabul edilmedi.
- They would not approve my loan.
- Kredimi onaylamadılar.
- A mortgage is a kind of loan that people can use to buy a house.
- İpotek, insanların bir ev satın almak için kullanabilecekleri bir tür kredidir.
- Can you pay off your loans in a year?
- Kredini bir yılda kapatabilir misin?
- He got a loan from the bank.
- Bankadan kredi aldı.
- They would not approve my loan.
- Kredimi onaylamayacaklardı.
- What makes you think I need a loan?
- Krediye ihtiyacım olduğunu sana düşündüren ne?
- I no longer need a loan.
- Artık bir krediye ihtiyacım yok.
- Tom paid off his student loans.
- Tom öğrenci kredilerini ödedi.
- Tom got a loan from the bank.
- Tom bankadan kredi aldı.
- I'll need a loan.
- Krediye ihtiyacım olacak.
- She took out a loan in order to buy a car.
- Araba almak için kredi çekti.
- We must ask the bank for the loan.
- Bankadan kredi istemeliyiz.
- Tom's loan request was turned down.
- Tom'un kredi başvurusu reddedildi.
- He receives subsidised student loans.
- O, öğrenci kredileri için sübvanse aldı.
Show More (115)
|
2 |
loan |
borç |
n. |
|
- I haven't got the nerve to ask you for a loan.
- Senden borç isteyecek cesaretim yok.
- He wants to pay off his loan.
- Borcunu ödemek istiyor.
- They said they'd loan me the money.
- Bana borç para vereceklerini söylediler.
- We'll have to pay back that loan one way or another.
- O borcu öyle ya da böyle geri ödemek zorundayız.
- Tom asked Mary for a loan.
- Tom Mary'den borç para istedi.
- I want to pay off my loan.
- Borcumu ödemek istiyorum.
- Do you know Tom well enough to ask him for a loan?
- Tom'u borç isteyecek kadar iyi tanıyor musun?
- I think it's a bad idea to loan Tom money.
- Sanırım Tom'a borç para vermek kötü bir fikir.
- Tom says he'd be willing to loan us some money.
- Tom bize biraz borç para verebileceğini söyledi.
- Could you loan money to my brother?
- Kardeşime borç para verebilir misin?
- If you loan me money, I'll be grateful to you.
- Bana borç para verirsen, sana minnettar olurum.
- I think I may have to get a loan.
- Sanırım borç almak zorunda kalabilirim.
- I haven't got the nerve to ask you for a loan.
- Senden borç istemeye cesaretim yok.
- Tom said he couldn't loan any money to Mary.
- Tom, Mary'ye borç para veremeyeceğini söyledi.
- Tom has a lot of guts asking Mary for a loan.
- Tom'un Mary'den borç istemeye cesareti çok.
- Tom should know better than to ask Mary for a loan.
- Tom Mary'den borç istemeyecek kadar akıllı olmalı.
- Nobody would loan me money.
- Kimse bana borç para vermedi.
- I got a loan from the bank.
- Bankadan borç aldım.
- All you need to do is ask him to pay the loan.
- Yapman gereken tek şey onun borcu ödemesini istemektir.
- Has Tom ever asked you to loan him money?
- Tom senden hiç borç para istedi mi?
- I should know better than to ask Tom for a loan.
- Tom'dan borç istememem gerektiğini bilmeliydim.
- It's not a loan.
- Bu bir borç değil.
- I told Tom I'd be willing to loan him some money.
- Tom'a ona biraz borç para vermeye hazır olacağımı söyledim.
- She couldn't convince him to ask for a loan.
- Onu borç istemeye ikna edemedi.
- I've asked Tom for a loan.
- Tom'dan borç istedim.
- Tom asked Mary for a loan.
- Tom Mary'den borç istedi.
- What I need is a loan.
- İhtiyacım olan şey bir borç.
- I'm sure Tom will loan you as much money as you need.
- Eminim Tom sana istediğin kadar borç para verecektir.
- If it's necessary to do so, I'll pay back my loan now.
- Gerekiyorsa borcumu şimdi öderim.
- Tom should know better than to ask Mary for a loan.
- Tom, Mary'den borç istememesi gerektiğini bilmeliydi.
- If you could loan me some money, I'd really appreciate it.
- Bana biraz borç para verebilirseniz, gerçekten minnettar olurum.
- Tom asked for a loan from Mary.
- Tom, Mary'den borç istedi.
- Tom convinced Mary to loan him some money.
- Tom, Mary'yi kendisine borç para vermesi için ikna etti.
- I think it's a bad idea to loan Tom money.
- Bence Tom'a borç para vermek kötü bir fikir.
- I don't need a loan anymore.
- Artık borç paraya ihtiyacım yok.
- Tom should know better than to ask Mary for a loan.
- Tom, Mary'den borç istememesi gerektiğini bilmeli.
- Tom hasn't yet paid back the loan.
- Tom henüz borcunu geri ödemedi.
- If it's necessary to do so, I'll pay back my loan now.
- Eğer öyle yapmak gerekli ise, borcumu şimdi geri ödeyeceğim.
- Tom wanted Mary to loan him some money.
- Tom, Mary'den ona borç para vermesini istedi.
- Tom has a lot of guts asking Mary for a loan.
- Tom'un Mary'den borç para istemeye cesareti var.
- Tom wants to pay off his loan.
- Tom borcunu ödemek istiyor.
- Do you know Tom well enough to ask him for a loan?
- Ondan borç para istemek için Tom'u yeterince tanıyor musun?
- Tom is still paying off that loan.
- Tom hâlâ o borcu ödüyor.
- All you need to do is ask him to pay the loan.
- Tek yapman gereken ondan borcunu ödemesini istemek.
- Tom certainly won't ever get another loan from me.
- Tom benden bir daha asla borç alamaz.
- Mary asked her family for a loan.
- Mary ailesinden borç istedi.
- I found it necessary to get a loan.
- Borç almak zorunda kaldım.
- Tom has a lot of guts asking Mary for a loan.
- Tom, Mary'den borç isteyecek kadar cesur.
- Can you loan him some money?
- Ona biraz borç para verebilir misin?
- It was hard for Tom to ask Mary for a loan.
- Tom için Mary'den borç istemek zordu.
- Tom certainly doesn't need a loan.
- Tom'un borca ihtiyacı olmadığı kesin.
Show More (48)
|
3 |
loan |
ödünç vermek |
v. |
|
- The museum loaned a couple of artifacts to our exhibition.
- Müze sergimiz için birkaç eser ödünç verdi.
- Please loan me your dictionary.
- Lütfen sözlüğünüzü ödünç verin.
- I'll loan you my dictionary.
- Sana sözlüğümü ödünç vereceğim.
- I wish I hadn't loaned Tom my car.
- Keşke Tom'a arabamı ödünç vermeseydim.
- Tom might be able to loan us the money we need.
- Tom bize ihtiyacımız olan parayı ödünç verebilir.
- Can you loan me a pen?
- Bana bir kalem ödünç verebilir misin?
- Please loan me your dictionary.
- Lütfen bana sözlüğünüzü ödünç verin.
- The bank loaned him 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- I'll loan you all the money you want.
- İstediğin tüm parayı sana ödünç vereceğim.
- Tom might be able to loan us the money we need.
- Tom ihtiyacımız olan parayı bize ödünç verebilir.
- The company asked the bank to loan them some money to buy new machinery.
- Şirket bankanın yeni makineler almak için onlara bir miktar para ödünç vermesini istedi.
- I'll loan you one if you want.
- İstersen sana bir tane ödünç veririm.
- I wish I hadn't loaned Tom my car.
- Keşke arabamı Tom'a ödünç vermeseydim.
- Tom loaned me that DVD.
- Tom bana o DVD'yi ödünç verdi.
- The bank loaned her 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
Show More (12)
|
4 |
loan |
borç vermek |
v. |
|
- He loaned me 10 dollars.
- Bana 10 dolar borç verdi.
- I loaned Tom all my money.
- Tom'a bütün paramı borç verdim.
- Tom refused to give me a loan.
- Tom bana borç vermeyi reddetti.
- I'll loan you all the money you want.
- Sana istediğin kadar borç veririm.
- Nobody would loan me money.
- Kimse bana para borç vermez.
- I'll loan you the money you want.
- İstediğin parayı sana borç veririm.
- The bank loaned her 500 dollars.
- Banka ona 500 dolar borç verdi.
- I loaned Tom some money.
- Tom'a biraz borç verdim.
- Would you consider giving me a small loan?
- Bana küçük bir borç vermeyi düşünür müsünüz?
- Can you loan me thirty dollars for a cab?
- Taksi için bana 30 dolar borç verebilir misin?
- Can you loan him some money?
- Ona biraz borç verebilir misin?
- I told Tom I'd be willing to loan him some money.
- Tom'a ona biraz borç verebileceğimi söyledim.
- Tom loaned Mary a dollar.
- Tom, Mary'ye bir dolar borç verdi.
- Can you loan me thirty dollars for a cab?
- Bir taksi için bana otuz dolar borç verebilir misin?
- Can you loan her some money?
- Ona biraz borç verebilir misin?
Show More (12)
|
5 |
loan |
ödünç |
n. |
|
- May I have the loan of your bike?
- Bisikletinizi ödünç alabilir miyim?
- English has many loan words from French.
- İngilizce Fransızcadan gelen birçok ödünç kelimeye sahiptir.
Show More (-1)
|
6 |
loan |
ödünç para vermek |
v. |
|
- Nobody would loan me money.
- Kimse bana ödünç para vermezdi.
- Tom says he'd be willing to loan us some money.
- Tom bize biraz ödünç para vermeye istekli olacağını söylüyor.
Show More (-1)
|
7 |
loan |
ödünç alınmış |
adj. |
|
- English has many loan words from French.
- İngilizcede Fransızcadan ödünç alınmış birçok kelime vardır.
Show More (-2)
|
8 |
loan |
ödünç para |
n. |
|
- Mary asked her family for a loan.
- Mary ailesinden ödünç para istedi.
Show More (-2)
|