|
- The industrial machine was made in Germany.
- Endüstriyel makine Almanya'da üretilmişti.
- Willow is like an eating machine, yet she is still slender.
- Willow yemek yeme makinesi gibi ama yine de zayıf.
- It must be the machine.
- Bu bir makine olmalı.
- The rumour machine says a great deal about the true relationship between civilian and military authorities.
- Söylenti makinesi, sivil ve askeri yetkililer arasındaki gerçek ilişki hakkında çok şey söylüyor.
- The industry that builds the machine says, ‘We’ll sort it out’.
- Makineyi üreten endüstri 'Biz bunu hallederiz' diyor.
- It is important that the machines are converted as soon as possible.
- Makinelerin mümkün olan en kısa sürede dönüştürülmesi önemlidir.
- The so-called market economy is on a life-support machine, kept alive by the state on a saline drip.
- Sözde piyasa ekonomisi, devlet tarafından salin serumuyla canlı tutulan bir yaşam destek makinesine bağlıdır.
- Travelling across the Union can sometimes seem like travelling in a time machine.
- Avrupa Birliği'nde seyahat etmek bazen bir zaman makinesinde yolculuk etmek gibi görünebilir.
- The European Union is the world's largest exporter of machines and mechanical equipment, ahead of the USA and Japan.
- Avrupa Birliği, ABD ve Japonya'nın önünde dünyanın en büyük makine ve mekanik ekipman ihracatçısıdır.
- I first thought it was a remarkably intelligent achievement on my part, but it was done by the machine.
- İlk başta bunun benim açımdan son derece zekice bir başarı olduğunu düşündüm, ancak makine tarafından yapıldı.
- Machines and equipment are sinking into the fields, and shortages of animal feedingstuffs are to be reckoned with.
- Makineler ve ekipmanlar tarlalara gömülüyor ve hayvan yemi sıkıntısı yaşanıyor.
- Our problem is a simple one; there are more and more machines.
- Sorunumuz basit; giderek daha fazla makine var.
- Obviously, we must do something about the emissions from machines of this type.
- Bu tür makinelerden kaynaklanan emisyonlar konusunda bir şeyler yapmamız gerektiği açıktır.
- We need links between people and not just to machines.
- Sadece makinelerle değil, insanlar arasında da bağlantılara ihtiyacımız var.
- The industry that builds the machine says, ‘We’ll sort it out’.
- Makineyi üreten endüstri "Biz bunu hallederiz" diyor.
- We cannot see why we should impose on others this infernal machine that we would reject for ourselves.
- Kendimiz için reddettiğimiz bu cehennem makinesini neden başkalarına dayatmamız gerektiğini anlayamıyoruz.
- It must be the machine.
- Makine olmalıdır.
- It is true, that the Commission is not a machine for manufacturing legal certainty.
- Komisyon'un yasal kesinlik üreten bir makine olmadığı doğrudur.
- I first thought it was a remarkably intelligent achievement on my part, but it was done by the machine.
- İlk başta bunun benim açımdan son derece zekice bir başarı olduğunu düşünmüştüm, ancak makine tarafından yapıldı.
- A large area of the machine includes a cooling device.
- Makinenin geniş bir alanında soğutma cihazı yer alıyor.
- But the important thing here is that it's the president, not the Tramp, who decides the practicality of the lunch machine.
- Ancak burada önemli olan, öğle yemeği makinesinin pratikliğine karar verenin Tramp değil, genel müdür olmasıdır.
- This device will complete the biggest war machine of all times.
- Bu cihaz tüm zamanların en büyük savaş makinesini tamamlayacak.
- That rattle made me suspicious, but the repairman said the machine checked out completely.
- Bu tıkırtı beni şüphelendirdi ama tamirci makinenin tamamen kontrol edildiğini söyledi.
- But the important thing here is that it's the president, not the Tramp, who decides the practicality of the lunch machine.
- Ama burada önemli olan, yemek makinesinin kullanışlılığına Tramp'in değil, Başkan'ın karar vermesidir.
- A large area of the machine includes a cooling device.
- Makinenin geniş bir bölümünde soğutma cihazı bulunmaktadır.
- That device is part of a machine called the arc capacitor.
- Bu cihaz, ark kapasitörü adı verilen bir makinenin parçasıdır.
- A large area of the machine includes a cooling device.
- Makinenin büyük bir kısmında, soğutucu bir aygıt bulunur.
- Machines and other installations, the non-hydraulic type, often break down due to uneven loading.
- Hidrolik olmayan tipteki makineler ve diğer tesisatlar genellikle dengesiz yükleme nedeniyle bozulur.
- I had activated the machine seconds before you appeared inside it.
- Sen içinde belirmeden saniyeler önce makineyi çalıştırmıştım.
- This device will complete the biggest war machine of all times.
- Bu alet, tüm zamanların en büyük savaş makinesini tamamlayacak.
- I had activated the machine seconds before you appeared inside it.
- Sen içinde görünmeden saniyeler önce makineyi çalıştırmıştım.
- I'm trying to make a decision between these two machines.
- Bu iki makine arasında seçim yapmaya çalışıyorum.
- However, such machines have not yet become very popular.
- Ancak bu tür makineler henüz çok popüler hale gelmedi.
- That device is part of a machine called the arc capacitor.
- Bu cihaz ark kapasitörü adı verilen bir makinenin parçası.
- I'm trying to make a decision between these two machines.
- Bu iki makine arasında bir karar vermeye çalışıyorum.
- This device will complete the biggest war machine of all times.
- Bu alet tüm zamanların en büyük savaş makinesini tamamlayacak.
- But the important thing here is that it's the president, not the Tramp, who decides the practicality of the lunch machine.
- Burada önemli olan ise yemek makinesinin kullanışlılığına karar verenin Tramp değil, müdür olmasıdır.
- Computers are machines.
- Bilgisayarlar makinedir.
- Who invented this strange machine?
- Bu garip makineyi kim icat etti?
- No special training is needed to operate this machine.
- Bu makineyi çalıştırmak için özel bir eğitim gerekli değil.
- Everyone was really impressed with that machine.
- Herkes bu makineden çok etkilendi.
- Tom built a time machine.
- Tom bir zaman makinesi inşa etti.
- Tom built a time machine.
- Tom bir zaman makinesi yaptı.
- I don't know when the machine must be turned off.
- Ben makinenin ne zaman kapatılması gerektiğini bilmiyorum.
- This machine can print sixty pages a minute.
- Bu makine dakikada 60 sayfa basabilir.
- The brain is just a complicated machine.
- Beyin sadece karmaşık bir makinedir.
- He knows how to switch off this machine.
- Bu makineyi nasıl kapatacağını biliyor.
- He is going to call you because he cannot get the machine to work.
- Seni arayacak çünkü makineyi çalıştıramıyor.
- The machine generates a lot of electricity.
- Makine çok fazla elektrik üretiyor.
- What does this machine do exactly?
- Bu makine tam olarak ne yapıyor?
- If you had a time machine, where would you go?
- Bir zaman makineniz olsaydı, nereye giderdiniz?
- I like putting machines together.
- Makineleri monte etmeyi seviyorum.
- The expensive machine turned out to be of no use.
- Pahalı makinenin hiçbir işe yaramadığı ortaya çıktı.
- I can't figure out how to operate this machine.
- Bu makineyi nasıl çalıştıracağımı bulamıyorum.
- Can you explain how this machine works?
- Açıklayabilir misin, bu makine nasıl çalışıyor?
- Sam couldn't figure out how to use the machine.
- Sam, makinenin nasıl kullanıldığını çözemedi.
- Tom bakes his own bread with a bread machine.
- Tom kendi ekmeğini ekmek makinesi ile pişirir.
- I read The Age of Spiritual Machines by Ray Kurzweil in Amsterdam on September 7, 2006.
- Ray Kurzweil'in Ruhsal Makineler Çağı kitabını 7 Eylül 2006 tarihinde Amsterdam'da okudum.
- You can't rely on this machine.
- Bu makineye güvenemezsin.
- She damaged a machine.
- Bir makineye zarar verdi.
- Computers are complicated machines.
- Bilgisayarlar karmaşık makinelerdir.
- This machine is worthless.
- Bu makine beş para etmez.
- Do you want the doctors not to use the machine and let your brother die?
- Doktorların makineyi kullanmamasını ve kardeşinin ölmesine izin vermesini mi istiyorsun?
- This machine has a lot of switches and buttons.
- Bu makinenin birçok anahtar ve düğmeleri vardır.
- The machine is out of order.
- Makine arızalı.
- If I make a mistake, it only shows you I am not a machine.
- Eğer bir hata yaparsam, bu sadece benim bir makine olmadığımı gösterir.
- Tom showed me how to operate the machine.
- Tom bana makineyi nasıl kullanacağımı gösterdi.
- I can't use this machine.
- Bu makineyi kullanamam.
- I can't use this machine.
- Bu makineyi kullanamıyorum.
- She damaged a machine.
- O, bir makineye zarar verdi.
- If you had a time machine, where would you go?
- Bir zaman makinen olsa nereye gidersin?
- Press this button to start the machine.
- Makineyi çalıştırmak için bu düğmeye basın.
- The machine has some of its parts missing.
- Makinenin bazı parçaları eksik.
- Put some paper into the copy machine.
- Fotokopi makinesine biraz kağıt koy.
- These machines aren't working now.
- Bu makineler, şu an çalışmıyor.
- Tom has a bread machine.
- Tom'un ekmek makinesi var.
- At Wimbledon there are now special electronic machines to judge the serves.
- Wimbledon'da artık servisleri değerlendirmek için özel elektronik makineler bulunur.
- This machine has a lot of switches and buttons.
- Bu makinede bir sürü düğme ve anahtar var.
- I think that at that time none of us quite believed in the Time Machine.
- Sanırım o zamanlar hiçbirimiz Zaman Makinesi'ne tam olarak inanmıyorduk.
- He went on to demonstrate how to use the machine.
- O, makineyi nasıl kullanacağını göstermeye devam etti.
- If you had a time machine, when would you go to?
- Bir zaman makinen olsa hangi zamana gidersin?
- They checked the machine for defects.
- Makinede arıza olup olmadığını kontrol ettiler.
- The machine was coated with dust.
- Makine tozla kaplandı.
- I didn't know when to switch the machine off.
- Makinenin ne zaman kapatılacağını bilmiyordum.
- Mary used her time machine to cheat on the exam.
- Mary sınavda hile yapmak için zaman makinesini kullandı.
- Tom switched on the machine.
- Tom makineyi çalıştırdı.
- This machine is more than twenty years old.
- Bu makine yirmi yıldan daha eski.
- Let's take a look at this machine.
- Bu makineye bir göz atalım.
- This machine is now out of date.
- Bu makinenin modası artık geçti.
- We must fuel the machine.
- Makineye yakıt koymalıyız.
- This machine is idling.
- Bu makine rölantide.
- Do you know how to use this machine?
- Bu makineyi nasıl kullanacağını biliyor musun?
- Who invented this machine?
- Bu makineyi kim icat etti?
- Tom owns an espresso machine.
- Tom'un bir espresso makinesi var.
- This is a heavy-duty machine.
- Bu ağır bir makine.
- This machine does not run well.
- Bu makine iyi çalışmıyor.
- The machine's yours now.
- Makine şimdi senindir.
- Take the battery off the machine.
- Pili makineden çıkarın.
- Imagine that you had a time machine.
- Bir zaman makinen olduğunu hayal et.
- This machine is out of order.
- Bu makine bozuk.
- Something on that machine must be broken.
- O makinede bir şey bozulmuş olmalı.
- They checked the machine for defects.
- Arızalar için makineyi kontrol ettiler.
- Do you know how this machine operates?
- Bu makinenin nasıl çalıştığını biliyor musun?
- He explained to me how to use the machine.
- Bana makineyi nasıl kullanacağımı anlattı.
- I found that the machine was of no use.
- Makinenin hiçbir işe yaramadığını gördüm.
- I'm surprised this machine still works.
- Bu makinenin hâlâ çalışmasına şaşırdım.
- The machine has stopped working.
- Makine çalışmayı durdurdu.
- The machine has to be assembled.
- Makinenin monte edilmesi gerekiyor.
- How do you operate this machine?
- Bu makineyi nasıl çalıştırıyorsunuz?
- The machine is out of order.
- Makine hizmet dışıdır.
- This machine is driven by electricity.
- Bu makine elektrikle çalıştırılır.
- Do you know how to run this machine?
- Bu makineyi nasıl çalıştıracağınızı biliyor musunuz?
- We have to figure out why the machine isn't working properly.
- Makinenin neden düzgün çalışmadığını bulmak zorundayız.
- I didn't know what time I stop the machine.
- Makineyi ne zaman durduracağımı bilmiyordum.
- If you had a time machine, which year would you visit?
- Bir zaman makineniz olsaydı, hangi yılı ziyaret ederdiniz?
- The machine generated large amounts of electricity.
- Makine çok miktarda elektrik üretti.
- Tom figured out why the machine wasn't working.
- Tom makinenin neden çalışmadığını anladı.
- This machine cranks out a thousand screws an hour.
- Bu makine saatte bin vida çıkarıyor.
- He knows how to switch off this machine.
- Bu makinenin nasıl kapatılacağını bilir.
- Someday I'll buy a cotton candy machine.
- Bir gün bir pamuk şekeri makinesi satın alacağım.
- I'm surprised this machine still works.
- Bu makinenin hala çalışmasına şaşırdım.
- What does this machine do?
- Bu makine ne işe yarıyor?
- This machine is environmentally friendly.
- Bu makine çevre dostu.
- This machine was manufactured in France.
- Bu makine Fransa'da üretilmiştir.
- That is a very complex machine.
- Bu çok karmaşık bir makine.
- Tom is a machine.
- Tom bir makinedir.
- I figured out why the machine wouldn't work.
- Makinenin niçin çalışmadığını anladım.
- I'll demonstrate how this machine works.
- Bu makinenin nasıl çalıştığını açıklayacağım.
- Tom turned off the machine.
- Tom makineyi kapattı.
- Does anyone here know how to operate this machine?
- Burada biri bu makinenin nasıl çalıştırılacağını biliyor mu?
- There's a piece missing from the machine.
- Makineden bir parça eksik.
- This machine is easy to handle.
- Bu makineyi idare etmek kolaydır.
- This machine is out of order.
- Bu makine bozuktur.
- Does this machine accept euro coins?
- Bu makine euro para kabul ediyor mu?
- I can't figure out how to operate this machine.
- Bu makineyi nasıl çalıştıracağımı anlamıyorum.
- This machine saves us a lot of labor.
- Bu makine bize çok fazla iş gücünden tasarruf ettiriyor.
- Who was this machine invented by?
- Bu makine kim tarafından icat edildi?
- Does this machine accept euro coins?
- Bu makine euro kabul ediyor mu?
- They worked hard in order to develop a new machine.
- Yeni bir makine geliştirmek için çok çalıştılar.
- If you had a time machine, when would you go to?
- Eğer bir zaman makineniz olsaydı, ne zamana giderdiniz?
- A computer is a complex machine.
- Bilgisayar, karmaşık bir makinedir.
- In the long run, we can save a lot of money by buying this machine.
- Uzun vadede, bu makineyi alarak çok fazla tasarruf edebiliriz.
- This is the first time I've ever fixed this machine.
- Bu makineyi ilk kez tamir ediyorum.
- Nothing could be more useful than a copying machine.
- Hiçbir şey bir fotokopi makinesinden daha işe yarar olamaz.
- The machine is used in this way.
- Makine bu şekilde kullanılıyor.
- Otto Frederick Rohwedder invented the first automatic bread-slicing machine for commercial use.
- Otto Frederick Rohwedder, ticari kullanım için ilk otomatik ekmek dilimleme makinesini icat etti.
- The supervisor bought a really fast machine.
- Yönetici gerçekten hızlı bir makine satın aldı.
- I can't run the bread machine.
- Ekmek makinesini çalıştıramıyorum.
- The machine works by itself.
- Makine kendi kendine çalışıyor.
- Please do not power off or unplug your machine.
- Lütfen makinenizi kapatmayın ya da fişini çekmeyin.
- It's impossible for someone to be older than his mother, unless he has a time machine.
- Bir zaman makinesi olmadığı sürece, birinin annesinden daha yaşlı olması imkansızdır.
- She's fixing the machine.
- Makineyi tamir ediyor.
- This new machine is much better than that old thing we had.
- Bu yeni makine eski makineden çok daha iyi.
- This machine makes 100 copies a minute.
- Bu makine dakikada 100 kopya çıkarıyor.
- Tom bakes his own bread with a bread machine.
- Tom kendi ekmeğini ekmek makinesiyle pişiriyor.
- If the machine is damaged, you are responsible.
- Makine hasar görürse, sorumlusu sensin.
- What's that machine for?
- Bu makine ne için?
- I found it difficult to use the machine.
- Makineyi kullanmayı zor buldum.
- He went on to demonstrate how to use the machine.
- Makinenin nasıl kullanılacağını göstermeye devam etti.
- The machine works by itself.
- Makine kendi kendine çalışır.
- That machine is out of order.
- O makine bozuk.
- This machine weighs nearly thirty tons.
- Bu makine yaklaşık otuz ton ağırlığında.
- This machine was manufactured in France.
- Bu makine Fransa'da imal edilmiştir.
- This machine was out of order for a while.
- Bu makine bir süredir arızalıydı.
- The ticket machine is out of order.
- Bilet makinesi arızalı.
- The machines are idle now.
- Makineler şu anda boşta.
- I got the machine running.
- Makineyi çalıştırdım.
- Is that machine still usable?
- Bu makine hala kullanılabilir durumda mı?
- Something is always going wrong with the machine.
- Makinede her zaman bir şeyler ters gidiyor.
- This machine is of great use.
- Bu makine çok işe yarar.
- A car, an airplane, and a computer are all machines.
- Bir araba, bir uçak ve bir bilgisayar birer makinedir.
- Press this button to start the machine.
- Makineyi çalıştırmak için bu butona basın.
- You should keep this machine clean and lubed.
- Bu makineyi temiz tutmalı ve yağlamalısın.
- You've seen what this machine can do.
- Bu makinenin ne yapabileceğini gördün.
- Imagine that you have a time machine.
- Bir zaman makinen olduğunu hayal et.
- The first printing machine was invented by Gutenberg.
- İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edilmiştir.
- This is an autonomous machine.
- Bu otonom bir makine.
- He operated the new machine.
- Yeni makineyi çalıştırdı.
- Dan sent the machines to a site where they would be dismantled.
- Dan makineleri sökülebilecekleri bir alana gönderdi.
- Eventually the salesman persuaded me to buy the expensive machine.
- Sonunda satıcı beni pahalı makineyi almaya ikna etti.
- Let's analyze the machine.
- Makineyi analiz edelim.
- These machines are distinguished by particularly high-quality workmanship.
- Bu makineler, özellikle yüksek kaliteli işçilik ile ayırt edilir.
- How do you operate this machine?
- Bu makineyi nasıl çalıştırıyorsun?
- I'm not able to operate the bread machine.
- Ekmek makinesini çalıştıramıyorum.
- You've seen what this machine can do.
- Bu makinenin neler yapabileceğini gördün.
- This machine is used for polishing all kinds of metal.
- Bu makine her türlü metali parlatmak için kullanılır.
- The machine was clogged with grease.
- Makine gres yağıyla tıkandı.
- There's something wrong with this machine.
- Bu makinede bir sorun var.
- I don't know when the machine must be turned off.
- Makinenin ne zaman kapatılması gerektiğini bilmiyorum.
- This machine is too heavy for me to carry.
- Bu makine benim taşıyamayacağım kadar ağır.
- He sketches the outline of the machine.
- Makinenin ana hatlarını çiziyor.
- The Time Machine was gone!
- Zaman Makinesi gitmişti!
- What does this machine do?
- Bu makine ne işe yarar?
- The machine was too complicated for us to find out the cause of the trouble.
- Makine, sorunun nedenini bulmamız için çok karmaşıktı.
- Tom has no idea how to operate this machine.
- Tom'un bu makineyi nasıl çalıştıracağı hakkında hiçbir fikri yok.
- Man's body is a sort of machine.
- İnsan vücudu bir tür makinedir.
- What's that machine for?
- O makine ne için?
- That is a very complex machine.
- O, çok karmaşık bir makinedir.
- The machine generated large amounts of electricity.
- Makine büyük miktarda elektrik üretiyordu.
- He connected the cord to the machine.
- O, kordonu makineye bağladı.
- They worked hard in order to develop a new machine.
- Yeni bir makinenin geliştirilmesi için sıkı çalıştılar.
- These machines can kill your free time.
- Bu makineler senin boş zamanını öldürebilir.
- What does this machine do?
- Bu makine neye yarıyor?
- Write to the manufacturer if the machine develops the same fault again.
- Makine tekrar aynı arızayı verirse üreticiye yazın.
- Everyone was really impressed with that machine.
- Herkes bu makineden gerçekten etkilendi.
- This machine is easy to handle.
- Bu makinenin kullanımı kolay.
- The machine was coated with dust.
- Makine tozla kaplanmıştı.
- Tom spent his days dreaming about time machines.
- Tom günlerini zaman makinelerini hayal ederek geçirirdi.
- You should work now, you should go back to your machine.
- Şimdi çalışmalısın, makinene geri dönsen iyi olur.
- Where is the snack machine?
- Aperatif makinesi nerede?
- This machine doesn't have a safety device.
- Bu makinenin güvenlik tertibatı yok.
- Put some paper in the copy machine.
- Fotokopi makinesine biraz kağıt koyun.
- The machine takes a lot of room.
- Makine çok fazla yer kaplıyor.
- The machine generates a lot of electricity.
- Makine çok elektrik üretir.
- This is a heavy-duty machine.
- Bu bir ağır iş makinesidir.
- What kind of fuel do you use in this machine?
- Bu makinede ne tür yakıt kullanıyorsunuz?
- Man's body is a sort of machine.
- İnsanın bedeni bir tür makinedir.
- Could you show me how to start this machine?
- Bu makineyi nasıl çalıştıracağımı bana gösterir misin?
- The machine needs oiling.
- Makinenin yağlanması lazım.
- If the machine is damaged, you are responsible.
- Eğer makine bozulursa, sen sorumlusun.
- I'll demonstrate how this machine works.
- Bu makinenin nasıl çalıştığını göstereceğim.
- The machines are idle now.
- Makineler artık atıl durumda.
- The machine is now in operation.
- Makine şimdi çalışıyor.
- This new machine is much better than that old thing we had.
- Bu yeni makine sahip olduğumuz o eski şeyden çok daha iyi.
- He made good progress in handling this machine.
- O, bu makineyi kullanmada iyi ilerleme kaydetti.
- Welcome to the machine.
- Makineye hoş geldiniz.
- Can you tell me when to switch the machine off?
- Makinenin ne zaman kapatılacağını bana söyler misin?
- Sam couldn't figure out how to use the machine.
- Sam, makineyi nasıl kullanacağını bulamadı.
- The machine's yours now.
- Makine artık senin.
- No machine could replace you.
- Hiçbir makine senin yerini alamaz.
- This machine sometimes breaks down.
- Bu makine bazen bozulur.
- I can't use this machine.
- Ben bu makineyi kullanamam.
- He repairs machines in Germany.
- O, Almanya'da makineleri tamir eder.
- He explained to me how to use the machine.
- Makinenin nasıl kullanılacağını bana açıkladı.
- Tom asked for permission to use the copy machine.
- Tom fotokopi makinesini kullanmak için izin istedi.
- I never heard of such a machine before.
- Böyle bir makineyi daha önce hiç duymamıştım.
- She asked him how to turn on the machine.
- Makineyi nasıl açacağını sordu.
- This machine was out of order for a while.
- Bu makine bir süredir çalışmıyordu.
- Can you explain how this machine works?
- Bu makinenin nasıl çalıştığını açıklayabilir misin?
- Is that machine still usable?
- O eski makine hâlâ kullanılabilir mi?
- Could you show me how to use that machine?
- Bana bu makineyi nasıl kullanacağımı gösterebilir misiniz?
- The frame of the machine should be rigid.
- Makinenin çerçevesi sabit olmalı.
- Tom has a popcorn machine.
- Tom'un mısır patlatma makinesi var.
- I found it difficult to use the machine.
- Ben, makineyi kullanmayı zor buldum.
- We have to figure out why the machine isn't working properly.
- Makinenin neden düzgün çalışmadığını bulmalıyız.
- Let's take a look at this machine.
- Şu makineye bir bakalım.
- She switched on a machine.
- O, bir makineyi çalıştırdı.
- She is used to handling this machine.
- O, bu makineyi kullanmaya alışıktır.
- With improper use, he damaged the machine.
- Yanlış kullanım yüzünden makineye zarar verdi.
- The machine has to be assembled.
- Makine monte edilmelidir.
- Can you tell me when to switch the machine off?
- Makineyi ne zaman kapatacağımı söyleyebilir misin?
- This machine is worthless.
- Bu makine değersiz.
- Take the battery off the machine.
- Makineden aküyü çıkartın.
- What does this machine do?
- Bu makine ne iş yapar?
- He gave an explanation of the machine.
- Makine hakkında bir açıklama yaptı.
- The alien is postbiological and is really an advanced machine.
- Uzaylı postbiyolojiktir ve gerçekten de gelişmiş bir makinedir.
- The machine was working at full blast.
- Makine tam güçle çalışıyordu.
- This machine is too heavy for me to carry.
- Bu makine benim taşımam için çok ağır.
- The machine operates all day long.
- Makine bütün gün boyunca çalışır.
- He broke the machine by using it incorrectly.
- Makineyi yanlış kullanarak bozdu.
- These machines are distinguished by particularly high-quality workmanship.
- Bu makineler özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.
- This machine cranks out a thousand screws an hour.
- Bu makine bir saatte bin vida üretir.
- The machine is now in operation.
- Makine şu anda çalışıyor.
- I read The Age of Spiritual Machines by Ray Kurzweil in Amsterdam on September 7, 2006.
- 7 Eylül 2006'da Amsterdam'da Ray Kurzweil tarafından yazılan Ruhsal Yaş Makineleri'ni okudum.
- This machine is driven by a small motor.
- Bu makine küçük bir motorla çalışıyor.
- Could you explain how this machine works?
- Bu makinenin nasıl çalıştığını açıklar mısınız?
- Could you show me how to start this machine?
- Bana bu makineyi nasıl çalıştıracağımı gösterebilir misin?
- This is a heavy-duty machine.
- Bu ağır hizmet tipi bir makine.
- The supervisor bought a really fast machine.
- Amir gerçekten hızlı bir makine aldı.
- What a wonderful machine!
- Ne kadar harika bir makine.
- He taught me how the machine operated.
- Bana makinenin nasıl çalıştığını öğretti.
- This machine is environmentally friendly.
- Bu makine çevre dostudur.
- The supervisor bought a really powerful machine.
- Yönetici gerçekten güçlü bir makine satın aldı.
- Someday I will buy a cotton candy machine.
- Bir gün bir pamuk şekeri makinesi satın alacağım.
- That's how he invented the machine.
- Makineyi böyle icat etti.
- This machine makes 100 copies a minute.
- Bu makine dakikada 100 kopya yapar.
- The machine has some of its parts missing.
- Makinenin bazı eksik parçaları var.
- A pair of leather gloves is a must when you work with these machines.
- Bu makinelerle çalışırken bir çift deri eldiven şarttır.
- Tom has a popcorn machine.
- Tom'un patlamış mısır makinesi var.
- Where is my time machine?
- Benim zaman makinem nerede?
- Can you explain how this machine works?
- Bu makinenin nasıl çalıştığını açıklayabilir misiniz?
- This machine should help save time.
- Bu makine zamandan tasarruf etmemize yardımcı olacak.
- Imagine that you had a time machine.
- Bir zaman makineniz olduğunu hayal edin.
- My first attempt at making wheat bread with my bread machine was a success.
- Ekmek yapma makinemle ilk buğday ekmeği yapma denemem başarılı sonuç verdi.
- Do you know how to operate this machine?
- Bu makineyi nasıl kullanacağını biliyor musun?
- Please tell us the good points of this machine.
- Lütfen bize bu makinenin iyi yönlerini anlatın.
- The alien is postbiological and is really an advanced machine.
- Uzaylı, postbiyolojik ve gerçekten gelişmiş bir makinedir.
- The machine is used in this way.
- Makine bu şekilde kullanılır.
- This machine is idling.
- Bu makine rölantide çalışıyor.
- This machine is idling.
- Bu makine boşta çalışıyor.
- I myself will repair that machine.
- Şu makineyi kendim onaracağım.
- The machine is so delicate that it easily breaks.
- Makine o kadar hassas ki kolayca bozuluyor.
- Tom figured out why the machine wasn't working.
- Tom makinenin niçin çalışmadığını anladı.
- There must be something wrong with the machine.
- Makinede bir sorun olmalı.
- Put some paper into the copy machine.
- Fotokopi makinesinin içine birkaç kağıt koy.
- Eventually the salesman persuaded me to buy the expensive machine.
- Sonunda, satıcı pahalı makineyi almam için beni ikna etti.
- You're like a machine.
- Sen bir makine gibisin.
- Mary used her time machine to cheat on the exam.
- Mary sınavda kopya çekmek için zaman makinesini kullandı.
- Otto Frederick Rohwedder invented the first automatic bread-slicing machine for commercial use.
- Otto Frederick Rohwedder ticari kullanım için olan ilk otomatik ekmek dilimleme makinesini icat etti.
- This machine is of great use.
- Bu makine çok kullanışlı.
- The first printing machine was invented by Gutenberg.
- İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edildi.
- Oil is necessary to run various machines.
- Yağ, çeşitli makinelerin çalıştırılabilmesi için gereklidir.
- My first attempt at making wheat bread with my bread machine was a success.
- Ekmek makinemle ilk buğday ekmeği yapma girişimim başarılı oldu.
- I can't remember how to use this machine.
- Bu makineyi nasıl kullanacağımı hatırlayamıyorum.
- The noisy machine disturbs the silence.
- Gürültülü makine sessizliği bozuyor.
- We have to figure out a way to get this machine to work under water.
- Bu makineyi suyun altında çalıştırmanın bir yolunu bulmalıyız.
- Tom used a pasta machine to make fresh pasta.
- Tom taze makarna yapmak için makarna makinesi kullandı.
- I figured out why the machine wouldn't work.
- Makinenin neden çalışmadığını buldum.
- Tom switched on the machine.
- Tom makineyi açtı.
- The machine has stopped functioning.
- Makine çalışmayı durdurdu.
- Take the battery off the machine.
- Pili makineden çıkar.
- We have to keep the machines working.
- Makineleri çalışır durumda tutmak zorundayız.
- Do you know how to run this machine?
- Bu makineyi nasıl çalıştıracağını biliyor musun?
- I never heard of such a machine before.
- Daha önce hiç böyle bir makine duymadım.
- Please be careful not to forget your card or your change in the machine.
- Lütfen kartınızı ya da para üstünüzü makinede unutmamaya dikkat edin.
- In the long run, we can save a lot of money by buying this machine.
- Bu makineyi alarak uzun vadede çok para biriktirebiliriz.
- Do you know how this machine works?
- Bu makinenin nasıl çalıştığını biliyor musun?
- Imagine that you have a time machine.
- Bir zaman makineniz olduğunu hayal edin.
- A computer is a complex machine.
- Bir bilgisayar, karmaşık bir makinedir.
- The salesman demonstrated how to use the machine.
- Satıcı makinenin nasıl kullanılacağını gösterdi.
- He taught me how the machine operated.
- Makinenin nasıl çalıştığını bana öğretti.
- Tom has a a popcorn machine.
- Tom'un patlamış mısır makinesi var.
- That machine is out of order.
- Bu makine bozuk.
- I will get the machine running.
- Makineyi çalıştıracağım.
- This machine saves us a lot of labor.
- Bu makine emekten büyük tasarruf etmemizi sağlıyor.
- He connected the cord to the machine.
- Kabloyu makineye bağladı.
- You're like a machine.
- Makine gibisin.
- When was the last time you switched on this machine?
- En son ne zaman bu makineyi çalıştırdın?
- This machine is broken.
- Bu makine bozuk.
- Someday I'll buy a cotton candy machine.
- Günün birinde pamuk şeker makinesi alacağım.
- He sketches the outline of the machine.
- Makinenin taslağını çiziyor.
- The factory uses many complicated machines.
- Fabrikada birçok karmaşık makine kullanılıyor.
- If I make a mistake, it only shows you I am not a machine.
- Eğer bir hata yaparsam, bu sadece sana bir makine olmadığımı gösterir.
- The machine is out of order.
- Makine bozuktur.
- These machines were expensive.
- Bu makineler pahalıydı.
- I like putting machines together.
- Makineleri bir araya getirmeyi seviyorum.
- Tom invented a perpetual motion machine.
- Tom sürekli hareket eden bir makine icat etti.
- You must keep this machine free from dust.
- Bu makineyi tozdan uzak tutmalısınız.
- Do you want the doctors not to use the machine and let your brother die?
- Doktorların makineyi kullanmayıp kardeşinin ölmesine izin vermelerini mi istiyorsun?
- Tom has a a popcorn machine.
- Tom'un bir patlamış mısır makinesi var.
- He made good progress in handling this machine.
- Bu makineyi kullanmada iyi ilerleme kaydetti.
- This machine is more than twenty years old.
- Bu makine yirmi yaşından fazladır.
- The manufacturer guaranteed the new machine for 5 years.
- Üretici yeni makineye 5 yıl garanti verdi.
- The frame of the machine should be rigid.
- Makinenin iskeleti sert olmalı.
- She switched on a machine.
- Bir makineyi çalıştırdı.
- He had the old machine fixed.
- Eski makineyi tamir ettirdi.
- Tom has a time machine.
- Tom'un bir zaman makinesi var.
- He tried out that new machine.
- Yeni makineyi denedi.
- He had the old machine fixed.
- O, eski makineyi tamir ettirdi.
- A country is a dangerous machine.
- Bir ülke tehlikeli bir makinedir.
- Does anyone here know how to operate this machine?
- Bu makineyi kullanmayı bilen var mı burada?
- He broke the machine by using it incorrectly.
- O, yanlış kullanarak makineyi bozdu.
- After the accident, they connected him to a lot of machines.
- Kazadan sonra onu birçok makineye bağladılar.
- This machine is used for polishing all kinds of metal.
- Bu makine, her türden metalin cilalanması için kullanılır.
- He is going to call you because he cannot get the machine to work.
- Makineyi çalıştıramadığı için sizi arayacak.
- Who invented this strange machine?
- Bu tuhaf makineyi kim icat etti?
- I bought the really quick popcorn machine as a Christmas present.
- Noel hediyesi olarak çok hızlı bir patlamış mısır makinesi aldım.
- This machine is driven by electricity.
- Bu makine elektrikle çalışıyor.
- This machine sometimes breaks down.
- Bu makine bazen bozuluyor.
- That kind of machine is yet to be invented.
- Bu tür bir makine henüz icat edilmedi.
- I bought myself this superfast popcorn machine as a Christmas present.
- Noel hediyesi olarak kendime bu süper hızlı patlamış mısır makinesini aldım.
- I myself will repair that machine.
- O makineyi ben tamir edeceğim.
- What does this machine do exactly?
- Bu makine tam olarak ne işe yarıyor?
- This machine should help save time.
- Bu makine zaman kazandırmaya yardım etmeli.
- Nothing could be more useful than a copying machine.
- Hiçbir şey bir fotokopi makinesinden daha yararlı olamazdı.
- Take the battery off the machine.
- Bataryayı makineden çıkarın.
- Do you know who invented this machine?
- Bu makineyi kimin icat ettiğini biliyor musun?
- The supervisor bought a really powerful machine.
- Amir gerçekten güçlü bir makine aldı.
- This machine takes your money and gives you nothing in return.
- Bu makine paranı alır ve karşılığında sana bir şey vermez.
- Tom used a pasta machine to make fresh pasta.
- Tom taze makarna yapmak için makarna makinesini kullandı.
- He explained to me how to operate the machine.
- Bana makineyi nasıl çalıştıracağımı anlattı.
- He operated the new machine.
- Yeni makineyi kullandı.
- If you had a time machine, which year would you visit?
- Bir zaman makinen olsaydı, hangi yılı ziyaret ederdin?
- What a wonderful machine!
- Ne harika bir makine!
- Does this machine accept euro coins?
- Bu makine madenî euro kabul ediyor mu?
- Where is the snack machine?
- Atıştırmalık makinesi nerede?
- This machine is driven by a small electric motor.
- Bu makine küçük bir elektrik motoruyla çalışıyor.
- No special training is needed to operate this machine.
- Bu makineyi kullanmak için özel bir eğitime gerek yok.
- This machine is robust and emission-free.
- Bu makine sağlam ve emisyonsuzdur.
- The machine was too complicated for us to find out the cause of the trouble.
- Makine, sorunun nedenini bulamayacağımız kadar karmaşıktı.
- Could you show me how to use that machine?
- O makinenin nasıl kullanılacağını bana gösterir misiniz?
- There must be something wrong with the machine.
- Makinede ters giden bir şey olmalı.
- There's something wrong with this machine.
- Bu makinada garip bir şeyler var.
- Dan sent the machines to a site where they would be dismantled.
- Dan, makineleri sökülmek üzere bir sahaya gönderdi.
- I didn't know when to switch the machine off.
- Makineyi ne zaman kapatacağımı bilmiyordum.
- By whom was this machine invented?
- Bu makine kim tarafından icat edildi?
- Do you know how to use this machine?
- Bu makineyi nasıl kullanacağınızı biliyor musunuz?
- Tom showed me how to operate the machine.
- Tom bana makineyi nasıl çalştıracağımı gösterdi.
- This machine can print sixty pages a minute.
- Bu makine dakikada altmış sayfa basabiliyor.
- Where is the bank machine?
- Banka makinesi nerede?
- The ticket machine is out of order.
- Bilet makinesi bozuk.
- Put some paper in the copy machine.
- Fotokopi makinesine biraz kağıt koy.
- This machine generates electricity.
- Bu makine elektrik üretiyor.
- He repairs machines in Germany.
- Almanya'da makine tamir ediyor.
- Who invented this machine?
- Bu makine kim tarafından icat edildi?
- Could you explain how this machine works?
- Bu makinenin nasıl çalıştığını açıklayabilir misiniz?
- My mother prefers the arbitrary selection of the lottery machines over my lucky numbers.
- Annem benim şanslı numaralarımdansa loto makinesinin keyfi seçimini tercih eder.
- Turn this to the right, and the machine will start.
- Bunu sağa çevir, makine çalışacaktır.
- The machine stopped functioning.
- Makine çalışmayı durdurdu.
- A car, an airplane, and a computer are all machines.
- Bir araba, bir uçak ve bir bilgisayar hepsi makinedir.
- The machine operates all day long.
- Makine gün boyu çalışıyor.
- Tom spent his days dreaming about time machines.
- Tom günlerini zaman makinelerini hayal ederek geçirdi.
- How do you know this machine is really safe to use?
- Bu makineyi kullanmanın gerçekten güvenli olduğunu nereden biliyorsun?
- When was the last time you switched on this machine?
- Bu makineyi en son ne zaman açtınız?
- These machines can kill your free time.
- Bu makineler boş zamanınızı öldürebilir.
- It's impossible for someone to be older than his mother, unless he has a time machine.
- Eğer bir zaman makinesi yoksa, birinin annesinden daha yaşlı olması imkansızdır.
- The machine is out of order.
- Makine servis dışıdır.
- She is used to handling this machine.
- Bu makineyi kullanmaya alışkın.
- This machine takes your money and gives you nothing in return.
- Bu makine paranı alıyor ve karşılığında hiçbir şey vermiyor.
- This machine generates electricity.
- Bu makine elektrik üretir.
- Imagine what it would be like if you had a time machine.
- Zaman makinen olsaydı nasıl olurdu bir düşünsene.
- This machine can dig giant holes.
- Bu makine dev çukurlar kazabiliyor.
- The engineer told us how to use the machine.
- Mühendis bize makineyi nasıl kullanacağımızı anlattı.
- Where is my time machine?
- Zaman makinem nerede?
- I found that the machine was of no use.
- Ben makinenin faydası olmadığını anladım.
Show More (412)
|
