|
- You can see the magnificent cathedral on the hill from the town.
- Kasabadan tepedeki muhteşem katedrali görmeniz mümkün.
- Sport has become a magnificent form of international entertainment.
- Spor, uluslararası eğlencenin muhteşem bir biçimi haline gelmiştir.
- That is why I should like to thank all of those colleagues who are supporting this magnificent initiative from Bavaria.
- Bu nedenle Bavyera'dan gelen bu muhteşem girişimi destekleyen tüm meslektaşlarıma teşekkür etmek istiyorum.
- The magnificent efforts by the Prime Minister and his team have created laudable results.
- Başbakan ve ekibinin muhteşem çabaları takdire şayan sonuçlar yarattı.
- The magnificent efforts by the Prime Minister and his team have created laudable results.
- Başbakan ve ekibinin muhteşem çabaları takdire şayan sonuçlar yaratmıştır.
- The scenery is magnificent, but we noticed that the canal is underused for goods transport.
- Manzara muhteşem ancak kanalın mal taşımacılığı için yeterince kullanılmadığını fark ettik.
- I should first like to congratulate the rapporteurs, who have done a magnificent job.
- Öncelikle muhteşem bir iş çıkaran raportörleri tebrik etmek isterim.
- You are a magnificent representative of what this House stands for.
- Sizler bu Meclisin temsil ettiği değerlerin muhteşem birer temsilcisisiniz.
- This is magnificent.
- Bu muhteşem.
- The queen was wearing a magnificent silver dress.
- Kraliçe muhteşem bir gümüş elbise giyiyordu.
- The Orangerie Museum has some magnificent paintings of Monet.
- Orangerie Müzesi, Monet'nin bazı muhteşem tablolarına sahiptir.
- Magnificent sweaters are made from the wool of French sheep.
- Muhteşem kazaklar, Fransız koyunlarının yününden yapılmış.
- Life is a beautiful magnificent thing, even to a jellyfish.
- Hayat güzel ve muhteşem bir şeydir, bir denizanası için bile.
- Tom was magnificent.
- Tom muhteşemdi.
- Tom looks magnificent.
- Tom muhteşem görünüyor.
- They look magnificent.
- Onlar muhteşem görünüyor.
- This museum has a magnificent collection of modern art.
- Bu müze, muhteşem bir modern sanat koleksiyonuna sahiptir.
- From the terrace there was the magnificent view of Mont Blanc.
- Terastan, Mont Blanc'ın manzarası muhteşemdi.
- Tom has done a magnificent job.
- Tom muhteşem bir iş çıkardı.
- Isn't Tom magnificent?
- Tom muhteşem değil mi?
- The Orangerie Museum has some magnificent paintings of Monet.
- Orangerie Müzesi'nde Monet'nin bazı muhteşem tabloları var.
- Life is a beautiful magnificent thing, even to a jellyfish.
- Hayat bir denizanası için bile güzel muhteşem bir şeydir.
- That was magnificent.
- Muhteşemdi.
- Lions are magnificent creatures.
- Aslanlar muhteşem yaratıklardır.
- It's a magnificent view, isn't it?
- Muhteşem bir manzara, değil mi?
- Magnificent sweaters are made from the wool of French sheep.
- Fransız koyunlarının yünlerinden muhteşem kazaklar yapılır.
- From the terrace there was the magnificent view of Mont Blanc.
- Terastan Mont Blanc'ın muhteşem manzarası vardı.
- Sea turtles are magnificent creatures.
- Deniz kaplumbağaları muhteşem yaratıklardır.
- This magnificent cathedral dates back to the Middle Ages.
- Bu muhteşem katedral Orta Çağ'dan kalma.
- The sacred ceremony was held in the magnificent temple.
- Muhteşem tapınakta kutsal tören düzenlendi.
- The weather was magnificent.
- Hava muhteşemdi.
- You're magnificent.
- Sen muhteşemsin.
- The human mind is magnificent.
- İnsan aklı muhteşemdir.
- Baudelaire's poetry is magnificent.
- Baudelaire'in şiiri muhteşemdir.
- King John gave his father a magnificent funeral.
- Kral John babasına muhteşem bir cenaze töreni düzenledi.
- The ruins are truly magnificent.
- Harabeler gerçekten muhteşem.
- The view from the top of that building was magnificent.
- O binanın tepesinden manzara muhteşemdi.
- Life is a magnificent gown full of lice.
- Hayat bitlerle dolu muhteşem bir elbise.
- The country is unique, magnificent and gigantic!
- Bu ülke eşsiz, muhteşem ve devasa!
- It is magnificent indeed.
- Bu gerçekten muhteşem.
- They look magnificent.
- Muhteşem görünüyorlar.
- You were magnificent.
- Muhteşemdin.
- The landscape is magnificent.
- Manzara muhteşem.
- This scenery is magnificent.
- Bu manzara muhteşem.
- This magnificent cathedral dates back to the Middle Ages.
- Bu muhteşem katedral Orta Çağlara kadar dayanır.
- Tom is magnificent.
- Tom muhteşemdir.
- King John gave his father a magnificent funeral.
- Kral John, babasına muhteşem bir cenaze töreni yaptı.
- This hotel has a magnificent view of the sea.
- Bu otelin muhteşem bir deniz manzarası vardır.
- It was magnificent.
- O muhteşemdi.
- This museum has a magnificent collection of modern art.
- Bu müzede muhteşem bir modern sanat koleksiyonu var.
- We had a magnificent time near the sea.
- Deniz kenarında muhteşem zaman geçirdik.
- The Rodin museum in Paris is magnificent.
- Paris'teki Rodin Müzesi muhteşemdir.
- That was magnificent.
- O muhteşemdi.
- Tom is magnificent.
- Tom muhteşem.
- Baudelaire's poetry is magnificent.
- Baudelaire'in şiirleri muhteşemdir.
- We have a magnificent view of the ocean from our hotel room.
- Otel odamızdan muhteşem bir okyanus manzarası var.
- The Altamira cave is famous for its magnificent Paleolithic paintings.
- Altamira Mağarası muhteşem Paleolitik resimleriyle ünlüdür.
- It is magnificent indeed.
- Gerçekten muhteşem.
- That aurora was really magnificent.
- Bu aurora gerçekten muhteşemdi.
- This magnificent electric kettle is on sale at only €29.96.
- Bu muhteşem elektrikli su ısıtıcısı sadece 29.96 Euro'ya satılıyor.
- This magnificent electric kettle is on sale at only €29.96.
- Bu muhteşem elektrikli su ısıtıcısı sadece 29,96 €'ya satıştadır.
- This video is magnificent!
- Bu video muhteşem!
- Tom bought a house with a magnificent view of the sea.
- Tom muhteşem deniz manzaralı bir ev satın aldı.
- You were magnificent.
- Muhteşemdiniz.
- It was magnificent.
- Muhteşemdi.
Show More (62)
|
