|
- Sami's lover met his wife.
- Sami'nin sevgilisi karısıyla tanıştı.
- Sami went to Ontario to live with his gay lover.
- Sami eşcinsel sevgilisiyle yaşamak için Ontario'ya gitti.
- Fadil wanted a lover, not a wife.
- Fadıl eş değil bir sevgili istedi.
- Dan found Linda in bed with her lover.
- Dan, Linda'yı sevgilisiyle yatakta buldu.
- Tom had discovered that his lover betrayed him.
- Tom sevgilisinin ona ihanet ettiğini keşfetmişti.
- She keeps a lover in the palace.
- Sarayda bir sevgilisi var.
- Tom is not a very good lover.
- Tom çok iyi bir sevgili değil.
- She waited for her lover at the station.
- İstasyonda sevgilisini bekledi.
- She turned on her lover.
- Sevgilisine sırtını döndü.
- Tom overheard Mary's conversation with her lover.
- Tom, Mary'nin sevgilisiyle yaptığı konuşmaya kulak misafiri oldu.
- She waited for her lover at the station.
- O, istasyonda sevgilisini bekledi.
- Unfortunately, my wife and my lover don't get along very well together.
- Ne yazık ki, karım ve sevgilim pek iyi anlaşamıyorlar.
- Tom made Mary forget her old lover.
- Tom, Mary'ye eski sevgilisini unutturdu.
- Tom overheard Mary's conversation with her lover.
- Tom, Mary'nin sevgilisiyle konuşmasına kulak misafiri oldu.
- Do you have a lover?
- Bir sevgilin var mı?
- What's the difference between a friend and a lover?
- Bir arkadaşla bir sevgili arasındaki fark nedir?
- The man who lives next door is Mary's lover.
- Yan dairede yaşayan adam Mary'nin sevgilisi.
- She takes a new lover while he is in anguish.
- O ıstırap içindeyken bu yeni sevgili buluyor.
- I can think of him as a very good friend, but I can't think of him as a lover.
- Onu çok iyi bir arkadaş olarak düşünebilirim fakat onu bir sevgili olarak düşünemem.
- Tom is both her friend and lover.
- Tom onun hem arkadaşı hem de sevgilisi.
- I cannot be your lover.
- Sevgilin olamam.
- Tom took Mary by surprise while she was in the arms of her lover.
- Tom, Mary sevgilisinin kollarındayken onu gafil avladı.
- Have you ever had a lover who was never in the way?
- Hiç yoluna çıkmayan bir sevgilin oldu mu?
- Layla kept writing to her lover.
- Layla sevgilisine mektuplar yazmaya devam etti.
- Does she have a lover?
- Sevgilisi var mı?
- Layla kept writing to her lover.
- Leyla sevgilisine sürekli yazdı durdu.
- I'll never forget the soft and moist skin of my lover on that summer night.
- O yaz gecesinde sevgilimin yumuşak ve nemli cildini asla unutmayacağım.
- Sami wanted a lover, not a wife.
- Sami bir sevgili istiyordu, eş değil.
- If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.
- Eğer iki eski sevgili arkadaş kalabiliyorsa, bu ya hala aşık oldukları ya da hiç olmadıkları içindir.
- Sami wanted a lover, not a wife.
- Sami bir eş değil sevgili istiyordu.
- Do you have a lover?
- Sevgilin var mı?
- I cannot be your lover.
- Senin sevgilin olamam.
- My lover doesn't love me.
- Sevgilim beni sevmiyor.
- I'll never forget the soft and moist skin of my lover on that summer night.
- O yaz gecesinde sevgilimin yumuşak ve nemli tenini asla unutmayacağım.
- Mary has a new lover.
- Mary'nin yeni bir sevgilisi var.
- Dan overheard Linda's conversation with her lover.
- Dan, Linda'nın sevgilisiyle konuşmasına kulak misafiri oldu.
- I can think of him as a very good friend, but I can't think of him as a lover.
- Onu çok iyi bir arkadaş olarak düşünebilirim ama bir sevgili olarak düşünemem.
- They stole my lover and all the colors of happiness.
- Sevgilimi ve mutluluğun tüm renklerini çaldılar.
- Dan overheard Linda's conversation with her lover.
- Dan Linda'nın sevgilisi ile konuşmasına kulak misafiri oldu.
- Tom gazes wistfully over the rooftops to where his lover lives.
- Tom çatıların üzerinden sevgilisinin yaşadığı yere özlemle bakıyor.
- Tom had discovered that his lover betrayed him.
- Tom sevgilisinin ona ihanet ettiğini öğrendi.
- Does she have a lover?
- Onun bir sevgilisi var mı?
- Her lover is a spy working for the British government.
- Onun sevgilisi İngiliz hükümeti için çalışan bir casus.
- Her lover is a spy working for the British government.
- Sevgilisi İngiliz hükümeti için çalışan bir casus.
- My lover works at a language school and loves it very much.
- Sevgilim bir dil okulunda çalışıyor ve orayı çok seviyor.
- What's the difference between a friend and a lover?
- Bir arkadaş ve bir sevgili arasındaki fark nedir?
- Sami is still seeing his lover.
- Sami hâlâ sevgilisiyle görüşüyor.
- She has a lover.
- Onun bir sevgilisi var.
- She was seen at a restaurant with her lover.
- Sevgilisiyle bir restoranda görülmüş.
- Dan found Linda in bed with her lover.
- Dan, Linda'yı sevgilisiyle birlikte yatakta buldu.
- Fadil wanted a lover, not a wife.
- Fadıl bir sevgili istedi, bir eş değil.
- She was seen at a restaurant with her lover.
- O, sevgilisi ile bir restoranda görüldü.
Show More (49)
|